Kayıtlar

Adaletli Bölüşme

Adaletli Bölüşme Aslan kurt ve tilki bir gün ava çıkarlar. Aslan önce bir yaban geyiği, sonra bir keçi ve bir tavşan avlar. Aslan; kurta şu avları bir taksim et bakalım der. Kurt, yaban geyiği senin hakkın, keçi benim, tavşanda; tilkiye düşer der... Aslan; kurdu bir pençe darbesi ile yere serer ve kurt oracıkta ölür... Aslan; bu defa tilkiye dönerek şu avları bir de sen taksim et bakalım der... Tilki; başlar taksime yaban geyiği akşam yemeğin, keçi öğlen yemeğin, tavşan da sabah kahvaltın. Padişahım bana da ucundan köşesinden verirsen yalanırım yoksa hizmetini görürüm der... Aslan, tilkiye sen bu adaletli hükmü kimden öğrendin diye sorar... Tilki, cevap verir. Şu haddini bilmeyen kurttan öğrendim...

Acayip Hüner

Acayip Hüner Bir memlekette, kabiliyete ve yeteneğe çok önem veren bir padişah varmış. Öyle ki, herkesten çok farklı bir özelliğe sahip, kabiliyeti olan herkes, padişah ın huzuruna çı kar, bu yetene ğ ini ortaya koyar ve hediyeler al ı rm ış . Bir g ü n huzura garip h ü neri olan biri gelmi ş . - Padişahım, ben, yirmi tane iğneyi arka arkaya dizdikten sonra, elimdeki ipi bir atarım, bu iğnelerin deliğinden bir kerede geçiririm. Demiş. Huzurda bulunanların hepsi, kulaklarıyla duyduklarına inanamamışlar. Adam, yirmi tane iğneyi dizmiş, almış eline ipliği, belli bir uzaklıktan fırlattığı gibi tüm iğne deliklerinden bir kerede geçirmiş. Padişah; - Aferin sana! Demiş. Hazineci başına emir vermiş; - Bu adama, on kese altın verin. Arkasından da askerlerine dönmüş; - Bu adama yirmi değnek vurun da aklı başına gelsin! Adam şaşırmış, "Padişahım, hediyeyi anladık da, sopa ne oluyor?". Padişah; - Bu hüner acayip bir hüner... Hiç kimsenin böyle bir şey yapması mümkü

Bunu niçin böyle yaptın?

Bunu niçin böyle yaptın? En büyük âlim ve evliyalardan Hâcegi Muhammed Emkenegi“kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde; - Kardeşlerim, her gün ne gibi işler yaptığımıza bakıp, kendimizi hesaba çekmeliyiz, buyurdu. Ve ekledi: - Hazret-i Ömer “radıyallahü anh”; (Amelleriniz tartılmadan evvel, kendiniz tartınız!) buyuruyor. Ayrıca; - Yine hazret-i Ömer “radıyallahü anh”, her akşam, kamçı ile ayaklarına vurup; “Bugün niçin böyle yaptın? Neden şöyle yapmadın?” der, kendini azarlardı. Ve şunu anlattı: Evliyadan biri, odun yüklenmiş taşıyordu. - Sen hamal mısın? Dediler. Cevabında; - Nefsimi tecrübe ediyorum, bakalım nasıl olacak, buyurdu. Yine anlatılır ki: Hazret-i Ömer’i “Radıyallahü Anh” yolda gördüler. Kendi kendine; - “Yazıklar olsun sana ey nefsim ki, sana, Emir-ül-müminin diyorlar. Ya Allah’ü Teâlâ’dan kork veya Onun azabına hazırlan!” diyordu. Ölümü hatırlamak sünnettir Bir gün de ölümden sordular bu mübarek zata. Cevabında; - İman

Kurtlar...

Kurtlar...  Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.  Onlara dedi ki:  'İçimde bir savaş var.  Korkunç bir savaş.  İki kurt arasında… Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.  Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde de. Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına, 'Hangi kurt kazanacak?' diye sordu. Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı  'İki kurttan hangisini besliyorsanız o kazanacak!'...

Kem Âlât İle Kemâlât Olmaz (2)

Kem Âlât İle Kemâlât Olmaz (2) Atalarımız çok güzel söylemişler: "Kem alat ile kemalat olmaz." Yani eksik, aksak enstrümanla mükemmellik yakalanmaz. Nabi'nin: "Tahsil-i kemalat kem alat ile olmaz" beytinde de geçer bu söz. Kaliteli malzeme olmazsa kaliteli ürün olmaz. Tabi ki kaliteli insan olmazsa toplumda da düzelme olmaz.  Yeşilay’ın raporuna göre Türkiye’de sigara ve uyuşturucuya başlama yaşı 11’e inmiş. Alkole başlama yaşı ise 13’e kadar düşmüş. Fuhuşa başlama yaşı 11 – 13 arasındaymış. Artık şehrimizde de okul önlerinde, sokaklarda sigara içen kızlı erkekli çocuk toplulukları bizi şaşırtmıyor. Sekiz-on sene kadar önce alkollü içki satan dükkânların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken şimdi her cadde de, her sokakta birkaç tanesine rastlamak mümkün. Şehrimizde tüketilen içki ve sigara bedeli milyarlarla hesaplanıyor artık. [DPT’nın açıklamalarına göre yurdumuzda kişi başına içki tüketimi 20 litreyi aşıyor. Alkollü içki tüketiminde dünyanın ilk

Kem alet ile kemalât olmaz! (1)

Kem alet ile kemalât olmaz! (1) Bir varmış, bir yokmuş. İşte masal gibi bir giriş ve vurgu yapılmış bir gerçek. Evet bu söz insan için söylense yeridir, bir varmış bir yokmuş. Varlığı da, yokluğu da var eden ve kullarına takdir eden ilahi irade, bin bir sebepler, sonuçlar ve hikmetler silsilesi içinde, insanın var ve yok olacağı zamanı belirliyor. O başlangıcı ifade eden var olmayı ve var olduktan sonra, yok oluncaya ya da bir alemde yok olup diğer alemde var oluncaya kadarki geçen zaman içinde önemli olan, neredeydik ve neler yaptık sorularının cevaplarıdır. Neredeydik sorusunun bir kısmı külli iradenin elinde olup bizim sorumluluğumuz dışındadır. Hangi coğrafi bölgede doğacağımızı biz belirlemedik çünkü. Fakat diğer bir kısmında ise iyilik yapılan ve iyiliği hatırlatanların yanında ya da yakınında bulunmak bizim cüz-i irade sınırlarımız içindedir. Onun için doğru yerde ve doğru insanlarla bulunmak önemli. Bunu takip eden diğer bir soru ne yaptık sorusudur. Ne yaptığımız önemli f

Ayının Sevgisi

Ayının Sevgisi Bir ejderha, bir ayıyı yakalamak üzere sıkıştırmıştı. Bu sırada oradan geçen bir kişi ayının feryadını duydu. Ayının yardımına koştu. Aklını ve gücünü kullanarak ejderhayı yendi, ayıyı kurtardı. Ayı gördüğü bu iyilik karşısında o babayiğidin peşini bırakmadı. Tıpkı sadık bir köpek gibi, onu takip etmeye başladı. Bir gün yiğit hastalanıp yatağa düştü. Ayı da başında beklemeye başladı. Oradan geçen biri yiğidin halini sordu. Sonra da: "Bu ayının senin yanında ne işi var? "diye sordu. Yiğit ejderha hikâyesini anlattı. Adam: "Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Sen bu ayıya güvenme. Ne yapacağı belli olmaz "dedi. Yiğit: "Bunu kıskançlığından söylüyorsun. Baksana zavallı hayvanın sevgisine" dedi. Adam: "Ahmağın sevgisi aldatıcı bir sevgidir, buna inanma! "dediyse de dinletemedi. Yiğit ayıdan vazgeçmedi. Bir müddet sonra yiğit uyudu. Bir sinek gelip yiğidin yüzüne kondu. Ayı onu kovaladı. Ayı kovaladı, si

Akrep

Akrep Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der: "Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında sokmak var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"  Sevmekten vazgeçmeyim. İyiliğinizden vazgeçmeyim.  Etrafınızdaki insanlar sizi anlamasalar da... (Alıntı)

Başarıyı Arttırma Konusunda Ailenin Tutumu

Başarıyı Arttırma Konusunda Ailenin Tutumu Eğitim çocuğu tanımakla baslar. Onu tüm yönleri ile tanıyınız. Beklentilerinizi çocuğun kapasitesi oranında belirleyiniz. Çok düşük ya da aşırı beklentiler içinde olmayınız. Mesleki yaşamın ve toplumdaki saygınlığın önemini sürekli vurgulayınız. Okulla olan ilişkilerinizi güçlendiriniz. Özellikle karne sizin için sürpriz olmasın. Çocuğunuzun akademik yeterliliğini daha önceden tanıyor olmalısınız. Ne derecede performans gösterdiğini bilmelisiniz. Bu yüzden başarısızlığı karşısında hayal kırıklığına uğramayınız. Karneye karşı aşırı tepkide bulunmak, çocuğu suçlamak ve yargılamak, onunla iletişimi kesmek, küçük düşürmek, başarısızlığını sürekli yüzüne vurmak, çocuğun kendisini değersiz, yetersiz hissetmesine yol açıp bu duygu da onu depresyona itebilir. Özellikle karne sonucuna göre intihar eylemlerinin temelinde depresif düşünceler, yoğun yetersizlik ve değersizlik duyguları ile süregelen aşağılık kompleksleri yatmaktadır. Anne baba ve ço

Onların Dilinden

Onların Dilinden Hz. Peygamberin Sallallahü Aleyhi Vesellem güzel ahlâkını ve insanlarla olan ilişkilerini, onun en yakınlarından ve kendisini bir gölge gibi takip eden ashabından dinleyelim. Zira Resûlullah'ı Sallallahü Aleyhi Vesellem en iyi tanıyan ve bilen, hiç şüphesiz hanımları, hizmetçileri ve yakın arkadaşlarıdır. Hz. Âişe validemiz, Peygamberimiz'in ahlâkını şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber'in Sallallahü Aleyhi Vesellem ahlâkı Kur'an idi.83 Bir kere olsun, nefsi adına uğradığı haksızlıktan dolayı intikam almaya kalkıştığını görmedim. Ancak yüce Allah'ın yasakladığı haramlardan biri işlendiğinde en fazla o kızardı. İki şey arasında muhayyer bırakıldığı takdirde, günah olmadıkça, daima kolay olan işi tercih ederdi.84 Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem yavaş yavaş konuşur, her sözün arasını ayırt ederdi, hatta dinleyen onu ezberleyebilirdi. Çok iyi anlaşılması gereken sözleri üçer defa tekrarlardı. Böylece dinleyenler arasında konuyu anlamayan

Bu Tokat Hata Yapmayan Yerden Bize Geldi

Bu Tokat Hata Yapmayan Yerden Bize Geldi Ebü'l-Hasan el-Bûşencî Kuddise Sirruh, bir gün yolda yürürken, gencin biri gelip ensesine bir tokat vurdu ve gitti. Bu hali görenler gence, "Sen ne yaptın? O zat evliyanın büyüklerinden Ebü'l-Hasan el-Bûşencî'dir" dediler. Genç bunları duyunca çok üzüldü. Hemen geri dönüp, hazretin yanına geldi. Özür dileyip, affedilmesi için yalvarınca, "Sen rahat ol kardeşim. Biz, hakkımız varsa helâl ettik. Bize bu tokat sizin tarafınızdan gelmedi ki. O, aslında hiç hata yapmayan bir makamdan geldi. Demek, bir kabahatimiz var ki bu hal başımıza geldi"dedi ve istiğfar ederek yoluna devam etti. Bir keresinde adamın biri Hz. Hüseyin'i tokatlar, ama o sesini çıkarmaz. Bilakis "Bunu kim takdir etti?" der; etrafındakiler, "Allah Teâlâ!" derler. Bunun üzerine o şöyle der: "Benim Allah'ın kazasını önleyebileceğimi mi sanıyorsunuz?" Ebû Osman el-Hîrî Kuddise Sirruh, bir gün talebeleriyl

Her İşte Yüce Allah'a Bakmalı

Her İşte Yüce Allah'a Bakmalı İbrahim aleyhisselâma Mecûsî'nin biri misafir olmak istedi. İbrahim (a.s), "Müslüman olursan seni misafir ederim" deyince, adam bırakıp gitti. Allah Teâlâ İbrahim aleyhisselâma, "Neden onu misafir etmek için dinini değiştirmesini şart koştun? Bana bakmadın mı? Yetmiş senedir beni tanımadığı halde ben ona bakıyorum. Onu misafir etsen hakkında hayırlı olurdu" buyurdu. Bunun üzerine İbrahim (a.s) adamı buldu, evine getirdi ve misafir etti. Mecûsî, "Bu nasıl oldu; önce reddettin, sonra kabul ettin?" diye sorunca, İbrahim (a.s) durumu anlattı. Mecûsî, "Allah Teâlâ, benim için bir dostunu böyle mi uyardı; o ne güzel Allah! O halde bana İslâmiyet'i öğret, ben müslüman olacağım" dedi ve müslüman oldu.

Papaz Müslüman Oldu

Papaz Müslüman Oldu Bâyezid-i Bistâmî Kuddise Sirruh siyah cübbe giymiş olarak bir sokaktan geçerken mahallenin müslüman çocukları onu papaz zannederek yolunu kestiler ve bir halka içerisine aldılar. Her biri el kaldırarak, "Papaz müslüman ol, papaz müslüman ol" dediler. Hazret bunlara itaat ederek tekliflerini kabul etti ve, "Peki, olayım yavrularım, müslüman olmak için ne lâzım?" diye sordu. Çocuklar, çocuk imanı ve safiyeti ile kelime-i şehâdeti okudular, hazret de aynen tekrar etti. Çocuklar, "Papaz müslüman oldu, papaz müslüman oldu" diye çağrışmaya başladılar ve anne babalarına müjdeye koştular. Hazret çocukların bu yaşta yüce Allah'ın adını yüceltme duygusuna sahip olmalarına ve içlerindeki mücahidlik gayretlerine hayran olup sevinerek, defalarca Allah'a hamdetti ve sonra o yavruların ihlâsı ve iyi niyeti karşısında kendisinin imanını yenilediğini söyleyerek Hakk'a şükreyledi.147 Veysel Karanî (rah) yolda giderken çocuklar ona t

Tanımayınca Ne Diyeyim?

Tanımayınca Ne Diyeyim? Biri Bekir b. Abdullah el-Müzenî'ye Kuddise Sirruh kötü sözler söyledi. O da ona hiç cevap vermeyip sükût etti. O adam bu sefer, daha da ileri gidip daha kötü sözler söyledi. Bunun üzerine, Bekir b. Abdullah'a, "Niçin ona cevap vermiyorsun? Baksana sana neler söylüyor" denilince, "Ben onun hakkında, kötü bir şey bilmiyorum ki ona karşılık ve cevap vereyim. Hem, onun hakkında yalan yere, olmayan şeyleri söyleyip, atıp tutmam da bana helâl değildir" dedi.

Sabır ve Neticesi

Sabır ve Neticesi Mâlik b. Dînâr'ın yahudi bir komşusu vardı. Yahudi, evinin kanalizasyon çukurunu, düşmanlık olsun, diye Mâlik hazretlerinin odasının arkasına yaptı. Odadan içeri sızıntı oluyor, pis koku çok rahatsız ediyordu. Mâlik b. Dînâr, her gün sızıntıları temizler, pis kokuyu giderici güzel kokulu şeyler yakardı. Yahudi, Mâlik b. Dînâr'ın rahatsız olduğunu anlıyordu. Fakat şikâyete gelmemesine hayret ediyordu. Mâlik b. Dînâr'ın yerine kendisinin sabrı taştı. Mâlik b. Dînâr'ın evine geldi. Pis kokuyu duyunca dedi ki: "Ey Mâlik! Bu koku ne?" "Burada kokulu şeyler yakıyorum." "Hayır, bu koku kanalizasyon kokusudur. Bak duvardan sızıyor. Ne diye bana söylemiyorsun?" "Eğer söyleseydim, sen üzülebilirdin. Bizim dinimizde, komşuyu üzmemek ve ondan gelen eziyetlere katlanmak vardır. Komşuyla kavga ve gürültü etmek yoktur." Yahudi bu sözler karşısında sarsıldı. Dedi ki: "Ben bugüne kadar İslâm dinine düşman idim.

Hakaretlere Tek Kelime Dahi Cevap Vermedi

Hakaretlere Tek Kelime Dahi Cevap Vermedi Muhammed Hâşim-i Kişmî şöyle anlatmıştır: "Bir gün camilerden birinin yanında talebelere ayrılmış bir odada oturuyordum. Bir talebe diğer bir talebe ile evliyanın halleri üzerine konuşuyordu. Bir ara bu talebelerden biri, Muhammed Bâkibillâh Kuddise Sirruh hazretlerinden bahsedip, "Bugüne kadar çok yerler gezdim. Bu zamanda onun gibi nefsini terketmiş, cefalar çekmiş kimse yoktur" diyerek şöyle anlattı: "Hâce Kutbüddin hazretlerinin mübarek mezarlarının basındaydım. Aniden, 'Muhammed Bâkibillâh hazretleri geliyor' dediler. Mezara hizmet eden hizmetçi, mezara yakın bir yere, onlar için bir sandalye ve üzerine minder, örtü koydu. Orayı Muhammed Bâkibillâh Kuddise Sirruh hazretleri için hazırladı. Muhammed Bâkibillâh hazretleri daha teşrif etmeden önce, kendinden habersiz biri içeriye girdi. Gözü sandalyeyi ve üzerindeki örtüyü görünce, "Bu nedir ve kimin içindir?" dedi. Hizmetçi, Muhammed Bâkibillâh

Büyüklerdeki Büyük Ahlâk

Büyüklerdeki Büyük Ahlâk Adamın biri Ahnef b. Kays'a Radiyallahü Anh, "Ahnef senin şaşı olduğunu görüyorum, buna rağmen kavmin seni kendilerine nasıl başkan yaptı?" diye sorunca, Ahnef b. Kays adama şu hikmetli cevabı vermiştir: "Sen, senin üstüne vazife olmayan şeylerle uğraştığın gibi, ben de tam tersine sadece beni ilgilendiren işlerle uğraştığımdan dolayı böyle oldu." Ebü'd-Derdâ kendisine dil uzatan bir kimseye, "Yahu, beni kötülemekte o kadar ileriye gitme. Biraz da anlaşmaya meydan bırak. Çünkü biz hakkımızda kötü harekette bulunanlara Allah'a itaatten başka bir şeyle mukabele etmeyiz" demiştir.152 Hz. Muâviye fakirlere kumaş dağıttığı esnada fakir bir ihtiyar hissesine düşen kumaşı beğenmeyip, "Ben bunu Muâviye'nin başına vuracağım" diye yemin etmişti. Bunu duyan Muâviye, "İşte başım, yeminini yerine getir. Fakat ben de senin gibi ihtiyarım, yavaş vur" demiştir.153 Yine rivayete göre (sâlihlerden bi

Meleklerin Cevabı

Meleklerin Cevabı İbnü'l-Müseyyeb Radiyallahü Anh naklediyor: Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ashabının arasında otururken, bir adam Hz. Ebû Bekir'e hakaret ederek kötü sözler sarfetti. Ancak Hz. Ebû Bekir Radiyallahü Anh adama karşı sükût etti. Adam ikinci sefer aynı şekilde hakaret ederek eziyet verdi. O yine sükût etti. Adam üçüncü sefer de eziyet verince Hz. Ebû Bekir (adama hak ettiği cevabı vererek) intikamını aldı. Bunun üzerine Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem hemen kalktı. Hz. Ebû Bekir, "Ey Allah'ın Resulü, yoksa bana darıldınız mı?" diye sordu. "Hayır, ancak semadan bir melek inmiş, sana söylenenleri tekzip edip yalanlıyordu. Sen intikamını alınca melek gitti, şeytan oturdu. Bir yere şeytan oturdu mu ben orada duramam."

Şu Anda Meşgulüm

Şu Anda Meşgulüm Adamın biri Ebû Zer'e Radiyallahü Anh, "Muâviye'nin Şam'a sürdüğü adam sen misin? Eğer iyi bir adam olsaydın sürmezdi!" deyince Ebû Zer Radiyallahü Anh şöyle cevap vermiştir: "Kardeşim, önümde sırat gibi tehlikeli bir geçit var, ondan kurtulursam senin söylediklerin bana hiçbir zarar vermez, eğer oradan kurtulamazsam zaten senin dediğinden de kötüyümdür."142 Rebî b. Haysem'e sövdüler. Buyurdu ki: "Benimle cennet arasında bir geçit vardır. Onu aşabilmekle meşgulüm, aşarsam senin sözünden niye korkum olsun, aşamazsam söylediğin bile azdır!"143 Birî Ahnef'e söver, tekrar söver. Ahnef'ten bir karşılık göremeyince, "Yahu, bu zat beni hakir görüyor, cevaba tenezzül etmiyor"der ve uzaklaşır.144 İbn Hübeyre'ye adamın biri söver. İbn Hübeyre yüzünü çevirir. Bunun üzerine adam, "Herif, herif sana sövüyorum, başkasına değil" diye bağırınca, İbn Hübeyre, "Ben de senden yüz çeviriyorum&quo

Bütün Bunlara Karşı Tahammül Göster

Bütün Bunlara Karşı Tahammül Göster Hz. Ömer Radiyallahü Anh devrinde bir adam hanımı ile arada bir ağız kavgası edip çekişiyordu. Adam hanımına laf anlatamayınca bunalmış, halifeden yardım ve akıl istemek için evine gelmişti. Evin kapısını çalmak için yaklaştığında içeriden bir kadının yüksek sesle konuştuğunu duydu. Biraz dikkat edince, bunun Hz Ömer'in Radiyallahü Anh hanımı olduğunu anladı. Baktı ki Hz. Ömer de aynı durumda. Adam şaşırdı; koca halife, kendisine karşı sesini yükselten hanımını sükûnetle dinliyordu. Kapıyı hiç çalmadan hemen geri döndü. O sırada Hz. Ömer Radiyallahü Anh birinin kapıya doğru geldiğini farketmişti. Gelen kimsenin kapıyı çalmadan geri döndüğünü görünce, hemen arkasından çıkıp adamı geri çağırdı ve niçin geldiğini, neden geri döndüğünü sordu. Adam, "Yâ Ömer, bir derdim vardı, size akıl danışmaya gelmiştim; fakat gördüm ki siz de aynı dert içindesiniz. Onun için rahatsız etmek istemedim!" dedi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, "Derdin