Baba Ve Oğluna Hoca Nasîhati
Baba Ve
Oğluna Hoca Nasîhati
Tâbiînden Ebû Hâzım
el-A’rec (radıyallâhü anh) evini ilim talebelerine, vaaz ve nasîhat isteyenlere
mescit yapmıştı.
Abdurrahman bin Cerîr
(rahimehullah) oğlu ile beraber Ebû Hâzım’ın (radıyallâhü anh) ders halkasına geldiler.
Ders esnasında aralarında şu konuşma geçti:
·
Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah): “Ey Ebû Hâzım,
kalplerimizi gafletten nasıl uyandırabiliriz?”
Ebû Hâzım (radıyallâhü
anh): “Kalbini düzelttiğin zaman büyük günahların affolunur. İnsan,
günahları terk etmeye azmederse kalbi gafletten uyanır. Unutma ey Abdurrahman,
dünyanın ufacık bir işi bizi âhiret amellerimizin birçoğundan meşgul eder. Seni
Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırmayan her nimet bir cezâdır.”
·
Abdurrahman’ın oğlu “Bizim âlimlerimiz çoktur. Hangisine tâbi
olmamızı tavsiye edersiniz?” diye sordu.
Ebû Hâzım (radıyallâhü
anh): “Evlâdım, her yerde Allâhü Teâlâ’dan korkan, günâha bulaşmaktan
sakınan, gençlik vakitlerinde nefsini ıslâh edip de ihtiyarlığına bırakmayan
kimselere tâbi ol.
·
Ey oğul, güneşin doğduğu her gün ilim ile hevâ, talebeye gelir
ve onun kalbinde iki hasmın kavga ettiği gibi kavga ederler. Eğer ilim gâlip
gelirse o gün o talebe için ganîmettir. Eğer hevâ gâlip gelirse o gün onun için
hüsrândır.”
·
Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah) tekrar: “Çoğu zaman bizi
şükre teşvik ediyorsun. Peki, hakîki şükür nedir?” diye sordu.
·
Ebû Hâzım (radıyallâhü anh) da “Bizim her bir uzvumuzun
üzerine vâcip olan bir şükür vardır:
·
Gözlerin şükrü: Eğer onlarla hayırlı bir şey görürsen diğer insanlara bildirmek,
eğer günah olan bir şey görürsen onu örtmek, kimseye söylememektir.
·
Kulakların şükrü: Onlarla hayırlı bir şey işitirsen onu hemen hıfzetmek, kötü bir
şey işitirsen onu unutmaktır.
·
Ellerin şükrü: Onlarla senin olmayan şeye dokunmamak ve Allâhü Teâlâ’nın
haklarından olan bir şeyi men etmemektir.” Buyurdu.
Yorumlar
Yorum Gönder