Hayat İşte Bu...
Hayat İşte Bu...
Üniversite
mezunu sınıf arkadaşları yıllar sonra buluşurlar ve profesörlerini ziyarete
giderler.
Profesörün
evinde koyu bir sohbet başlar.
Kimi işinden memnun değildir, kimi kocasından.
Kimi kaç yıldır o arabayı istemektedir.
Bir diğerinin kayınpederi hastadır, "yoruluyorum.", " mutsuzum.", "İşimi değiştirmek istiyorum.", "Ev yetmiyor, bu araba eskidi.",
"Teknem olsa.", "Bu şehri sevmiyorum", "Çocuklar okula başlayacak, o kolej mi, bu kolej mi?"
Kimi işinden memnun değildir, kimi kocasından.
Kimi kaç yıldır o arabayı istemektedir.
Bir diğerinin kayınpederi hastadır, "yoruluyorum.", " mutsuzum.", "İşimi değiştirmek istiyorum.", "Ev yetmiyor, bu araba eskidi.",
"Teknem olsa.", "Bu şehri sevmiyorum", "Çocuklar okula başlayacak, o kolej mi, bu kolej mi?"
Profesör bu yakınmaları
gülümseyerek izler. Sonra seslenir.
-"Ben bir kahve koyayım size."
-"Ben bir kahve koyayım size."
Mutfağa gider, koca bir termosa
mis gibi bir kahve hazırlar, tepsi alır, içine birbirinden farklı fincanlar
dizer. Birinin kulpu kırık, biri çok özel ince porselen, biri daha büyük, biri
daha derin, birisi şirket markalı, birisi altınlı.
Salona gelir, fincanları ve
termosu bırakır.
-"Hadi. Fincanlarınızı alın, kahvenizi koyun."
-"Hadi. Fincanlarınızı alın, kahvenizi koyun."
Herkes uzanıp bir fincan seçer.
Önce en güzel ve değerli olanlar seçilir, sona kalanlar kulpsuz ya da daha
özensizlerdir. Kahvelerini de doldururlar ve birer yudum alırlar.
- "Ohhh. Nefis ya. Miş, miş... Ne kadar ihtiyacımız varmış."
Profesör gülümseyerek bakar onlara.
- "Ohhh. Nefis ya. Miş, miş... Ne kadar ihtiyacımız varmış."
Profesör gülümseyerek bakar onlara.
Ve sonra söze başlar...
-"Ah benim toy canlarım.
Tepsiyi ilk getirdiğimde düşünmeden en güzel fincanı seçmek için elinizi uzattınız. Aynı yaşam gibi. Her şeyin en düzgününü istesek de, bazen bizim dışımızda gelişen olaylarla bize kalanlar eksik parçalı ya da daha durgun olabiliyor. Şimdi hepinizde çok farklı fincanlar var. Birinin kenarı kırık, biri diğerinden küçük, biri sade, biri şatafatlı. İlk yöneldiğiniz, görüntüsü itibariyle istediğiniz fincan. Ama sonra size kalan neyse, o fincanla da yetindiniz. Koca termostan elinizdeki farklı fincanlara hepiniz aynı mis kokan kahveyi koydunuz ve kahveyi yudumlayınca elinizdeki fincanı unuttunuz ve hepiniz derin ve mutlu bir "Ohhhh!" çektiniz.
-"Ah benim toy canlarım.
Tepsiyi ilk getirdiğimde düşünmeden en güzel fincanı seçmek için elinizi uzattınız. Aynı yaşam gibi. Her şeyin en düzgününü istesek de, bazen bizim dışımızda gelişen olaylarla bize kalanlar eksik parçalı ya da daha durgun olabiliyor. Şimdi hepinizde çok farklı fincanlar var. Birinin kenarı kırık, biri diğerinden küçük, biri sade, biri şatafatlı. İlk yöneldiğiniz, görüntüsü itibariyle istediğiniz fincan. Ama sonra size kalan neyse, o fincanla da yetindiniz. Koca termostan elinizdeki farklı fincanlara hepiniz aynı mis kokan kahveyi koydunuz ve kahveyi yudumlayınca elinizdeki fincanı unuttunuz ve hepiniz derin ve mutlu bir "Ohhhh!" çektiniz.
İşte hayat da böyle. Geliş
tarzı, kullanım şekli, görüntüsü farklı da olsa hepimizin hayatı aynı içilen bu
kahve gibi hep aynı güzellikte. Lütfen hayatınızı kahvenizi yudumlar gibi derin
bir "Ohhhh!" çekerek ve her anından keyif almayı bilerek
yaşayın. Size nasıl sunulduğuna bakmadan...
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder