Kayıtlar

Ramazan Bayramı

Ramazan Bayramı Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor ki: “Bayramlarınızı tekbîrler ile şenlendiriniz” “Kim bayram günü üç yüz kere “sübhânellahi ve bi hamdihi” der ve sevabını ölmüş Müslümanlara bağışlarsa, her Müslüman ölünün kabrine bin nûr iner ölünce Allâh Celle Celâlüh kendi mezarına da bin nûr gönderir.” Ramazan Bayramı sabahı, Allah Celle Celâlühü, melekleri yeryüzüne indirir. Onlar sokak başlarına dikilerek insanlardan ve cinlerden başka her canlının duyduğu bir sesle şöyle seslenirler: “Ey Muhammed ümmeti! Büyük günâhları afveden ve bol bağışlar sunan kerem sahibi Rabb’inize çıkın.” Mü’minler namaza katılınca Allah Celle Celâlühü, meleklere “Vazifesini yapan işçinin karşılığı nedir?” diye sorar. Melekler: “Yaptığı işin mükâfatını almaktır.” diye cevap verirler. Bunun üzerine ulu Allâh Celle Celâlühü “Sizi şâhid tutarım ki, onlara mükâfat olarak rızâmı ve mağfiretimi verdim” buyurur. (İmâm-ı Gazâlî, Kalplerin Keşfi, 668-669.s.) Ramazan Bayramın

Bayram Ve Mendubları

Bayram Ve Mendubları Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hicrette Medine-i Münevvere'ye gelince bu şehrin halkının senede iki bayramları olduğunu gördü. Onlara, "Allahü Teâlâ size bu iki bayramın yerine onlardan daha hayırlı iki bayram ihsan etti" (Buhari) diye müjdeleyip o günlerin ramazan ve kurban bayramları olduğunu haber verdi. Kurban Bayramı'nın birinci gününden önceki güne arefe günü denilir. Ramazan Bayramı'nda ise arefe denmesi âdettendir. Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri, birbirleriyle müsafaha etmeleri ve birbirleri için duâ etmeleri mendub (yapılması uygun olan şey)'tur. Cuma Namazı için aranan şartlar bayram namazları için de geçerlidir. Hutbenin dışında, Cuma Namazı'nın şartlarını taşıyan kimseye bayram namazları vâcibtir. Bayram Namazı hutbesi sünnet olup namazdan sonra okunur. Ramazan Bayramı günü fecirden / tan yeri ağardıktan sonra, evden çıkmadan önce tatlı bir şey yemelidir. Bulunabilir

Kanserli Serap'ın Son Günleri (Yaşanmış Gerçek Bir Olaydır)

Kanserli Serap'ın Son Günleri (Yaşanmış Gerçek Bir Olaydır) Dünya hayatının en çetin imtihanlarından biri de, gerçeğe yaklaşmakta çekilen zorluklardır. Çünkü beyinlerimiz maddi olaylarla yıkanmış, gözler görmediğine inanmaz olmuş, bu yüzden de dualarımız bile samimiyetini kaybetmiştir. Aslında her insan, başta rüya gerçeği olmak üzere birçok kere madde ötesindeki esintileri fark eder. Veya birçok kere madde ötesinden yansıyan mana gücünün varlığına şahit olur. Fakat kuvvetli bir imana sahip olmayan insan, madde ötesi gerçeklerin nefsin ve şeytanın tesiri ile ya görmezlikten gelir, ya da "tesadüf" der geçer. Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum. Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yu

Güneşin Uyuduğu Yer

Güneşin Uyuduğu Yer        Güneş, sayısız defa doğup batmaktan yorulmuştu. Birazcık uyumak istedi. “Nerde uyusam.” diye düşündü. Gökyüzünde uyuyacak bir yer istemedi. Yeryüzünde uyusam dedi.   Denize sordu: “Afedersiniz, öyle çok yoruldum ki...  Biraz uyumazsam bitkinlikten mahvolacağım. Acaba sizin üzerinizde uyuyabilir miyim?”    Deniz, bu yorulmuş güneşe baktı ve: “Koynumda uyumanızı isterdim ama öylesine sıcak, öylesine sıcaksınız ki, ben hemen kuruyuverir giderim. Ben kurursam balıklar nereye gider sonra? Hepsi ölür, günah değil mi?”    Deniz haklıydı.   Güneş denizde uyuyamayacağını anlamıştı. Oradan ayrıldı. Az sonra yağmur yüklü ülkeler kadar büyük bir buluta rastladı. Bu bulut pekala serin bir yatak olabilirdi. “Bir dakika bakar mısın?” dedi buluta. Yağmur yüklü bulut durdu: “Söyleyin, ne istiyorsunuz?”  Güneş: “Yorgunum ve uyumak istiyorum. Kısa bir süre için benim yatağım olur musunuz?” dedi.    Yağmur yüklü bulut: “İsterdim ama susuzluk çeken bir ülkeye yağm

Küskün Ayçiçeği

Küskün Ayçiçeği    Bütün gün güneşi izlerler. Çiçekleri de güneşe benzer zaten. Onlara bahçelerde, tarlalarda rastlayabiliriz. İşte onlardan birisi: Adı Ayçiçeği, soyadı Günebakan. Diğerlerinden farklı o. Hiçbir şeyden memnun olmaz. Sürekli arkadaşlarına küser. Onlarla günlerce konuşmaz. Evet adını küskün koymuşlardı arkadaşları. Herkes ona karşı dikkatliydi. Hafif bir rüzgar esiyordu. Rüzgarın etkisiyle arkadaşının yaprağı hafifçe Küskün’e çarptı. Küskün çok sinirlendi.     Arkadaşına:  - Dikkat etsene! Diye bağırdı. - İstemeyerek oldu. Rüzgar esince yaprağım çarptı, dedi.   - Hayır, sen bilerek çarptın. Bundan sonra benimle konuşma.  Arkadaşı hem şaşkın, hem üzgündü. Diğer ayçiçekleri de onları görmüşlerdi. İçlerinden biri:  - Üzülme. Biz olanları gördük. Senin bir suçun yok. Küskün her zaman böyle yapıyor, dedi. Başka bir ayçiçeği:  - Nerdeyse hepimize küstü. Küsmek için mutlaka bir sebep buluyor.  Artık onunla konuşamıyoruz, dedi. Gün boyunca sürekli Küskün’ün y

Şeftali

Şeftali Köylünün biri, günün birinde öteberi satın almak için en yakın kente inmiş. Şeftali da almış o gün, eşi ile çocuklarına götürmüş. Onlar da çok sevinmiş buna, hele hele çocukları, çünkü o güne kadar şeftali gördükleri hiç yokmuş. Ertesi gün baba, çocuklarına ayrı ayrı şeftalilerle ne yaptıklarını sormuş. En büyük oğlu: - Sevgili babacığım, ben hissemi yedim, doğrusu çok lezzetli bir meyve. Bu yüzden çekirdeklerini odamın bir köşesinde gizledim. Bahçemin bana düşen kısmında ekeceğim onları. - İyi dedi, baba, sen geleceği düşünüyorsun? - Ben diye seslenmiş en küçük oğlu. Hem bana verilenleri, hem annemin yarı şeftalisini yedim, çekirdekleri de attım. - İyi etmişsin, dedi baba. Ama yaptığın yanlışlık affedilebilir! Daha, küçüksün sen. Büyüdüğün zaman daha olgunca hareket edersin. Üçüncü oğlu: - Ben atılan çekirdeklerin hepsini topladım, sonra kırıp yedim. Şeftalileri ise yemedim, sattım onları. Onlar için aldığım parayla çok fazla şeftali alabileceğim. - Korku

Aile Ve İnsan

Aile Ve İnsan  Allah'ın belirlediği, insanlara rahmet ve birlik kurumu olarak gönderdiği İslam, fıtrat hukukunu temsil eder.(1) Her insan, ancak bu ilâhi sistem içinde huzur bulur ve kurtuluşa erer.(27      İslam'ın kaynak kitabı Kur'an, Allah'ın, insan hayatını kadın ve erkeğe dayalı olarak kurduğunu, aralarına karşılıklı bir ünsiyet koyduğunu, onları birbirlerinde sevgi ve sükûnet bulacak şekilde hazırladığını şöyle beyan eder: "O'nun Ayetlerinden biri de kendi cinsinizden sizi cezbeden eşler yaratması, aranıza sevgi ve şefkat yerleştirmesidir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için mesajlar vardır."(3) Ayette açıkça belirtildiği gibi, insan hayatı, aile üzerine kaimdir. Tabii ki bu hayat, iman değeri ve İslam prensiplerine göre tanzim edilmelidir. İslami hayat pratiğinin, gerek ailede gerekse diğer sosyal ünitelerde takva bilincinin sürekli canlı tutulmasıyla gerçekleşeceği de şöyle dile getirilir:      "Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan y

Her Tercih Bir Vazgeçiştir

Her Tercih Bir Vazgeçiştir Bir arkadaşımı hacca uğurlamaya gitmiştim. Çok heyecanlıydı, daha gitmeden çok farklı bir atmosfere girmiş gibiydi. Sevgili peygamberimize ve kutsal topraklara Rabbimin evine bizden de selam götürmesini rica ettim. Oralarda bizler içinde dua etmesini Rabbimizin bizlere de haccı nasip etmesini diledim. Ne kadar kalacağını sorduğumda, arkadaşım elli gün civarında Allah nasip derse deyince çok şaşırmıştım. . Ben nedense kısa dönem yaparlar diye tahmin ediyordum. Çünkü arkadaşımın iki mağazası vardı mağazalarla bu uzun zamanda kim ilgilenecek dedim? Arkadaşım; şaşkın şaşkın yüzüme bakarak; …Sana senin hep söylediğin bir cümleyle cevap vereyim dedi, “Her tercih bir vazgeçiştir!” eğer değer verdiklerimizden Allah için vazgeçemiyorsak imanımızdan şüphe etmeliyiz. Elindeki bardağa süt doldurmak istiyorsan, önce bardaktaki suyu boşaltmayı göze almalısın. Zira dolu yüreğe başka bir sevgi sığdıramazsın, sığdırmaya uğraşsan da çok eğreti olur, mağazaları Mülkün

"Mış gibi yaşamlar"

Resim
"Mış gibi yaşamlar" Amerika’dan gelen bir misafirime su verdim, boğazına kaçtı, öksürdü, “helal” dedim. Anlamadı. Ne anlama geliyor, diye yüzüme baktı. Anlatmaya çalıştım. Amerika’da yirmi beş yıl bulunmuş, orada üniversite düzeyinde ders vermiş birisi olarak kavramın bizdeki anlamını veremediğimin farkındaydım. Daha doğrusu Amerikan İngilizcesinde bu denli güçlü bir kavram bulamıyordum. Benim anlatımım yüzeysel kalıyordu; benim dilimdeki o vurucu gücü hiç ifade edemiyordu. “Helal” kavramını daha iyi anlatabilmek için “haram” kavramını anlatmaya çalıştım. Suyu ben verdim; verdiğim suyu helal ediyorum, bu sana haram değil, sana bir kötülük olmasın, suyumu helal ediyorum, diyerek niyetimi belli ettim. Bu niyet önemli... Bildiğim bir öyküyü anlattım. Tanıdığım genç kız evlenmeden önce mobilyacıları geziyor ve güzel bir koltuk takımı görüyor. Bu takımı satan kişi belirli bir fiyattan aşağı inmiyor. Genç kız bu takımı çok beğendiğini belli ettiği için çok pişman; b

Her İşte Bir Hayır Vardır

Her İşte Bir Hayır Vardır             Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı.  İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:             "Bunda da bir hayır var!"             Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi:             "Bunda da bir hayır var!"             Kral acı ve öfkeyle bağırdı: "Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"             Ve son

O Allah, öyle bir Allah’tır ki…

O Allah, öyle bir Allah’tır ki… İbrahim Ethem (Rahimehullah) Padişahtı. Allah sevgisinden dolayı tacı tahtı terk ediyor, dervişliğe başlıyor. Seneler sonra seyr-ü sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda sulu kar, yağmur, soğuk… “Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor. Kayyum geliyor, camide saklandığı yerden buluyor, çıkarıyor. “Ne yapıyorsun? Müsaade et, şurada yatayım! Sabah namazından sonra Belh’e gireceğim” diyor. Kayyum bacağından tutuyor onu “İbrahim Ethem, senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi!” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya. İbrahim Ethem, kibir olmasın diye; “Bu camiyi ben yaptırdım!” diyemiyor. Çaresiz, şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık. Bir fırın. Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi, “Geç otur!” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. S

Her Derdin Çaresi: Allah’ın Kitab’ı

Her Derdin Çaresi: Allah’ın Kitab’ı     Kur’an-ı Kerim’in en büyük fazileti, üstünlüğü, hiç şüphesiz onun Allah kelâmı olmasıdır. Ama bunun yanında, Yüce Allah onu birçok ayette özellikle övmektedir ki bunlardan bazıları mealen şöyledir: “Bu  (Kur’an), Mekke’yi ve çevresindeki  (kasaba)ları uyarman için sana indirdiğimiz feyiz kaynağı ve kendinden önceki  (kitap)ları doğrulayıcı bir kitaptır. Ahirete inananlar buna da inanırlar ve onlar, namazlarına devam ederler.”  (En’âm; 92) “Gerçekten bu Kur’an,  (insanı) en doğru yola iletir.”  (İsrâ; 9) “ (Kur’an öyle eşsiz bir kitaptır)ki ne geçmişe ne de geleceğe dair verdiği haberlerde yanlış olmaz...”  (Fussilet; 42) Kur’an-ı Kerim’in bu faziletine işaretle, Buharî’nin Hz. Osman radıyallâhu anhudan rivayet ettiği bir hadiste, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem: “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim, İslamî hükümleri kapsayan bir kitap, müminlerin gönüllerine hayır ve hi