Kayıtlar

Unutulanlardan Olacağını Unutma

Unutulanlardan Olacağını Unutma Ey insan! Bir gün, unuttuklarından bir "unutulmuş" olacağını unutma! Unutma ki, pek yakında ölüm gelecek, senin de kapını tıklayacak... Belki bazı belirtilerle sezdirecek gelişini. Ve belki ansızın beliriverecek karşında. Gecenin bir vaktinde, ya da gündüzün bitip tükenmez uğraşlarıyla boğuşurken karşına çıkıveren ölüm meleğine, son kez açacaksın gözlerini... Şunu bil ki, o mutlaka bir gün gelecek... Ve bu geliş, senin umduğun kadar pek de uzak olmayacak. Çünkü "gelecek olan her şeyi gelecektir ve bütün gelecek olanlar yakındır" Düşün! Sen yerinde durağan değilsin. Zaman su gibi akıp gitmekte ve bu akış, her saniye senin bulunduğun noktadan ileri taşımakta, gelecek olana yaklaştırmakta, çocukluktan gençliğe, gençlikten olgunluğa, olgunluktan ihtiyarlığa hızla giden bir yolcusun sen... Bu evrenlerin hiç birinde kalıcı değilsin... Uyanık ol! Etrafındaki akışa dikkatlice bir bak... Bu akış kâinatın seyridir...

Ahirette Hesaba Çekileceğiz

Ahirette Hesaba Çekileceğiz Yazar:  Seyda Muhammed Konyevi Allah-u Zülcelâl insanın dünyadaki bütün konuşmalarından, davranışlarından kıyamet gününde sorguya çekecektir. Bu konuda Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra, 36) İnsan gözlerinden, kulaklarından hatta kalbinden dahi sorguya çekilecektir. Bunun için Allah-u Zülcelâl’in emir ve nehiylerine dikkat etmek suretiyle, bu azalarımızla nasıl amel yapmamızı emretmişse onları yerine getirelim, haram ettiği şeylerden de muhafaza edelim. Eskiden bir insan Arapça öğrenmese ilim olarak bir şey bilmezdi. Bugün ise hemen hemen bütün ilimleri, fıkıh istersen fıkıh ilmini, tefsir istersen tefsir ilmini, ne istersen iste, tercüme etmişler, okuyabiliyorsun. Onun için şimdi bilmemek mazereti de kalmamıştır, insan okuyup öğrenmekten mesuldür. Bu hazırlanan eserleri okuyacak ve elinden geldiği

Allah'ü Teâlâ’nın Emir ve Nehiylerine Hürmetkâr Olalım

Allah'ü Teâlâ’nın Emir ve Nehiylerine Hürmetkâr Olalım Yazar:  Seyda Muhammed Konyevi Allah-u Zülcelâl hiçbir kulunun amelini zayi etmez. İnsan ne yaparsa Allah-u Zülcelâl kıyamet gününde onun mükâfatını ona verecektir. Bu konuda Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (bilsin ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz.” (Kehf, 30) Allah-u Zülcelâl zerre kadar insanın amelini zayi etmez. Ne yaptıysa muhakkak önüne gelecektir. Öyleyse bize düşen, hem fiili olarak hem kavli olarak Allah-u Zülcelâl’in istediği şekilde davranmaktır. İnsan kıyamet gününde neyle ferahlanırsa bu dünyada onu yapması lazımdır, neyle mahzun olacaksa onu da yapmaması lazımdır. Mümin olarak hepimize Allah-u Zülcelâl akıl vermiştir. O aklı kullanarak ferahlanacağımız şeyi yapmak lazımdır, bize zarar verecek, sıkıntı verecek şeyleri de yapmamız lazımdır. Her şeyin bir özü, cevheri vardır. İnsanın cevheri de ak

Son Peygamber, Merak Edilen Sorular ve Cevapları

Son Peygamber, Merak Edilen Sorular ve Cevapları I- Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in çok evlenme sebepleri neler değildir? Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in çok evlenme sebebi, kesinlikle dünya zevki değildir; bunun kabul edilmesi için şu delillerin sıralanması yeterli olacaktır: a) Mekke’nin en asil, en yakışıklı ve en güvenilir gençlerinden olan Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem, isteseydi ilk evliliğini kendinden genç ve çok güzel olan bir hanımla yapabilirdi. Hâlbuki o, ilk evliliğini kendinden on beş yaş büyük olan ve daha önce başından iki evlilik geçen Hz. Hatice Radiyallahü Anha Radiyallahü Anha ile yapmıştır. b) Gene Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem, İsteseydi yirmi beş yıl boyunca sadece Hz Hatice Radiyallahü Anha ile evli kalmaz, başka evlilikler de yapabilirdi; ancak o, ilk eşi vefat edinceye kadar başka biriyle evlenmemiş, elli yaşına kadar sadece Hz. Hatice Radiyallahü Anha ile evli kalmıştır. c) Hz. Peygamber, ilk eşi Hz

Kalbimizdeki Nur

Kalbimizdeki Nur Kalpteki nur… Muazzam mefhum nur… Işığın ötesi… Işık, nurun belki ayak izi; kendisi değil… Işık ne kadar harikalaşırsa harikalaşsın bir madde parçası. Işığın izini verip de kendisinin göstermediği şey; nur! Denilebilir ki ışık nurun gölgesi. Kalbimizde bir nur var, ruh işte budur; o nur olmasa hiçbir şey mümkün olamaz. Göz onunla görüyor, kulak onunla duyuyor, insan o nurla seziyor, düşünüyor ve hareket ediyor. İnsana basit gibi gelen bu ifade çile çekenler için ne büyük mana ifade eder. Kuran’da Allah kendisini “Semaların ve Arzın Nuru” olarak ifade eder. O nurun ötesi… Çünkü hiçbir şey O değildir. O’ndandır. Ama O değildir. Ruhu, ruhla ruhi sezişle izah ediyoruz. Yoksa bu davayı akılla çözmenin imkânı yok. Bütün ilahi sırlar ruhta… Bu işin de en büyük kahramanları tasavvuf ehli… Onlar ruhun topoğrafyasını bir harita katiyyeti ile çıkarmışlardır. Ruh, ilahi nurdan bir akis olunca insanda azim bir mesuliyet doğuyor. Allah’ın emanetini yerine koyma me

Tevbe ve Gözyaşı

Tevbe ve Gözyaşı Bir terzi, büyüklerden birine sordu: - Ölüm yaklaşınca tevbenin kabul edileceğini bildiren hadis-i şerifin açıklaması nasıldır? - Evet tevbe kabul edilir; ama senin mesleğin nedir? - Terziyim, elbise dikerim. - Terzilikte en kolay iş nedir? - Kumaşı makasla kesmektir. - Kaç yıldır terzisin? - Otuz yıldır. - Canın gargaraya gelince kumaş kesebilir misin? - Hayır kesemem. - Otuz yıl kolaylıkla yaptığın işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi, can gargarada iken nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tevbe eyle! O zaman yapman çok güç olur. Şimdi tevbe edersen, o zaman da tevbe etmek nasip olur. Terzi tevbe edip, salihlerden oldu.  “Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle duâ ve tevbe et! Zîrâ çiçekler, güneşli ve ıslak yerlerde açar!” Hazret-i Mevlânâ (R. Nasıhin)

Sıla-ı Rahim

Sıla-ı Rahim “Kim ki rızkının bereketlenmesi, bakıyye-i ömrünün uzaması kendisini sevindirirse, o kimse sıla-ı rahm etsin.” (Buhari) Abdullah İbn-i Mesûd Radiyallahü Anh’den “— Bir kere ben hangi amel ve ibadet hayırlıdır “ diye sordum. Resülullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “— Vaktinde kılınan namaz.” buyurdular. Sonra hangi ibadet hayırlıdır diye sordum. Resülullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “— Ana babaya iyilik…” buyurdu. Tekrar sordum, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “— Allah Celle Celâlüh yolunda cihad etmek.” diye cevab verdi. Câmiü’s-Sagîr Hadislerinden “Valideyne ihsan ömrü tezyîd eder. Yalan söylemek rızkı tenkis, duâ-yı hayr da kazayı red eder.” buyrulmuştur. “Müslim kimsenin sadakası, ömürü ziyadeleştirmeye sebep olduğu gibi, kötü ölümden de mu­hafaza eder.” “Sakınmak kaderi def edemez. Lâkin sulehânın duası nüzul etmiş ve edecek olan bela musibetleri def ve kaldırmaya sebep olur. Öyle olunca ey Allah Celle Celâlüh’ın ku

Cehennem Ateşi Nasıl Bir Ateştir?

Resim
Cehennem Ateşi Nasıl Bir Ateştir? Cehennem, Allah’ın “Kahhar” (Kahredici), “Cebbar” (istediğini zorla yaptıran), “Muntakim” (intikam alıcı) gibi isimlerinin tecelli edeceği yerdir. İnkarcılara her yönden acı vermek için özel bir yaratılışla yaratılmıştır. 14 Haziran 2016 Salı 15:35 “O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet’in haberi sana geldi mi? Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete bürünmüştür. Çalışmış, yorulmuştur. Kızışmış bir ateşe girer. Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur. O da ne besler, ne de açlığı giderir. (Gaşiye 1-7) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cehennem ateşi hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır.” (Ebu Hureyre’den rivayet edilmiştir. Tirmizî, Muvatta) “Cehennem ateşi katran gibi siyah ve gece gibi karanlıktır.” (Beyhakî) Peygamberimi

Cehennem Ateşini Ancak Göz Yaşı Söndürür

Cehennem Ateşini Ancak Göz Yaşı Söndürür Rivâyet olundu: Kıyâmet günü olduğu zaman, cehennemden dağ gibi bir ateş kütlesi çıkar. Ümmet-i Merhumenin üzerine hücûm eder. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, ümmetinden o ateşi defetmeye çalışır. Bir türlü ateş sönmez. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri: -"Ey Cebrâil yetiş! Yetiş! Ateş ümmetimi yakmak istiyor!" der. Cebrâil Aleyhisselâm elinde bir bardak su ile gelir. Cebrâil Aleyhisselâm, o bardak suyu, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretlerine uzatır ve şöyle der: -"Bunu al, ateşin üzerine dök!" Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, o bir bardak suyu alır, dağlar gibi yükselip ümmetin üzerine gelen ateşin üzerine döker; ateş hemen o anda sönüverir. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hazretleri, Cebrâil Aleyhisselâm'a sorar: -"Ey Cebrâil bu ne suyu idi? Ateşi söndürme yönünde bundan daha etkili bir su görmedim?" Cebrâil Aleyh

Yakmayan Sır

Yakmayan Sır Hazret-i Mevlânâ Rahmetullahi Aleyh, Enes bin Mâlik Radıyallâhu Anh’ten rivâyet edilen şu kıssayı edebî lisanla şöyle anlatır: Bir kimse Hazret-i Enes Radıyallâhu Anh’a misafirliğe gitmişti. O misafir hikâye etmiştir ki: Enes Hazretleri yemekten sonra peşkirinin sararmış, solmuş, kirlenmiş olduğunu gördü. Hizmetçiye; “–Şu kirli ve bulaşık peşkiri, bir an için olsun tandıra atıver.” dedi. O da hemen peşkiri, ateşle dolu tandıra attı. Misafirlerin hepsi de bu işe şaştılar; peşkirden dumanlar çıkacağını, yanıp kül olacağını bekliyorlardı. Bir müddet sonra hizmetçi, peşkiri kirlerden temizlenmiş, beyazlaşmış olarak tandırdan çıkardı. Orada bulunanlar; “–Ey azîz sahâbî!” dediler. “Bu peşkiri nasıl oldu da ateş yakmadı, üstelik bir de onu temizledi?” Hazret-i Enes Radıyallâhu Anh dedi ki: “–Hazret-i Mustafâ Sallallahü Aleyhi Vesellem bu peşkire çok defa alnını, ağzını sildi de ondan.” Ey ateşten ve azaptan korkan gönül, öyle bir el,

Gerçek Mümin Altı Çeşit Korku İçindedir

Gerçek Mümin Altı Çeşit Korku İçindedir “Gerçek mü’min altı çeşit korku içindedir: 1- Îmânını kaybetme korkusu. Zîrâ âyet-i kerîmelerde buyrulur: “Rabbimiz! Bizleri hidâyete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme!..” (Âl-i İmrân, 8) “Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102) 2- Kıyâmet günü kendisini rüsvâ edecek şeylerin melekler tarafından yazılması korkusu. Âyet-i kerîmede buyrulur: “İşte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır.” (ez-Zilzâl, 4-5) 3- Amelinin şeytan (aleyhi’l-lâ’ne) tarafından boşa çıkartılması korkusu. Âyet-i kerîmelerde buyrulur: “(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesnâ.” (el-Hicr, 39-40) 4- Ölüm meleği Azrâil’e gaflet içindeyken ve ansızın yakalanma korkusu. Âyet-i kerîmede buy

Yahya bin Muâz Hazretlerinden Hikmetli Sözler

Yahya bin Muâz Hazretlerinden Hikmetli Sözler Yahya bin Muâz Rahmetullahi Aleyh hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Rey şehrinde doğdu. Doğum tarihi kesin olarak belli değildir. Daha sonra Nişâbura gelip oraya yerleşti. İyi bir tahsil gördü. Vaiz idi. Sözleri çok tesirliydi. Bütün ömrünü halka nasihat etmekle geçirdi. Zühd, takva ve ihlâs ehliydi. Keramet sahabi bir evliya idi. Yahya bin Muâz Rahmetullahi Aleyh hazretleri, 258 (m. 872-   yılında Nişâbur’da vefat etti. Hz. Allah şefeatlerine nail eylesin. Amin! Bazı Hikmetli Sözleri 01-        “Evliya, insanları, şeytanın elinden kurtaran zâttır. 02-        “Âhiret ehlinin dereceleri yedidir: a)      Tevbe, Tevbe günahları siler, b)      zühd, c) rızâ, rıza, ubudiyet elbisesidir, d)      korku, korku, kişiyi sırat köprüsünden geçirir, e)      şevk, şevk, cennete götürür, f)   aşk aşk, nimetlere gark eder, g)      ve marifetüllah’tır. marifetüllah, cemâlüllah’ı müşahedeye götürür.“ 03-        “Düny