Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar
Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar
Kur’an birinci derecede
insanları Allah’a (c.c) imana davet eder. Bu daveti kabul edenlere “mümin”
adını verir. Bu kulluğun olmazsa olmaz vasıflarından olup, ilk ve temel adımı
olarak yer alır. Bir insan bu kapıdan içeriye girerse, İlahi dostluğa adım
atmış olur. İman eden her bir kul Allah’(Celle Celâlüh)ün dostu olarak kabul
edilir.
Bir ayette: “Allah, inananların
dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların
dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar
cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” 1
Buyrularak mutlak manada, her
iman edenin Allah’ın sevdiği bir kul olduğu ifade edilmektedir. Kur’an,
Müminlerden bahsederken “muttakiler”, “Muhsinler”, “sıddıklar”, “Salihler” gibi
sıfatlarla onları anar. Bu gibi vasıflar müminin Allah katında manen belli bir
mesafe kat ettiğini göstermektedir.
Bu vasıflardan biri de “veli”lik
makamıdır. Bunun çoğulu “evliya” dır. Bu kavramı şöyle inceleyelim; Evliya,
veli kelimesinin çoğuludur. Veli demek, dost, yaren, birinin velayetini
üstlenen demektir. Kelimenin aslı “vela”, ya da "vila" dır ve “vela”,
bir şeyi izlemek, takip etmek, hemen ardından gelmek gibi manalar taşır.
Dost da dostunun yanında olduğu
için ona veli denmiş olur.
Velî kelimesi, aynı zamanda
Allah’ın isimlerinden biridir ve O’nun ismi olarak anlamı; kullarını seven,
onları düşünen, onlara dost ve yardımcı olan demektir. Allah Celle Celâlüh kulunun
hem Velisi hem Mevlasıdır. Kul da Allah’ın velisi olabilir, ama onun mevlası
olamaz. Kulun veli olması demek, ALLAH’ın dostu, onu kırmak istemeyen, onu çok
seven olması demektir. Türkçe’de ‘evliya’ dendiği zaman bu kelimenin çoğul
olduğu düşünülmez ve bir kişiye dahi evliya denir. Türkçe’de bu kelimeden;
Allah Celle Celâlüh dostu, bir takım kerametleri ve olağanüstülükleri olan kişi
anlaşılır. Hâlbuki bir kişinin veli olabilmesi için illa da keramet ehli olması
gerekmez... Oysa kelimenin Kurân-ı Kerim’de ve sünnette kullanıldığı anlam
böyle değildir.2
Mesela bir ayeti kerimede Allah Celle
Celâlüh şöyle der: “İyi bilesiniz ki Allah’ın velîlerine korku yoktur, onlar
üzüntüye de uğramazlar.
Velîler o kimselerdir ki Allah’a
iman eder ve O’na karşı takvalı olurlar.” 3 Yani O’nun emirlerine aykırı
hareketlerden sakınırlar.” 4
Ayetten anlaşılacağı üzere
veli/evliya olmak için iki vasıf yeterlidir:
1- Allah’a iman etmek,
2- O’na karşı takvalı olmak.
İman etmenin ne anlama geldiği bellidir. Allah’ın varlığını ve birliğini kabul
eden O’na iman etmiş olur.
Peki takvalı olmak ne demektir?
Bunun kimler olduğunu Allah Celle
Celâlüh bize ana hatlarıyla açıklamıştır: “Takvalı olanlar o kimselerdir ki,
gayba inanırlar, namazlarını dosdoğru kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiklerimizden
infak ederler, sana indirilene ve senden önceki peygamberlere indirilenlere inanırlar
ve ahreti kesinkes bilirler.” 5
Demek ki, takvalı olmanın temel
şartları da bunlardır. Öyleyse; Allah’a inanmakla birlikte bu altı temel
özelliğe sahip olanlar Allah’ın evliyasıdırlar.
Yani velidirler. Bunu bize Kurân-ı Kerim açıkça söylüyor. 6
Ama elbette evliya arasında da
pek çok kademe ve derece bulunabilir. Bu sebeple tasavvufta “veli” dendiği
zaman, takvanın çok ileri kademelerinde olup, kendisinden bir takım olağanüstü
haller sadır olan insan kastedilir. Bu manada veli, işlerini Hakk’ın üzerine
aldığı, onu isyandan koruduğu kimsedir.
“Allah salihlerin velisidir,
onları korur.” 7
Ayrıca takva sahibi kimse,
öncelikle şirkten korunur. Sonra günah ve kötülüklere karşı kendini muhafaza
eden ve daha ilerisinde ise şüpheli ve fuzuli şeyleri terk eden kimsedir. Velayet
kelimesindeki, izlemek, ardından gelmek manaları düşünüldüğünde veli’ye şu
anlamlar da verilmiştir: Güzel amelleri peş peşe gelen, iyiliklerinin/ taatının
arasına hiç isyan girmeyen, ya da Allah’ın ihsanı ve lütfü kendisine ardı
ardına gelen kimsedir. 9
Her mesleğin zirvesine ulaşan
insanların belli başlı özellikleri bulunur. Bu vasıflar o kişiyi diğerlerinden farklı
kılan hususiyetler ve meziyetler vardır.
Veli kullarda insanlar
içerisinde temayüz etmiş belli özelliklere sahip zatlardır. Bakara suresinin
ilk dört ayetinde bahsedilen muttakilerin özelliklerini yukarda ele aldık. Bu
aynı zamanda veli kulların özelliğidir. Bu vasıflar yanında âlimlerin naslardan
astinbat ettikleri diğer bazı özellikleri özetleyecek olursak:
1- Mahfuz olması; Peygamberler
masumdur.
Hiçbir günaha bulaşmamışlardır. Veliler
ise masum değil mahfuzdurlar. Bir kul velayet makamında bulunuyorsa büyük
günahlardan korunmuş olur. Hatta küçük günahlara karşı bile çok dikkatlidirler.
Ebu Yezid Bistamiye bazı veli
kullardan bahsedildi. Mescidde bulunan bu zatların çıkışını beklerken
içlerinden biri mescide tükürdü. Bunun üzerine Ebu Yezid onlara selam vermeden
dönerek şöyle dedi; “Bu adam şeriatın adabıyla edeplenmemiş. Nasıl olurda
Hakkın sırlarına vakıf olmuş olur.” 10
2- Allah’la ve insanlarla olan
münasebetlerini düzenleyecek ölçüde fıkıh bilgisine sahip olmaları; Velayet
makamında bulunan biri insanları irşad eden konumdadır. Helal ve haram
ölçülerini bilmeyen ve bu manada insanlara yol gösteremeyen bir insanın böyle
makamda bulunduğu söylenemez.
Bir hadiste: “Allah bir insana hayır
murad ederse onu dinde fakih kılar.” Cehalet karanlığında yaşayan biri
başkalarına nasıl yol gösterip onlara yüce makamların mertebelerini anlatabilir.
11
3- Dünyaya ve nimetlerine karşı
mesafeli durması; Bir veli kul Allah Teala dışında aklını ve fikrini dünya ve
ziynetine karşı soyutlamış, ilgi alanı dışına çıkarmış olmalıdır. Nefsi ile baş
başa iken insanlarla beraber olduğu zaman gibi rızayı bari’yi gözetir. Her
halükarda halinde bir değişiklik olmaz. Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Sakın, kendilerini denemek için
onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini
dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.” 12
Velayet makamında bulunan bir
zat ihtimamla kalbinin gaflete düşmemesine özen gösterir ve sürekli uyanık
olmaya çalışır. Tasavvuf büyükleri şöyle demiştir: “Tarikatta masivaya nazar
(Allah’tan başkasına nazar etmek) şeriatta yabancı bir kadına bakmak gibi
sayılmıştır.” 13
4- Müstağni olması (Maddi şeyler
hususunda başkalarından bir talepte bulunmaması); Böyle bir makamda bulunan bir
zat insanların kahrını celbedecek bu gibi tutumlara karşı iffetli davranmalı ve
bir kuzunun aslandan kaçtığı gibi kaçmalı ve sakınmalıdır. Temsiliyet makamında
bulunan Peygamberler Aleyhisselâm’ın hepsi kendi ellerinin emekleri ile
geçinmişlerdir. Peygamberimiz Aleyhisselâm bir duasında şöyle niyazda
bulunmuşlardır:
“Allah’ım! Muhammed ailesinin
rızkını kendilerine yetecek kadar ihsan eyle.” 14
5- Çokça gayretli ve ihlaslı
olması; Bir insan dünyalık bir nimete ulaşabilmek için elinden gelen gayreti
sarf eder. Ahrette ulaşmak istenilen makamlara varabilmek içinde ihlasla çokça
çalışmak gerekir: “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey
yoktur.” 15
Ayeti insana hem dünya hem de
ahret talebinde bulunanlara yol göstermektedir. Peygamberimiz Aleyhisselâm ve
ashabı ilim ve irfanı yayan, insanları irşad eden, kılıçlarıyla savaşan, uzun
yollar katederek Rableri yolunda gündüzleri yorulan ve bununla birlikte gece mübarek
kademi şerifleri şişecek kadar huzurda duran ve Rablerinin rızasını elde
edebilmek için yüzleri sararan bir gayret ve çalışma içerisinde idiler. Bu amelleri
yaparken de riya ve gösterişten son derece sakınarak ihlasla amelde
bulunurlardı16. “Hâlbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler
olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emr olunmuştur.
Sağlam dinde budur.” 17
…O’na ancak güzel sözler
yükselir (ulaşır). Onları da Allah’a amel-i Salih ulaştırır.”18 Ayetleri
vuslatın Salih amellerle olabileceğini bildirmektedir.
6- Veli bir kulun meşguliyeti
Allah, kaçışı Allah ve gayesi Allah’tır. Harraz şöyle demiştir: “Allah bir kulunu
dost edinmek istedi mi ona zikir kapısını açar. Zikirden zevk aldığında
kurbiyet kapısını açar ve onu kendisi ile ünsiyet kurabileceği meclislere yükseltir.
Sonra onu tevhid kürsüsüne oturtturur.
Sonra ondan perdeyi kaldırır ve teklik evine idhal eder ve ona
celal ve azemetten (kapılar) açılır.
Gözü Celal ve Azemeti görünce
hevadan uzak kalır. O takdirde kul zamandan fani olur ve Allah’u Subhanın
koruması altına girer de nefsinin isteklerinden uzak kalır.” 19
7- Veliden korku sıfatı kalkar.
Veli bir kul günlük yaşadığı için onda gelecek endişesi olamaz. Zira onun arzu
ve isteği tek olan Yüceye varmaktır. Bundan dolayı da vuslatı bekler.
Velilerdeki bu özelliği şu ayet bizlere anlatmaktadır: “Bilesiniz ki, Allah’ın
dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmeyecekler de.”
Kaynak: Burhan Dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder