Aile Ve İnsan
Aile Ve İnsan
Allah'ın belirlediği,
insanlara rahmet ve birlik kurumu olarak gönderdiği İslam, fıtrat hukukunu
temsil eder.(1) Her insan, ancak bu ilâhi sistem içinde huzur bulur ve
kurtuluşa erer.(27
İslam'ın kaynak
kitabı Kur'an, Allah'ın, insan hayatını kadın ve erkeğe dayalı olarak
kurduğunu, aralarına karşılıklı bir ünsiyet koyduğunu, onları birbirlerinde
sevgi ve sükûnet bulacak şekilde hazırladığını şöyle beyan eder: "O'nun
Ayetlerinden biri de kendi cinsinizden sizi cezbeden eşler yaratması, aranıza
sevgi ve şefkat yerleştirmesidir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için mesajlar
vardır."(3) Ayette açıkça belirtildiği gibi, insan hayatı, aile üzerine
kaimdir. Tabii ki bu hayat, iman değeri ve İslam prensiplerine göre tanzim
edilmelidir. İslami hayat pratiğinin, gerek ailede gerekse diğer sosyal
ünitelerde takva bilincinin sürekli canlı tutulmasıyla gerçekleşeceği de şöyle
dile getirilir:
"Ey insanlar!
Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan da onun eşini yaratan ve ikisinden birçok
erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının..."(4)
İslam fıkhının
"sünnet" kavramıyla ifadeye koyduğu evlilik,(5) Peygamber
Aleyhisselam tarafından uygulamaya konulmuş bir fıtrat tavrıdır. Demek ki
İslam'a göre evlilik, anlamsız bir fantezi veya imtiyaz değil, en tabii bir
ihtiyaç ve meşru bir hak olmaktadır.
Müslüman, bir ailenin
en önemli ve öncelikli görevi, "Allah'a şeksiz inanan ve İslam'ı şirksiz
yaşayan kişilikli insanlar yetiştirmektir." Kuran, değinilen görevin
önceliğine şöyle dikkat çeker: "Hani Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle
demişti: “Oğulcuğum, sakın Allah'a ortak koşma. Çünkü Allah'a ortak koşmak
(şirk), büyük bir zulümdür.” (6)
Koruyucu Kale: Aile
Aile kurumunun fert
ve toplum hayatında icra ettiği başka fonksiyonlar da vardır. Aile, cinsel
güdünün denetim ve tanziminde, güzel ahlak ve adabın kazanılmasında çok önemli
bir misyona sahiptir. Evlilikle oluşan aile, tabii arzuların meşru biçimde
giderilmesini ve soyu sopu belli nesillerin yetiştirilmesini sağlar. Aile, sefahat
hayatına karşı koruyucu bir kaledir. Çünkü insan tabiatının kendini en iyi
biçimde ifade edebildiği; sevgi, saygı, şefkat ve fedakârlık gibi yüksek
değerleri realize edip pratiğe dönüştürdüğü yer ailedir. İnsan kişiliğinin
kazanılması, geliştirilmesi ve olgunlaşması için en uygun iklimi sağlayan aile,
bir nevi yüksek ahlak okuludur. Evlilik sonucu oluşan ailenin, insan açısından
ne kadar gerekli olduğu, Kur'an'da şu anlamlı ifadelerle dile getirilir: "...
Onlar (erkekler) kadınlar için giysidir, siz kadınlar da onlar için
giysisiniz.."(7) Bu ayet, kadın ve erkeği birbirlerinin giysileri olarak
tanımlamaktadır. Bilindiği gibi elbise vücudu örter, giyeni güzelleştirir.
Elbisesiz insan, kendini eksik ve güvensiz hisseder. Kadın ve erkeğin birbirlerinin
giysileri olmaları, evlilik yoluyla gerçekleşir. Çünkü evlilik, eşleri zina ve
benzeri pek çok günahlardan korur, maneviyatı kuvvetlendirir ve ahlaki
güzelleştirir.
Gerek ailede gerekse
diğer sosyal ünitelerde İslam eğitimi uygulamalarımız ya lafta kalmış ya da
hatalı olmuştur. Bu durumda yapılması gereken ilk iş, kişi ve toplum yapısının
en hayati besleyicisi olan aileyi ve diğer kurumları yeniden gözden geçirmek,
onları asıl yapı ve fonksiyonlarına kavuşturup İslam insanı yetiştiren kurumlar
haline getirmektir
Ailenin Tanımı Ve Tabii Faaliyetleri
Ana - baba ve
çocuklardan oluşan, yakın akrabalar vasıtasıyla da daha geniş bir alana uzanan
aile, toplumun bütün katmanlarına etkili olan temel bir ünitedir. Onun en
önemli rolü ise, "neslin devamını ve iyi yetiştirilmesini
sağlamaktır". Ancak ailenin bu faaliyetini sürdürebilmesi, onun düzenli ve
uyumlu olmasına bağlıdır. Böyle bir aile, duygusal, sosyal, ekonomik ve ahlaki
şartlar yerine getirilerek kurulabilir. Sadakat, samimi sevgi, şuurlu itaat ve
güzel ahlak gibi yüksek değerler üzerine kurulmuş aileler, İslam toplumunun en
büyük güvencesidir.
Aile,
toplumsallaşmada da önemli rol oynar. İnsanlar arasındaki akrabalık bağlarını
geliştiren, bu bağlar, büyük ölçüde sosyo - ekonomik dayanışma ve karşılıklı
destek haline dönüştüren kurum, ailedir. Yine, nesillerin İslami değerlerle
tanışmasına, sosyal değişimlerin sağlıklı ve istikrarlı biçimde oluşmasına
katkıda bulunan kurumların başında aile gelir. Zaten bir kurumun varlığı, onun
etkinliği ile ölçülür. Etkinliğini yitirmiş kurumlar, bir bakıma yok gibidir.
Aileye Yönelik Saldırılar
Günümüzde aile,
birtakım çağdaş saldırılarla karşı karşıyadır. Çünkü İslam dışı sistemler ve bu
sistemler doğrultusunda oluşturulmuş kurumlar, aileyi temelinden sarsacak
tehlikeler üretmektedir. Özellikle İslam'a düşmanlık ederek kadın haklarını
savunduklarını sanan şehvet tacirleri, her fırsatta evliliği kötü göstermekte
ve ailenin etkinliğini yok etmek istemektedirler. Kadını zevk aleti olarak
kullananların kurdukları iblis tuzağına yakalanan çok sayıda insan, aile ve
İslam dışı arayışların peşine düşerek çağdaşlık adına her çeşit günahı
işleyebilmektedir. Ayrıca eğitim kurumları, genç nesillere büyük ölçüde İslam dışı
değerleri taşımakta, kitle-iletişim araçları da adeta İslam dışı bir hayat
tarzı oluşturmaya soyunmuş bulunmaktadır. Birtakım bağırgan seslerin,
"cinsel özgürlük" sloganları atması, nikâhsız beraberliğin"
bazılarınca çağdaş yaşamın bir gereği sayılması gibi olumsuz gelişmeler, aileye
yönelik saldırıların ve tehlikelerin hangi boyutlara ulaştığını gözler önüne
sermektedir. İslam'a ve onun önerdiği evliliğe karşı çıkanlar kadını zevk aleti
olarak kullanabilmek için fesat özgürlüğü istemektedirler.
Bütün bu olumsuzluklar karşısında Müslümanlar, inandıkları ve
söyledikleri doğruları hayata geçirmek; yeni nesillerin Allah sevgisi ve İslami
hayatı yaşama arzusu içinde yetiştirilmelerini sağlamak için yılmadan
çalışmalıdırlar. Bu çalışmaya, Öncelikle ailede İslami bir hayat modeli ortaya
koymakla başlanmalıdır. İyi Müslümanların geçmişte kaldığını söylemenin artık
hiçbir yararı yoktur. Bugün, hayatın her alanında, iyi Müslüman örneklerine
ihtiyaç vardır. Çünkü dün hazırlanan, bu gün gerçekleşir ve yarını hazırlar.
Gerçeği görmenin ve açıkça söylemenin zamanı gelmiştir. Gerek
ailede gerekse diğer sosyal ünitelerde İslam eğitimi uygulamalarımız ya lafta
kalmış ya da hatalı olmuştur. Bu durumda yapılması gereken ilk iş, kişi ve
toplum yapısının en hayati besleyicisi olan aileyi ve diğer kurumları yeniden
gözden geçirmek, onları asli yapı ve fonksiyonlarına kavuşturup İslam insanı
yetiştiren kurumlar haline getirmektir.
Dipnotlar:
1) Rum, 30,
2) Bakara, 112, Nisa, 125; Enam, 125,
3) Rum, 21,
4) Nisa, 1,
5) Fetevayı Hindiyye, 1, 267,
6) Lokman, 13,
7) Bakara, 187
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder