Kayıtlar

Doğru Hayatı Kurmanın İpuçları

Doğru Hayatı Kurmanın İpuçları Bir günü kolaylaştırmak ve daha mutlu yaşamak için bu maddelere bir göz atın. Acaba aralarında sizin uyguladıklarınız da var mı? İngiltere'de Warwick Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma mutlu insanların daha çok çalıştığını, daha çok para kazandığını, iş hayatında daha başarılı olduklarını ve diğerlerine oranla yüzde 12 daha üretken olduklarını ortaya koymuş. Araştırma sonucuna göre mutsuzlar ise ortalamadan yüzde 10 daha az üretken. Peki, nasıl mutlu olunacak? Psikolog yazar Martha Beck ‘Doğru Hayatı Kurmanın İpuçları’ kitabında bir günü kolaylaştırmak ve daha mutlu yaşamak için birkaç kısa yol anlatıyor. 1- Vaktinizi Hediye Edin  Hepimizin sosyalleşmeye, sevdiklerimizle bir arada olmaya ihtiyacı var. Yalnız olan bir arkadaşınızın, akrabanızın yanına gidin ve onunla vakit geçirin. Bu sadece onu değil, onu mutlu eden kişi olarak sizi de mutlu edecek. 2- Kendinizi Sevin Kendinize ‘Ben sevilen biriyim’ deyin. Biz ney

Üretken Olmayan Çalışanların 7 Ortak Özelliği

Üretken Olmayan Çalışanların 7 Ortak Özelliği Eğer bu özelliklere sahipseniz, patronunuz çok yakın zamanda sizin iyi bir çalışan olmadığınızı ve işine yaramadığınızı düşünmeye başlayabilir. Bu da, bütün finansal geleceğinizi risk altına sokar. Inc.com'dan Adam Heitzman'ın haberine göre üretken olmayan çalışanlar 3’e ayrılıyor. - Çok laf, az iş yapanlar! Sempatik ve fazlasıyla coşkulu olduğundan aslında pek de iş yapmadığı gözden kaçabilir. - İşi sonuca varmayacak olanlar! Bir projenin devamının gelmeyeceğini anlayan çalışan bir süre sonra işle ilgilenmeyi bırakabilir. -Sadece tembel olanlar! Üretken olmadığını herkesin bildiği tembeller… Durum ne olursa olsun, bu kişiler aynı özellikleri taşıyor. İşte o özellikler… 1- Şikâyetçi Olmak Kime ya da hangi konuda şikâyet edildiği önemli değil. Bir çözüm yolu sunmadan şikâyetçi olanlar, iş yapmaktan uzaklaşır. Şikâyet etmek, üretken olmaktan daha kolaydır ama yalnızca zaman kaybı yaratır.

İhtiyarlık Hastalığı

İhtiyarlık Hastalığı    İhtiyar adamın biri, hastalanıp yatağa düşer. Çocukları doktor çağırır. Doktor gelir, hastanın şikâyetlerini dinler, tansiyonunu, nabzını ölçer, sırtını dinledikten sonra:    - "Neyiniz var bey amca?" diye sordu. Hasta:    - "Ah! Sorma evladım, başım ve beynim ağrıyor." Doktor:    - "Merak etme! Bu ağrılar hep ihtiyarlıktan." Hasta:    - "Fakat gözümde de bulanma ve kararma var." Doktor    - "Önemli değil, ihtiyarlıktan." Hasta:    - "Sırtımda çok şiddetli bir ağrı var." Doktor:    - "O da ihtiyarlıktan." Hasta:    - "Doktorcuğum! Ne yersem dokunuyor, hazmedemiyorum." Doktor:    - "Bak bey amca! Mide hazımsızlığın da ihtiyarlıktan..." Hasta:    - "Oğlum! Rahat nefes alamıyorum, nefesim daralıyor." Doktor:    - "Bakınız, bu da ihtiyarlıktan. İnsan ihtiyarlayınca, akciğerleri iyi işleyemez olur." deyi

Ağır Bir Hastanın Yatağı

Ağır Bir Hastanın Yatağı Bugün bazılarımızın derin bir uykuya daldığı yumuşak yatakların üzerinde, bir zamanlar ağır bir hasta da yatmıştır. Yani bir zamanlar ağır bir hasta, şimdi üzerinde yattığımız yumuşak  yatağın en çelimsiz maliki olmuş, orada kökü kurumaya başlayan bir sarmaşık gibi kıvrılarak, çözülüp gitmekle dünyada kalmak arasında tereddütlü bir mevsime ev sahipliği etmeye başlamıştır. Ağır hasta, bu tereddütlü mevsimde göğsüne bir miktar hayat taşıyabilmek için, insanla nefesi arasındaki en uzun yolculuğa çıkmış; belki de ilk kez o vakit, şimdiye kadar kolaylıkla içine çektiği "bir tek nefesin" büyük bir kaya parçasından çok daha ağır olduğunu anlamıştır. Şimdiye kadar sayısız nefesi tüketen bedeninin artık bir tek nefesi bile kaldırmakta güçlük çektiğini yaşayarak anlamış olmak, belki de insanın dünyada ulaşabileceği bilgeliğin en son noktasıdır... Dünyadaki en verimkâr okul, ağır bir hastanın yatağıdır. Ağır bir hastanın yatağının kenarında oturan he

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir...

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir... Kendilerinden önceki öncü, dev insanlara saygı duymayanlar, kendilerine saygı duyulmasını bekleyemezler. Bunlar, kibri tavan yapan acınası cücelerdir. Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Oysa tarih, tevazu'nun kanatlarında yükselir. Ancak tevazu sahibi olan insanlar, mevzi'lerini / hadlerini bilirler, mevzu'larını / izini sürerler. Kurucu kaynaklarını yitiren toplumlar, nereye, ne'yle, nasıl ve niçin gitmeleri gerektiğini bilemezler... İnsanlığa, dikkate değer hiç bir şey veremezler. Bırakınız insanlığa dikkate değer bir şeyler verebilmelerini, önlerini bile göremezler, geleceğe emin adımlarla yürüyemezler. “Fikriyat” olmadan “külliyat”, “külliyat” olmadan da “medeniyet” olmaz!” Medeniyet, hissiyatla kurulmaz, fikriyatla kurulur; fikriyatın oluşturduğu külliyatın dalga dalga yaydığı, yeşerttiği, yemiş verdiği diriltici ruhla... Fikriyat, insanlığın hakikatle buluşmasını sağlar... Külliyat, hakikatin hayat

Kur'ân-ı Kerim, “KİTAB-I HAKİKAT”; Peygamberimiz, “KİTAB-I HAYAT”tır.

Kur'ân-ı Kerim, “KİTAB-I HAKİKAT”; Peygamberimiz, “KİTAB-I HAYAT”tır. Kur'ân, Kitab-ı Hakikat'tir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem ise, “Kitab-ı Hayat” ve “Kâinât" . Hakikat Kitabı'nın hayata aktarılması gerekir. Hakikat Kitabı'nın hayata aktarılması içinse, anlaşılması ve hayata nasıl aktarılabileceğinin anlatılması, adım adım bizzat, bilfiil gösterilmesi şarttır. İşte Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bunun için vardır. Eğer, Kur'ân yalnızca okunarak anlaşılacak ve hayata aktarılacak bir kitap olmuş olsaydı, Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem gönderilmesine gerek kalmazdı. Meselenin püf noktası şurası: Kur'ân İlâhî Söz'dür: Hakikatin özüdür. Hakikatin özünün çarpıtılmadan, bizzat ve bilfiil beşerî dünyaya aktarılması, Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem olmadan doğrudan ve doğurgan bir şekilde mümkün olmazdı. Hakikatle doğrudan irtibat kuran bir beşer olan bizatihî

Allah Korkusu

Allah Korkusu Cenâb-ı Hak buyuruyor: “...(Ey Nebî!) O mütevâzı, itaatkâr ve samîmî insanları müjdele! Onlar ki Allâh anıldığı zaman kalbleri titrer…” (Hac, 34-35) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh katında iki damla ve iki izden daha sevimli bir şey yoktur: İki damla; haşyetullâh sebebiyle akan gözyaşı ile Allâh yolunda akıtılan kan damlasıdır. İki iz de; Allâh yolunda (cihâd ederken) bırakılan iz ile Allâh’ın farzlarından birini edâ esnâsında bırakılan izdir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 26/1669) Hazret-i Ebû Bekir Radiyallahü Anh’ın Allâh korkusunu aksettiren şu misal ne kadar ibretlidir: Ebû Bekir Radiyallahü Anh berrak bir havada dışarı çıkmıştı. Semâya bakıyor, Allâh Teâlâ’nın kullarına ibret için sergilediği bin bir türlü kudret akışlarını seyrediyordu. Gözü bir kuşa takıldı. Ağacın dalına konmuş, güzel sesiyle tatlı tatlı ötüyordu. Hazret-i Ebû Bekir içini çekti. Gıpta ve hasretle kuşa şöyle seslendi: “–Ne mutlu sana ey kuş! Vallâhi ben

Yağ Yaktıran Ve Tok Tutan Besinler!

Resim
Yağ Yaktıran Ve Tok Tutan Besinler! C vitamini: “Öncelikle kivi” C vitamininin yağ yıkım metabolizmasını hızlandırdığı bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Pek çok hayvan ve bitki kendi C vitaminlerini sentezleyebilirken insanlar bu vitamini dışarıdan almak zorundadır. Bir avuç para verilerek eczanelerden besin desteği ilaçları alınmasına gerek yok. C vitamini besinlerden alınmalıdır. Kivi C vitamin bakımından en zengin gıdadır. 100 gram kivide 400 miligrama kadar C vitamin bulunuyor. Kivi, turunçgillerden 4-6 kat, elmadan ise 40-50 kat daha fazla C vitamini içeriyor. Yetişkin bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı 60 miligram olduğu düşünüldüğünde, bir adet kivi bu ihtiyacı rahatlıkla karşılıyor. Yağsız yoğurt Günde üç öğün yenen yağsız yoğurt, vücudun hızlı bir şekilde yağ yakmasına yardımcı olur. İçeriğindeki yüksek kalsiyum ve protein sayesinde özellikle bel çevresi ve göbek yağlarının erimesinde sık tüketildiğinde ciddi avantajlar sağlar. Y

Hz. Cabir'in ve Peygamberimize Olan Muhabbeti

Hz. Cabir'in ve Peygamberimize Olan Muhabbeti (İbretlik Bir Kıssa Mutlaka Sonuna Kadar Okuyalım!!!) Bir gün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem sahabeleri ile birlikte bir mecliste otururken Hz. Cabir' Radiyallahü Anh’a döner ve: "Ya Cabir git evine ve eşine haber ver. Sahabetlerimle birlikte sizin eve geleceğiz. Biliyorsun ki hepimiz açız ve günlerdir bir şey de yemedik. Eşin yemek hazırlasın, sen bize haber ettiğinde evine geliriz.” buyururlar. Mutluluktan havalara uçan Hz. Cabir Radiyallahü Anh koşarak evine gelir ve sevinçle hanımına; "Hanım hanım Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem evimize teşrif edecekler. Allah'ın Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem evimize gelecek.” Hanımı da sevinçle; "Bey ne diyorsun bu çok güzel bir haber, Allah'ın Rasulü'nün Sallallahü Aleyhi Vesellem evimize gelecek olması beni çok mutlu etti.” Hz. Cabir Radiyallahü Anh hanımına” Hanım Allah'ın Rasulü ve sahabeler aç. Onlara hemen bir ş