Her Günü Son Günün Bil
Her Günü Son Günün Bil
Gökşen Özden Keskin
Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp,
çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona
gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta
sessizce oturup kalmıştı.
Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan
söylenip duruyordu:
-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı
olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. “Kahverengi gömlekle gidiversen
ne olur!” muş. Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim,
dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu
istiyorsun?
-Tamam bey, bitti işte.
Adam açık mavi göleği hışımla aldı;
-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra
bitmiş neye yarar.
Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra,
yine eşini sakinleştirmeye çabaladı;
-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.
-Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben
yapacağım.
Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli
konuklara “Hoş geldin” demeliyim.
Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı,
arabasını çalıştırıp uzaklaştı.
Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin
halinden endişelendi, “Bir kaza yapmasa bari…”
Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı,
rahatlatmaya çalıştı.
-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara
layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim.
Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için
hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta
koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da
ihmal etmedi.
Biraz sonra çocuklarına seslendi
-Kahvaltınız hazııır!
Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin
birden kesilmesi dikkatini çekti. Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini
biraz daha açtı. Radyo’da zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılarla biraz
sonra birlikte olacağız demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan
itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri,
kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.
Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikâyetçi olduğunu,
her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. “Geç kaldım diye
acele edip acaba o da…” Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa
kalktı.
-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak.
Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek,
kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?
Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa
süreli de olsa evde yalnız bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte
bulunurdu.
Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine
de bir taksi parası aldı. Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş
olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya
başlamıştı. Gözyaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak kapısına
sırtını dönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acının kocasının ölmüş olma
ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde bağırıp
çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.
-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri
haliyle mi hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak
akıllarında?
Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha
seslenecekti ama artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı
açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta
olan kocası vardı.
Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı;
“Haberleri mi dinledin?” diye sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla
onayladı. Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi. Hanımı zorlukla
sordu;
-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye
döndün?
-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan
daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim…
O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının
yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam, bütün
içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı,
yanaklarından öptü.
-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken,
sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu
hiç. Ne yapalım, ben de geri döndüm.
Yorumlar
Yorum Gönder