Kayıtlar

Selim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kalb-i Selim

Kalb-i Selim Prof. Dr. Mehmet Görmez Bismillahirrahmanirrahim. Tâbiûn neslinin büyük âlimlerinden Şehr b. Havşeb, bir gün, müminlerin annesi Ümmü Seleme’ye merakla Sevgili Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem en çok yaptığı duayı sorar. Ümmü Seleme bu duanın ‘Ey kalpleri bir halde bir hale çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit eyle!’ duası olduğunu söyler.[1] Evet, Sevgili Peygamberimiz (sav) ısrarla bu duayı yapmıştır. Zira kalp, yapısı itibariyle değişkendir, halden hale, renkten renge bürünebilmektedir. Rasûl-i Ekrem (sav), kalbin bu durumunu bir sözünde, çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan ve rüzgârla bir oraya bir buraya savrulan kuş tüyüne benzeterek dile getirmiştir.[2] İslâm düşüncesinde kalp, imanın, hakikatin, bilginin, hikmetin ve ahlakın merkezindedir. Beden ülkemizin sultanı olan kalp, gönül dünyamıza da yön veren ilahi bir cevherdir. Nazargâh-ı ilahidir. Hakk’ın aynasıdır. Şuur, vicdan, idrak, duygu, akıl ve irade gücümüzün odak noktasıd

Rasulullah'ın Sultan Selim'e Emridir!

Resim
Rasulullah'ın Sultan Selim'e Emridir! Yavuz’un en büyük gururu Osmanlı topraklarını iki katına çıkartması ya da Avrupa’da nüfuzunu artırması değildir. Onu asıl sevindiren Rasulullah’ın beldesinin hizmetkârı seçilmesidir.  Yavuz Sultan Selim Osmanlı’nın en kısa süreli padişahları arasında sayılıyor. Ancak tarihçiler onun bu 8 yıl süren saltanatında 80 yıla sığacak hizmetler yaptığında birleşiyor. Gerçekten de Osmanlı, onun döneminde hazinesini doldurmakla kalmıyor, topraklarını genişletip, siyasi nüfuzunu; Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Balkanlarda artırıyor. Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etmişti: "Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayun benim mührümle mühürlensin." Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima

Yavuz Sultan Selim'in Son Sözü

Yavuz Sultan Selim'in Son Sözü Yavuz Sultan Selim, hayatının son demlerinde yanından ayırmadığı doktoru Hasan Can'a hasta yatağında bulunduğu bir sırada: — Hasan, beni nasıl görüyorsun, dedi. Hasan Can: — Sultanım Allah'a kavuşmak zamanıdır. O'na yöneliniz! dedi. Yavuz: —— Ya Hasan bunca zamandır sen bizi kiminle sanıyorsun? Allah'a karşı bir kusurumuz mu var?, dedi. Hasan Can: — Sultanım hiç bir zaman sizin için öyle düşünmedim ve düşünmem. Yalnız şu var ki her zamanki halinizle şimdiki haliniz mukayese edilemez... Ben bu bakımdan size hatırlatmak istedim, demişti ki Padişahın ağzından artık son defa Lailahe illallah, Muhammedün Resûlüllah dediği duyuldu. Yavuz Sultan Selim şehadet getirerek ruhunu teslim etti.

Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri ve Cihad

Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri ve Cihad Bir gün Venedik elçisi (Antonio Jüstiniani) İstanbul’a gelir ve huzura çıkmak için izin ister. Bunun üzerine vezirler, eskiyen elbiselerini değiştirme ihtiyacı hissederek sadrazam aracılığı ile durumu Yavuz Sultan Selim Han’a bildirirler. Yavuz Sultan Selim bu isteği münasip görür ve izin verir. Elçinin geleceği gün, bütün vezirler yeni elbiseleriyle padişahın huzuruna varırlar. Ancak gördüklerine inanmayarak dehşet ve hayrete düşerler. Zira Sultan Selim Han’ın üzerinde yine o eski ve sade elbiseleri vardır. Tahtına oturmuş, keskin kılıcını da çekip tahtın basamağına koymuştur. Karşı pencereden vuran gün ışığı karşısında kılıç parıl parıl parlamaktadır. Bütün vezirler Sultanın sade ve eski elbiseleri karşısında kendi yeni ve görkemli kıyafetlerinden utanırlar. Nihayet elçi gelir ve görüşme gerçekleşir. Görüşmeden sonra Sultan Selim, Sadrazam’a bakarak: “Paşa, var elçiye sor, bizi nasıl bulmuşlar?” der. Sadrazam, padişahın em

Yavuz Sultan Selim Han’ın Şahsiyeti

Resim
Yavuz Sultan Selim Han’ın Şahsiyeti Dokuzuncu Osmanlı Padişahı olan Yavuz Sultan Selim’in babası Sultan II. Bayezid Han, annesi Dulkadiroğlu Alaüddevle’nin kızı Âişe Hâtun’dur. (Gülbahar Hâtun olduğu da ifade edilmektedir.) 10 Ekim 1470’de Amasya’da doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gönderilen Selim, dedesi Fâtih Sultan Mehmed Han’ın terbiyesinde yetişti. Kur’ân-ı Kerim, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri aldı. Arâbi ve Fârisi’yi mükemmel konuşacak şekilde vâkıf oldu. Çok çevik ve zeki idi. Bir defa dinlediğini bir daha kolay kolay unutmazdı. Spora meraklıydı. Ata binmek, güreş tutmak, ok atmak, ve kılıç kullanmak hususunda büyük maharet sâhibi oldu. Babası II. Bayezid Han padişah olduktan sonra askeri sevk ve idare ile ilgili devlet yöneticiliği öğrenmesi için kendisini Trabzon’a vâli tâyin etti. Trabzon’da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlana Abdülhalim Hazretleri’nin derslerini takip ederdi. Bu arada edebiyat ve tarih ile de ilgilendi. Eyâletini ç

Yavuz Sultan Selim Han

Yavuz Sultan Selim Han Onuncu Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim; Trabzon da vali iken dünyaya gelen oğlunun adını Süleyman koydu. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman olarak anılacak olan bu yavru, küçük yaştan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirildi. Benzeri görülmeyen bir terbiye ve eğitim aldı. Mısır seferi dönüşünde Yavuz Sultan Selim, hocası İbn-i Kemal ile birlikte at üzerinde gidiyorlardı. Birdenbire İbn-i Kemal in atının ayağından sıçrayan bir çamur, Yavuz Selim in giydiği sırmalı kaftanının üzerine sıçradı ve kirletti. Yavuz Sultan Selim; “ - Halka rehberliği ancak ilim ve ahlakta yükselmiş olanlar yapabilir!” demiştir. “- Bana başka bir kaftan veriniz. Bu kaftan de böylece hazinemde saklansın!”, demiş ve sırtındaki kaftanın sandukasına örtülmesini vasiyet etmiştir. “ -  Âlimlerin atlarının ayaklarından sıçrayan çamurun bile makbul olduğunu gelecek nesiller ibretle görsün! Çünkü âlimler her zaman padişahlara lazımdır.” Diyerek âlimlerin değerini vezirleri