Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri ve Cihad
Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri ve
Cihad
Bir gün Venedik elçisi (Antonio Jüstiniani) İstanbul’a
gelir ve huzura çıkmak için izin ister. Bunun üzerine vezirler, eskiyen
elbiselerini değiştirme ihtiyacı hissederek sadrazam aracılığı ile durumu Yavuz
Sultan Selim Han’a bildirirler. Yavuz Sultan Selim bu isteği münasip görür ve
izin verir.
Elçinin geleceği gün, bütün vezirler yeni
elbiseleriyle padişahın huzuruna varırlar. Ancak gördüklerine inanmayarak
dehşet ve hayrete düşerler. Zira Sultan Selim Han’ın üzerinde yine o eski ve
sade elbiseleri vardır. Tahtına oturmuş, keskin kılıcını da çekip tahtın
basamağına koymuştur. Karşı pencereden vuran gün ışığı karşısında kılıç parıl
parıl parlamaktadır. Bütün vezirler Sultanın sade ve eski elbiseleri karşısında
kendi yeni ve görkemli kıyafetlerinden utanırlar.
Nihayet elçi gelir ve görüşme gerçekleşir. Görüşmeden
sonra Sultan Selim, Sadrazam’a bakarak:
“Paşa, var elçiye sor, bizi nasıl bulmuşlar?” der.
Sadrazam, padişahın emri üzere elçiye sorunca, şu
cevabı alır:
“O kılıcın parıltısı gözümü öyle aldı ki, Sultanı
göremedim bile!”
Yavuz, tebessüm ederek, şahadet parmağı ile kılıcı
gösterir ve:
“İşte kılıcımız küffarı kestikçe, kâfirin gözü
kılıcımızdan asla ayrılmaz ve bizi görmez. Ama Allah esirgesin, bir gün kesmez
olur ve parlamazsa, o zaman küffar bizi hem hor görür hem de tepeden bakar.”
der.
“Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya
kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını
görendir.” (8/39)
Kıssadan Hisse: Allah’ü Teâlâ devletimizin silâhlarını keskin
eylesin!
Yorumlar
Yorum Gönder