Küskün Ayçiçeği

Küskün Ayçiçeği

   Bütün gün güneşi izlerler. Çiçekleri de güneşe benzer zaten. Onlara bahçelerde, tarlalarda rastlayabiliriz. İşte onlardan birisi: Adı Ayçiçeği, soyadı Günebakan. Diğerlerinden farklı o. Hiçbir şeyden memnun olmaz. Sürekli arkadaşlarına küser. Onlarla günlerce konuşmaz. Evet adını küskün koymuşlardı arkadaşları. Herkes ona karşı dikkatliydi. Hafif bir rüzgar esiyordu. Rüzgarın etkisiyle arkadaşının yaprağı hafifçe Küskün’e çarptı. Küskün çok sinirlendi.    
Arkadaşına: 
- Dikkat etsene! Diye bağırdı.
- İstemeyerek oldu. Rüzgar esince yaprağım çarptı, dedi.  
- Hayır, sen bilerek çarptın. Bundan sonra benimle konuşma.  Arkadaşı hem şaşkın, hem üzgündü. Diğer ayçiçekleri de onları görmüşlerdi. İçlerinden biri: 
- Üzülme. Biz olanları gördük. Senin bir suçun yok. Küskün her zaman böyle yapıyor, dedi. Başka bir ayçiçeği: 
- Nerdeyse hepimize küstü. Küsmek için mutlaka bir sebep buluyor. 
Artık onunla konuşamıyoruz, dedi. Gün boyunca sürekli Küskün’ün yaptıklarını konuştular. Küskün konuşulanları duyuyordu ama hiç oralı olmuyordu. 
İçinden: “Bana karşı çok dikkatli olmalısınız. Ben hataları affetmem.” diyordu. Günler hep böyle geçiyordu. Küskün artık kimseyle konuşmuyordu. Hava sıcaktı. Güneş tam tepedeydi. Küskün ve arkadaşları güneşe bakıyorlardı. Küskün sıcaktan terlemişti. Güneşe baktı ve sinirli sinirli:
 - Of! Yeter artık! Bu kadar çok ısıtma. Ter içinde kaldım, dedi.  
- Senin dışından kimse şikayetçi değil. Üstelik benim sayemde büyüyorsun, dedi. - O zaman artık sana bakmayacağım. Küstüm, dedi ve başını çevirdi.  O günden sonra hiç güneşe bakmadı. Kollarıyla başını kapadı. Neredeyse hiç güneş görmez olmuştu.
Arkadaşı dayanamadı ve Küskün’e dönerek: 
- Küskün biliyorum, benimle konuşmuyorsun ama söylemeliyim. Güneşe bakman lazım, dedi.  - Seni hiç ilgilendirmez. Ben güneşe küstüm. Ona bakmayacağım, dedi. 
- Sen bilirsin. Böyle devam edersen büyüyemezsin, dedi ve güneşe bakmaya devam etti.   Küskün ise yine güneşten saklanıyordu. Haftalar geçti. Tarladaki bütün ayçiçekler büyümüştü. Küskün’de ise hiç bir değişiklik yoktu. 
Bu duruma çok sıkılıyordu. O da büyümek, onlar gibi olmak istiyordu. Bunun için de güneşe ihtiyaç vardı. Ama ona küsmüştü. Barışmayı da düşünmüyordu. Birden bir ses duydu: 
- Küskün bana bakar mısın? diyordu birisi.  
Etrafına bakındı. Herkese küsmüştü. Acaba bu ses kimden geliyordu? Başını iyice çevirince korkuluğu fark etti. Arkasında kaldığı için onu görmemişti. Küskün konuşacak birini bulduğu için sevinmişti. Korkuluğa dönerek: 
- Merhaba. Seni görmemiştim, dedi. Korkuluk: 
- Haftalardır seni izliyorum. Yaptıkların hiç hoş değil. Üstelik büyüyemedin. Yanlız kaldın. Bu huydan vazgeç artık. Küsmek güzel bir şey değil. Bak arkadaşlarını tek tek kaybettin. Bırak artık bu küskünlüğü, dedi.  
Küskün düşündü, düşündü. Korkuluk çok haklıydı. Yanlızlık gerçekten de iyi değildi. Yaptıkları kendine zarar veriyordu. Kararını verdi. Artık arkadaşlarına küsmemeliydi. Herkesten özür diledi. Özellikle de güneşten. Bir daha kimseye küsmeyeceğine söz verdi. Sözünü de tuttu. Arkadaşlığın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlamıştı. Şimdi her şey daha güzeldi.              
Hülya SERBEST

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)