Yahya bin Muâz Hazretlerinden Hikmetli Sözler

Yahya bin Muâz Hazretlerinden Hikmetli Sözler

Yahya bin Muâz Rahmetullahi Aleyh hazretleri, evliyanın büyüklerindendir.
Rey şehrinde doğdu. Doğum tarihi kesin olarak belli değildir. Daha sonra Nişâbura gelip oraya yerleşti. İyi bir tahsil gördü. Vaiz idi. Sözleri çok tesirliydi.
Bütün ömrünü halka nasihat etmekle geçirdi. Zühd, takva ve ihlâs ehliydi.
Keramet sahabi bir evliya idi. Yahya bin Muâz Rahmetullahi Aleyh hazretleri, 258 (m. 872-  yılında Nişâbur’da vefat etti. Hz. Allah şefeatlerine nail eylesin. Amin!

Bazı Hikmetli Sözleri

01-       “Evliya, insanları, şeytanın elinden kurtaran zâttır.
02-       “Âhiret ehlinin dereceleri yedidir:
a)     Tevbe, Tevbe günahları siler,
b)     zühd,
c)rızâ, rıza, ubudiyet elbisesidir,
d)     korku, korku, kişiyi sırat köprüsünden geçirir,
e)     şevk, şevk, cennete götürür,
f)  aşk aşk, nimetlere gark eder,
g)     ve marifetüllah’tır. marifetüllah, cemâlüllah’ı müşahedeye götürür.“
03-       “Dünyâ, uyku; âhiret ise uyanıklık yeridir. Rüyâda ağlayan uyanıklıkta güler, sevinir. Sen dünyâ hayatında ağla ki, âhiret uyanıklığında gülesin ve neşeli olasın”
04-  Kardeşlerinden birisi Mekke’ye gidip oraya yerleşti. Yahyâ hazretlerine bir mektup yazıp; “Üç arzum vardı. Ömrümün sonunu en kıymetli yerde geçirmek, bir hizmetçimin olması ve ölmeden önce sizi bir defa daha görmek. Bunlardan ikisine kavuştum. Şu anda Harem-i şerîfte bulunuyorum ve bir hizmetçim var. Duâ edin de Allah’ü Teâlâ’ üçüncü arzuma da kavuşmayı nasîb etsin.” dedi. Yahyâ bin Muâz, cevap yazıp; “Sen insanların en iyisi ol da, istediğin yerde yaşa. Yerler, insanlarla değer kazanır, insanlar yerlerle değil. İki cihânın efendisi Resûlullah efendimiz o taraflarda bulunduğu için, oralar çok kıymetli olmuştur. Hizmetçiye sâhib olmak gibi bir arzun keşke bulunmasaydı. Efendilik Allah’ü Teâlâ’nın, hizmetçilik ise kulun sıfatıdır. Birini kendine hizmetçi edip de, o kimsenin Hakk’a kulluk etmesine mâni olmak mürüvvete yakışmaz. Uygun değildir. Beni görmek arzu ettiğini söylüyorsun. Eğer hep Allah’ü Teâlâ’yı hatırlar, her an O’nunla meşgûl olursan, beni hatırına getirmezsin. Şu anda bulunduğun yer, evlâdı kurbân etmek yeridir. O’nu bulmuş isen, ben senin işine yaramam. Eğer O’nu bulamadınsa, benden sana ne fayda gelir” buyurdu.
05-  “Dünyâ, uyku; âhiret ise uyanıklık yeridir. Rüyâda ağlayan uyanıklıkta güler, sevinir. Sen dünyâ hayatında ağla ki, âhiret uyanıklığında gülesin ve neşeli olasın”
06-  “İlmi ile âmil olan âlimler, Müslümanlara analarından babalarından daha şefkatli, daha merhametlidirler. Çünkü onlar, insanın âhiretini kurtarıp, Cehennem’e girmemelerini temin ederler. Ana-baba ise, insanı ancak dünyâ ateşinden ve felâketinden koruyabilir.”
07-  “Bir kimse, hocasının hareket ve davranışlarından istifâde edemiyorsa, sözlerinden hiç istifâde edemez.”
08-  “Açlık nûrdur. Tokluk ateştir. Şehvet odundur. Şehvet ve tokluk bir araya gelince, ateş yanmaya başlar. Sâhibini yakıp bitirir.
09-  “Gâfillerden, câhillerden ve yaltakçılardan uzak dur.”
10-   “Dünyâya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel azığımızı tamamlayalım. O kadar çabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın. Konuşmayı âhirete bırakalım.”
11-  “Kalbinde dünyâ hırsı bulunan bir kimsenin ilmi, Abdullah ibni Abbâs hazretlerinin ilmi kadar olsa, o kimse, insanlar için zararlıdır. Çünkü onun kendisine hayrı yoktur. Başkalarına nasıl olsun?”
12-  “Evliyâ, insanları şeytanın elinden kurtaran zâttır.”
13-  “Bir şeye ihtiyaç duyulduğu halde, çalışıp onu temin etmemek, çoluk çocuğu perişan bırakmak, câhillik ve tenbelliktir.”
14-  “Ölümü bir tabağa koyup çarşıda satsalardı, âhiret ehli, başka bir şeye bakmayıp onu satın alırdı.”
15-  “Cehennemliklerin amellerini işleyip, sonra da Cennet’i istemek büyük ahmaklıktır.”
16-  “Tövbeden sonraki bir günah, tövbeden önceki yetmiş günahtan daha çirkindir. Kalb ve beden hastalıklarımız için en iyi ilâç, günahı terk etmektir.”
17-  “İhlâs, ameli kusurlardan temizlemektir.”
18-  “Dînî ve ahlâkî bir vazîfeyi îfâ etme fırsatını elden kaçırmak, ölümden daha zordur.”
19-  “İbret alınacak hâdiseler pek çok, bunlardan ibret alanlar ise çok azdır.”
20-  “Allah’ü Teâlâ’yı sevdiğin kadar, herkes seni sever. Allah’ü Teâlâ’dan korktuğun kadar, herkes senden korkar. Allah’ü Teâlâ’ya kulluk ettiğin miktarda, herkes sana yardımcı olur.”
21-  “Dünyâ sevgisini terk etmek gâyet zordur. Ama Cennet’e kavuşmak için, dünyâyı terketmek lâzımdır.”
22-   “Dünyâ ekin yeri, insanlar da sanki ekindir. Ölüm, bu ekinleri biçen oraktır. Azrâil (aleyhisselâm-  harman sâhibi, mezar da harman yeridir. Cennet ve Cehennem ise, ekinlerin durumuna göre konulacağı ambar gibidir. İnsanların da bir kısmı Cennet’e ve bir kısmı da Cehennem’e gideceklerdir.”
23-  “En çok sevindiğim ve sevdiğim şey, Allah’ü Teâlâ’nın bana ihsân ve ikrâm ettiği îmân nîmetidir. En çok korktuğum şey ise, onun benden gitmesidir.”
24-  “Para akrebdir. Panzehirin yoksa, onu eline alma. Çünkü seni sokar ve öldürür. Paranın panzehiri, helâl yoldan kazanıp, meşrû yere sarfetmektir.”
25-  “Allah’ü Teâlâ’ya itâat etmek, bir hazîneye benzer. Bu hazinenin anahtarı duâ, anahtarın dişleri de helâl lokmadır.”
26-  “Herkesin kalbinde, cömertlere karşı muhabbet, cimrilere karşı nefret vardır.”
27-  “İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyâlık için çalıştıkları kadar, Cehennem’den korkup, korunmak için çalışsalardı, mutlaka Cennet’e giderlerdi.”
28-  “Dünyâda, Allah’ü Teâlâ’dan en çok korkan kimse, kıyâmet günü insanların en emîni olur.”
29-  “İnsanı Allah’ü Teâlâ’dan uzaklaştıran şeyleri aramakta, kişiler için zillet, âhireti aramakta ise izzet vardır. Yok olacak şeylerin peşlerinde koşarak zillete düşmek, ebedî olanı terkedip, kendisini izzete ulaştıracak şeyleri terkedene ne kadar çok şaşılır.”
30-  “Allah’ü Teâlâ’nın dînine, O’nun kullarına hizmet etmekten zevk duyan bir kimsenin hizmetinde bulunmaktan, bütün mahlûklar zevk alırlar.”
31-  “Kişinin ayağının sürçmesi, bir kusuru sebebiyledir.”
32-  “Allah korkusu, kalbde yerleşmiş olan bir ağaç gibidir.”
33-  “Allah korkusu, ibâdetin süsüdür.”
34-  “Düşünmeden konuşan pişmân olur. Konuşmadan önce düşünen selâmet bulur.”
35-  “Kıyâmet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde sabredilmiş ve zenginliğe ne ölçüde şükür edilmiş ise, o hesâb edilecek. Mesele çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir.”
36-  “Her kimde bulunursa bulunsun, tevâzu güzeldir, ama zenginlerde bulunursa çok daha güzel olur. Her kimde bulunursa bulunsun, kibir çirkindir. Ama, fakirlerde bulunursa çok daha çirkin olur.”
37-  “Bir müslümanı medhedemiyorsan, bâri kötüleme. Faydalı olamıyorsan bâri zararlı olma, sevindiremiyorsan hiç olmazsa üzme.”
38-  “Allah yolunda yürümek istiyene en zor gelen şey, yabancılarla berâber olmaktır.”
39-  “Esas fakirlik, fakir olmaktan korkmak, esas zenginlik ise, Allah’ü Teâlâ’ya güvenmektir.”
40-  “Senden meydana gelen bir hatâ sebebiyle seni özür dilemeye mecbur eden, berâber olduğunuzda kendisine müdârâ etmen icâbeden ve kendisine, (Allah’ü Teâlâ’ya duâ ettiğinde beni de hatırla-  demeye ihtiyaç duyduğun kimse, hakîkî dost olamaz.”
41-  “Yâ Rabbî! Kalbimdeki en tatlı hâl, rahmetinden ümitli olmamdır. Dilimdeki en tatlı hâl, seni tesbih etmemdir. Bana en tatlı gelen zaman da, dîdârını göreceğim zamandır.”
42-  Bir mümine faydan dokunmuyorsa bari zararın dokunmasın. Sevindirmen mümkün değilse bari üzme.
43-  Kendi nefsini severken Allah Teâlâ’yı sevdiğini iddia etmek yalandır.
44-  Tevekkül üç derecedir. İlk derecesi şikâyeti terk etmektir. İkincisi taksim olunana razı olmaktır. Üçüncüsü muhabbettir.
45-  İhlâslı kişinin alameti, süt emen çocuk gibi kendisini övene de sövene de hiç aldırış etmeyip işine, ibadetine devam etmesidir.
Yahya Bin Muaz Hz.Lerinden 16 Nasihat
46-  Sen üç topluluğun; cahil olan sofilerin dervişlerin, yağcılık yapan kurraların, gafil âlimlerin sohbetinden, arkadaşlığından sakın!
47-  Şu üç haslet evliyaullahın sıfatındandır;
a)     Her şeyde Allah’a güvenmektir, Allah’a tevekkül etmektir. Her işimizde sözümüz, Hasbiyallaahü Ve Nı’mel Vekil “Bana Allah kâfidir o ne güzel velidir!” olmalı, bu eshabı kiramın sözüdür.
b)     Her şeyden Allah ile müstağni olmaktır.
c)     Her şeyde Allah’a dönmektir, Allah’a müracaat etmektir. Bir musibet anında: “İnna Lillahi Ve İnna İleyhi Raaciun”

48-  Her kim gizlide Allah’a hainlik yaparsa, Allah onun perdesini açıkta yırtar, paramparça eder. Senden müminin nasibi üç şey olmalıdır:
a)     Eğer mümine menfaatli olmuyorsan, hiç olmazsa ona zarar verme,
b)    Eğer sen mümini sevindirmiyorsa, hiç olmazsa onu üzme,
c)     Eğer sen mümini metih etmiyorsan, hiç olmazsa zem etme.
49-  Tevbe ettikten sonra işlenen günah, tevbe etmeden önceki 70 günahtan daha kötüdür.
50-  Akıllı kimse üçtür,
a)     Dünya onu terk etmeden önce, o dünyayı terk eder,
b)    Kabrine girmezden önce kabrini bina eden kimse,
c)     Rabbine kavuşmadan önce Rabbini razı eden kimse.
51-  İki musibet vardır ki; evvelkileri ve ahirkileri, o ikisinden daha feci, daha acı hiçbir musibet, işitmemişlerdir. Bu iki musibet ölüm anında iner.
a)     Malı toplayandan malının tamamı alınır.
b)    Malı toplayandan, malın tamamı toplayandan sual olunur.
52-  Malı ile sana kibirlenen kimsenin yanında kibirlenmek, tevazudur.
53-  Mürit çok yemeye, çok yemek belasına müptela olduğu zaman, onun üzerine melekler ağlarlar. Her kim yemek yemeye müptela hırslı kılınır ise çok kimimiz şehvet ateşi ile yanar.
54-  Her kim iyice düşünmeden önce konuşursa, pişmanlığı toplar. Her kim konuşmadan önce iyice düşünürse selamet bulur.
55-  Tevbe-i Nasuh’un alametleri 3 tür;
a)     Oruç tuttuğundan dolayı az yemek
b)     Gece namazı kıldığından dolayı az uyumak
c)     Cenabı Hakkı zikir ile meşgul olduğundan dolayı az konuşmaktır.
56-  Muhabbetin alameti, sevdiği kimse kendisine iyilik yapmakla muhabbet ziyade olunur.
57-  Sevdiği kendisini azarlamakla muhabbet noksanlaşmaz
58-  Dünya hayatı uyku gibi, ahiret hayatı uyanıklık gibidir,her kim rüyasında ağladığını görürse onun tefsiri, o kimse uyanıklık halinde gülecektir,sevinecektir.
59-  ‘Ey kardeşim, dünya uykusunda ağla, takı ahiret uyanıklığında cennetlik ve said olunca gülesin.
60-  Bir gün İbni MUaz Hz. Lerine şu ayetten sual olunur: Amennaa Bi Rabbil Alemiyn [Biz âlemlerin Rabbine iman ettik. Dedi ki: Bir an iman etmek 20 senelik küfrü mahvetmekten aciz kalmıyor.
61-  Allah’ü Teâlâ’yı sevdiğin kadar mahlûkatta seni sever. Sen Allah’tan korktuğun kadar mahlûkatta senden korkar. Sen Allah ile meşgul olduğun kadar mahlûkatta senin işin ile meşgul olur. Her kim ibadet halinde Allah’tan hayâ ederse Allah’ü Teâlâ lütfen ve keremen hayâ eder.(Onun günahından dolayı ona azap etmez.
62-  Bir kimse şu 3 şey arasını cem etmedikçe hikmet sahibi olamaz.
a)     Zenginlere hased ile değil vaazu nasihat gözüyle bakmasıdır.
b)     Hanımlara şehvet gözüyle değil şefkat gözüyle bakmasıdır.
c)     Fukaraya kibirlenerek değil Tevazu gözüyle bakmasıdır.
63-  "Havf ve reca imanın iki rüknüdür. Bunlardan birinde belli bir merhale kat'edenin dalalete düşmesi imkânsızdır. Havf ehli, korkudan kulluk eder. Reca erbabı ise O'na vuslatı umar. İbadet olmadan havf ve reca sıhhat bulmaz. İbadet de havfsız ve racasız olmaz."
64-  "Baş olma sevdasının kokusu burnuna gelen kimse felah bulmaz."
65-  Allah dostlarının (evliyaullah-  sıfatlarını üç maddede özetlemişti:
a)     Her hususta Allah'a tam güven,
b)     Her şeyden müstağni olup Allah'a itimad,
c)     Her konuda Allah'a yönelmek.
66-  Yahya'nın anlayışına göre tevbe, bir yaz-boz tahtası değildi. Bir kere tevbe edildikten sonra işlenen küçük günah (zelle- , tevbeden önce işlenen yetmiş yıllık günahtan daha çirkindi.
67-  Kendisinden hak yola nasıl sülük ettiğini soran müridlerine şu cevabı vermişti:
68-  -"Ahiret, ibadet ve zühd, akılla ilgilidir. Aklı iyi olmayanın Rabbına kulluğu da iyi olmaz. Akıllının dünyaya ait talebi, cahilin onu terk edip zahidlik gösterişlide bulunmasından daha güzeldir. Amele arız olabilecek afetten haberdar olmayan ondan sakınmasını da bilmez. Ne aradığını bilmeyen bulduğunun farkında olmaz.
69-  Bilesiniz ki, siz büyük ve önemli bir iş için yaratıldınız. İlim, sadece ilim olsun diye öğrenilmez. İlimden maksat, onunla yapılacak ameldir. Çünkü alınacak ecir, ilimle yapılan amele göredir. Sadece ilme değil. Görüyorsunuz ki amel olunmayan bir ilim insana vebal ve aleyhine bir hüccet olmaktan başka bir işe yaramıyor. Sakın siz dünya nimet ve lezzetlerini terk ederek ahiret isteği sahih olmayan ve bu yüzden dünyası ve ukbası perişan olan mürîdlerden olmayın. Neyi istediğinizi bilerek talepte bulunun!"
70-  Vera sahibi olmayan nasıl zahid olabilir? Sen önce sana ait olmayan (haram- lardan vera gereği olarak sakın, sonra sana ait olan (helal-  dünyalıklardan zühd et; yetecek kadar azıyla iktifa et!
71-  Onun anlayışına göre zühdün alameti üçtü: Azlık (yani az uyumak ve az konuşmak- , insanlardan uzaklaşmak ve açlık.
72-  Mevt (ölüm-  ile fevt (fırsatı kaçırma-  arasında şöyle bir ilgi kurardı:
73-  "Fevt, mevtten daha kötüdür. Çünkü fevt, eldeki fırsatı kaçırıp Hakk'tan gafil ve uzak olmaktır, mevt ise halktan uzaklaşmaktır.
74-  Mirastan ve mizandan korkar, dostlarına şöyle öğüt verirdi: "Sen, ölümü anında mîrası, haşîr gününde mîzanı kendisini rezil eden kimselerden olmamaya bak!"
75-  "Mümin kardeşin, şu üç hasletle senden nasibini alsın. Ona faydalı olamıyorsan, bari zararlı olma! Onu sevindirmeye gücün yetmiyorsa hiç olmazsa üzme! Onu övmeye dilin varmıyorsa bari yerme!"
76-  Onun anlayışına göre arkadaşlık vefa, demekti, dua demekti, müsamaha demekti. Bu yüzden "kendisine duada beni de unutma", denilmek durumunda kalınan arkadaş ne kötü arkadaştı. Kendisinden özür dilenilmek zorunda kalınan dost, ne fena bir dostu. Mudara edilmek, aşağıdan alınmak zorunda kalınan ahbap, ne kötü ahbaptı.
77-  "Hasmın anlayışlı olması mutluluk alametidir. Fakat benim hasmım hiç anlayışlı değil."
78-  -Nefsini, diye cevap verirdi. Hakk'ın sevgisi ile halkın sevgisi, halkın korkuşu ile Hakk'ın korkusu arasında şöyle bir ilgi kurardı:
79-  Hakk'ın sana olan sevgisi senin Hakk'a olan sevgin kadardır. Halkın senden korkusu, senin Hakk'tan korkun ölçüsündedir. Sen Allah ile meşgul olduğun ölçüde halk da senin işinle meşgul olur. Kim Allah'ın hizmetinden mesrur olursa, varlıklar da ona hizmetle mesrur olur. Gözü Allah ile aydın olana bakan bütün gözler, aydınlanır."
80-  Zenginliği, kazanmada değil, kalpte arardı: "Kazanarak zengin olmak isteyen, fakir kalmaya devam eder. Zenginliği kalpte arayan ise daima zengindir. İhtiyaçlarını yaratıklardan görmeye çalışan daima yoksuldur."
81-  Gerçek sevgiyi şöyle tarif ederdi:
82-  "Gerçek sevgi, cefa ile eksilmeyen, iyilikle artmayan sevgidir."
83-  Dünya ehlini ve kazanç meraklılarının anlayacağı dilden konuşur ve onlara: "İbadet san'attır, dükkânı halvettir. Sermayesi sünnete sarılmaktır. Kazancı ve karı ise cennettir" derdi.
84-  Yahya b. Muaz ömrüm boyunca üç grup insanla sohbet etmekten sakındım, derdi:
a)     Gafil alimler,
b)     Tabasbus yapan hafızlar,
c)     Cahil sûfiler.
85-  Mürşidlerin ve kamil insanların sözlerinden çok hal ve davranışlarının etkili olacağına inanır, şöyle konuşurdu: "Şeyhin davranışlarını görerek ibret almayan, sözlerinden hiç etkilenmez. Gördüğü davranışlardan ibret alan kimsenin ayrıca nasihate ihtiyacı kalmaz. Fakat ne yazık ki ibret alınacak şey tonlarca olduğu halde, ibret alanlar dirhem ölçüsünde."
86-  Bütün mutasavvıflar gibi açlık ve az yeme konusunda bağlılarını uyarır, "açlık nurdur, şehvet ateş, tokluk da odun. Şehvet ateşiyle tokluk odunu bir araya gelince sahibini yakar" derdi.
87-  Hikmeti ve hikmet ehlinden olmayı üç şarta bağlamıştı:
            a)      Zenginlere hased nazarıyla değil, nasihat nazarıyla bakmak,
           b)       Kadınlara şehvet nazarıyla değil, şefkat nazarıyla bakmak,
            c)      Fakirlere kibir nazarıyla değil, tevazu gözüyle bakmak.
88-  Kibri müslümana, özellikle ilim ehli Müslümana yakıştıramaz şöyle söylerdi:-"Ey ehl-i ilim evleriniz Kayserlerin saraylarına, konaklarınız Kisraların konaklarına, Şeddad'ın binalarına benzer oldu. Kibriniz Ad kavminin kibrini andırıyor. Siz bunlara herkesten daha heveskâr görünüyorsunuz! Acaba niye?"
89-  Dünyayı viraneye, ahireti mamureye benzetirdi: "Dünya viranedir, fakat dünyayı mamur etmeye çalışanların kalbi ondan daha harabdır. Ahiret, mamuredir, fakat ahiretini mamur etmeye çalışan kimselerin kalbi, ahiretten daha mamurdur."
90-  "İbn Muaz, kardeşlerin birbirlerinin kusurlarını düzeltmek üzere ikazı, kardeşliğin zarurî bir sonucu olarak görürdü: "Gerçek kardeş, sana kusurlarını bildiren, gerçek dost seni günaha düşmekten sakındırandır" derdi.
91-  Dünyadan ve dünya sevgisinden sakındırmasının sebebi, günaha düşmeyi önlemekti. "Ben size dünyayı büsbütün terk edin demiyorum, ama günahları terk edin, diyorum. Çünkü dünyayı terk etmek bir fazilettir, ama günahları terk etmek bir farizadır. Aslında dünya şeytanın sunduğu bir şaraptır. Ondan sarhoş olan ölüm kışlasında pişmanlıkla uyanıncaya kadar ayılmaz" derdi.
92-  Tasavvufun engin müsamaha anlayışını kendi noktasından şöyle ifade ederdi: "Eğer cehennemde tasarruf yetkisini bana verseler hiçbir aşıkı yakmam. Çünkü aşk ateşi, aşıkı zaten yüz kere yakmıştır. Hakk Teala'nın keremi, cehennemi yaratmasında cenneti yaratmasından daha barizdir. Çünkü cehennem olmasaydı bir tek kişi bile taat ehlinden olmazdı." İman üç şeyle kemale erer, derdi: Havf, reca ve muhabbet. Havf günahı terketmeyi, dolayısıyla cehennemden kurtuluşu sağlar. Reca, taata yönelmeyi, dolayısıyla cennete kavuşmayı temin eder. Muhabbet ise insanı sıkıntılara tahammüle alıştırır, bu tahammül ve sabır ise Hakk'ın rızasını kazandırır. Bu yüzden Hakk Teala'ya iştiyak ve muhabbetin alameti gam ve üzüntülerde bile rahat ve huzur bularak hayatı sevmektir.
93-  Ona göre tevekkül, Allah'ın vekâletine razı olmak, zenginlik, Allah'la emniyette olmak, dervişlik de Allah'a dayanıp onun dışındaki bütün her şeyden müstağni olmaktı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)