Kayıtlar

İkisi Ahmak, Biri Akıllı Üç Kadın!

İkisi Ahmak, Biri Akıllı Üç Kadın! Üç kadın çeşme başında toplanmış konuşuyorlardı. Az ötede ihtiyarin biri oturmuş, kadınların çocuklarını methetmelerini dinliyordu. Kadınlardan biri: -Benim oğlum öyle marifetlidir ki, hiç kimse bu konuda onunla boy ölçüşemez... Tam bir cambazdır o! İp üzerinde bir yürüse de görseniz. Diğer kadın heyecanla atılarak: -Benim oğlumun sesini bilseniz, dedi. Tıpkı bir bülbül gibi şakır. Yeryüzünde hiç kimsenin böyle bir sesi yoktur. Allah vergisi bu... Üçüncü kadın susup duruyordu. Diğerleri sordular: -Sen çocuğunu niye övmüyorsun? Nesi var ki? -Çocuğumun çok üstün bir tarafı yok ki... Ne diye durup dururken öveyim onu. Kadınlar kovalarını doldurup yola koyuldular. İhtiyar adam da peşleri sıra yürümeye başladı. Kadınlar ağır kovaları taşımakta güçlük çektikleri için ara sıra duruyor ve dinleniyorlardı. Sırtları ağrı içindeydi. Bu sırada çocukları onları karşılamaya çıktı. Birinci çocuk hemen elleri üzerinde havaya kalk

Bir Şehir Halkı İstiyorum…

Bir Şehir Halkı İstiyorum… Bir şehir halkı istiyorum: Saygılı, sevgili olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Güler yüzlü, tatlı dilli olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Ahlâklı, faziletli olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Yumuşak huylu, anlayışlı, mütevazı olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Nefretsiz, kinsiz, olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Kavgasız, zulümsüz olsun! Bir şehir halkı istiyorum: İşsizlik, açlık olmasın Bir şehir halkı istiyorum: Çalışmanın uşağı, bilginin efendisi, olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Üzüntü ve fakirliği paylaşarak azaltsın! Bir şehir halkı istiyorum: Sevinç ve refahı paylaşarak çoğaltsın! Bir şehir halkı istiyorum: Üreten, ürettiğini paylaşan olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Kanaatkâr, gözleri tok, olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Alınteri kutsal, tembellik ayıp olsun! Bir şehir halkı istiyorum: Kimse kimsenin sırtından geçinmesin! Bir şehir halkı istiyorum: Üreteni hilesiz, esnafı yalansız olsun! Bir şehir halkı istiyorum: İs

Temiz Nesiller Nasıl Yetişir!!!

Kızımı Kime Vereyim? Bugün, bütün insanlar; toplumun çok bozulduğundan ahlâk, namus ve güven kalmadığından, yakınırlar. Medyadaki iç karartıcı ve tüyler ürpertici haberler, cinayetler, tecavüzler, aile içi şiddet; bir avuç mutlu azınlık hariç, herkesi rahatsız etmektedir. Ancak, hiç kimse kendini düzeltmek istemez. Hatayı hep başkalarında ararlar. Mutlu görünen varlıklı kesim bile sık sık kötü olaylar ve mutsuzlukla karşı karşıya geliyor. Onlar da bunun sebeplerini kanunlara, idarecilere ve maddi sebeplere bağlarlar.  Çünkü artık manevi hayattan tamamen kopmuşlardır. Hâlbuki rejimin adı ne olursa olsun, kanunlar ne kadar mükemmel olursa olsun onu uygulayan insandır. İnsan bozuk olunca her şey bozuk oluyor. Eğer madde gerçekten her şeyi çözseydi varlıklı kesim suç işlemez ve dünyanın en mutlu insanları olurdu.  “Kesikbaş”  vakaları yaşanmazdı. Madde ve paranın gücü sınırlıdır. İnsanı mutlu etmeye yetmez. İnsan nefsi her zaman; en iyiyi, en güzeli, her alanda dünyada bir numara olmayı, i

GERÇEK TEDBİR BUDUR

Gerçek Tedbir Budur Hepimiz çocuklarımızdan şikâyet ederiz. Hatta böyle giderse herkes şikâyetçi görünüyor. Fakat hiçbirimiz kendi hatalarına bakmaz . “Zamane çocuğu” der geçer. “Zamane çocuğu” ne demekse öyle garip bir ucubedir ki, yapılan gayri meşru işleri bile meşrulaştırmaktadır. Hacı hoca bile çocuğunun işlediği haramlar karşısında “Ne yapalım zamane çocuğu”  deyip işin içinden sıyrılmaktadır. Acaba geçmiş zamanla şimdiki zaman arasında ne fark vardır? Eskiden dünya kendi etrafında ve güneş etrafında kaç saatte dönüyordu, şimdi kaç saatte dönüyor? Bakıyoruz hiçbir fark yok. Yüce Rabbimiz öyle güzel ayarlamış ki, ona bizim aklımız ermez. On milyar yıl öncesi de aynı, şimdi de aynı. O zaman fark nerde? Fark bizde, fark bizim yaşayışımızda, güzel İslâmiyet’i kendi nefsimizin sapık ideallerine uydurmak isteyişimizde. Çocuğumuz daha anne karnına düşmeden önce ve sonra yaptığımız tüm olumlu ve olumsuz davranışlar doğacak çocuğun huy ve karakterine yansımaktadır. Bugünkü bilim

Bir Şehir İstiyorum

Bir Şehir İstiyorum Bir şehir istiyorum: Sevdalara hasret ruhu olsun! Bir şehir istiyorum: Millî ve tarihi mimarisi olsun! Bir şehir istiyorum: Sağlam yapılı, deprem korkusuz olsun! Bir şehir istiyorum: Gökdeleni, yer deleni olmasın! Bir şehir istiyorum: Çarpık yapıları, eğri yolları olmasın! Bir şehir istiyorum: Binaları estetik, sanatlı olsun! Bir şehir istiyorum: Yolları geniş, yanları ağaçlı olsun! Bir şehir istiyorum: Metrosu gizli, ulaşımı kolay olsun! Bir şehir istiyorum: Trafiği, park sorunu olmasın! Bir şehir istiyorum: Kimse kimsenin güneşini çalmasın! Bir şehir istiyorum: Yeşili, mavisi, güneşi, bol olsun! Bir şehir istiyorum: Betonu yeşili değil; yeşili betonu boğsun! Bir şehir istiyorum: Yeterli parkı, spor alanı olsun! Bir şehir istiyorum: Kütüphaneler, kültür sarayları, sanat evleri olsun! Bir şehir istiyorum: Çocuk oyun alanları, gençlik spor sahaları olsun! Bir şehir istiyorum: Yaşlılara yürüyüş yolları olsun! Bir şehir istiyorum:

Nerede Kutlu Çağlar

Nerede Kutlu Çağlar   Dün gece müjdeli, bir rüya gördüm, Yeniden toplanmış, “O yüce divan...”   Yemyeşil ovada koca bir çınar, Masmavi göklere yükseliyordu.   Zümrüt yapraklarda, altın bülbüller, Tatlı bir nağmeyle ötüşüyordu...   Yüksek bir tepeye kurulmuş otağ, Ulu bir Hakan, haykırıyordu...   Nur simalı pirler divana gelmiş, "Garip halimizi" konuşuyordu...   Vadileri doldurmuş, binlerce yiğit, Tekbirlerle arzı titretiyordu...   Akıncılar mutlu uçacak gibi, Şahlanan atlarda haykırıyordu...   Divan, bir kararı tartışıyordu... Âlimler çok titiz çalışıyordu.   Son nokta konuldu, karar verildi. Bir nida inletti yer ve gökleri...   "Hedefimiz şudur: ‘İyi dinleyin!’ “İman ve Kur’an’da, tekrar dirilip;”   “Dünyada yeniden, süper güç olmak,” “Küfür ve zulümü silip, yok etmek...”   “İslâm’ın sesini tekrar yükseltmek;” “İnsanlığa hizmet edip yüceltmek…”   Erenler ruhları; yere inmişti. Divanın önünde, hep dizilmişti.   Hepsi de düşünceli küskün ve kızgın... Sustukça susuyor ço

Vatan, Vatan! Canım Vatan! Sen Gitme, Canım Gitsin!

Resim
Vatan, Vatan! Canım Vatan! Sen Gitme, Canım Gi tsin! Kıymetli Dostlar; imandan sonra en kıymetli şey vatandır. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki “Hubbul vatan, minel iman! Vatan sevgisi imandandır.” (Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1/345, no: 1102) Vatan öyle kutsal, öyle güzel ve önemli ki… Anlatmak için cilt cilt kitaplar yetmez. Müslüman’ın en büyük görevi imandan sonra vatanını korumaktır. 1492’de İspanya Engizisyon’undan kaçan Yahudilere Osmanlı Devleti kapılarını açtı. Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizi Saddam korkuttu. Binlercesine sınırımızı açtık. Suriye’de Esad Kürt, Türk, Arap milyonlarca kişiye katliam yaptı, sınırımızı açtık. Komünizm sonrası Ruslar ve Romenler aç kaldı; binlercesine kapımızı açtık. Bu örnekler saymakla bitmez… Artık savaşlar cephede değil, cephe gerisinde yapılıyor. Emperyalizmin adı örtülü emperyalizm oldu. Zaten her gün; Siyonistler, Haçlılar, Dış güçlerin piyonları: Dış güdümlü Terör örgütleri, (Dhkp/C, Pkk, Pyd, İşid… vb.), Dış güdümlü İşadamları, D