Örnek Alınacak Bir Aile
Örnek Alınacak Bir Aile
Yıllar önce eşim bir iftiraya uğradı. İşinden atıldı
ve hapse girdi. Eşyamıza haciz geldi. Ev alıyorduk ödeyemeyince banka el koydu.
Hayatımın en zor zamanlarıydı. O günler gitsin
İnşallah bir daha geri gelmesin. Üç yaşından küçük iki çocukla biraz annemlerde
biraz kaynanamlarda o kadar çok zor günler geçirdim ki ancak yaşayan bilir.
Altı ay sonra eşim hapisten çıktı. Ben sonuna kadar
inanıyorum eşim suçsuz ama kimse inanmadı. Günlerce iş aradı ama maalesef
bulamadı. Ev ev üstüne yaşamak sanki bir azap.
Her şeyimiz göze battı. Kaynanamlarda bir süre kaldık
ama bize etmediğini bırakmadı. Oysa ben evin bütün işini yapıyor ve harçlığımı
çıkarmak için patik örüp internetten satıyordum.
İçtiğimiz çay kahve hatta çocukların sütü bile sorun
oldu. Büyük bir kavga sonunda annemlere gittik.
Bir süre kalınca bu sefer babam başladı eşime:
“– Kızıma
torunlarıma bakıyorum bir de sana mı bakacağım” diye.
Eşim çıktı bende çocukları aldım peşinden gittim. Ucuz
bir pansiyon bulduk orada kalıyoruz. Eşim ağlayarak:
“– Ayrılalım!”
dedi, “Sen ailenin yanına git ben ailemin yanına. Ben çocukların birini alayım
sen birini al.”
“– Hayır dedim, gerekirse dileneceğiz ama
ailemizi dağıtmayacağız.”
Eşimle birbirimize sarılıp ağladık, çocuklar da
ağlamaya başladı bizi görünce koro halinde ne kadar ağladık bilmiyorum. Bütün
gece dua ettik eşimle, gözyaşı döktük. Rabbimden bize bir rızık kapısı açması
için.
Ertesi gün televizyon açıktı TRT belgeselde bir
program çok ilgimizi çekti. Şehirde yaşamaktan usanan bir aile köye yerleşmiş.
Sebze ekiyor, hayvan yetiştiriyor. Çok ilgimizi çekti. Pür dikkat izledik.
Belgesel bitince eşimle göz göze geldik gülümseyerek
“– Senin de aklından aynı şey mi geçiyor?” Dedi.
“– Evet!”
dedim.
Eşimin dedesinin köyde terkedilmiş evi vardı.
Bakımsızlıktan neredeyse dağ olmuş bağ ve bahçenin içinde, köye uzak bakımsız,
terkedilmiş toprak bir ev. Hoş köyde de kimse kalmamış zaten bir kaç yaşlıdan
başka. Senede bir iki kere pikniğe giderdik o kadar.
Evi bahçeyi temizledik. Dedenin sepetli motoru biraz
tamirden sonra çalıştı. Bahçeyi temizleyip milletin yol kenarlarına çuvalla
attığı soğanları, çillenmiş patatesleri ucuza alıp bahçeye diktik. İlk zamanlar
evde elektrik bile yoktu. Mum yakıyor ocak yakıp bir şeyler pişiriyorduk. Eşim
eski asker olduğu için beki aylarca dağlarda kaldığı için yiyecek bir şeyler
buluyordu. Avlanıyor, balık tutuyor, mantar topluyor. Elektrik, su, kira derdi
yok. Köy hayatı şehir gibi değil gidip biraz ot topluyorsun sana yemek oluyor,
şehirde her şey para.
Daha önce çiftçilik yapmadığımız için bilmediklerimizi
köyün yaşlılarına sorduk. İnternetten araştırdık. Epey tecrübe edindik.
Tavuk alacak paramız olmadığı için civciv alıp
büyüttük. İneğe koyuna gücümüz yetmediği için iki oğlak alıp büyüttük.
Üşümesinler diye bebek gibi yanımızda yatırdık bahara kadar. İlk kışımız çok
zor geçti.
Şimdi çoğaldılar. Tavuklarımız ve keçilerimiz var. Dolayısıyla
yumurtamız sütümüz artık bedava. İnek paramız neredeyse birikti. En önemlisi
kimsenin minneti altında yaşamıyoruz. Ailemiz dağılmadı. Ailelerimizle de
barıştık. Evi, bahçeyi hayvanları görünce çok şaşırdılar. Bizi çok takdir
ettiler.
Her geçen gün yeni bir kazanç kapısı buluyoruz. Mesela
evin önündeki ağaçlara bakıp dibini yapınca, sulayınca meyve vermeye başladı.
Koca ağaç karadut vardı. Ben bunu meyve olarak satmak yerine reçel yapıp
satmayı düşündüm. Küçük kavanozlara reçel yaptım. Sebzeleri turşu yaptım,
domatesleri salça. Fikrim işe yaradı iyi para kazandık. Asma yaprağını salamur
yaptım. Hem bozulmuyor hem yıl boyunca satma imkânı var.
O kadar mutluyuz ki. Hayatımız alt üst oldu derken
nerden bilirdik altının üstünden güzel olabileceğini. Çözüm aramayıp
ayrılsaydık ailemiz parçalanıp gidecekti. Belki birilerine örnek olur diye
yazmak istedim.
Rızık Allah'tandır ve aramak lazım. Nerede
bulunacağını bilemeyiz.
Rabbim
yar ve yardımcımız olsun saygılar.
Yorumlar
Yorum Gönder