“Tek Bildiğim şey bir şey bilmediğimdir!” – “Scio me nihil scire!”
“Tek Bildiğim şey bir şey bilmediğimdir!” – “Scio me nihil scire!”
Sokratese ait olan bu söz Sokrates’in Savunması’nda karşımıza çıkmakta.
Sokrates bu paradoksal söz ile ne demek istemişti?
Peki, bildiği nedir?
Sokrates, bilginin insanda doğuştan aklında var olduğunu ve onun dışarıya
çıkarılması gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla bildiği şey, bilgi aklımızda bir
ruh tarafından verilmiş ve hep vardı. Hiçbir şey bilmeyişinin nedeni de. “Biz nesneler
dünyasında bilgi edinmeyiz, nesneler sanılardır ve onlar hakkında hiçbir şey
bilinemez!” diyor. Bilmeyişimizin nedenini “Nesnelerin bilgi veremeyeceğine ve
bilginin akılda zaten var olduğuna dayandırıyor.” başka bir soruyla
karşılarsak, bu bilgiyi var olan ve bir ruhun yüklediği bu akıldan nasıl
çıkartacağız? Tabii ki doğurtma/ebelik (maieutike) yöntemiyle…
Sokrates ile ilgili ilk muhabbetimizde, size buraya kadarını anlatmış ve
düşünmeniz için sizlere Bab Aziz filminden bir söz ile muhabbetimizi
sonlandırmıştık. Yad ettiniz mi?
Bilginin ruhumuzda var olduğu bunun açığa çıkması gerektiği hem doğu
düşüncesinde hem de batı düşüncesinin köklerinde karşımıza çıkmaktadır.
Konfüçyüs şöyle der; Gerçek bilgi, insanın ne kadar cahil olduğunu
bilmesidir.
Âlim (bilge) kişi kimdir? Hz. Ali dedi ki; “Bilge, bilmediklerinin
bildiklerinden çok olduğunu bilen kişidir.”
Ne Kadar da birbirine aşina sözler bunlar değil mi? Bilge insanların
hepsinin anladığı ve dile getirdiği hakikatlerdir bunlar.
Sokrates’e biz geri dönelim. Sokrates bilgiden, hakikatten bahsetmişken
Ahlak ile bilmek arasındaki ilişkiyi de gözler önüne serer.
Sokrates’e göre insanı kötülüğe sürükleyen bilgisizliğidir. “Kimse bilerek
kötülük yapmaz.” Sözü ile kişinin iyi bir yaşam sürmesini bilgi sahibi olmasına
bağlamıştır. Bilgi edinen kişi erdeme sahip olacaktır. Erdem ve bilgi
Sokrates’e göre özdeştir. Bilgi edinen kişi eylemlerinde iyiye yönelecek, iyi
bir yaşam süren kişi erdem sahibi olacak ve erdem sayesinde de mutluluğa
ulaşacaktır. Burada mutluluk ahlakını görmekteyiz. Ahlakın amacı mutluluktur,
insanın ulaşmak istediği en yüksek iyi de ancak mutluluktur ve mutluluğun yolu
da erdemden geçer. Erdem insanın kendini bilmesiyle ortaya çıkan, yaşamı daha
iyi hale getiren ve bizi mutlu kılan bilgidir. Bu nedenle Sokrates “kendini
bil” sözünü söylemiştir. Kişi kendisini tanımadıkça, kendisi için neyin iyi,
neyin kötü olduğunu bilemez.
En faziletli insan, rûhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da
yükseldiğini duyandır.
İnsan Kötülüklerden kurtulmak için, önce kendini anlamak ve tanımak
zorundadır. Bunun için kendi evrenine ulaşmanın gizemli yollarını bulmalıdır.
Gerçekte her insan doğuştan iyi bir insansal özyapıya ve mutlu olma istencine
sahiptir. Sokrates eğitimi tanımlarken şöyle der; Eğitim İnsandaki iyilik
tohumunu yeşerten ve yaşamı güzelleştiren erdemlerin hazinesidir. İnsanlar
arasındaki fark bedensel güçlerden değil, ruhsal güçlerden kaynaklanır. İyi
insana, kötü bir insandan bile kötülük gelemez. Çünkü gerçek zarar ruhsaldır.
Kötülük yapan insan yeterince insanlaşmamıştır. Bu tür insanlar sadece
kendilerine zarar verirler. Sağlıklı bir insan kendi iç dünyasında mutlu olduğu
için başkalarının da mutlu olmasını isterler.
İşte Sokrates’de başkalarının ruhunun kötülükten arındırmak için kendi
ifadesiyle “ata musallat olmuş sinek” misali İnsanlara doğruyu göstermek için
onları sorgulamaya yönlendirmiş ve bu nedenle yargılanmış, ölüme mahkûm
edilmiştir.
Sokrates, Yüce bir amaç için kaçabilme imkânına rağmen kaçmayı reddetmiş ve
Ahlaki ve onurlu duruş sergileyerek ölmüştür.
Sokrates’in savunmasında şöyle der;
“Sizden dileyeceğim hâlâ bir şey daha var: Çocuklarım büyüdüklerinde,
sizden isteğim şu ki erdemden daha fazla zenginliğe veya başka bir şeye değer
verirlerse onları cezalandırın veya benim sizinle uğraştığım gibi siz de
onlarla uğraşın.”
Ve
“Şimdi ayrılma zamanı geldi, ben ölüme ve siz yaşamlarınıza. Hangimiz için
daha iyi olduğunu ancak Tanrı bilir.”
Kaynak: hayatinsairi.wordpress.com
Yorumlar
Yorum Gönder