Bütün İnsanlığın Güvencesi İslâm
Bütün İnsanlığın Güvencesi İslâm
Allah Celle Celâlüh'ün insanlığa son sözü olan yüce kitabımız
Kur'an-ı Kerim de bütün yaratmış olduğu insanlara şöyle seslenmektedir:
"Ey insanlar, sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki ola ki sakınırsınız." (Bakara 2/21)
Belki insan bu söze kulak verir sakınır da cehennemden korunur, belki sakınır da ateşten, Cennet’e talip olur... İşte Allah Celle Celâlüh böyle sesleniyor insanlara, yarattığı kullarına...
Ve kendilerinin kurtuluşuna sebeb olacak yaşam tarzının, yani dinin İslam olduğunu söylüyor, Ali İmran suresi 19 ayette... "Şüphesiz Allah nezdinde din İslam'dır." Ve yine Allah Celle Celâlüh insanlara bu yaşayış tarzından başka bir yaşayış tarzıyla yaşamamalarını söylüyor. Ve şöyle buyuruyor "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz ve o, ahirette zarara uğrayanlardan olur." (Al-i İmran, 3/ 85)
Allah'ın razı olduğu ve insanlardan yaşayış biçimi olarak kabul edeceği tarz İslam'dır. Ama bu din zorakilik üzere kurulmadığından dileyen için böyledir. Dileyen Rabbini tanır, dileyen isyan eder; ama nihaî dönüş O'na'dır. Bu gerçeği Kur'an şöyle beyan eder:
"Dinde zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim tağutu inkâr ve Allah'a iman ederse o, muhakkak ki kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa (Kur'an', İslam'a) yapışmış olur. Allah, işitendir, bilendir." (Bakara2/256)
Evet yaşayış tarzında insanlar için bir zorlama yok. En güzel yaşayış tarzı İslam olmasına rağmen bu noktada bir zorlama yok! Karar kendilerinin... Dileyen Yahudi, Hristiyan, Mecusi, demokrat, kominist, faşist vs. olabilir... Bu yaşam tarzını seçe bilir. Ama şunu bilmeli ki Allah bu yaşayış tarzları içerisinde kendinin beğendiği yaşayış tarzı olan İslam'ı yani Silm'i benimser... Silm'i yani barışı, huzuru, güveni İslam'ı kabul eder.
Allah'ın dini İslam ve onun savunucuları olan Mu'minler yeryüzünün güvencesidirler. Onlar yeryüzünde iktidar olduklarında, dünyanın en ücra köşelerine, en karanlık uçlarına bile adalet, nur hâkim olur... Allah Celle Celâlüh bu konuda şöyle buyuruyor.
"O kimseler ki, eğer biz yeryüzünde bir iktidar imkânı verirsek, onlar namazlarını dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, marufu emr ederler, münkerden alıkoyarlar, işlerin akıbeti Allah'ındır." (Hacc, 22/41)
Bu ayetin tecellisi Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'ın kurduğu İslam Devletin de görülmüştür. Ondan sonra kurulan devletler de Rasulullah'ın Sallallahü Aleyhi Vesellem izini takib edenlerde de gerçekleşmişti...
Allah'ın izniyle kurulan bu İslam devleti bütün insanlara huzur, güven, mutluluk getirdi...
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, başına getirilen onca olaydan sonra Rasulullah'ın kendisini kovan, Kendisini kendi vatanından dışarı atan Mekke'li insanlara olan tavrına bakın... Kovulduğu Mekke'ye Allah'ın izniyle onbin kişilik bir orduyla gelen Rasul, Mekke'den kovulduğunda iki kişi olarak hicret ediyor, onbin kişi olarak geri geliyordu... Yanında bu kadar gücü olan ve hatıralarında hep bu insanlarda çektiği eziyetler bulunan bir DEVLET BAŞKAN'ı sizce ne yapar? Şu olayı hep beraber okuyalım:
"Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Mekke'nin fethedildiği günü (Kabe'nin) kapısının iki kenarını yakalayıp, insanlar da Beyte sığınmış bulundukları sırada şöyle dedi: "Vaadini doğru çıkartan, kulunu muzaffer kılan ve tek başına bütün orduları yenik düşüren Allah'a hamd olsun. "Daha sonra şöyle sordu: "Ey Kureyşliler topluluğu, şimdi (size) ne (yapacağımı) zannedersiniz?" Onlar, Hayır dediler. (Çünkü Sen) Kerim bir kardeş ve Kerim bir kardeşin oğlusun. Şu anda da istediğini yapma kudretine sahipsin. Hz. Peygamber de şöyle buyurdu: "Ben de bugün size kardeşim Yusuf'un dediği gibi: "Bu gün başınıza bir şey kakılmayacaktır." diyorum." (El-Camıu’li Ahkam-il Kur'an (9/389-390) çev. M. Beşir Eryarsoy, Buruc y.)
Allah’ü Ekber! İşte Nebevi ahlak, onca işkenceye rağmen afv, üstelik hiçbir şey başa kalkmamacasına...
İşte bu Nebevi, insanî temeller üzerine kurulan İSLAM DEVLET'in kendi vatandaşlarına sağladığı beş temel unsur vardır. Bu unsurları sıralamadan evvel İslam devletinin vatandaşlarının kim olduğunu hatırlayalım:
1) İman eden Mümin vatandaşlar
2) Eski dinlerinde kalıp cizye ile İslam devletinde vatandaş olarak yaşayanlar.
Bu iki zümre şu beş temel unsura sahiptirler:
1) Din emniyeti
2) Can emniyeti
3) Akıl emniyeti
4) Nesil emniyeti
5) Mal emniyeti
Şimdi bunları kısaca izah edelim.
"Ey insanlar, sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin ki ola ki sakınırsınız." (Bakara 2/21)
Belki insan bu söze kulak verir sakınır da cehennemden korunur, belki sakınır da ateşten, Cennet’e talip olur... İşte Allah Celle Celâlüh böyle sesleniyor insanlara, yarattığı kullarına...
Ve kendilerinin kurtuluşuna sebeb olacak yaşam tarzının, yani dinin İslam olduğunu söylüyor, Ali İmran suresi 19 ayette... "Şüphesiz Allah nezdinde din İslam'dır." Ve yine Allah Celle Celâlüh insanlara bu yaşayış tarzından başka bir yaşayış tarzıyla yaşamamalarını söylüyor. Ve şöyle buyuruyor "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz ve o, ahirette zarara uğrayanlardan olur." (Al-i İmran, 3/ 85)
Allah'ın razı olduğu ve insanlardan yaşayış biçimi olarak kabul edeceği tarz İslam'dır. Ama bu din zorakilik üzere kurulmadığından dileyen için böyledir. Dileyen Rabbini tanır, dileyen isyan eder; ama nihaî dönüş O'na'dır. Bu gerçeği Kur'an şöyle beyan eder:
"Dinde zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim tağutu inkâr ve Allah'a iman ederse o, muhakkak ki kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa (Kur'an', İslam'a) yapışmış olur. Allah, işitendir, bilendir." (Bakara2/256)
Evet yaşayış tarzında insanlar için bir zorlama yok. En güzel yaşayış tarzı İslam olmasına rağmen bu noktada bir zorlama yok! Karar kendilerinin... Dileyen Yahudi, Hristiyan, Mecusi, demokrat, kominist, faşist vs. olabilir... Bu yaşam tarzını seçe bilir. Ama şunu bilmeli ki Allah bu yaşayış tarzları içerisinde kendinin beğendiği yaşayış tarzı olan İslam'ı yani Silm'i benimser... Silm'i yani barışı, huzuru, güveni İslam'ı kabul eder.
Allah'ın dini İslam ve onun savunucuları olan Mu'minler yeryüzünün güvencesidirler. Onlar yeryüzünde iktidar olduklarında, dünyanın en ücra köşelerine, en karanlık uçlarına bile adalet, nur hâkim olur... Allah Celle Celâlüh bu konuda şöyle buyuruyor.
"O kimseler ki, eğer biz yeryüzünde bir iktidar imkânı verirsek, onlar namazlarını dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, marufu emr ederler, münkerden alıkoyarlar, işlerin akıbeti Allah'ındır." (Hacc, 22/41)
Bu ayetin tecellisi Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'ın kurduğu İslam Devletin de görülmüştür. Ondan sonra kurulan devletler de Rasulullah'ın Sallallahü Aleyhi Vesellem izini takib edenlerde de gerçekleşmişti...
Allah'ın izniyle kurulan bu İslam devleti bütün insanlara huzur, güven, mutluluk getirdi...
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, başına getirilen onca olaydan sonra Rasulullah'ın kendisini kovan, Kendisini kendi vatanından dışarı atan Mekke'li insanlara olan tavrına bakın... Kovulduğu Mekke'ye Allah'ın izniyle onbin kişilik bir orduyla gelen Rasul, Mekke'den kovulduğunda iki kişi olarak hicret ediyor, onbin kişi olarak geri geliyordu... Yanında bu kadar gücü olan ve hatıralarında hep bu insanlarda çektiği eziyetler bulunan bir DEVLET BAŞKAN'ı sizce ne yapar? Şu olayı hep beraber okuyalım:
"Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Mekke'nin fethedildiği günü (Kabe'nin) kapısının iki kenarını yakalayıp, insanlar da Beyte sığınmış bulundukları sırada şöyle dedi: "Vaadini doğru çıkartan, kulunu muzaffer kılan ve tek başına bütün orduları yenik düşüren Allah'a hamd olsun. "Daha sonra şöyle sordu: "Ey Kureyşliler topluluğu, şimdi (size) ne (yapacağımı) zannedersiniz?" Onlar, Hayır dediler. (Çünkü Sen) Kerim bir kardeş ve Kerim bir kardeşin oğlusun. Şu anda da istediğini yapma kudretine sahipsin. Hz. Peygamber de şöyle buyurdu: "Ben de bugün size kardeşim Yusuf'un dediği gibi: "Bu gün başınıza bir şey kakılmayacaktır." diyorum." (El-Camıu’li Ahkam-il Kur'an (9/389-390) çev. M. Beşir Eryarsoy, Buruc y.)
Allah’ü Ekber! İşte Nebevi ahlak, onca işkenceye rağmen afv, üstelik hiçbir şey başa kalkmamacasına...
İşte bu Nebevi, insanî temeller üzerine kurulan İSLAM DEVLET'in kendi vatandaşlarına sağladığı beş temel unsur vardır. Bu unsurları sıralamadan evvel İslam devletinin vatandaşlarının kim olduğunu hatırlayalım:
1) İman eden Mümin vatandaşlar
2) Eski dinlerinde kalıp cizye ile İslam devletinde vatandaş olarak yaşayanlar.
Bu iki zümre şu beş temel unsura sahiptirler:
1) Din emniyeti
2) Can emniyeti
3) Akıl emniyeti
4) Nesil emniyeti
5) Mal emniyeti
Şimdi bunları kısaca izah edelim.
1) Din Emniyeti:
İslam devletin de
yaşayan mü' minler dinlerini rahatlıkça yaşadıkları gibi, zimmet akdiyle bağlı
bulunan Yahudi, Hristiyan vb. leri de dinlerinin gerekliliklerini istedikleri
gibi yaşarlar. İbadetlerine, İbadethanelerine, kıyafetlerine her hangi bir
müdahale yapılmaz. Çünkü insanlar özgür bir irade ile dilediği dini seçme
özgürlüğüne sahibidirler. Bakara suresi 256.ayette ifade edildiği gibi
"Din de zorlama yoktur" yani isteyen istediği dine girer ve sonucuna
katlanır. Ama ne yazık ki ne zaman Mu'minler iktidardan düşüp devletleri
gitmişse, diğer insanlardan dinlerini değiştirme, kılıklarını değiştirme,
isimlerini değiştirme gibi zorbalıklarla karşılaşmışlardır. Örneğin Endülüs
İslam devletinin yıkılmasıyla oradaki Hristiyanların, Müslümanların cami,
kütüphaneleri yakıp yıkmaları ve din değiştirmeye zorlanmaları... İkinci
örnekte, Osmanlının yıkılışıyla gündeme gelmiş en büyük zulmü Türkiye
Cumhuriyeti tarafından mu'minlere uygulanmış, Âlimler darağaçlarında
sallandırılmış, camiler ahır olarak kullanılmış, İslam'ın bütün izleri
silinmeye çalışılmıştır... Peki, bunlar bu güce nasıl ulaştı? İslam devletinin
herkese sağladığı güvenleri işte böyle istismar ederek...
2) Can Emniyeti:
İslam her vatandaşın
canını emniyete almıştır. Kelamullah'ta konu ile ilgili şunlar beyan edilir:
"Kim bir mü'mini
kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse onun cezası, içinde ebedi kalmak üzer
cehennemdir... Allah, ona gazablanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azab
hazırlamıştır." (Nisa,4/93)
Başka bir ayette de:
"Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas (farz kılındı)."
(Bakara, 2/178)
Biz, O'n da (Tevrat'ta)
onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe
diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Kim bunu sadaka olarak
bağışlarsa o, kendisi için bir keffarettir. Kim Allah'ın indirdikleriyle
hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.(Maide,5/ 45)
İşte İslam inanç
Devletinde insanların canları Allah'ın bu sözleriyle güvence altındadır. Kim
birini öldürürse kendisinin de öldürüleceğini bilsin... Bu olay aklı kıtlar
tarafından çağdışı olarak görülür... Ama günün çağdaş kanunları birer suçlu
barındırma, yetiştirme yerleri olmuştur. Çünkü hakim kanaat eğer birini
öldürürsen topu topu 5-6 sene yatar çıkarım. Sonra işte bu stajın ardından bu
ünü kullanarak daha çok kişi öldürme ve haklarını gasbetme yoluna koyulur...
Devlet eliyle mafyalaşır... Sonra İslam'ın hükümlerine çağdışı diyen zümreden
birinin yakınını vurduğunda o da fıtrî olarak "bu adamı asın!" der.
Hani İslam'ın hükmü çağdışıydı!.. Ateş düştüğü yeri yaktı, yakınca da böyle
oldu... Fıtrat dile geldi, aslında olması gereken gerçekte buydu amma bundan
önce çağdaşlık zırvalıklarıyla beyni yıkandığından algılayamıyordu...
İslam'ın hükümlerinin
hâkim olduğu bir ortamda can almak isteyenler binlerce bin düşünmek zorundadır.
Zaten biz mu'minlerin
böyle haksızlık, eğlence olsun diye adam katlettiği görülmemiştir. Hatta
insanları katlden kurtarmak için elimizden geleni yaparız bu konudaki şiarımız
şu ayettir: "Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa
karşılık olmaksızın öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim de onu
diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur." (Maide, 5/32)
3) Akıl Emniyeti:
İslam devleti sağlıklı
bir toplumun oluşması için aklı emniyete almış onu bozacak, yaratanına kafa
tutturacak din, anlayış, yaşam biçimlerinden ve maddelerinden uzak tutmaya
çalışır.
Öncelikle aklını
yaratıcısının dinini tanıması için kullanmasını emreder.
"Elif, Lam, Ra.
Bunlar apaçık kitabın ayetleridir.
Muhakkak ki biz onu
anlayıp düşünesiniz diye arabça bir kur'an olarak indirdik." (Yusuf
12/1-2)
Bu kitab ilahımız
hakkında şunu söyler:
"O'nun için bil
ki: "Allah'tan başka ilah yoktur." (Muhammed,47/19)
Düşünen bir kavim
Allah'dan başka bir ilahın, Kanun koyucunun ve yaratıcının olmadığını bilir.
Sonradan ortaya atılan şeytan ve şeytanilerin düşüncelerine sistemlerine uymaz.
Allah'ın hükümlerini ve sistemini her şeyden üstün tutar. Yani akıllı bir insan
bunu yapar. Bu gerçeği görür. Eğer bu gerçeği göremiyorsa aklını kullanmamış ve
pisliğe bulamıştır.
"(Allah) aklını
kullanmayanlara pislik verir." (Yunus10/100)
Bu konuda islam
temizlenmiş, iman etmişleri şeytanın ve nefsinin oyunundan da korur. Şu
ayetleri okuyalım:
"Ey iman edenler,
şarab(içki) kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir. Artık
bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
Muhakkak ki şeytan içki
ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin bırakır, sizi Allah'ı anmaktan alıkoymayı
ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?" (Maide 5/90-91)
Aklını kullanabilen
toplumlar mutlaka içkinin, heykellerin önünde saygı duruşunun ve gaybden haber
veren burçların, falların şeytanın işi bir pislik olduğunu bilir. İçinde
yaşadığımız bu toplumda malesef akıllı insan kalmamış olacak ki devlet eliyle
tekelleşen içki haneler, kumarhaneler, put haneler ardına kadar açık ve
çağdaşlığın bir gereği olarak böyle yerlerin bolca olması gerekliliği bolca
vurgulanıyor ve yaşanıyor... Alkolik olan bir aile reisi ailesine bakmıyor ve
mutsuz bir aile oluşturup ruh sağlığı bozuk çocuklar yetiştiriyorsa ilk suç bu
içkiyi üretenlere sonra onların yoluna uyanlaradır. Çünkü tağutiler uyanık
beyni düşünen akleden insanı sevmez... Ola ki bir gün gelir onların gerçekten
ıslah edici değil fesatçı olduklarını algılar, sorgular ve karşı gelir... Bu
karşı geliş onların saltanatını sarsacağından durmadan sihirli söz ve
reklâmlarla içki övülmüş, sigara övülmüş, eroin, esrar övülmüş, filimlerde
vurgu yapılmış ve her şeyi algılayan beyinler ölümle uyanacak bir uykuya
daldırılmış olur. Çünkü yönetmek istiyorsan uyutacaksın...
İslam devleti de bu
kötü unsurları devletçe engellemiş, düşünen insan oluşturmak için bütün
sıhhatli yolları açık tutmuş ki, insanlar kula kul olmaktan kurtulup, Allah'a
kul olsun ve rhat bir hayat yaşasın hem bu dünya da hem ahirette...
4) Nesil Emniyeti:
İslam Devleti Nesilleri
de koruma altına almış, nesli bozacak fiillere ağır cezalar koyarak bu
kargaşanın önünü kesmiştir.
Öncelikle nesli bozan
en büyük unsur gayri meşru ilişkiler yani zinadır. Nesilleri birbirine
karıştıran bu olay insanlıktan nasibi kalmamış, kalplerinde eşlerini kıskanma
duygusu kalmamış toplumlarda meşrulaşmıştır.
Allah(c.c) bu konuda
şunu söylemektedir:
"Zinaya
yaklaşmayın. O cidden hayâsızlıktır, kötü bir yoldur."(İsra,17/32)
Bu hayâsızlık maalesef
günümüzde artmış bir durumdadır. Artan bu durum ayrıca filmler, diziler vb.
şeylerle daha da teşvik edilmekte devlet eliyle de desteklenmektedir. Bu olay
aile hayatı diye bir şey bırakmadığı gibi birbirine güvenmeyen aile bireyleri,
cinayetler, ruh sağlığı bozuk çocuklar yetiştirir.
Çünkü fıtri olarak
kendisinin sahip olduğu bir şeyi insan başkasıyla paylaşmak istemez, hele bu
kişi eşi ise... İster kadın, ister erkek olsun... Birçok gayri meşru ilişki
sonucu ölüm olmaktadır. Neticede aklî melekesini yitirmiş yanlız şehvet peşinde
koşan bireyler toplumu oluşmuş olur ki bu akletmeyen hayvanların özelliğidir.
İnsanı hayvanlaştıran insan kaynaklı yönetimler bunun bir özgürlük olduğunu,
aklını kullanamayan uzaktan kumanda ile yönetilen toplumlara
kabullendirmişlerdir. Namus için işlenen suç, kişinin istediği kadın, erkekle
birlikte olması normal, hatta kanuni bir özgürlük... Bu yolu deneyen zevk
düşkünü Fransa şimdilerde tekrar aileyi kurtarmak, tekrar aileyi tesis etmek
için Hristiyan aile yapısına dönmeyi bizzat Devlet Başkanının ağzıyla
açıklamaktadır. Çünkü bu kadar özgürlüğün başkasının hakkını gasbettiği
ortadadır.
En ilkel toplumlar bile
eşlerini başkalarıyla paylaşama alçaklığını göstermemiş, hatta bu fiilin sonucu
ölüm olmuştur.
Halbu ki ahlaki sorunu
İslam yasaklamış, yasakladığı gibi ona giden, çıplaklık, şehvet çığırtkanlığı
yapan müzik, resim vb. şeytan sanatı şeylerin önünü kesmiş, meşrulaştırmamış,
tam anlamıyla namuslu bir toplum oluşturmaya çalıştırmış ki bunu da hâkim olduğu
zamanlarda gerçekleşmiştir. Erkek-kadın iliş kisi sağlıklı olursa aile sağlıklı
olur ve ailelerin oluşturduğu devlet sağlıklı olur...
Tabi İslam'ın hâkim
olmadığı bu ortamlarda zina haneler açık, bunlardan alınan vergiler kutsal
kabul edilirse kaosa girer.
Kurtarıcısı olan
İslam'da öcü gösterilirse vay bu insanların haline.
5) Mal Emniyeti:
İslam toplumu haksız
mal alımlarını, hırsızlığa ağır cezalar vererek toplumun malını koruma altına
alır. Hırsızlar İslam toplumunda suçlu, malları çalınanlar haklıdırlar. Ama
İslam'ın hâkim olmadığı toplumlarda hırsız, yavuz hırsız, Malı çalınan malı
çalınan kişi, hırsızlığa tedbir almadığından suçlu... Hâlbuki devlet bunu
sağlamalı, hakkı olmayan mala elini uzatanın elini kesmeliydi ki, mallar
emniyette olsun. Ama daha büyük hırsızlar baş olursa ne olur...
Bu toplumda şu hâkim
durumdadır. "Suç işler belli bir süre sonra çıkarım". Hatta küçük
hırsızlar yazın işlerini yapar kışın kalacak bir mekân bulamadıklarından, bir
iş üzerinde polis ağabeylerine yakalanır. Kışı kodeste geçirir. Yaza yine
serbest.. Devlet eliyle bir hırsız böyle beslenir. Daha profesyonel çalışanlar
ise devlet ihalelerinin ve hatta devletin başında yer alır, kendini güvenceye
alan kanunlar çıkarır. Çok sıkıştı mı yurdun parası ile yurt dışına çıkar...
İslam'da gerek kişinin,
gerek kamunun malına el uzatmak deli cesareti ister. Eğer böyle bir harami veya
haramiler topluluğu yakalanırsa diğer yerlerde tanınsın başkasına zararı
olmasın diye elleri kesilir bir manada işaretlenir, mimlenir ki insanlar bu
adam veya kadına dikkat etsin, malını korusun. Ayrıca bu suçu işlemeye
çalışanlara bir ibret olur da doğru dürüst çalışmaya çalışır.
İşte İslam bu beş
emniyetle toplumun her bireyini koruma altına alır ve korur. Bu emniyetlerin
olmadığı yerlerde kaos, terör-korku salma, haksızlık, gasb, zina bunalım olur.
İşte insanlar bunlardan
kurtulmak istiyorlarsa; İslam'a, Silm'e, huzura, barışa, güvene fert-fert,
aile-aile, kavim-kavim, devlet-devlet koşmalıdırlar. Eğer gerçekten ıslah ve
huzur istiyorlarsa.
Kaynak: Vuslat Dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder