Önemli Olan Samimiyet ve İhlâstır
Önemli Olan Samimiyet ve
İhlâstır
Fakir bedevi çölde,
yaşlı hanımıyla birlikte yaşıyordu. Bir eşekleri ve birkaç koyunları vardı.
Bedevinin yaşlı hanımı zaman zaman fakirlikten şikâyet ederdi.
O gün de fakirlikten
şikâyete başladı. Adam hanımını teselli etmek istedi. Sabrın ecrini anlattı ise
de kadının şikâyetlerinin sonu gelmiyordu. Sonunda adamın sabrı taştı ve
hanımına sordu:
–
O zaman fakirliğin
çaresi neyse onu söyle!
Kadın bunun üzerine
konuştu:
–
Bağdat’a, halifeye git,
derdini anlat. O cömerttir. Sana ihsanda bulunacaktır. Çünkü o yoksulların ümit
kapısıdır.
Kadın kendince çareyi
söylemişti. Adam başını iki elleri arasına alarak düşündü, düşündü. Sonra şöyle
söyledi:
–
Koskoca halifenin
huzuruna eli boş varılmaz ki! Oysa benim halifeye hediye edecek bir şeyim yok.
O sırada hanımı bir şey
hatırladı. Çölde su çok önemli bir nimetti. Güzün ve Sonbaharda açılan kuyular
kurur, susuzluktan hayvanlar ölürdü. Sonbaharda yağan yağmur hem çöldekileri
içme sularına kavuşturur, hem de yeni bir baharın gelmesine sebep olurdu. Ama
çölde, özellikle yağmur yağarken toplanmış tatlı yağmur suyu en değerli
şeylerden biriydi. Kocası kendi kendine söylenince, hanımı şöyle konuştu:
–
İstersen halifeye bir
testi yağmur suyu götür. Çünkü o tatlı ve değerli bir armağandır. Belki de
halifenin suyu acı ve içilmez bir sudur.
Çölde bazen tatlı su
çıkarmak için kuyu kazılır, ama beklendiği gibi olmaz, kuyudan deniz suyuna
benzer acı ve tuzlu su çıkardı. Çölden dışarı adım atmayan, ömrünü burada
geçiren kadın, her yeri çöle kıyaslıyordu.
Adam yola çıktı, uzun
bir yolculuktan sonra Bağdat’a vardı. Halife sarayına (Dârül-Hilafe) kabul
edildi.
Sonunda ağzı iyice
kapatılmış bir testi yağmur suyuyla huzura çıktı. Suyu halifeye hediye ettikten
sonra, uzun uzun yağmur suyunun güzelliklerini saydı, onun ne kadar değerli bir
şey olduğunu anlattı.
Halife gözünü ondan
ayırmadan bu halis adamı dinliyordu. Adam samimiydi. Halife de, çöl şartlarında
bir testi yağmur suyunun ne kadar değerli olduğunu bilmekteydi. Halife
bedeviden gelen hediyeyi kabul ettikten sonra, hemen testinin altınla
doldurulmasını emretti ve adamlarına şöyle dedi:
–
Çöl uzaktır, bu adamı
Dicle yoluyla filan yere kadar götürün.
Bedevi Dârul-Hilâfeye
gelirken, onun yanı başında akan Dicleyi görmemişti. Fakat gemiye binmek için
nehrin kıyısına gelince, tatlı suyun gürül gürül aktığını gördü. Padişahın ne
çok tatlı suyu varmış demekten kendini alamadı ve o sırada getirdiği hediyeden
dolayı çok utandı. Ama halife onu ciddiye alarak dinlemiş, hediyesini önemsemiş
ve karşılığında bir testi altın vermişti.
Hikâye Neler Söyler?
Hikâyede görüldüğü gibi, önemli olan yapılanlarda samimiyet ve
ihlâstır. Biz de Yüce Allaha Padişah-ı Lem Yezele göre birer çöl bedevisi
gibiyiz.
Onun bizim ibadetimize ve hiçbir
şeye ihtiyacı yoktur. Ama biz ibadete muhtacız, Ona sunduğumuz ibadetlerle
edeceği ihsanlara ihtiyacımız var.
Armağanların,
hediyelerin pek pahalı, değerli olması da gerekmez. Önemli olan ihlâs ve
samimiyetle verilen hediyelerle gönül almaktır. Bedevi de bir testi suyla
halifenin gönlünü almak, rızasını tahsil etmek istemişti.
(Alıntı)
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder