Allah'ın Rızası İçin Yapılmayan İbadet Kabul Olmaz mı?
Allah'ın Rızası İçin Yapılmayan İbadet Kabul Olmaz mı?
Soru Detayı
- Allah’ü Teâlâ’nın rızası için yapılmayan ibadetlerle ilgili
şöyle bir hadis var mı?
"Allah'ın rızası için yapılmayan hiç bir ibadet kabul
olmaz"
Cevap
Değerli kardeşimiz,
“Allah’ü Teâlâ, ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle
yapılan ibadetleri kabul eder.” anlamında bir hadis vardır. Dolayısıyla,
Allah'ın rızası için yapılmayan ibadet kabul olmaz, anlamı çıkmaktadır.
Bir adam Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’a gelerek:
“Şöhret ve ücret elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Onun için hiçbir
şey yoktur.” Adam sorusunu üç sefer tekrarladı. Peygamber Efendimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem de her defasında: “Onun için hiçbir şey yoktur.” buyurdu ve
şöyle devam etti: “Allah ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle
yapılan ibadetleri kabul eder.” (Nesai, Cihad, 24)
Bu hadiste ve buna benzer diğer hadislerde ifade edilen bu
durumu, Allah için yapılan secde ile başkası için yapılan secde gibi anlamak
mümkündür. Elbette Allah'tan başkası için yapılan secde, asla kabul
edilmeyecektir.
Ancak, bir Müslüman için böyle düşünmek doğru olmaz. Çünkü her
Müslüman ibadetlerini Allah için yapar. Fakat, bazen bu ibadetlere riya ve
gösteriş veya başka dünyevi menfaatler de karışabilmektedir. Bu durumda,
ibadetleri tamamen yok olmasa da, karışan şeylerin derecesine göre ibadetlerin
sevapları azalmaktadır.
Buna göre, konuyla ilgili bu hadisi ve gelecek hadisleri, bir
Müslüman hakkında düşündüğümüzde, tam sevabını alamaz, tam kabul edilmez
şeklinde anlamak daha uygun olacaktır.
Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, diğer hadislerinde de
şöyle buyurur:
“Nice oruç tutanlar vardır ki oruçlarından yanlarına kalacak
olan ancak açlık ve susuzluklarıdır. Nice geceleyin kalkıp namaz kılanlar da
vardır ki, namazlarından yanlarına kalacak olan ancak uykusuzluklarıdır.” (İbn
Mâce, Sıyâm, 21)
“Kim bir amel ve ibadeti insanlara işittirmek için yaparsa,
Allah da onu kıyamet gününde insanların huzurunda rezil rüsvay eder. Kim
riyakâr bir tutum sergilerse Allah da onun bu durumunu insanlara gösterir.”
(Buhârî, Rikâk, 36)
Aslında amel ve ibadetlerimizin bir şeklî yönü, dış görünüşü
vardır, bir de iç yönü. Bedenimize nispetle ruhumuzun durumu ne ise, ibadetlerimizde
ihlasın durumu da odur. Nasıl ki bedenimize hayatiyet veren, canlılık ve
hareketlilik kazandıran ruhumuz ise, ibadetlerimizi değerli kılan da
ihlasımızdır. Ruhsuz beden bir şeye yaramadığı gibi, ihlassız amel ve ibadetler
de bir şeye yaramaz. Onun için sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem
hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Allah sizi değerlendirirken sizin şekillerinize ve
mallarınıza bakmaz, fakat O, sizin amellerinize ve kalplerinize bakar.”
(Müslim, Birr, 34)
Riyakar kimseler yalnız iken başka türlü davranırlar, insanların
içerisinde iken başka türlü davranırlar. Kimlikleri oluşmamış, kişiliklerini
kazanamamışlardır.
İslam âlimleri riyayı küçük veya gizli şirk olarak kabul
ederler. Aslında riyanın küçük şirk olduğunu Peygamber efendimiz hadis-i
şeriflerinde beyan etmiş, ashabına ve ümmetine:
“Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir” buyurmuş,
“Yâ Rasûlallâh! Küçük şirk nedir?” diye sorduklarında:
“Riyadır. Kullara amellerinin karşılığı verildiği gün, Allah
Teâlâ riyakârlara: Dünyada iken iş ve ibadetlerinizi gösteriş için yaptığınız
kimselerin yanına gidiniz, onların yanında yaptıklarınızın mükâfatını bulacak
mısınız bakalım.” (Ahmed, Müsned, 5/428) diye cevap verir.
İhlas, salih amel/yararlı iş ve ibadetlerin ilk şartıdır. İhlas
olmadan salih amel ve ibadet olmaz. Onun için Yüce Allah: “Her kim Rabbine
kavuşmayı umuyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak
koşmasın.” (Kehf, 18/110) buyurmuştur.
Kuran-ı Kerimde, dini halis olarak Allah için kılmak, ibadet ve
dualarımızı sırf O’na yapmak üzerinde ısrarla durulur. Zümer sûresinde:
“Biz sana kitabı gerçeğin tâ kendisi olarak indirdik. O halde
sen de dini yalnız Allah’a tahsis ederek/ihlasla ibadet et. İyi bilin ki halis
din, yani bütün gönlüyle candan itaat, yalnız Allah’a yaraşır.” (Zümer, 39/2-3)
buyurulur.
Kuran-ı Kerimde mütevazı ve ihlaslı kimselerin bazı güzel
vasıflarına işaret edilerek şöyle buyurulur:
“Sizin ilahınız bir tek ilahtır. O halde sadece O’na boyun eğin.
Ey Muhammed! Mütevazı ve ihlaslı olanları müjdele. Onlar Allah’ın adı anıldığı
zaman kalpleri titreyen, uğradıkları musibetlere sabreden, namazlarını dosdoğru
kılan, kendilerine verdiğimiz rızklardan hak yolunda harcayanlardır.” (Hac,
22/34-35)
Evet ihlaslı kimseler bu gibi güzelliklere sahip yüce
insanlardır. Kalplerindeki ihlasın alametleri ve pırıltıları dillerinde ve
hareketlerinde belirir. Onun için sevgili Peygamberimiz: “Kim kırk gün Allah
için ihlasla hareket ederse hikmet pınarları kalbinden diline dökülür.” (el-Fethu’l-kebîr,
2/376) buyurmuştur.
Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem konu ile ilgili diğer
hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurur:
“Kalbini imanda samimi kılan, onu her türlü kötülüklerden
arındıran, dilini doğru tutan, nefsini huzur ve sükuna kavuşturan, ahlakî
yönden istikamet sahibi olan, kulağını gerçekleri dinlemeye, gözünü de
gerçekleri görmeye açık tutan kimse kurtuluşa ermiştir.” (el-Fethu’l-kebîr,
2/131)
“Mümin bir kimsenin kalbi şu üç özelliğe sahip olduğu müddetçe
hıyanet, kin ve husumet beslemez:
a. İş ve ibadetleri, tam bir ihlas ve Allah için yapmak,
b. Müslümanların başlarındaki idareciler için hayır dilemek,
c. Müslümanların cemaatinden ayrılmamak. Çünkü Müslümanların
duası onları arkalarından kuşatır.” (Tirmizî, İlim, 7)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder