Kayıtlar

Güzel Ahlâk Duası

Güzel Ahlâk Duası 1 Hz. Aişe Radiyallahü Anha’dan rivayet olunur; Allah Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem Buyurdu ki: اَللَّهُمَّ أَحْسَنْتَ خَلْقِي فَأَحْسِنْ خُلُقِي Okunuşu: Allahümme ahsente halî fe ahsin hulukî. Anlamı: Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi, ahlâkımı da güzelleştir. Kaynak: Ahmed bin Hanbel, I. 403  Güzel Ahlâk Duası 2 Bezzar'ın Ebu Ömer Radiyallahü Anhdan naklettiği bir Hadis-i Şerif’te Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'in şu duası rivayet ediliyor:   اَللَّهُمَّ اهْدِنِي لِصَالِحِ الْأَعْمَالِ وَالْأَخْلَاقِ لَا يَهْدِي لِصَالِحِهَا وَلَا يَصْرِفُ سَيِّئَهَا إِلَّا أَنْتَ Okunuşu: Allahümme ehdinî lisalihil ameli vel ahlâki lâ yehdî lisalihihâ velâ yesrifu seyyiehe illâ ente. Anlamı: Allah’ım beni güzel ahlak ve amellere ilet. Zira bunların salih olanına ancak Sen ulaştırır, kötülerinden de ancak Sen alıkorsun! Kaynak: (Mirkatul Mefatih, Kitabul Fedail, 5770)

Ölüm

Ölüm Hadisi-i şerifte; “Ölüm mü’mine hediyyedir.” buyurulmuştur. Çünkü dünya bir zindan olup nefsin arzuların tatmin ile ondan kurtulmak imkânı yoktur. Bu cihetle onu alt edip evvela dünya zindanından kurtulmak ve cennet hayatına ehil hale gelmeğe çalışmak lazımdır. Nitekim: Sultanların ölümü halka fitnedir, Âlimlerin ölümü insanlara musibettir. Zenginlerin ölümü mihnettir (sıkıntıdır). Fakirlerin ölümü de rahata kavuşmaktır. Hadis-i şerifte: “Kim Allah’a kavuşmak isterse Allah da ona kavuşmak ister, kim Allah’a kavuşmak istemezse Allah’da ona kavuşmak istemez.” buyurulmuştur. Ashab-ı kiram: —Ya Resulullah, hiç birimiz ölümü istemiyoruz, sevmiyoruz, dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem: — Ölümü sevmemek demek bu değildir. Mü’min halet-i ihtizara geldiği (ölüm yaklaştığı) vakit müjdeci melek kulun Allah’a döneceği hali ve yeri müjdeler. Bu kul için Allah’a kavuşmaktan daha sevimli bir şey yoktur. Allah da ona kavuşmayı ister. Facir ve kâfir de hal

Allah’ü Teâlâ şirki Asla Affetmez

Allah ’ü Teâlâ şirki Asla Affetmez Sual: Bir arkadaşım, iyi iş yapan gayri Müslimlerin de Cennete gireceğini söyledi. "Mesela, elektrik ampulünü yaratan Edison Cennete girecektir" dedi. Edison gibi, insanlığa hizmeti geçmiş gayri Müslimler Cennete girecek midir? CEVAP Cennet ve Cehennemin sahibi Allah’ü Teâlâ’dır. Cennete girmek için imanlı olmak şartını koymuştur. İmanı olmayanların hepsi Cehenneme girecektir. Ancak şu kadar var ki, kimi diğerine göre daha fazla ceza görecektir. Amerikalı Fizikçi Thomas Edison imansız ölmüş ise, Cehenneme gidecektir. Cenab-ı Hakkın kanunu böyledir.   Dünyada bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, bulunduğu devletin kanunlarına göre, yaptığı iyilikler nazar-ı itibara alınmaz. Hak Teâlâ da, imansızlıktan başka günahları dilerse affedeceğini; fakat imansızlığı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: “Allah [Ahirette] şirki

Yaşlı Bir Baba!...

Yaşlı Bir Baba!   Yaşlı Bir Baba, k uzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş... Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş. Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş... Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş... Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış... Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş... Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış. Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış... Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış... Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde... Hiçbir bakışı u

Ahirette Hesap

Ahirette Hesap Tirmizî Rahmetullahi Aleyh, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Dört şey sorulmadan kulun ayakları yerden kalkmaz. 1- Ömrünü ne işte tükettin. 2- İlminle ne amel işledin. 3- Malını nereden kazandın ve nereye harcadın. 4- Vücûdunu ne ile eskittin” buyurmuştur. İmâm Ahmed, Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan şöyle rivâyet, etmiştir: Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Kıyâmet gününde başkaları üzerinde hakkı olan herkes, düşmanından hakkını ister. Hattâ dünyâda birbiriyle dövüşmüş iki koyun bile birbirinden haklarını isterler.” “Allâhü Te‘âlâya takva üzerine olan aranızdaki uyuşmazlıkları birbirinize ihsan ve müsaade ile giderin. Allâh Celle Celâlüh muhakkak müslümanların arasını ıslah eder, düzeltir!” diye buyurmuşlardır. Kulların hakkına tecâvüzden sakınmak vâcibtir. Şöyle ki Hakk Te‘âlâ Hazretlerinin fazl ve keremine lâyık olmayıp kendisi ödemeye muhtaç olursa hâli çok güç ve acıklı olur.

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Emrettiği 9 Güzellik

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Emrettiği 9 Güzellik Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhisselâm buyurdular: "Rabbim bana dokuz ahlâkla ahlâklanmamı, dokuz hasleti, dokuz huyu ahlâk edinmemi emrediyor. Ben de size ey ümmetim, bu dokuz huyu ahlâk edinmenizi emrediyorum. " Birinci haslet: خَشْيَة الله "Haşyetullah." Gerek vahdette, gerek kesrette Allah’ü Teâlâ’dan korkacaksın. Gerek yalnız başına kaldığında ve gerek halkın arasında, kalabalık içinde bulunurken Allah’ü Teâlâ’dan korkacaksın. Allah’ü Teâlâ korkusu... Allah’ü Teâlâ’nın her yerde, her an, zaman ve mekânda hâzır ve nâzır olduğunu unutmamak. İşte bu ahlâk, bu duygu her güzelliğin başıdır. Zaten bu şuura bürünen bir kimse, Allah’ü Teâlâ’ya asi olamaz ki... Allah’ü Teâlâ görüp duruyor; hâzırdır, nâzırdır. O'nun gördüğünü ne polis görebilir, ne jandarma görebilir ve ne başka bir kimse... İkinci haslet: وَكَلِمَة عَدْلِ "Ve kelimetu'l-adli." Gerek sükûn, fer

Ölüm Mümini Korkutmaz

Ölüm Mümini Korkutmaz Cenâb-ı Hakk’ın cenneti ve cemâliyle müşerref olmak arzu edenler, amel-i salih işlesinler. Amel ve ibâdeti ancak Cenâb-ı Hakk görsün diye yaparak Cenâb-ı Hakk’ın gayriye teşmil etmeyerek şirk ve riyâdan ictinâb etsinler. (Kehf s. 110) Ölüm dört kısımdır; 1- Mevt-i ahmer (kırmızı ölüm), 2- Mevt-i esved (siyah ölüm), 3- Mevt-i ahdar (yeşil ölüm), 4- Mevt-i ebyad (beyaz ölüm). Mevt-i ahmer:  Nefis ve şeytan ile mücâdele ederek menhiyattan ictinâb (yasaklardan kaçınmak) ile ibâdet ve tâat için nefsi iksârdır (nefsi dizginlemektir). Mevt-i esved:  Münkir ve muhâliflerin zemm ve kötülemesine, sebb ve şetmine, ezâ ve cefâsına sabır ve tahammülden ibârettir. Mevt-i ahdar:  Belâ ve musîbetlere rızâ göstermektir. Mevt-i ebyad:  Açlığa dayanıp şikâyet etmemektir. – Mü’minler ölmezler. Belki bir dâr’dan öbür diyâra intikâl ederler, hadîs-i şerîfi, mü’min-i kâmil olanlar ölmezler; ancak bir mahalden diğer mahalle naklolunurlar, şeklinde de terceme

Ölüm Güzel Bir Nasîhattir

Ölüm Güzel Bir Nasîhattir Ölüm; güzel bir nasîhattir. Taberânî; Ammâr Radiyallahü Anh’dan naklettiğine göre; Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Ölüm vâiz olarak, yakîn de zenginlik olarak kâfîdir.” Ölüm; taatları emr etmekle ve harâmlardan da nehy etmekle bir vâizdir ve buna kâfidir. Va’z; kendilerinde ibret olan şeylere da‘vet etmektir. Hakk ta‘âlâya inkiyad ve ona boyun eğmek içindir. Bu nasıl kâfi gelmesin ki, bu gün dünyâda yarın kabirlerden birindesin. Nasıl olmasın ki, o insan için en büyük musîbet ve başa gelen en büyük beladır. Ondan daha büyüğü Allâh ta’âlânın zikrinden gaflet ve onun tefekkürünün azlığından kaynaklanmaktadır. Halbuki onun için vahdet, akıllı kişi için de ibret vardır. Seyyidü’l-Ebrâr Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şu sözünden sonra senin için özür beyân etme hakkı var mıdır? Şöyle buyurmuştur: Vâiz olarak ölüm kâfidir. Gafillere uyarak ölümün hücum etmesine kadar gecikmenden beklemenden haya etmez misin? O gafiller ki; onlar

Sekerât, Kabir Ve Mahşer

Sekerât, Kabir Ve Mahşer “Eğer küfür üzerine devâm ederseniz, nefsinizi azâbdan nasıl korursunuz? O günde çocuklar, o günün şiddetinden ve gayet uzamasından kocar; ya‘ni saçları ağarır.” (Müzzemmil Sûresi 17) “Melekler ve Rûh ismindeki Cibrîl-i emîn, Arş-u a‘lâya çıkarlar; o günde ki o günün mikdârı elli bin senedir.” (Me‘âric Sûresi 4) Ya’ni elli bin sene raddesinde olan Kıyâmet gününde, emr-i İlâhîyi almak üzere melekler ve Cebrâil KıyametAleyhisselâm, Arş-u a‘lâya çıkarlar. Kıyâmet gününün uzaması, insanların en zekî ve muhâsib olanları meşgûl olsalar; ancak elli bin senede nihâyet bulur, demektir. Mü’minler hakkında elli bin sene uzayacak demek değildir. Vâcib ta‘âlâ, kullarının muhâsebesini, bir günün yarısı mesâbesinde olan bir zamanda bitireceği mervîdir. Nitekim âyet-i celîlede: “Allâh, hesâbı pek çabuk görendir.” (Bakara Sûresi 202) diye buyurmuştur. Ba‘zı mü’minlere göre de bir sâat mikdârı olduğuna dâir hadîs vardır. Bazıları, elli bin sene küffâra mahsûstur, demiş

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm Rivayet olunur ki: İbrâhîm aleyhisselam, Azrâîl Aleyhisselâm’a şöyle dedi: – Ey Azrâîl! Sen kötü insanın rûhunu alırken hangi sûrette ona göründüğünü bana gösterebilir misin? – Sen buna tahammül edebilir misin? – Evet, tahammül ederim. Azrâîl Aleyhisselâm: – Öyleyse yüzünü başka tarafa çevir, dedi. Hz. İbrâhîm Aleyhisselâm ondan yüzünü çevirdi. Sonra döndü ki: O; korkunç kıyâfetli, pis kokulu, saçları dikleşmiş siyah bir adam… Ağzından alev saçıyor ve burnundan duman çıkarıyor. Bu manzarayı gören İbrâhîm Aleyhisselâm düşüp bayıldı. Sonra ayıldığı zamân Azrâîl Aleyhisselâm ilk sûretinde göründü ve İbrâhîm Aleyhisselâm O’na şöyle dedi: – Kötü kimseye hiçbir şey olmasa da, yalnız senin yüzünü görmek ona kâfidir. İbrâhîm Aleyhisselâm, ölülerine ağlayan birtakım insanlar gördü. Onlara: – Ölüler için değil, kendiniz için ağlasanız daha hayırlı olur. Zîrâ ölen üç korkudan kurtulmuştur: Azrâîl’in yüzünü görmekten kurtuldu. Çünkü o, O’nu bir

Haşir Günü

Haşir Günü Mu‘az bin Cebel Radiyallahü Anh şöyle demiştir: – Ben Resûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimize, Allah’ü Teâlâ’nın: “Sûra üfürüldüğü günde hepiniz bölük bölük (mahşer yerine) geleceksiniz.” (Nebe Sûresi, 18.) meâlindeki sözünden sordum. Akabinde Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’in (mübârek) gözlerinden yaş dökülüverdi. Sonra Allâh’ın Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem: – Vallâhi sen büyük bir şeyden sordun. Ümmetimden insanlar ayrı ayrı on sınıf olarak haşredilecek ki, Allah’ü Teâlâ onları Müslüman topluluğundan ayıracak ve sûretlerini, şekillerini değiştirecektir. 1- Maymun şeklinde olanlar; koğuculuk edenlerdir. 2- Domuz sûretinde olanlar, harâm ve gayri meşrû‘ kazanç yiyenlerdir. 3- Başlarını ve yüzlerini yere çevirip elleri üzerinde mahşer yerine gelenler;  fâizcilerdir. 4- Kör olarak haşredilenler; hükmünde haksız zâlimlerdir. 5- Sağır ve dilsiz haşredilenler; amelleri ile gurûrlanan kimselerdir. 6- Göğüsleri üzerine sarkmış

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm

Ölüm Ve Azrail Aleyhisselâm Rivayet olunur ki: İbrâhîm aleyhisselam, Azrâîl Aleyhisselâm’a şöyle dedi: – Ey Azrâîl! Sen kötü insanın rûhunu alırken hangi sûrette ona göründüğünü bana gösterebilir misin? – Sen buna tahammül edebilir misin? – Evet, tahammül ederim. Azrâîl Aleyhisselâm: – Öyleyse yüzünü başka tarafa çevir, dedi. Hz. İbrâhîm Aleyhisselâm ondan yüzünü çevirdi. Sonra döndü ki: O; korkunç kıyâfetli, pis kokulu, saçları dikleşmiş siyah bir adam… Ağzından alev saçıyor ve burnundan duman çıkarıyor. Bu manzarayı gören İbrâhîm Aleyhisselâm düşüp bayıldı. Sonra ayıldığı zamân Azrâîl Aleyhisselâm ilk sûretinde göründü ve İbrâhîm Aleyhisselâm O’na şöyle dedi: – Kötü kimseye hiçbir şey olmasa da, yalnız senin yüzünü görmek ona kâfidir. İbrâhîm Aleyhisselâm, ölülerine ağlayan birtakım insanlar gördü. Onlara: – Ölüler için değil, kendiniz için ağlasanız daha hayırlı olur. Zîrâ ölen üç korkudan kurtulmuştur: Azrâîl’in yüzünü görmekten kurtuldu. Çünkü o, O’nu bir