Cehennem Ateşi Nasıl Bir Ateştir?
Cehennem Ateşi Nasıl Bir Ateştir?
Cehennem, Allah’ın “Kahhar” (Kahredici), “Cebbar” (istediğini
zorla yaptıran), “Muntakim” (intikam alıcı) gibi isimlerinin tecelli edeceği
yerdir. İnkarcılara her yönden acı vermek için özel bir yaratılışla
yaratılmıştır.
14 Haziran 2016 Salı 15:35
“O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet’in haberi sana geldi mi?
Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete bürünmüştür. Çalışmış, yorulmuştur.
Kızışmış bir ateşe girer. Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. Onlar için
kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur. O da ne besler, ne de açlığı
giderir. (Gaşiye 1-7)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cehennem ateşi hakkında şöyle
buyurmuşlardır:
“Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra
bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o
siyah ve karanlıktır.” (Ebu Hureyre’den rivayet edilmiştir. Tirmizî, Muvatta)
“Cehennem ateşi katran gibi siyah ve gece gibi karanlıktır.”
(Beyhakî)
Peygamberimiz (s.a.v.) Cebrail’den Cehennem ateşini kendisine
tarif etmesini istemiş, O da onu şöyle tarif etmiştir: “Allah-u Teâlâ’nın
emriyle ateş bin sene yakılıp kıpkızıl hâle getirilmiş, sonra bin sene yakılıp
sapsarı hâle getirilmiş, sonra bin sene daha yakılıp simsiyah hâle
getirilmiştir. Böylece o şimdi ışıksız, karanlık, çok sıcak ve yakıcı bir
ateştir. Onun içinde yanan bir insan yerdekilere gösterilseydi, bunların hepsi
onun kötü kokusundan ve korkunç manzarasından bayılıp ölürlerdi.” (İhya-yı Ulum’id-Din)
Şimdi, Ebu Derda hazretleri tarafından rivayet edilen uzunca bir
hadis-i şerifi nakledeceğiz. Bu hadis-i şerifin yarısı ayet-i kerimelerden
oluşmaktadır.
Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları
azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici
olmayan ve açlığı gidermeyen dikenli bir ot verilir. Onlar tekrar yiyecek
isterler. Bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecek verilir. Bu da
boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir. Onlar, dünyada
iken bu durumda, bir içecekle, takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve
bir içecek isterler. Kendilerine, demir kancaları bulunan kaplarda kaynar sular
verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına
girince içlerini param parça eder… Onlar: “Cehennemin bekçilerini çağıralım,
belki azabımızı biraz hafifletirler!” derler. Onları çağırırlar. Melekler
onlara: “Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş
miydi?” derler. Onlar:”Evet getirmişti (ama dinlemedik)” derler. Bunun üzerine
Cehennemin bekçileri: “Siz isteyin durun! Ancak kâfirlerin istekleri burada
boşadır!” derler… Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince: “(Cehennem
zebanilerinin başı olan) Malik’i çağıralım!” derler. (Malik gelince): “Ey Malik
(söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!” derler. Malik de onlara:
“Hayır! Siz burada ebedî kalıcılarsınız!” diye cevap verir. Hadisin
ravilerinden A’meş rahimehullah der ki: “Bana bildirildi ki, cehennemliklerin
Malik’e yalvarmaları ile Malik’in onlara verdiği cevap arasında bin yıllık
zaman geçecektir… Cehennemlikler bu sefer aralarında: “Rabbinize dua edin,
sizin için O’ndan daha hayırlı kimse yoktur!” diyecekler ve şöyle
yalvaracaklar: “Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten
sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz, bizi bundan çıkar. Eğer yine küfre dönersek
artık hiç şüphesiz ki zalimlerden oluruz…” Rab Teâlâ onlara şöyle der:
“Cehennemin içine yıkılıp gidin! Benimle bir daha konuşmayın!” Resulullah
(s.a.v.) devamla dedi ki: “Bu cevap üzerine, cehennem ehli her türlü hayırdan
ümitlerini keserler; hıçkırmaya, nedamet etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar.”
(Tirmizi, Cehennem 4)
İşte ey nefsim, günahkârların gireceği ateşin mahiyetini bir
nebze de olsa işittin. Yiyecekleri dikenli otu ve boğazlarında kalan ve bir
türlü yutulamayan bitkiyi öğrendin. İçecekleri kaynar sudan haberdar oldun.
Cehennemden kurtulmak için Cehennemin meleklerine ve Cenab-ı Hakka nasıl
yalvardıklarını duydun. Rabbimizin onlara: “Benimle bir daha konuşmayın”
hitabını işittin. Ey nefsim, bütün bunlardan sonra hâlâ günah işlemeye devam mı
edeceksin? Hâlâ isyanda ısrar mı edeceksin? İşittiğin azaba dayanabilir misin?
Bu azabı işitmeye bile dayanamıyorsun, nerede kaldı azabın kendisine
dayanmak!.. Bugün ölüm seni yakalasa pişmanlığını tasavvur edebilir misin?
Duyduğun ve işittiğin haberler vallahi haktır ve hakikattir. Allah’ın vaadi
haktır! Cehennem haktır! Azap haktır! Ateş haktır!.. Gel, tövbe et, gözyaşı
dök, af dile ve bir daha günah işlememeye söz ver. Rabbimiz gafurdur ve kerem
sahibidir. Günahımızı affeder ve bizi kendine kul kabul eder…
Yorumlar
Yorum Gönder