Ölüm

Ölüm

Hadisi-i şerifte; “Ölüm mü’mine hediyyedir.” buyurulmuştur. Çünkü dünya bir zindan olup nefsin arzuların tatmin ile ondan kurtulmak imkânı yoktur. Bu cihetle onu alt edip evvela dünya zindanından kurtulmak ve cennet hayatına ehil hale gelmeğe çalışmak lazımdır.

Nitekim:

Sultanların ölümü halka fitnedir,
Âlimlerin ölümü insanlara musibettir.
Zenginlerin ölümü mihnettir (sıkıntıdır).
Fakirlerin ölümü de rahata kavuşmaktır.
Hadis-i şerifte:
“Kim Allah’a kavuşmak isterse Allah da ona kavuşmak ister, kim Allah’a kavuşmak istemezse Allah’da ona kavuşmak istemez.” buyurulmuştur.
Ashab-ı kiram:
—Ya Resulullah, hiç birimiz ölümü istemiyoruz, sevmiyoruz, dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem:
— Ölümü sevmemek demek bu değildir. Mü’min halet-i ihtizara geldiği (ölüm yaklaştığı) vakit müjdeci melek kulun Allah’a döneceği hali ve yeri müjdeler. Bu kul için Allah’a kavuşmaktan daha sevimli bir şey yoktur. Allah da ona kavuşmayı ister. Facir ve kâfir de halet-i intizara geldikleri zaman korkutucu melek onun gideceği yeri müjdeler, o da oraya gitmeyi istemez, Allah’a kavuşmayı da istemez!” buyurdular.

Abdullah bin Eban es-Sekafî dedi ki: Bir gün Hacca bin Yusuf, Enes bin Malik Radiyallahü Anhi ararken bana rastladı. Kendini benden gizlemeye çalışıyordu. Ben atımla birlikte yürüyerek Enes b. Malik Radiyallahü Anh’a vardım. Gördüm ki o, evinin kapısı önünde ayaklarını uzatmış oturuyordu. Ben dedim ki!
– Kalk Emiru’l-müminin’e cevap ver.
Dedi ki:
– Hangi Emirül-müminine?
– Ebu Muhammed Haccac’a, (yani Haccacı Zalim’e)
Dedi ki:
– Şüphesiz bilesin ki Allah onu zelil kılmıştır. Çünkü aziz kimse Allah Azze ve Celle’ye taat ve itaatle aziz olan kimsedir. Zelil de Allah’a isyanla zelil olan kimsedir. Sözünü ettiğin şüphesiz azmış bayağılaşmış, haddi aşmış, Kitap ve Sünnete muhalefet etmiştir. Vallahi Allah ondan intikam alacaktır.
Dedim ki:
– Sözü kısa kes ve mü’minlerin emirine cevap ver. Bunun üzerine Enes Radiyallahü Anh kalktı. Beraberce Haccac’ın yanına vardık.
Haccaca:
– Enes bin Malik, bize beddua eden ve ağır söyleyen sen misin?
– Evet!
– Bu nedendir?
– Bu, senin Allah’a âsi, Peygamberinin sünnetine muhalif olman. Allah’ın düşmanlarını izaz, Allah’ın dostlarını tezlil etmiş olmandandır.
– Benim sana ne yapacağımı biliyor musun?
– Hayır.
– Seni en kötü bir şekilde öldüreceğim.
– Eğer bunun senin elinde olduğumu bilseydim; Allah’ü Teâlâ’dan başka sana da kulluk ederdim.
Haccac:
– Niçin? Dedi.
Enes Radiyallahü Anh:
– Şunun için ki, rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bana bir dua öğretmiş ve demiştir ki, “Kim her sabah bu duayı okursa ona kimse zarar veremez. Bilmelisin ki bu duayı bu sabah da okudum”.
Haccac:
– Onu bana da öğret!
Enes Radiyallahü anh:
– Sen hayatta iken onu herhangi bir kimseye öğretmekten Allah’ü Teâlâ’ya sığınırım!
Haccac emir verdi:
– Enes’i serbest bırakın!
Haccac’ın perdedarı dedi ki:
– Bu gün filan filanı da celbetmemiz lazım, bunu nasıl serbest bırakabiliriz? Haccac:
– Ben, o’nun omuzlarında ağzını açmış iki arslan gördüm, çok korktum!
Sonra Enes Radiyallahü Anh haleti ihtizara gelince bu duayı bazı ihvana öğretti.
“Her mü’minin rûhunu rıfk ve lütf ile kabz eden Azrâil aleyhisselâmdır. O melekü’l-mevt emîn ve şefkatli ve güzeldir. Eğer mü’min için ölüm zamanında keramet nevilerinin biri hazır olmasa, Azrâil aleyhisselâmın güzel yüzünü görmek ona büyük lûtuftur”. Yine buyurdu: “Ölüm zamanında, melekü’l-mevt’in güzelliği ile meşguldür. Can çekişme hâlinin acısın duymaz olur”. Nitekim Mısır kadınlarının Yûsuf aleyhisselâmın cemâli ile meşgul olup, ellerini kesiklerinin farkında olmadıkları âyet-i kerime ile bildirilmektedir. Yine buyurdu: “Ölüm zamanında mü’mine Rabbi yardımcı olur: Dünya üzüntüsünden ve âhiret korkusundan emin olur”. Yine buyurdu: “Allahü Teâlâ mü’minin nefsini kabz eylediğinde rûhu onunla mütmain olur. Bedenin ağırlığından rahat ve selâmet bulur”. Yine buyurdu: “Beden rûh kuşunun kafesidir. O hâlde can bedende mahbus ve mecruhdur. Ölüm ona feth ve açılmadır”. Yine buyurdu: “Ölülerin rûhları berzah [kabir hayatı hâli] ağaçlarında kuş gibidirler. Birbirlerini tanırlar ve mesrûr olurlar”. Yine buyurdu “Kalbi kara olan müşrikin ölümden korkulu hâli, karanlıkta bulunan kuşun kafesi kırması gibidir. Kalbi nûrlu olan mü’minin ölüm arzusu ile intikal etmesi, yüksek ağaçlar altında kafeste kalan kuşun, ondan uçup, dallar üstünde öten hem cinsel yerinin, yanına gitmesidir”. Yine buyurdu: “Ölüm zamanında alnın terlemesi, yahut gözün yaşarması, burun deliklerinin genişlemesi saâdet alâmetleridir”.
Ama boğuk boğuk nefes almak, dudağı kararmak, renginin kül gibi olması [morarması] şekavet alâmetidir. Yine buyurdu ki: “Meyyit [ölü], bedenini kimin yıkadığını ve kefenlediğini bilir. Namazını kimlerin kıldığını, ardından kimlerin geldiğini, lâhde kimlerin indirdiğini ve kimin telkin verdiğini bilir”. Yine buyurdu: “Ölüleri iyi veya kötü olarak görmek, rûhların hâllerine keşf ile ermektir. Bu keşf, ancak tebşîr [müjde] veya tenbih [ikaz] için olur. Bu keşfî mü’minler rüyâda, mukarrebler uyanıkken bulur”. Yine buyurdu: “Mü’minin cismine kabri sarılır, tıpkı şefkatli bir annenin kaybolmuş evlâdını bulup sarılması gibi. Mü’minin kabrine Cennetten bir pencere açılır. Rûhuna rahmet yağmuru saçılır”. Yine buyurdu: “Mü’minlerin rûhları yeşil kuşlar gibi olup, berzah âleminde bölük bölük uçarlar. Haftada bir şehadet âlemine [dünyaya] gelip giderler”. Yine buyurdu: “Öbür dünyada rûhlar en galib ahlâkı sûretinde haşr olunur”. 
(Sadaka Resûlullah) 
(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)