İkisi Ahmak, Biri Akıllı Üç Kadın!
İkisi Ahmak, Biri Akıllı Üç Kadın!
Üç
kadın çeşme başında toplanmış konuşuyorlardı. Az ötede ihtiyarin biri oturmuş, kadınların
çocuklarını methetmelerini dinliyordu.
Kadınlardan
biri:
-Benim
oğlum öyle marifetlidir ki, hiç kimse bu konuda onunla boy ölçüşemez...
Tam
bir cambazdır o! İp üzerinde bir yürüse de görseniz.
Diğer
kadın heyecanla atılarak:
-Benim
oğlumun sesini bilseniz, dedi. Tıpkı bir bülbül gibi şakır. Yeryüzünde hiç
kimsenin böyle bir sesi yoktur. Allah vergisi bu...
Üçüncü
kadın susup duruyordu. Diğerleri sordular:
-Sen
çocuğunu niye övmüyorsun? Nesi var ki?
-Çocuğumun
çok üstün bir tarafı yok ki... Ne diye durup dururken öveyim onu.
Kadınlar
kovalarını doldurup yola koyuldular. İhtiyar adam da peşleri sıra yürümeye başladı.
Kadınlar ağır kovaları taşımakta güçlük çektikleri için ara sıra duruyor ve dinleniyorlardı.
Sırtları ağrı içindeydi. Bu sırada çocukları onları karşılamaya çıktı.
Birinci
çocuk hemen elleri üzerinde havaya kalkmış, çeşitli marifetler gösteriyordu. Kadınlar
gözleri hayretten büyümüş haykırdılar:
-Aman
ne kabiliyetli çocuk!
İkinci
çocuk altın gibi bir sesle öyle güzel şarkılar söyledi ki, kadınlar gözleri yaşlarla
dolu hayranlıkla dinlediler onu... Üçüncü çocuk koşarak geldi, annesinin
elinden kovayı aldı ve eve kadar taşıdı.
Kadınlar
ihtiyara dönüp:
-Bizim
çocuklarımız hakkında ne diyorsun, dediler.
İhtiyar
şaşkınlıkla:
-
"Çocuklarınız mı? Dedi. Onları bilmem. Yalnız biri vardı, annesinin
elinden kovayı alıp eve taşıdı. İşin doğrusu onu çok beğendim. Övülecek çocuk
varsa O'dur."
Bülbül
sesli olup şarkılar söylemek ıslıkla melodi çalmak, ip üzerinde maharetle
cambazlık yapmak, havada taklalar atmak, övgü vesilesi olmamalı, olamaz da…
Eğitimci
olduğumdan sayısız olumsuz misallerle karşılaştım. Tabi ki olumluları da var
elbette… Fakat oldukça az… İnşallah bu köşelerde sizlerle onları da
paylaşacağız.
Anne
babasına, akraba ve komşularına yardım eden, onların hakkını bilen ve gözeten eden
gençlerimiz çok az…
Nice
yetenekli gençlerimizi anne ve babalarının heba ettiğine şahit oldum. Oğlunun
hiçbir yeteneği olmamasına rağmen futbol okuluna, kızını bale okuluna yazdıranlar,
yeteneksiz çocuğu konservatuvara gönderenler… Besmele çektirmeyenler, dini
eğitim aldırmayanlar… Sonra da benim evlâdım hayırsız çıktı diye yakınan
ahmaklar… Maalesef toplumun çok büyük bir kesimini teşkil ediyor.
Yeni
şahit olduğum bir hikâyeyi de anlatayım da içim rahatlasın! İnşallah ibret
alanlardan oluruz.
Caddede
yürürken karşımdan iki hanım geliyordu. Sağ tarafımda on iki yaşlarında bir
erkek çocuk karlarla oynuyordu. Aniden bir kartopu fırlattı. Kartopu kadınlardan
birinin karnına şap diye yapıştı. Acıyla kıvranan kadın, çok sinirlendi.
-Ne
yaptın oğlum! Dedi.
-Özür
dilerim anne! Dedi... Meğerse bu çocuk gerçekten de kadının oğluymuş.
Kadın
ellerini açarak tekrar söylenmeye başladı.
-Yıllarca
fedakârlık yaparsın; yemezsin yedirirsin, giymezsin giydirirsin, uyumazsın
gözetirsin, nazlı nazlı nazlı büyütürsün? Bir de bakmışsın evlât değil düşman
yetiştirmişsin!
Çocuk
pişkin pişkin, Kestirip attı…
-Özür
dileriz dedik ya anne!
Kadın
söylenmeye devam ediyordu. Belli ki çocuğundan sadece kartopu için değil;
oldukça dertliydi…
Annesi
beddua edecek diye çok korkmuştum. Yüreği yanık anne beddua etmedi ama çok
üzgündü. Beddua etseydi müdahale edecektim.
Anneler
babalar sakın evlâdınıza beddua etmeyin! Dua edin ki onlar düzelsin. Onlar bizim
birer kopyamız. Eğer biz iyi olsaydık onlara karşı görevlerimizi tam yapsaydık,
onlar öyle olmazdı…
Yaşar AKKAŞ
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
“Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.”
Yorumlar
Yorum Gönder