Kayıtlar

Fetih Marşı

Fetih Marşı Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın? Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden... Senin de destanını okuyalım ezberden... Haberin yok gibidir taşıdığın değerden... Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın... Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.! Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır. Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır. Haydi, artık uyuyan destanını uyandır! Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın! Delikanlım, işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin... Millet yü

Malazgirt Marşı

Malazgirt Marşı Aylardan Ağustos, günlerden Cuma Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a Bozkurtlar ordusu geçti hücuma Yeni bir şevk ile gürledi gökler Ya Allah... Bismillah... Allahuekber Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu Ardında Oğuz'un ellibin tuğu Andırır Altay'dan kopan bir çığı Budur, Peygamberin övdüğü Türkler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi Bu seste birleşir bütün yürekler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!.. Nağramızdır bu gün gök gürültüsü, Kanımızdır bugün yerin örtüsü Gazi atlarımın nal parıltısı Kılıçlarımızdır çakan şimşekler... Ya Allah... Bismillah... Allahuekber!.. Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, Anadolu başlar, vatan olmaya... Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!! En güzel marşını vurmadan mehter Ya Allah... Bismillah... Allahuekber Niyazi Yıldırım

Beraberce Cennete Girin

Beraberce Cennete Girin   Hz. Enes Radiyallahü Anh anlatıyor: “Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular: “Ümmetimden iki kişi Allâh’ın huzuruna gelirler. Birisi, - Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der. Allah Teâlâ da ötekine, - Hakkını ver, buyurur. Adam, - Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der. Cenâb- ı Hakk, - Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? Buyurur. Adamcağız, -   O halde benim günahlarımdan alsın, der. Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve: “O gün büyük bir gündür. İnsan; günahının alınmasını ister” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ hak sahibine, - Başını kaldır ve cennete bak, buyurur. Adamcağız, -   Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten apartmanlar ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir?

İki Dostun Hikâyesi

İki Dostun Hikâyesi Yazar: Dr. Selin Çelik Çocukluklarından bu yana birbirini çok seven iki arkadaş vardı. Arkadaşlardan biri atılgan, hareketli, kurnaz ve işini bilen biriyken, diğeri dürüst, kendi halinde ama çok saf biriydi. Bir gün kurnaz olan; işlerinin kötü gittiğini, iflas etmek üzere olduğunu söyleyerek arkadaşından para istedi. Samimi dostu bir dakika bile düşünmeden, biriktirdiği tüm parasını arkadaşına verdi. Arkadaşı bu parayla iflasın eşiğinden döndü ve işlerini düzeltti. Bir süre sonra bizim kurnaz, yine arkadaşının yanına gitti ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve kendisinin evlenmek istediğini söyledi. Saf arkadaş bu duruma çok şaşırdı, hayır demek istedi ama aralarında o kadar güçlü bir dostluk vardı ki arkadaşına kırmadı ve nişanlısını arkadaşına verdi. Günler ayları, aylar yılları kovaladı. Bizim safın işleri bozuldu, kendi kendine çare ararken aklına en iyi dostu geldi. Arkadaşının iş yerine giderek, kendisine çalışma

Mükemmel Bir Hafıza İçin 10 Stratejik Öneri

Mükemmel Bir Hafıza İçin 10 Stratejik Öneri Dünya NLP Master Trainersları arasında yer alan Türkiye’nin İlk ve Tek NLP Master Traineri, Siyasi Koç, Yazar ve NLP Uzmanları Dernek Başkanı Mustafa Kılınç; “Sağlıklı Mükemmel Bir Hafıza İçin” yapılması gereken 10 stratejik uygulama önerisini sundu. Harekete geçirilemeyecek, mükemmel kullanılamayacak hafıza yoktur. Yeter ki “hafızamızı” nasıl kullanacağımızı bilelim. Onu harekete geçirip besleyelim. “Kitaplarımı nereye bırakmıştım? Anahtarlarımı nerede bıraktım? Cep telefonumu koyduğum yeri hatırlamıyorum? Ben ne söyleyecektim? Neden buraya gelmiştim?” vb. Bu cümleler sizlere tanıdık geldi öyle değil mi? Bunları kullanan insanlar sadece 55 yaş ve 55 yaşın üzerinde olması gerekmiyor. Daha küçük yaştaki kişilerden de bu ve benzeri konuşmaları duyuyoruz. Bu kişilerin “YAŞLANMAYA” başladıklarını mı gösteriyor? HAYIR. Rahat edin. Çünkü sizlerle paylaşacağım “stratejileri” uygulamaya başladığınızda hafızanızı geliştirip

Keskin Bir Hâfızaya Sahip Olmanın Yolu

Keskin Bir Hâfızaya Sahip Olmanın Yolu Mahir İz Hocaya sormuşlar: "Keskin bir hafızaya nasıl sahip olunur?" - Evladım biz Osmanlı mektebine gittik. Bize ilk gün "Yolda nasıl yürünür?" bunun kaidesini öğrettiler. Yürürken gözün ayağının ucunda olacak. Gözümüz hep ayağımızın ucundaydı. Hep önümüze bakardık… Sizler boyuna etrafınıza bakıyorsunuz… Ona bak, şuna bak. Sizde hafıza olmaz. Günahı göz işler belasını da gönül çeker. Gözler bakar, gönül rahatsız olur ve hafıza zayıflar…

Arifler Sultanı Olasın Oğlum

Arifler Sultanı Olasın Oğlum   Dondurucu bir kış gecesi. Rüzgâr evin damını dövüp durmakta... Kah pencereleri zorlamakta, kah kocaman ağaçların belini bükmekte, kah yürek hoplatarak ıslık çalmakta... Rüzgarın ve boranın çıkardığı ses geceye hakim...   Camları demir bir balyoz gibi döven, kapıları gıcırdatan rüzgârın sesiyle herkes uykunun derin iklimlerinde... Beyazıt’ın mübarek annesi de derin uykularda... Bir ara uykuyla uyanıklık arasında yattığı yerden oğluna seslendi:   - Tayfun, oğlum!   Suuu... Susadım!   Küçük Tayfun birden yerinden fırladı, buzlarla çevrili su testisini eline aldı... Ve annesinin yatağının başına koştu...   O da ne?   Anne çoktan kendinden geçti. Yeni bir uykunun iklimlerine dalıvermişti. Ne aklında su kalmış, ne de oğlu...   Harika çocuk, annesini uyandırmaya kıyamadı ve buzlu testi elinde beklemeye koyuldu... Ne vakte kadar bilinmez... Belki saatlerce, belki gece boyu, belki daha az bir zaman... Hep o halde kaldı ve gözlerini an

Bebek ve Meleği

Resim
Bebek ve Meleği Doğacak Bebek Doğumdan Bir Gün Önce Allah İle Görüşür ''Allah'ım gideceğim ve orada ne yapacağım bilmiyorum.''        Ben senin için bir melek yarattım ve o seninle ilgilenecek ''Allah'ım onların dilini bilmiyorum. Onlarla nasıl anlaşacağım, nasıl iletişim kuracağım?'' Senin için yarattığım melek, sana onların dilini öğretecektir. ''Allah'ım duyduğum kadarıyla dünyada çok kötülükler varmış. Onlarla nasıl basa çıkacağımı bıkmıyorum.'' Senin için yarattığım melek, seni canı pahasına kötülüklerden koruyacaktır. Merak etme. ''Allah'ım sana tekrar nasıl döneceğim?'' Senin için yarattığım melek, bana nasıl donacağını sana anlatacaktır. Derken melekler gelir ve dünyaya gitme zamanının gıdığını söylerler ve çocuğu Allah'ın huzurundan götürürlerken bebek tekrar sorar; ''Allah'ım benim için yarattığın meleğin adı ne?'' Adının önemi yok; ama sen

Allah Beni Affeder

Allah Beni Affeder    Adamın biri Şuayb peygambere:     - "Allah benim birçok günahımı ve hatamı gördüğü halde beni lütuf ve keremiyle cezalandırmıyor."    Allah-ü Teâlâ Şuayb'a şöyle vahyetti:    - "O kulum, ben bu kadar günah ettim de, Allah beni keremiyle cezalandırmıyor, diyor. Ona söyle ki: Ey doğru yolu bırakarak, yanlışa yönelmiş adam! Sen tersini söylüyorsun. Allah seni öylesine imtihan ediyor ve cezalandırıyor ki, senin günahtan kararmış simsiyah kalbin ve günahların etkisiyle zincirler içindeki bedenin bunu fark edemiyor. Fakat yine de Benden ümidini kesmesin. Bana sığınsın, Bana dönsün."    Şuayb aleyhisselam Allah'ın kendisine bildirdiği sözleri "Allah beni cezalandırmıyor" diyen kimseye söyleyince, o günahkâr kimse de güzel tesir uyandı. Şuayb aleyhisselama sordu:    - "Eğer beni cezalandırıyorsa hani belirtisi?"    Şuayb peygamber:    - "Ya Rabbi! O adam bu söze karşı savunmada bulunuyo

İsviçre'nin Halk Kahramanı William Tell

Resim
İsviçre'nin Halk Kahramanı William Tell İsveçre'nin en yaygın efsanesine konu olan William Tell, 15. yüzyılda (kayıtlara 15.yy diye geçse de 14. yy'da yaşadığı söylenir) yaşadığına rivayet edilen bir halk kahramanı olmanın yanı sıra bağımsızlık mücadelesinin de -neredeyse- en büyük temsilcisidir. Almanca Wilhelm Tell, Fransızca Guillaume Tell, İtalyanca Guglielmo Tell adıyla bilinen efsanevi kahraman İsviçre'de Uri kantonunun (bir ülkenin idari ya da sınırsal alt birimlerinden her birine kanton denir) Bürglen adındaki kentinde yaşamıştır. Okçuluğuyla nam salmış ve sıradan bir köylü olan William Tell profesyonel bir nişancı olurken, efsanesi de bunu pekiştirmektedir. İsviçre'ye imparator adına (vekil) atanan Almanya doğumlu Albrecht Gessler (Hermann olarak da bilinir. Vali olduğu bilinirken icra vekili olduğu da yazar ve katı kurallarıyla bilinir), Uri kentinin merkezi olan Altdorf'un meydanına düklük şapkasını astırmış ve gelen geçenin şap

Müslümanlar İslâmiyet’i Yaşasaydı; Dünyada Her İnsaf Sahibi Müslüman Olurdu…

Resim
Müslümanlar İslâmiyet’i Yaşasaydı; Dünyada Her İnsan Müslüman Olurdu… Hikâyenin Videosu: https://www.youtube.com/watch?v=ifGvRZ499Wk 1984 olimpiyatları ve Judo final müsabakası. Minderde Mısırlı Judocu Muhammed Ali Rasvan ve rakibi Japon Yaşuhiro Yamashita. Müsâbakalar sırasında Yamashita'nın sağ kasları yırtılmıştır ve finâl karşılaşmasına sakat olarak çıkar. Olayı hatırlamayanlar, bilmeyenler, bulup videosunu izlerlerse görürler. Yamashita sol ayağıyla yürüyor, sağ ayağını resmen sürüklüyor peşinden... Maç sırasında Muhammed Ali'nin antrenörü kenardan sürekli halde bağırır. "Sağ bacağına oyna!" Sağ bacağına vur!" Hakikaten maçı izleyen herkes de görüyor ki, Muhammed’in rakibinin sağ ayağına bir defa vurması yetecekti. Fakat yapmadı. Yenildi ve gümüş madalya ile yetinmek zorunda kaldı. Maçtan sonra etrafını saran bütün gazetecilerin sorusu aynıydı. -"Niçin? Niçin yapmadın?" Cevaben: “Benim Din'im insana, yaralıya, hele de y

Çerkes Hasan'ın Efsane Hikâyesi

Resim
Çerkes Hasan'ın Efsane Hikâyesi Çerkes Hasan, Sultan Abdülaziz'i tahttan indiren darbecilerin toplantısını basarak birçok haini öldürmüştür. Çerkes Hasan, 1850 yılında İstanbul'un Silivri ilçesinde doğdu. Babası İsmail Bey Kafkasya'dan göç etmiş bir Çerkes beyiydi. 1864 yılında Bahriye İdadisine, ardından Harbiye bölümüne girdi. Ablası Neşerek Kadın Efendi'nin Sultan Abdülaziz'le evlenmesi sonucu padişahın kayınbiraderi oldu. Bu nedenle sultanın büyük oğlu veliaht Yusuf İzzeddin Efendi'nin yaveri görevine getirildi. Abdülaziz Han'ın kayınbiraderi olan Çerkes Hasan darbecilere ilk kurşunu atan bir kahraman olarak tarihe geçti. Bir dost meclisinde söz darbelerden açılıyor ve konu dönüp dolaşıyor geliyor Niğde’nin, yiğit evladına. Tarihî konularda bir derya olan Süleyman Zeki Bağlan Hocamız “Ömer Halisdemir ilk değil ki” diyor “Bir Çerkez Hasan’ımız var mesela!” Çerkez Hasan kimdir, nerede yatar diye soruyoruz, “Düşün peşime götüreyi