Kayıtlar

Yola Ekilmiş Dikenler

  Yola Ekilmiş Dikenler        Uzak bir diyarda şirin bir köy vardı... Bu köyde yaşayan tatlı sözlü fakat kötü huylu bir adam, evinin önündeki yolun üzerine dikenler ekmişti.      Yoldan geçenler bu duruma kızdılar ve dikenleri sökmesi için o adamı uyardılar.      Fakat adam bu uyarılara aldırış etmedi. Dikenler günden güne büyüdü, gelip geçenlerin ayaklarını kanatacak kadar çoğaldı.      Öyle ki yolu kullananların elbiseleri yırtılıyor ayakkabısız yoksulların tabanları sızım sızım sızlıyordu.      Şikayetler iyice artınca köyün muhtarı o kötü huylu adamı ciddiyetle uyardı:      - Bunları mutlaka sök!      Adam başkalarını rahatsız etmeyi umursamıyordu. Muhtara,      - Olur, bir sökerim, diye cevap verdi.      Fakat adam, "bir gün sökerim" deyişinin üzerinden epey zaman geçtiği hålde dikenleri sökmedi.      Sadece muhtar değil pek çok insan onu defalarca uyardı. Fakat adam her seferinde, "Yarın hallederim, öbür gün yaparım..." diye

On Şey İnsanı Aşağılık Yapar:

  On Şey İnsanı Aşağılık Yapar:   1- Öfke ve hiddet, 2- Kin ve nefret, 3- Büyüklenme, 4- Zulüm ve haksızlık, 5- İnat yollu mücadele, 6- Cimrilik, 7- Başkasına ezâ ve cefâ etmek, 8- Mümin kardeşine saygısızlık, 9- Kötü huy ve fenâ ahlâk, 10- İnsaf ölçülerini aşmak.   Bâyezîd-i Bistâmî (Rahmetullahi Aleyh) Hazretleri

On Şey İnsan Varlığını Öldürür:

  On Şey İnsan Varlığını Öldürür:   1- Terbiye azlığı, 2- Cehalet çokluğu, 3- Halktan nîmet beklemek, 4- Şehvet azgınlığı, nefis kudurganlığı, 5- Baş olma sevdası, 6- Dünyaya lüzumundan fazla meyletmek, 7- Allah’ü Teâlâ katında nefis ile dostluk kurmak, 8- Çok yemek, 9- Çok uyumak, 10- Kalabalığa uymak.

Şu On Şey İnsanın Maddî Ve Mânevî Yapısını Tahrib Eder:

  Şu On Şey İnsanın Maddî Ve Mânevî Yapısını Tahrib Eder: 1- Dînine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek, 2- Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak, onlarla dostluk kurmamak, 3- Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak, 4- İslâmiyetten uzaklaşmak, 5- Dinden olmayan şeyleri din adına uydurup dîne sokan kimselerle oturup kalkmak, 6- Dünyâ ve âhiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri arzulamak, 7- Halkı kötü zan altında tutmak, 8- Üstünlük taslamak, 9- Dünyâlıktan yana üzüntüye kapılmak, 10- Âhireti düşünmemek.

Bir Saat

  Bir Saat Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulur. Çocuk, babasına sorar: “- Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun? Yorgun gelen adam sertçe cevap verir: “- Bu senin işin değil!” “- Babacığım lütfen.” “- Ne olacak? 20 lira...” “- Peki, bana 10 lira borç verir misin?” Adam iyice sinirlenip bağırır: “- Benim, senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param yok! Hadi derhâl odana git!” Çocuk mahzun mahzun odasına girip kapısını kapatır. Adam sinirli sinirli: “- Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye düşünür. Aradan bir müddet geçtikten sonra sakinleşir. Çocuğuna, belki de gerçekten lâzım olduğunu düşünür. Odasına gidip henüz uyuyamamış çocuğuna der ki: “- Al bakalım istediğin 10 lirayı! Sana sert davrandığım için üzgünüm, ama yorucu bir gün geçirmiştim.” Çocuk sevinçle babasını kucaklar ve: “- Teşekkürler babacığım!” diye sevinir. Yastığının altından diğer buruşuk paraları çı

Kızma!

  Kızma!   وعنْ أَبِي هُريْرَةَ رَضيَ اللَّهُ عنهُ أَنَّ رَجُلاً قَالَ للنَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: . أوْصِني، قَالَ: «لا تَغضَبْ» فَردَّدَ مِراراً قَالَ، «لا تَغْضَبْ» رواه البخاريُّ   Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh’den rivayet edildiğine göre, bir adam Nebî Sallallahu Aleyhi Vesellem’e: – Bana öğüt ver, dedi. Peygamber sallallahu Sallallahu Aleyhi Vesellem de ona: “– Kızma!” buyurdu. Adam dileğini bir kaç kez tekrar etti. Peygamber sallallahu Sallallahu Aleyhi Vesellem de (her defasında ısrarla): “– Kızma!” buyurdu. (Buhârî, Edeb 76. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 73) Açıklamalar Gazab, şeytanın dürtüklemesi sonucu insanın kendini kaybetmesi, normal durumundan uzaklaşmasıdır. O kadar ki, bu durumda insan kötü sözler söyler, din tarafından sakıncalı bulunmuş, çirkin görülmüş olan işler yapar. Hatta -Allah korusun- bazı hallerde kâfir bile olur. Halkımız böylesi durumdakiler için “Ağzından çıkanı kulağı duymuyor” der. “Öfke ile kalkan zararla oturur” sözünün belki

Anne Babalarımıza Karşı Vazifelerimiz Vefatlarından Sonra Bile Ölünceye Kadar Devam Eder

Anne Babalarımıza Karşı Vazifelerimiz Vefatlarından Sonra Bile Ölünceye Kadar Devam Eder Arkadaşım maaşını almış, yapacağı ödemelerin listesini hazırlıyordu. - Çocukların okul taksidi:     500 ₺ - Gıda giderleri:                   900 ₺ - Anneme:                            200 ₺ - Babama:                            200 ₺   Gözüm farkında olmadan listeye ilişti.   Anne ve baba kelimelerini görünce:   “- Senin annen de baban da yıllar önce vefat etmedi mi?" diye sordum. Arkadaşım:   “- Evet" deyince   “- Peki bu listeye niçin onları da yazdın?" dedim. Arkadaşım tebbessüm etti.   “- Evet, onlar yıllar   önce vefat ettiler ama kalbimde yaşamaya devam ediyorlar. Şimdi her zamankinden daha fazla bana muhtaçlar. Onlar için sadaka vermeyeyim mi?" dedi. Bu hassasiyeti karşısında kendimden utandım ve anladım ki; “- Evlatlar olarak anne babalarımıza karşı vazifelerimiz vefatlarından sonra bile ölünceye kadar devam eder." Yâ Rabbi! Ölmüş

Her Ayın Üçer Gününü Oruçlu Geçirmek Bütün Seneyi Oruçlu Geçirmeğe Bedeldir

  Her Ayın Üçer Gününü Oruçlu Geçirmek Bütün Seneyi Oruçlu Geçirmeğe Bedeldir Hz. Ali Radiyallahü Anh ’ın anlattığına göre Resûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “— Sabır ayını yâni Ramazan ayını oruçla geçiriniz. Her ayın da üçer gününü oruçlu geçiriniz. Bu şekilde hareket etmek, bütün seneyi oruçlu geçirmeğe bedeldir.” Şakfk Ukaylî Radiyallahü Anh anlatır: “— Bir defasında Medine'ye gitmiştim. Bu sırada Ebû Zer Gıffârî Radiyallahü Anh ile karşılaştım. O anda kendi kendime: “— Bakalım bugün Ebû Zer ne hâl üzere, öğreneyim.” dedim ve kendisine sordum: “— Oruçlu musun?” Dedi: “— Evet!” Bu sırada o, yanındaki diğer bâzı kişilerle, halîfe Hz. Ömer Radiyallahü Anh 'ın huzûruna girmek için beklemekteydi. Biraz sonra hep birlikte girdik. İçeride bize, bir tabak içinde hurma ikrâm edildi. Ondan, Ebû Zer Radiyallahü Anh da yedi. Bunun üzerine ben, oruçlu olduğunu hatırlatmak için elimle kendisini dürttüm. O da dedi ki: “— Sana söylemiş oldu

Üç Şeyi Ölünceye Kadar Terk Etmedim!

  Üç Şeyi Ölünceye Kadar Terk Etmedim!   Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh anlatır: — Resûlüllah Sallallâhü Aleyhi Vesellem bana üç şey öğretti ki onları ölünceye kadar asla terk etmem. Bunlardan: 1— Vitir namazını eda etmeden yatmamaktır, 2— Her ayın üçer gününü oruçlu geçirmektir. 3—Kuşluk namazını bırakmamaktır.

Eğer Üç Şey Olmasaydı Ölüm İçin Hiç Tasalanmazdım

Eğer Üç Şey Olmasaydı Ölüm İçin Hiç Tasalanmazdım Allah ondan râzî olsun, Ebûdderdâ Radiyallahü Anh der ki: Eğer üç şey olmasaydı ölüm için hiç tasalanmazdım: 1— Eğer yüzümü toprağa koyup Allah için secde etmenin zevkinden beni ayırmamış olsaydı ölümden dolayı tasalanmazdım. 2— Eğer yazın sıcağında tuttuğum ve açlıktan ve susuzluktan dolayı sendeleyecek dereceye geldiğim orucun zevkinden beni alıkoymamış olsaydı, ölüme tasalanmazdım. 3— Eğer, hurmanın en iyisini seçtikleri gibi sözün de en iyisini seçenlerin meclisinde bulunma zevkinden beni ayırmamış olsaydı öldüğüme tasalanmazdım.

Altı Haslet Vardır ki Hayırlı Şeyler Cümlesindendir

  Altı Haslet Vardır ki Hayırlı Şeyler Cümlesindendir Allah ondan râzî olsun, Ebû Mâlik Eş’arî Radiyallahü Anh rivayet eder: Resûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem buyurdular: Altı haslet vardır ki hayırlı şeyler cümlesindendir. Bunlar: 1— Allah’ın düşmanlarına karşı silâhla savaşmak, 2— Yaz günlerinde nâfile oruç tutmak, 3— Musibet anlarında iyi sabretmek, 4— Haklı dahi olsa münakaşayı bırakmak, 5— Havanın bulutlu olduğu günlerde veya yaz günlerinde namazı erken kılmak, 6— Kış günlerinde abdesti güzel almaktır.

Sıcak Bir Günde Oruç Tutup Kendisini Susuz Bırakan Kişi

Sıcak Bir Günde Oruç Tutup Kendisini Susuz Bırakan Kişi Allah ondan razı olsun, Ebû Mûsâ Eş’ar Rahmetullahi Aleyh! Anlatır: “— Bir defasında biz bir deniz yolculuğunda bulunuyorduk. Yelkenleri açmış, denizin enginliklerinde dalgalar arasında yol almaktaydık. O derece açılmıştık ki, görünürlerde ne bir kara parçası vardı, ne de herhangi bir şey. Bir ara, hatif (gâib— den gelen bir ses işittik. Şöyle diyordu.”: “— Gemidekiler! Biraz durun. Size bir haberim var...” Biz, dönüp etrafımıza bakındık. Fakat hiç bir şey göremedik. Bu ses, yedi defa böylece tekrarlandı. Nihâyet yedincisinden sonra ben doğruldum ve yüksek bir sesle dedim ki: “— Ey, şu bize seslenen! İşte bizi görüyorsun. Bizim seni bulacak hâlimiz yok. Bize vereceğin haber ne ise, haydi hemen söyle!” Benim bu sözlerim üzerine kulağımıza şunlar geldi: “— Şanı yüce olan Allah’ın, zâtı için vermiş olduğu bir hükmü size bildireyim mi?” Biz dedik: “— Evet, hemen bildir.” Dedi: “— Şanı yüce olan Allah, sıcak bir g

Kıyamete Kadar 70. Bin Meleğin Korumasında Olmak

  Kıyamete Kadar 70. Bin Meleğin Korumasında Olmak Kıyamete kadar 70. bin meleğin korumasında olmak onların senin için istiğfar etmesini ister misin? اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَۜ ثُمَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ ﴿١﴾ هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ط۪ينٍ ثُمَّ قَضٰٓى اَجَلاًۜ وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُونَ ﴿٢﴾ وَهُوَ اللّٰهُ فِي السَّمٰوَاتِ وَفِي الْاَرْضِۜ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ ﴿٣﴾ Anlamı: Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve ışığı var eden Allah’a mahsustur. Ama yine de kâfir olanlar (putları) rablerine eş tutuyorlar. (1) Sizi (özel) bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını (ecel) takdir eden ancak O’dur. O’nun katında bir ecel daha vardır. Siz hâlâ şüphe ediyorsunuz. (2)   O, göklerde ve yerde tek Allah’tır. Gizlinizi açığınızı bilir, neyi yapıp ettiğinizi de bilir. (3)   Efendimiz Sallahu Aleyhi Vesellem Buyuruyor. “Her

Kalk Evlâdım Kalk Hele

Kalk Evlâdım Kalk Hele   Müslüman ecdâdımın, kahraman evlâtları, Yaşadığın bu toprak şehitlerin diyârı...   Abdest yok, namaz yoksa, kararmışsa kalbimiz, Onlar'dan kopmuş isek, Onlar'a benzer miyiz?   Şu Mübârek Vatan'ım, haykırır avaz avaz, Geçmişini bilmeyen feryadını duyamaz!   'Abdestsiz üzerime basmazdı senin deden, Onlar'da da var idi, senin gibi can, beden!   (Ecdâdın torunuyum) derken utanmaz mısın? Ne yazık ki Onlar'ın, çarığı olamazsın!   İbâdetlerden kaçar, bilmezsin helâl, haram; Dünya sefâsı var ya, insanlık gitmiş ne gam!   Rahat yatmadı atan, sonsuz istiklâl için, Gece gündüz çırpındı, sana istikbâl için...'   Adâlet götürdüler, şenlendi Dünya yer yer, Zâlimlerle harplerde şehit düştü yüzbinler!   Kanı var üç kıt'ada,eserleri doludur, Doğru olan, hak olan yol, Onlar'ın yoludur...   Kalk evlâdım, yiğidim; miskin miskin oturma, Pırıl pırıl zekânı çirkin işlerle yorma!   Düny

Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi)

Resim
  Çanakkale Savaşında 64 Yıl Sonra Köyüne Gelen Gazi (Gerçek ve Çok Acıklı Bir Savaş Hikâyesi) “… Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana: “- Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşları’na katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular. Ben: “- Kayıtlara göre en son 1952’de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” dedim. Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı: “- Hocam, o da bir şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi.” Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “- Nasıl oldu? Anlat bakalım.” 1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:             “- Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün? “- Götürem amca, bin arabaya!” Şoför oraya doğru arabayı sürerken