Kayıtlar

Hem Yıpranmaktan Korur Hem Değerini Artırır!

Hem Yıpranmaktan Korur Hem Değerini Artırır! Bir kız telefon almıştı. Babası ona sordu: - Cep telefonunu alınca yaptığın ilk iş ne oldu? Kız dedi: - Cep telefonunun ekranına, çizilmeye karşı ekran koruyucu yapıştırdım, telefonun kendisi için de bir kılıf aldım. Babası yine sordu: - Bunu yapmaya seni biri mi zorladı? Kız, hayır diye cevap verdi. Babası yine sordu: - Sence, bu yaptığın iş, cep telefonunu üreten firmaya saygısızlık olmadı mı? Kız cevap verdi: - Yok, babacığım; bilakis, firmanın cep telefonunun yanında verdiği kullanma kılavuzunda yazdığı üzere, cep telefonunun, kılıf ve ekran koruyucu ile muhafaza edilmesi tavsiye edilmektedir. Babası yine sordu: -Cep telefonun, kötü ve değersiz miydi ki koruma altına aldın? Kız cevap verdi: -Hayır, aksine, onun zarar görmesini ve değersizleşmesini istemediğim için bunu yaptım. Babası sordu: -Cep telefonunu kılıf ve ekran koruyucu ile örttükten sonra çirkin olmadı mı? Buna cevaben kız: -Bence ç

Hebenneka

Hebenneka Arabistan'da, Hebenneka isminde son derece ahmak biri varmış. Manâlı mânâsız ne kadar süs aleti varsa, bulduğunu hemen üzerine takıp takıştırırmış. Bir gün Hebenneka uyurken, kardeşi Hebenneka'nın elbisesini kendi giymiş, kendi elbisesini de Hebenneka'ya giydirmiş. Hebenneka uyanınca bir kendisine bakmış, bir de kardeşine; “Sen Hebenneka”sın, ya ben kimim?” Diye sormuş.  (Alıntı)

Siz Böyle Derseniz

Siz Böyle Derseniz Köylü dayının biri, vergi memurlarını valiye şikâyete gitmiş: — Vali bey demiş, senin memurların benim yirmi çuval çıkacak buğdayımı, yüz çuval Diye yazıp gittiler. Vali hemen köylüye: — Bir kalbur sakalınla yalan söyleme. Memurlar bu kadar büyük hata yapmazlar, deyince; köylü büsbütün kükremiş: — Yaparlar vali bey yaparlar. Siz onların amiri olduğunuz halde, benim ancak bir tutam gelecek olan sakalıma on kilo derseniz, memurların bundan fazlasını bile yaparlar, Diye cevap vermiş.  (Alıntı)

Yavuz Ve Zînet

Yavuz Ve Zînet Yavuz Sultan Selim gayet sade giyinir, süse ve zinete itibar etmezdi. Kendisine: — Sultanım, siz de daha güzel elbiseler giyer ve daha mutantan gezebilirsiniz, bunu neden yapmazsınız? Diye sorduklarında O şöyle derdi: — Bizden başkaları, bize hoş görünmek ve kendilerini beğendirmek için süslü ve zinetli elbise giyerler, ya biz kendimizi kime beğendirmek için zinet takınacağız, temiz olsun, Allah indinde güzel olsun, bizim için o kâfidir, derdi. Bir gün oğlu Süleyman'ı, (Geleceğin Kanunîsi) fazlaca süslü elbise giyinmiş görünce, şöyle söyledi: — îki gözüm evlâdım, bu kadar zinetlenmene ne hacet! ., O kadar çok süslenmişsin ki, annene birşey kalmamış, dedi.  (Alıntı)

O Beni Dişi İle Isırdı!

 O Beni Dişi İle Isırdı! Köylü dayının biri, ormanda odun ihtiyacını karşılamakla meşgul iken, bir av köpeği üzerine hücum etmiş. Adamcağız baltayı vurunca köpeği ikiye bölmüş. Avcılar köylüyü mahkemeye vermişler. Mahkemede hakim, köylüye niçin baltanın sapı ile vurmadın da, keskin tarafı ile vurdun, Diye sorunca köylü dayı, “Hakim bey o beni kuyruğu ile ısırmadı ki, ben ona baltanın sapı ile vurayım” deyince, hakim köylü dayıyı beraat ettirmiş.  (Alıntı)

Benden yana mısın, Domuzdan yana mı?

Benden yana mısın, Domuzdan yana mı? Adamın biri arkadaşına şöyle bir soru sormuş: — Yalnız bir dağın başında bir domuza rastlasan ne yaparsın? Demiş. O da: — Tüfeğimle onu öldürürüm, Diye cevap vermiş. — Ya tüfeğin yoksa? Deyince: — Kafasına taş vururum, demiş. — Taş ta bulamazsan ne yaparsın? Deyince: — Bıçakla öldürürüm, demiş. — Ya bıçağın da yoksa deyince, adam artık dayanamamış: — Be arkadaş söyle, benden yana mısın, yoksa domuzdan yana mı? Demiş.  (Alıntı)

Vah Vah

Vah Vah Umûmî vasıtaların birinde bir genç ile, bir ihtiyar kadın yan yana otururlar. Yaşlı kadın bir ara, darlanarak yanındaki uzun saçlı genç erkek delikanlıyı kız zannederek: — Kızım biraz kenara çekil, iyice sıkıştık, der. Delikanlı: “Teyze! Ben kız değilim” Diye cevap verince, bu defa yaşlı kadın: — Vah vah gencecik yaşta dul kalmış, Diye cevap verir.

Şairin Kaybedişi

Resim
Şairin Kaybedişi  Felluce’de ABD ve İsrail askerlerinin katliamı devam ediyordu. Halkın kentten kaçmasına bile izin verilmiyordu. Büyük bir sessizliğin yaşandığı Felluce’ye girerken, ABD askerlerinden er Henry endişe içindeydi. Daha kısa zaman önce öldürecekleri insanların yüzlerini görmeleri gerekmiyordu. Uçak ve helikopterlerden bombalar ve bilgisayar oyunu oynar gibi üstün uzun namlulu silahlarla öldürdükleri insanlara fazla aldırmıyorlardı. Oysa geçen hafta El Şuheda kentine bombardımandan bir süre sonra yaya girmişlerdi. Kendilerine El Şuheda’ya girmeleri ve hareket eden tüm canlıları acımadan öldürmeleri emredilmişti. Ölüleri de kanıt bırakmamak için ceset torbalarına koyup Fırat nehrine atmaları söylenmişti. “Kanıt bırakmamak” cümlesinin manasını bir süre sonra anlamışlardı; şişmiş, sararmış ama kokmayan cesetler kimyasal silah kullanıldığını gösteriyordu. Er Henry’nin şair yüreği bu manzaradan sonra isyan etmiş ama dili susmuştu. Askerliği uzamasın diye sus

Benden Her Gün Sekiz Şey İstiyorlar…

🍃🍂  Benden Her Gün Sekiz Şey İstiyorlar…   🍃🍂 🍃🍂  İmam Şafii Hazretleri; bir sabah namazdan sonra evine dönerken yolda birine rastlar. Adam önce selam verir, iyi dilek ve duada bulunduktan sonra da  "Hayırlı Sabahlar"  manasında  "Nasıl Sabahladın?”  Der. 🍃🍂  İmam Şafii, nasıl sabahladığını şöyle anlatır: -Sekiz tane şeyin benden istendiğini düşünerek sabahladım! 🍃🍂  ... Adam şaşırır: - Ya imam kim sizden 8 tane şey isteyebilir? Sizin kimseyle takışık bir işiniz yoktur ki? 🍃🍂  İmam, tebessüm ederek meseleyi açar: -Bak benden her sabah kimler neler istiyorlar, der ve şöyle izah eder: 🍂   1) Rabbim benden farzını istiyor. 🍂  2) Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem benden sünnetini istiyor. 🍂  3) Aile çoluk çocuk günlük masrafını istiyor. 🍂  4) Nefis kendine tabi olmamı istiyor. 🍂  5) Şeytan arkasından gitmemi istiyor. 🍂  6) Kiramen kâtibin melekleri iyi şey yazdırmamı istiyor. 🍂  7) Geçen günler ihtiyarlanmamı istiyor. 🍂  8) So

Kim Neyi Bilir?

Kim Neyi Bilir? Gençliğin kıymetini, ihtiyarlar; Huzûrun kıymetini, huzursuzlar; Sıhhatin kıymetini, hastalar; Hayatın kıymetini, ölüler bilir! Hatim-i Esam (Rahmetullahi aleyh)

Gazneli Mahmut’un Peygamberimize Olan Saygısı!

Gazneli Mahmut’un Peygamberimize Olan Saygısı! Hindistan fâtihi Gazneli Mahmud’un “Muhammed” isminde çok sevdiği bir hizmetçisi vardı. Ona dâimâ ismiyle hitâb ederdi. Günün birinde bu hizmetçisini kendi ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdı. Sultan Mahmud’un bu tavrı karşısında hizmetçi çok üzüldü ve kalbi kırıldı. Niçin böyle hitâb ettiğini sorduğunda ise Peygamber âşığı Gazneli Mahmud şöyle cevap verdi: “–Evlâdım! Her gün sana isminle hitâb ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok. Bu sebeple ismini abdestsiz söylemekten hayâ ediyorum. Onun için seni babanın ismiyle çağırdım.” (Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gönüller Sultanı Efendimize Muhabbet, Erkam Yayınları, 2015) (Osman Nuri Topbaş)

Var Gibi Görünen Yok

Var Gibi Görünen Yok “Müşkülünü çözen, seni hakikate ulaştıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, öğrenmeye çalış! Aklını başına al da, şu dünyayı, yani “var gibi görünen yok” u bırak, “yok gibi sandığın var” ı iste! Hz. Mevlâna Muhammed Celâl-ed-Dīn Rûmî Kuddise Sirrûh

Yer Her Gün Şu On Öğüt İle İnsana Seslenir

Yer, Her Gün Şu On Öğüt İle İnsana Seslenir Enes bin Mâlik Radiyallâhu Anh der ki: “Yer, her gün şu on öğüt ile insana seslenir: Ey Âdemoğlu! 1- Üzerimde gezinip durursun; hâlbuki dönüşün banadır. 2- Üzerimde türlü günah işlersin; hâlbuki içimde azap göreceksin. 3- Üzerimde gülüp eğlenirsin; hâlbuki içimde ağlayacaksın. 4- Üzerimde sevinirsin; hâlbuki içimde üzüleceksin. 5- Üzerimde mal toplayıp durursun; hâlbuki içimde pişman olacaksın. 6- Üzerimde haram yersin; hâlbuki içimde kurtlar seni yiyecek. 7- Üzerimde böbürlenirsin; hâlbuki içimde hor ve hakir olacaksın. 8- Üzerimde neşe ile yürüyorsun; hâlbuki içimde hüzne boğulacaksın. 9- Üzerimde aydınlıkta gezinirsin; hâlbuki içimde karanlıkta kalacaksın. 10- Üzerimde topluluklar içine dolaşırsın; hâlbuki içime tek başına gireceksin!” [İbnu’l-Hâcar El-Askalânî, Münebbihât, 37]

Allah Korkusu

Allah Korkusu  Hz. Davut (Allah'ın selamı üzerine olsun) kürsü üzerinde oturmuş Zebur okurken gözleri yerde sürünen kırmızı bir kurda ilişir ve içinden "Acaba Allah'ın bu kurdu yaratmaktaki muradı ne ola ki?" diye düşünür. Bunun üzerine Allah'ın izni ile dile gelen kurt O'na şöyle der; "Ey Allah'ın Resulü! Her gün gündüzleri bin kere; -Subhanallahi velhamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber (Allah'ı noksanlıkların her türlüsünden tenzih ederim, hamd O'na mahsustur. O'ndan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür) demeyi Allah bana ilham etti. Geceleri ise yine bin kere; -Allahumme salli ala seyyidina Muhammedinin nebiyyil ümmiyyi ve alaalihi ve sahbihi ve sellem (Allah'ım! Okuma-yazmasız Peygamberin olan Muhammed'e, O'nun soyundan gelenlere ve O'nun sahabilerine rahmet ve selam ihsan eyle) dememi ilham etti. Sen zikrederken neler söylüyorsan bana da bildir bende istifade edeyim."  Bu sözleri

Cennetle müjdelenenler

Cennetle müjdelenenler a- Şirk ve bozgunculuktan tevbe edenler, b- Gösterişsiz ibadet yapanlar, c- Allah’ü Teâlâ’ya hamd edenler, d- Oruç tutanlar, e- Rükû ve secde yapanlar, f- İyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar, g- Allah’ü Teâlâ’nın emirlerini ayakta tutarak tüm bu özellikleri üzerinde toplayanlar.  (Alıntı)

Cennetin hazırlandığı kişiler

Cennetin hazırlandığı kişiler a- Bollukta ve darlıkta infak ve ikram edenler,  b- Öfkelenince öfkelerine hakim olanlar, c- İnsanların kusurlarını affedenler, d- Daima iyilik için koşuşturanlar. (Alıntı)

Cennetin yakınlaştırılacağı kişiler

Cennetin yakınlaştırılacağı kişiler a- Her tevbe eden, b- Allah’ü Teâlâ’ya emirlerine önem vererek titizlikle yerine getirenler, c- Allah’ü Teâlâ’nın karşı içtenlikle saygı duyanlar, d- Tertemiz bir kalbe sahip olanlar. Al- i İmran 133 – 134... Cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır. (O takva sahipleri ki) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır, Allah’ü Teâlâ da iyilik edenleri sever. (Alıntı)

Allah’ü Teâlâ Korkusu

Allah’ü Teâlâ Korkusu İbn Ebi Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in rivayetine göre: Hz. Ebubekir Radiyallahü Anh, kıyamet, mizan, cennet, cehennem, meleklerin dizilmeleri, göklerin katlanışı, dağların serpilip dağılışı, güneşin dürülmesi ve yıldızların parçalanışı hakkında hissettiği sıkıntıdan dolayı- şöyle demişti:   "Keşke ben, şu yeşilliklerden bir yeşillik olsaydım, hayvanlar gelip beni yeselerdi ve ben (bir insan olarak) yaratılmamış olsaydım!"   Bunun üzerine,   "Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır."   âyeti nazil oldu. (1) Allah Korkusu:   Sözlük anlamı itibariyle korku, insanın hoşlanmadığı bir durumun, başına geleceğini düşünüp tedirgin olmak demektir. Fakat Allah korkusu, sadece kalbî bir tedirginlikten ibaret olmayıp, aynı zamanda Allah'ın emir ve yasakları çerçevesinde hareket etmek demektir. (2) Rivayete göre Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Ubeyy b. Kâ'b Radiyallahü Anh 'dan   takva nın ne demek olduğunu sormuş; Ubeyy Radiy

İnsanlık Ömer'ini Arıyor...

İnsanlık Ömer 'ini Arıyor...   İki büklüm ihtiyar kadın önüne geçti. Dur dedi. O da duraksadı... Yılların yorduğu ihtiyar kadının vücudu yere paraleldi... Habire konuşan kadın, sesini uzun boylu adam duyurmak istiyordu... Kadının durdurduğu Hz. Ömer Radiyallahü Anh yere doğru eğildi... Dizlerinin üstüne çöktü ve ihtiyar kadının sesini duymaya gayret etti... Kadının sözleri, Hz. Ömer Radiyallahü Anh 'ın kulağında yankılanıyordu...''Sen düne kadar Ukaz panayırında güreşen bizim bildiğimiz Ömer'din! Büyüdün, serpildin ve şimdi halife oldun, şimdi dinle beni'' Uzun uzun dinledi. O gün biçare kadını dinlediği için de bugün dinleniyor. Kıyamete kadar dinlenmeye, dillendirilmeye gayret edilecek... Medine sokağından geçiyor. Sokak kapısının önünde bir kadın oturuyor. İçeriden diğer kadının sesi duyulur: Anne içeri gir, müminlerin emiri geçiyor. İhtiyar kadın duruşunu bozmaz, içeriye seslenir. "Daha düne kadar Ömer’di. Ne oldu yani, bugün halife olmuş

Bütün İnsanlığın Güvencesi İslâm

Bütün İnsanlığın Güvencesi İslâm    Allah Celle Celâlüh'ün insanlığa son sözü olan yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim de bütün yaratmış olduğu insanlara şöyle seslenmektedir: "Ey insanlar, sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki ola ki sakınırsınız." (Bakara 2/21)    Belki insan bu söze kulak verir sakınır da cehennemden korunur, belki sakınır da ateşten, Cennet’e talip olur... İşte Allah Celle Celâlüh böyle sesleniyor insanlara,  yarattığı kullarına...    Ve kendilerinin kurtuluşuna sebeb olacak yaşam tarzının, yani dinin İslam olduğunu söylüyor, Ali İmran suresi 19 ayette... "Şüphesiz Allah nezdinde din İslam'dır." Ve yine Allah Celle Celâlüh insanlara bu yaşayış tarzından başka bir yaşayış tarzıyla yaşamamalarını söylüyor. Ve şöyle buyuruyor  "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz ve o, ahirette zarara uğrayanlardan olur." (Al-i İmran, 3/ 85)    Allah'ın razı olduğu ve insanlardan yaş