Kıble Yönü
Kıble Yönü
Adam, bineceği
otobüsün kalkmasına bir saatten fazla süre olduğu için, otogarın yarı aydınlık
koridorlarını arşınlıyordu.
Ellerini yıkamak
üzere biraz ilerideki lâvaboya yanaştığında, iş tulumları giymiş bir genç ona
doğru gelerek:
“- Herhâlde
namaz kılacaksınız, dedi. Abdest alma yerimiz de mevcuttur.
Adam, elindeki
sigaranın külünü delikanlının ayakları dibine silkelerken:
“- Sen herhâlde
görevlisin. Ne iş yaparsın burada?”.
“- Temizlikçiyim
efendim. Lâvabo ve tuvaleti temizliyorum!”.
Adam, alaycı
gözlerle sü-zerek devam etti:
“- Ben, namazı
senin gibi çulsuzlara bıraktım. Bu iş size öyle yakışıyor ki!”...
Temizlikçi genç,
adamın hakaretine aldırmayacak kadar olgundu. Fakat namaza karşı yapılan
saygısızlık, canını çok sıkmıştı. Vereceği cevabı bir süre düşündükten sonra,
susmayı tercih edip işine döndü.
Adam, mağrur adımlarla
oradan uzaklaşırken, başının döndüğünü hissetti. Sırtından çıkartarak koluna
aldığı kaşe paltonun ağırlığını da ilk defa farkediyordu.
Biraz önce
yediği iki porsiyon kebap, herhâlde tansiyonunu yükseltmiş ve kendisini hâlsiz
bırakmıştı. Birkaç adım daha attığında âniden fenalaşarak dizleri üzerine
çöktü. Allahtan ki, kolundaki palto ondan önce yere düşmüş ve yeni aldığı takım
elbisenin kirlenmesini engellemişti.
Adam, çömelmiş
vaziyette olmasına rağmen fırıldak gibi dönen başını yere dayayarak bir müddet
dinlendi ve tekrar doğrulduğunda, aynı rahatsızlığı duyarak hareketini
tekrarladı. Fakat, başkaları tarafından görülmüş olmaktan endişe ediyordu.
Bunun için sağa
sola bakındığında, terminalin çaycısı olduğu anlaşılan bir gençle burun buruna
geldi. Delikanlı, adamı saygılı bir ifadeyle selâmlarken şöyle dedi:
“- Allah kabul
etsin bey amca. Ama, kıble biraz daha sağa doğruydu!”...
Yorumlar
Yorum Gönder