Bir Şehit Annesinden Şehit Oğluna Mektup
Bir Şehit Annesinden Şehit Oğluna Mektup
Canım
Oğlum,
Nereden,
nasıl başlasam bilmiyorum. O kadar özledim ki seni…
Canım
yavrum, sen bizim ilk göz ağrımızdın... Dört gözle beklemiştik babanla
doğumunu…
Dokuz
ay sonra hastanede seni kucağıma bıraktıkları ilk gün vuruldum sana…
Ne
güzel gözlerin vardı, ışıl ışıl… Öyle güzel kokuyordun ki… Evimize neşe
getirdin.
Bir
de hep uslu çocuktun, hiç üzmedin beni… Ne sık sık ağladığını bilirim, ne de
yok yere huysuzlanmanı… Uyurken bile gülümserdin, meleklerle oynadığını
düşünürdüm. Hastalanırsan başından ayrılmazdık, babanla nöbet tutardık sabaha
kadar…
İlk
adımını unutamam, sonra ilk; ‘Anne!’ deyişini…
Hep
üstüne titredik.
Sonra
büyüdün… Zaman su gibi geçiyor.
Her
dışarı çıkışında, her seyahatinde sana belli etmedim ama yüreğimden neler
koptu.
Bir
tek seni askere uğurlarken rahattım. Komutanlarının sana gözü gibi bakacağından
emindim. Bir süre sonra Güneydoğu’ya gideceğini haber ettin. O kadar
heyecanlıydın ki, öyle emin konuşuyordun ki…
“-
Göreceksin anne, bu devlet düşmanlarına gereken cezayı vereceğim. Vatanımın
dağlarını bu eşkıyalardan temizleyeceğim!”
diyordun.
Hep
komutanlarının iyiliğinden, arkadaşlarından bahsettin. Rahatlığın, güvenin
bizleri de rahatlattı.
Sana
sadece:
“-
Kendine dikkat et evladım!” diyebildim. Ne de olsa
seni bugünler için yetiştirmiştik.
“-
Merak etme!” diyordun, “Merak etme annem.
Kalbini rahat tut!”.
Bir
gün merakta bırakmadın bizi, fırsatın oldukça sık sık aradın, ayda bir
mektubunu aldık. Mektubunu dakikalarca kokladığımı bilirim. Gönderdiğin
fotoğrafları başucumuza koyduk.
Son
mektubunda:
“-
Ben şehit olursam, ağlamayın sakın! Düşmanları sevindirmeyin!” diyordun.
Telefonda:
“-
O nasıl söz oğlum?” dedim. Sustun, sanki
içine doğmuştu.
“-
Hakkını helal et, güzel annem!”
dedin.
Nereden
bilirdim bu konuşmanın seninle son konuşmamız olduğunu…
Baban
duymuş önce, haberlerde söylemişler. Söylemediler önce bana… Kardeşin de sakladı.
Ana yüreği bu, hissettim ben… Sonra öğrendim ki, pusuya düşürmüşler, çıkan
çatışmada vurmuşlar seni…
Elleri
kırılsın o zalimlerin… Sanki canımı aldılar, sanki dünyayı başıma yıktılar…
Bir
ateş ki yüreğimin tam ortasına oturdu. Komutanlarınla görüştük, seni çok
övdüler.
“-
Kahramanca çarpıştı. Kanı yerde kalmayacak. Bizi de evladınız sayın artık!” dediler.
“-
Vatan sağ olsun!” dedim.
Oğlum
seninle hep gurur duydum, sağlığında bir gün olsun boynumuzu eğik gezdirmedin…
Cenaze
töreninde de başımız dik, gururluyduk. Sana sözümüzü tuttuk, bir damla gözyaşı
göstermedik, namertler sevinmesin diye…
Hep
içimize akıttık gözyaşımızı… Bayrağa sarılı tabutunu öptüm. Ben senden bir
saat, bir dakika ayrı kalamazdım, şimdi seni nasıl toprağa koyacaktım a canım
oğlum?
Aradan
onca zaman geçti. Acın, hasretin içimizde yavrum…
Bir
kerecik bile olsa kokunu alabilsem, saçlarını okşayabilsem, öpsem gamzenden…
Sevindirici
bir haberim var sana… Komutanların sözünü tuttu yavrucuğum, kanın yerde
kalmadı, sana kıyanları tez zamanda buldular, cezalarını verdiler.
Cenazene
gelmeyenler, cenazene gelmeye utananlar:
“-
Senin gibi ana kuzularını vuranları affettiler yavrum! Acımıza, acı eklediler!
Onları affetmeyeceğim!”.
Canım
oğlum, fırsat buldukça yanına geliyorum, dertleşiyorum seninle… Sağ olsunlar,
komutanların her fırsatta gelip misafirimiz oluyor. Yokluğunu aratmıyorlar.
Yakında kardeşin de askere gidiyor. Bu vatana bir aslan verdim, gerekirse
ikincisini veririm…
“-
Vatan Sağolsun!”, “Vatan Sağolsun!”, “Vatan Sağolsun!”
Seni çok seven annen!
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder