Gazze Ölüyor!...
Gazze Ölüyor!...
"Dua da bir ibadettir."
Gazze’de bebekler ölüyor…
Gazze’de anneler ölüyor…
Gazze’de soykırım kol geziyor…
Gazze ölüyor ve dünya seyrediyor.
Çareler tüketilmiş, çareler çaresizliğe dönüyor…
İslam ülkeleri suskun… Vicdanlar suskun…
İnsanlık suskun…
Gazze’de çare başka yollarla bulunmalıydı, buna
inanıyorum. O başka yolların neler olduğunu herkes biliyor; olmadı, olamadı…
Gayretler yetmedi… Belki bir müminin duası yeter
diye eski bir dua bahsini, Kırk Güzeller Çeşmesi’nden alarak yeniden sizlerle
paylaşıyorum.
Amin, amin…
Geceydi… Kurşun sesinde bir cenin duaya durmuştu…
Gönülden ve gizlice… Sakınarak ve umarak… Israrla ve
devamlı…
Söz değil, bir hâl… Söze hükümran mecal…
Kelebeklerin kanadı gibi titrek, seher bülbülünce zeyrek…
Dünyanın eşiğinden öteye akıştı o dua; gaflet
perdelerinden öteye bakıştı o dua. Denizleri dolaşan katreler gibi, tesbih
tesbih dökülen taneler gibi.
Yıldızlar tutar açılan elleri, şafaklar öper deyen
dilleri. Umutların ritmiyle atan nabızda gizliydi, gönüllerin teliyle çalan
sazda gizliydi.
Tevbeleri izleyen gözyaşıydı dua, her işte bir
hayrın başıydı dua. İlahî yazıların gizemli şifresiydi; yoldaşın yoldaşa gülen
çehresiydi.
İçten içe bir niyazdı o, gelinlik giyside beyazdı o.
Bağırlar yakan közler de, söylenmeyen sözler de…
Geceydi… Kurşun sesinde bir cenin duaya durmuştu ve
çoğaltmıştı çığlıklarını…
Dua savaşa giderken, dua düğün ederken. Dua yağmur
yağmurdu, dua tuzdu, hamurdu… Ağlarken de, çağlarken de… Dua babadan oğula, dua
azdan çoğula… Dua belalar def’i, dua makamlar ref’iydi… ALLAH kulunu dinliyor
gibiydi dua, sebiller suyuna inliyor gibiydi… Dayanılmaz dertlerden, düşmanı
sevindiren felaketlerden; başa gelen fenalıklardan, sese hasret
tenhalıklardandı…
Geceydi… Kurşun sesinde bir cenin duaya durmuştu…
O dua idi ay aydın karanlıklardan, o dua idi
yıldızlara karşı aydınlıklardan… Dua yıldırım akışlıydı, dua cemale bakışlıydı…
Söylemesi imkânsız bir şeyler içindi, hüzzamı hüzün dokuyan neyler içindi… Dua
ölüm kadar özeldi, dua ölüm gibi güzeldi…
Duası olmayanın ola mı umudu;
Duaya durmayanın kala mı sûdu?
Duadan ayrılsa kul mu kalır, insan mı kalır;
Duadan özge eylül mü kalır, nisan mı kalır?
Gelin dua edelim, Hakk’a gidelim. Mavi bir şeyler
girsin hayallerimize, aklar ve yeşiller vursun hallerimize. Zaman ve mekânı
bahşedelim süveydalarımıza, sevdalarımızı nakşedelim zamanlar ve mekânlarımıza.
Kabul olunmayacak duadan O’na sığınarak gelin dua
edelim, düşelim yollarına görüşelim, varalım illerine yalvaralım.
O vermek istemeseydi istemeyi vermezdi bize; O
sevmemizi istemeseydi sevmeyi istetmezdi bize.
İsteyebilmeyi istemekler nasip et bize ALLAH’ım;
sevebilmeyi sevmekler nasib et! Nasib et de sular canına kadar çekilenlerin,
feryadı mabet mabet dikilenlerin… Çığlıkları boğazlarına yürüyenlerin, geceyi
kurşun kurşun sürüyenlerin… Vatanında özgürlükten koğulanların, gözyaşlarında
acıyla boğulanların… Can sermayesi savaşta bitenlerin, cananı kurşun kurşun
yitenlerin… Duası kabul olan insanların ve cinlerin, sesi çığlık çığlık olmuş
ceninlerin kalplerindeki istemeleri iste, çaresâz ol çaresizlere…
ALLAH’ım! Gönlümüzde olanı hakkımızda, hakkımızda
olanı gönlümüzde eyle. Rahmetinden umut kestirme Tanrı’m!.. Sevginden taşra
fırtınalar estirme Tanrı’m!.. Zulme kimseyi giriftâr tutma ey Rab! Zalim elinde
kulunu unutma ey Rab!..
Elini kalbime koy, duy beni Tanrı’m!… Kırık bir kalp
en iyi parçam…
Gazze için
Gazze!.. Ey Ebubekir’in sesiyle şehadeti yankılanan
belde!
Ey İmam Şafiî’nin doğduğu toprak!
Ey kurak iklimlerde bereket yeşerten vadi!..
Ey milyonla Haçlı ayakların çiğnediği
ve kahraman Selahaddin’in kurtardığı vilayet!.
Sen ki kadîm Mısır’ın kapısı,
sen ki Yavuz Sultan Selim’in sancağıydın!
Sen hac yolumuzdaki durak;
sen sürre alayımızın emin vadisi!
Sen ey Gazze! Bu toprakların çocukları senin için
dalga dalga şehit düştüler. Tarihten tarihe, çağdan çağa, devirden devire tam
dört yüz yıl (1517-1917) tekrar tekrar şehit düştüler. En çok da, en sonunda
şehit düştüler ve son asker de son nefesini verdiği gün sana ağlayacak kadar
bile gücümüz kalmamıştı.
Gazze! Ey en acı günlerini en son yaşayan şehir!
Zalimler, vahşiler, haydutlar elinde kaldın. Senin için bir şey yapamadık,
yapamıyoruz!.. Bir duamız var sana dair. Elimizden gelen bu!.. Ve bir de
verebileceğimizi vermek!.. Maldan ve candan… Bugün imtihan günü!..
İskander Pala
Yorumlar
Yorum Gönder