Kayıtlar

olan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar Kur’an birinci derecede insanları Allah’a (c.c) imana davet eder. Bu daveti kabul edenlere “mümin” adını verir. Bu kulluğun olmazsa olmaz vasıflarından olup, ilk ve temel adımı olarak yer alır. Bir insan bu kapıdan içeriye girerse, İlahi dostluğa adım atmış olur. İman eden her bir kul Allah’(Celle Celâlüh)ün dostu olarak kabul edilir. Bir ayette: “Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” 1 Buyrularak mutlak manada, her iman edenin Allah’ın sevdiği bir kul olduğu ifade edilmektedir. Kur’an, Müminlerden bahsederken “muttakiler”, “Muhsinler”, “sıddıklar”, “Salihler” gibi sıfatlarla onları anar. Bu gibi vasıflar müminin Allah katında manen belli bir mesafe kat ettiğini göstermektedir. Bu vasıflardan biri de “veli”lik makamıdır. Bunun çoğulu “evliya”

Allah’ın, Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı: Mîrâc

Allah’ın, Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı: Mîrâc Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (İs­râ, 1) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “(O gece) göğe yükseltildim. Öyle bir makâma çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtılarını duyuyordum.” (Buhârî, Salât, 1) Al­lâh Ra­sû­lü Sallallahü Aleyhi Vesellem, Mî­râc’da bir top­lu­lu­ğa uğ­ra­dı­lar ve gör­dü­ler ki, on­la­rın du­dak­la­rı de­ve duda­ğı gi­bi­dir. Bir­ta­kım va­zî­fe­li me­mur­lar da on­la­rın du­dak­la­rı­nı ke­sip ağız­la­rı­na taş ko­yu­yor. “–Ey Cib­rîl! Bun­lar kim­ler­dir?” di­ye sor­du. Ceb­râ­îl (as): “–Bun­lar, ye­tim­le­rin mal­la­rı­nı hak­sız­lık­la yi­yen­ler­dir!” de­di. (Ta­be­rî, XV, 18-19) Son­ra Ra­sû­lul­lâh Sallallahü Aleyhi Vesellem, baş­ka bir top­lu­lu­ğa rast­la­dı

Gazneli Mahmut’un Peygamberimize Olan Saygısı!

Gazneli Mahmut’un Peygamberimize Olan Saygısı! Hindistan fâtihi Gazneli Mahmud’un “Muhammed” isminde çok sevdiği bir hizmetçisi vardı. Ona dâimâ ismiyle hitâb ederdi. Günün birinde bu hizmetçisini kendi ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdı. Sultan Mahmud’un bu tavrı karşısında hizmetçi çok üzüldü ve kalbi kırıldı. Niçin böyle hitâb ettiğini sorduğunda ise Peygamber âşığı Gazneli Mahmud şöyle cevap verdi: “–Evlâdım! Her gün sana isminle hitâb ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok. Bu sebeple ismini abdestsiz söylemekten hayâ ediyorum. Onun için seni babanın ismiyle çağırdım.” (Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gönüller Sultanı Efendimize Muhabbet, Erkam Yayınları, 2015) (Osman Nuri Topbaş)

Kabul Olan Üç Dua

Kabul Olan Üç Dua Mevlânâ Fenarî Hazretleri bir gün medresede talebe okuturken şöyle demişti: — Allah'a hamd ü senalar olsun ki, bu zamana kadar ne istedimse hiç birini reddetmedi. Yalnız üç dileğim var, inşallah onlar da kabul olunur. Bunlardan birincisi; evimde benden evvel kimsenin vefat etmemesi, ikincisi; hastalığım uzun sürüp ölümümün zor olmaması, üçüncüsü ise; îmanla göçüp ahirette saadeti ilâhînin müyesser olmasıdır. Hazretin bu dualarından ilk ikisi tahakkuk etmiş, kendisinden evvel ailesinden kimse irtihal etmemiş, ikindi abdestini alıp namaz için camiye doğru gittiği bir sırada ruhunu teslim etmiştir. Allahü a'lem üçüncü dileği de kabul olunmuştur. Allah şefaatinden mahrum etmesin! Âmin! (Alıntı)

Harp Etmeden Şehid Olan Kadın

Harp Etmeden Şehid Olan Kadın İlk müslümanlardan ümmü Varaka isimli kadın, her harpte Resûl-ü Ekrem Efendimizin huzuruna çıkar: — Ben de harbe iştirak etmek isterim. Hiç olmazsa yaralıların yaralarını sararım, derdi. Fakat Server-i Kâinat Efendimiz O'na: — Sen evinde otur! Evde de sana şehîdlik nasip olur, buyurarak harbe iştirakine müsaade etmezlerdi. Hatta Ummü Varaka'yı kasd ederek: — Şehide hanımı ziyaret edelim, der o yaşlı sahabeyi evinde sık sık ziyaret ederlerdi. Ümmü Varaka da evinde daima: — Ya Rabbi! Bana şehitlik mertebesi nasip eyle! Diye dua ederdi. Yine bir harbe çıkılmıştı, Ümmü Varaka yine gelip harbe iştirak etmek istediğini bildirdi. Peygamber Efendimiz de ona yine: — Sen evinde kal! Ev halkına imamlık et, onlara namaz kılmasını öğret... Namaz kıldır, buyurdu. Bir de müezzin tayin etti. Her gün Ümmü Varakâ'nın evinde ezan okunur, cemaatla namaz kılınırdı. Ümmü Varaka'nın bir cariyesi, bir de kölesi vardı, öldüğü zaman

Suriye'de Şehit Olan Yüzbaşıdan Büyük Kahramanlık

Resim
Suriye'de Şehit Olan Yüzbaşıdan Büyük Kahramanlık Fırat Kalkanı Harekâtı’nda şehit düşen Yüzbaşı Alper Kocaman'ın, yaralı bir uzman çavuşu sırtına alıp yoğun ateşten çıkardığı öğrenildi. 08.11.2016 01:18 Suriye'nin kuzeyinde DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerinin yarattığı tehdidi bertaraf ederek hudut güvenliğini artırmak ve koalisyon güçlerine destek vermek için başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı’nda şehit olan  Yüzbaşı Alper Kocaman 'ın harekât sırasında büyük bir  kahraman lığa imza attığı öğrenildi. Çocukluk Hayalini Gerçekleştirmişti Çocukluk hayalini gerçekleştirerek subay olan, sonrasında zorlu testleri geçerek Özel Kuvvetler Komutanlığına girmeye hak kazanan kahraman yüzbaşı, terörle mücadele harekâtlarında önemli görevler aldı. Eşini Ve Oğlunu Bırakıp El-Bab'a Gitti Fırat Kalkanı Harekâtı başladığı günden itibaren bölgede olan Kocaman, 3 yaşındaki oğlu Ata Alp ve eşini geride bırakarak bu göreve katıldı. Kahraman bordo berelinin ha

Cennete Girmeye Engel Olan Şey

Cennete Girmeye Engel Olan Şey Yememizin, içmemizin giydiklerimizin helâl ya da haram olmasına aldırış etmeyenler var. Bu vurdumduymazlık insanı cehennemin dibine sürükler. Bir şey istedik de, istediğimiz verilmedi ise, önce kendimizi hesaba çekmemiz gerekiyor. Kazancımızda haram karışığı var mı yok mu araştırmamız gerekir… Şu vak’a bu hususa çok net açıklık getirir: Bir gün kalabalık bir sahabe topluluğu Rasûlüllah Efendimizle Sallallahü Aleyhi Vesellem oturuyorlardı. İçlerinden Sa’d bin Ebu Vakkas (r.a.), Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’den şöyle bir istekte bulundu: – Ya Rasûlâllah! Benim için Allah’a duâda bulunsan da, duaları kabul edilen biri olayım… Peygamberimiz Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şu karşılığı verdi: – Ya Sa’d! Yediğini, içtiğini helâl yoldan kazan. Allah’a yemin ederim ki, biri midesine haram olan şeyi indirirse, onun 40 gün hiçbir ameli kabul olmaz. Haram ile beslenen vücut cehennem ateşinde yanmaya lâyık olur.” (Tergib-terhip. c/2. sf: 547

Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler

Kurban Bayramı Günü Müstehab Olan Şeyler قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَوَّلَ مَا نَبْدَأُ فِي يَوْمِنَا هَذَا أَنْ نُصَلِّيَ ثُمَّ نَرْجِعَ فَنَنْحَرَ فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَقَدْ أَصَابَ سُنَّتَنَا. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bu (kurban bayramı) günümüzde bizim için ilk yapılacak şey, (bayram) namaz(ını) kılmaktır. Ondan sonra dönüp kurban kesmek olacaktır. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize muvafık iş yapmış olur.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî) 1) Bayram sabahı erken kalkmak. 2) Misvak kullanmak. 3) Gusletmek. (Boy abdesti almak) 4) Güzel koku sürünmek. 5) Temiz ve helâl elbise giymek. 6) Kurban Bayramı’nda imsak vaktinden bayram namazını kılıncaya kadar oruçlu gibi davranıp bir şey yiyip içmemek. 7) İlk yediği kurban eti olması için yemeği namazdan sonra yemek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kurbanın ciğerinden yerlerdi. 8) Mümkün ise namaza yürüyerek gitmek. 9) Namazdan sonra başka bir yoldan

İnsan Olan İnsanca Muamele Eder

İnsan Olan İnsanca Muamele Eder Şeyh Sa'dî-i Şîrâzî (rah) anlatıyor: Kırda oturan bir adamın ayağını bir köpek ısırdı. Hem de öyle kızgınlıkla bir ısırış ki dişlerinden kan damladı. Zavallı adam ayağının acısından yatamazken, küçük kızı babasına sert sert çıkışarak dedi ki: "Babacığım! Senin dişin yok muydu? Sen de onun ayağını ısırsaydın ya!" Babası, ayağının acısından ağlarken güldü ve dedi ki: "Yavrucuğum! Doğru, benim de dişlerim var ve köpeğin ayağını ısırmaya da gücüm yeterdi. Ama dişlerimin köpeğe dokunmasına gönlüm razı olmadı. Hatta kafamı kılıçla kesmek isteseler yine de köpeğin ayağını ısırmam imkânsızdır. İnsana namertler kötülük yapabilir, fakat insan olan köpeklik yapamaz. İnsan insandır, köpek de köpek."

Malı Ziyân Olan Kişinin Okuyacağı Dua

Malı Ziyân Olan Kişinin Okuyacağı Dua Malı ziyân olan, aşağıdaki duayı gücü yettiği kadar okumaya devam ederse, Cenab-ı Hak Azze ve Celle, ona daha hayırlısını verir: عَسَى رَبُّنَا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا اِنَّا اِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ Okunuşu: Asa Rabbüna en-yübdilenâ hayran minhâ inna ilâ Rabbinâ rağıbûun" Ma'nası: Ümid ediyorum ki, Rabbimiz, onun yerine bize ondan daha hayırlısını verir. Biz, Rabbimizi arzu edenlerdeniz. O'nun rızasını istiyoruz. Kaynak: "Duâların Esrârı", Çelik Yayınevi, s.235-236

Fark

Fark Bakan olan görgüsüz birisi şoförüne sorar. "Şoför söyle bakalım eşekle şoför arasında ne fark vardır?" Şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir şekilde; "Bilemedim bakanım" diyor. Bakan cevap olarak: "Eşeğe çüş deyince, şoföre ise dur deyince durur" demiş. Bunun üzerine şoför çok sinirlenmiş ama karşıdaki bakan olduğu için bir şey söyleyememiş. Belirli bir süre sonra bu defa şoför bakana: "Bir soru sorabilir miyim bakanım" der. Bakan da: "Sor bakalım" der. Şoför sorar: "Eşekle bakan arasında ne fark vardır?" Bakan bir süre sonra: "Bulamadım şoför söyle bakalım" diyor. Bunun üzerine şoför de: "Vallahi bakanım ben de bulamadım herhalde hiç fark yok"

Kendisi 40, Oğlu 120 Yaşında Olan Zât

Kendisi 40, Oğlu 120 Yaşında Olan Zât Üzeyir aleyhisselâm, bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’de isimleri geçen 28 peygamberden, velî mi nebî mi olduklarında ihtilaf olunan üç zâttan biridir. Diğer ikisi de, Lokman ve Zülkarneyn aleyhimesselâm’dır. Kur’an-ı Kerim’de Üzeyir aleyhisselâmın isminin geçtiği ayet şöyledir: “Yahudiler, ‘Uzeyir Allah'ın oğlu’ dediler, Hıristiyanlar da ‘Mesih Allah'ın oğlu’ dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, (Hak’tan bâtıla) nasıl da döndürülüyorlar!” [Tevbe suresi, 30] Yine Bakara suresi 259’uncu ayette Üzeyr aleyhisselâmın haline işaret buyrulan şu beyanları görmekteyiz: “Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. ‘Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?’ dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, ‘Ne kadar kaldın?’ diye sordu. O da: ‘Bir gün yah

O Genç Benden Daha Cömerttir!

O Genç Benden Daha Cömerttir! Yemen'de, Hâtem-i Tâî adında, cömertliği dillere destan olan bir Arap kabile reisi vardı. Tepelere ateş yaktırarak, yolunu şaşıranların kendisine gelip misâfir olmasını sağlardı. Resûlullah Efendimizin (sallallahü alayhi ve sellem) İslamı tebliğinden önce Yemen'de, Hâtem-i Tâî adında, cömertliği dillere destan olan bir Arap kabilesi reisi vardı. Kabîlesinin yerleşmiş olduğu yerin etrafındaki tepelere ateş yaktırarak, yolunu şaşıranların kendisine gelip misâfir olmasını sağlardı. Peygamberimizin devrine yetişmiş, ancak peygamberliğinin açıklanmasından önce vefât etmiştir... Bir gün Hâtem-i Tâî'ye dediler ki: - Cömertlikte çok ileri gidiyorsun, bu yaptığın israf olmuyor mu? Onlara şöyle cevap verdi: - Ne kadar çok olursa olsun, hayır için verilen isrâf olmaz. Sonra kendisine sordular: - Senden daha cömert birisini gördün mü? - Evet gördüm. - Nerede gördün, kimmiş o? - Bir gün, yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir ko

Dilek Öğretmenin Büyük Başarısı

Resim
Dilek Öğretmenin Büyük Başarısı 16 Mart 2015 Dünyadaki en iyi 50 öğretmen' arasında gösterilen ilk Türk öğretmeni olan Dilek Livaneli, 1 milyon dolarlık ödülü alamadı. SAMSUN Samsun'un Kumköy İlkokulu'nda görev yapan, bir vakıf tarafından 'Dünyadaki en iyi 50 öğretmen' arasında gösterilen ilk Türk öğretmeni olan Dilek Livaneli, dün yapılan törenle yarışmayı 1 milyon Dolarlık ödülle ABD'li bir İngilizce öğretmenin kazandığını belirtti. Livaneli, "Birinci olamadım ama ilk 50'ye giren ilk Türk öğretmen oldum. Büyük bir sevgi ve saygı kazandım. Bunun gururu bana yeter" dedi. Samsun'un Çarşamba İlçesi'ne 15 kilometre uzaklıktaki Kumköy İlkokulu'nun 'müdür yetkili' sınıf öğretmeni 33 yaşındaki Dilek Livaneli, 6 yıldır bulunduğu okulda yaptığı çalışmalar sonucunda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Samsun'da 2012'de 'Yılın mesleğinde fark yaratan öğretmeni' seçildi. Okulun iç donanımı ve fiziki şartlarını

Vahşî Radiyallahü Anh

Vahşî Radiyallahü Anh Vahşî, Hz. Hamza’nın Bedir savaşında öldürdüğü Tuayme’nin kardeşinin oğlu olan Cübeyr bin Mutim’in kölesi idi. Habeşli olduğu için, el ile ok ve mızrak atmakta usta idi. Uhud savaşında, Cübeyr buna demişti ki: - Hamza’yı öldürürsen seni azat ederim! Daha o zamanlar Müslüman olmakla şereflenmemiş olan Ebu Süfyan’ın hanımı Hind de babasının ve amcasının intikamı için, Vahşî’ye mükâfat vâd etmişti. Vahşî, Uhud’da taş arkasına pusuya girip, yalnız Hz. Hamza’yı gözetirdi. Hz. Hamza sekiz kâfiri öldürüp, saldırırken, Vahşî mızrağını atarak, onu şehit etti. Sonra, gidip durumu Hind’e haber verdi. Hind sevinip üzerindeki zinetlerin hepsini Vahşî’ye verdi. Daha da vereceğini söyledi. Uhud savaşında Peygamberimiz aleyhisselâm birkaç kâfire bedduâ etmişti. “Vahşî’ye niçin lanet etmiyorsun?” dediklerinde, buyurdu ki: - Miracda, Hamza ile Vahşî’yi kolkola, birlikte cennete girerlerken görmüştüm! Hicretin sekizinci yılında, Mekke fethedildiği gün, Vahşî, Mekke’

Çatlak Kova

Çatlak Kova Hindistan’da bir parya, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalarından biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan sahibin evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu yıllar boyunca her gün böyle devam etmiş. Parya her seferinde sahibinin evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. Sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında Parya’ya seslenmiş: ”Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum...” ”Neden?” diye sormuş Parya. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermiş: ”Çünkü yıllardır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.” Parya şöyle demiş:

Özürlü Olimpiyatları

Özürlü Olimpiyatları… Bir kaç yıl önce, Seattle Özel Olimpiyatlarında, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Başlama işareti verilince, hepsi birlikte başladılar. Yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi oğlanın ağlamasını duydular. Yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler ve oğlanın yanına geldiler. İçlerinden Down Sendrom’lu bir kız eğilip oğlanı öptü ve “Bu onun daha iyi olmasını sağlar” dedi. Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hala bu öyküyü anlatıyorlar. Neden mi? Çünkü şu tek şeyi derinden bilmekteyiz: Bu hayatta önemli olan şey, kendimiz için kazanmaktan çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hay