Kem alet ile kemalât olmaz! (1)
Kem alet ile kemalât olmaz! (1)
Bir varmış, bir yokmuş. İşte masal gibi bir giriş ve
vurgu yapılmış bir gerçek. Evet bu söz insan için söylense yeridir, bir varmış
bir yokmuş. Varlığı da, yokluğu da var eden ve kullarına takdir eden ilahi
irade, bin bir sebepler, sonuçlar ve hikmetler silsilesi içinde, insanın var ve
yok olacağı zamanı belirliyor. O başlangıcı ifade eden var olmayı ve var
olduktan sonra, yok oluncaya ya da bir alemde yok olup diğer alemde var
oluncaya kadarki geçen zaman içinde önemli olan, neredeydik ve neler yaptık
sorularının cevaplarıdır. Neredeydik sorusunun bir kısmı külli iradenin elinde
olup bizim sorumluluğumuz dışındadır. Hangi coğrafi bölgede doğacağımızı biz
belirlemedik çünkü. Fakat diğer bir kısmında ise iyilik yapılan ve iyiliği
hatırlatanların yanında ya da yakınında bulunmak bizim cüz-i irade sınırlarımız
içindedir. Onun için doğru yerde ve doğru insanlarla bulunmak önemli. Bunu
takip eden diğer bir soru ne yaptık sorusudur. Ne yaptığımız önemli fakat ne
niyetle yaptığımız daha önemli. Ne niyetle yaptığımız önemli fakat nasıl
yaptığımız daha önemli. Bazen öyle olur ki, ne söylediğin değil nasıl
söylediğin daha öne geçer ve kimi zaman niyeti bile gölgede bırakacak sonuçlara
sebep olur. Bir var birde bakmışız ki yok oluverecek olan hayatımızda, bu iki
uç nokta arasında kaç santimetre, kaç desimetre, kaç metre ya da kaç kilometre
yol gideceğimizi sadece Allah (c.c) bilir. Yolu gitmek önemli fakat o yolda
kendimize ve çevremizdekilere ne kadar hayrımız dokundu bu daha da önemli.
Bitkiler doğar, büyür, ürer ve ölürler fakat bir tekâmül endişeleri, gayretleri
ve beklentileri yoktur. Tohumun kalitesine, toprağın cinsi ve yapılan bakımın
niteliğine göre; vasat, orta, iyi ya da çok iyi bir verim alınır. Ona
verdiğimiz emek kadar güzelleşir bitki ve sevdiğimiz kadar. Hayvanlarda da
durum bundan farklı değildir. Sadece insanla ilişki ve iletişimleri, cinse,
konuma ve duruma bağlı olarak değişir yani beklentiler faydaya dönüktür, biraz
daha yüksektir ve ihtiyaca göre de bakım verilir.
İnsan ise çok daha uzun sürede ve çok daha yoğun bakım
ve emekle belli bir olgunluğa kavuşur. İnsan, toplum denilen en büyük ailenin
bir üyesidir. Onun her hali, her durumu, ailenin atmosferini ve diğer
fertlerini etkiler. Bu etki yakından uzağa doğru bir seyir takip eder. Zaman
sayısız anlardan oluşur. Gökyüzünü şenlendiren sayısız yıldız ve ay var, bunlar
pek çok parçanın uyumlu birlikteliği ile anlamlı bir bütün oluşturmuşlar. Bunun
gibi her insan da, bütünden bir parça taşır ve fakat kendisi bütünden çok
farklıdır. Ve bu pek çok farklı insan yan yana gelip toplumda bir aile
bütünlüğü oluşturur. Bütünlüğün uyumu ve iletişimi tek tek farklılıkların kendi
içinde ki uyumu ve iletişimine paralellik arzeder. Kendi içinde uyumu bulan
huzuru bulur, huzuru bulan barışık yaşamaya müsait hale gelir. Bu da onu
ilgilendiren ve saran her ilişki ağını etkilemesi demektir.
Bir elektrikçi, alet çantasındaki malzemeleriyle çalışır
iş yapar. “Alet işler el öğünür” demiş atalarımız. Aleti olmayanın o aletle
yapacağı işi yapamayacağı için, iş yapma niyeti de gayreti de fazlaca bir anlam
ifade etmez. Olsa olsa bir an önce malzeme bulmaya onu yönlendirir. İş yapacak
insanın, o işin bilgisine ve malzemesine ihtiyacı vardır. Buraya kadarki
yazdıklarım girişti. Şimdi asıl konuya geçiyorum.
İnsan neyi biriktirirse onu harcar. Zihninde taşıdığı ve
bir anlama dönüşmüş tecrübe, tavsiye, talimat, görgü ve bilgiler, nerede nasıl
davranacağını belirler, yani adeta kulağına fısıldar. Zihnimizde ve gönlümüzde
biriktirdiklerimiz bizim aletlerimiz gibi, hangi durumda neyi kullanacağımızı
bilirsek başarılı olur, iş çıkarırız. Yalan söylemekle söylememek arasındaki o
kıldan ince çizgide bulunan birisine, alet çantasında “Sakın ha, başına
gelecekler, yalan söylemenden daha hafiftir dikkat et.” diyorsa, o insana
ailesi zor zamanda kullanmak için bir alet vermiştir. Onu kullanır, işini görür
ve fayda elde eder. “Öfke aklı giderir, sakın ha öfkeli iken karar verme,
öfkeli iken diyaloglardan kaçın, öfkelenme sebebim buna değer mi” diye düşün.
Öfkenin kişiye verdiği zarar muhatabına verdiği zarardan daha fazladır ve
öfkesini yenmeden konuşanlar, özür dilemekten ve pişman olmaktan yorgun
düşerler. Ve hiçbir şey, seni kontrolden çıkaracak kadar öfkelenmeye değmez.
Seni küçük düşürecek ve zor durumda bırakacak her şeyden uzak dur. Yıllarca
emek vererek oluşturduğun güven ve imajı koru. Yanlış bir öfke kaynağıyla
karşılaşıp onun tesiriyle yolunu değiştirmekten dolayı bu davranış ve bu durum
seni farklı kılığa ve yola sokabilir. O yol ve o tarz sana uygun olmayabilir ve
sen hak etmeyen insanlara karşı yanlış davranabilirsin, bu da sana bazen çok
çok zarar verebilir. “Öfke ateşinde yanmamak ve korunmak için, üzerine benzin
dökenlerden uzak dur” diyen bir anne, çocuğuna ömür boyu kullanacağı ve
kullandıkça işini kolaylaştırıp ona avantaj sağlayacak bir alet vermiştir.
Aklını doğru kullanma ve stratejik davranma bilgi ve becerisi kazandırılmayan
çocuğun, evi olmuş, arabası-yatı-katı olmuş, cebi para ile dolmuş olsa da
kendisini ayakta tutmak için yetmez. Alet çantası boş olarak büyüyen anne
babalar, bunun kendilerine neye mal olduğunun bilincine varırlarsa, önce
çocuğunun aklını kullanmasını sağlayacak bilgilerle onu donatırlar. Para bugün
var yarın yok olabilir. Fakat aklın pusulası olan ve aktif tutulan doğru bilgi,
ömür boyu insanla beraber olur ve onu en üst noktalara kadar taşır. Malzemesi
olmayanlar ise sadece bakar ve sadece bir şeyler yapabilme hayaliyle avunur.
Eylemsiz hayal etmek karın doyurmaz. Beceriye dönüşen hayal ve bilgi karın
doyurur ve göz doldurur. Varmısınız, önce biz yetişkinler alet çantamızı kimse
yokken şöyle bir ortalığa boşaltalım ne var ne yok bir bakalım. Hangi
malzememiz olsaydı şimdi daha iyi durumda olurduk? Sabır mı, hoşgörü mü, laf
peşine düşmemek mi, eksiğini fark etsin diye eleştiriden bitap düşürmemek mi,
önce karşımızdakini olduğu gibi kabul edip şartsız sevmek mi? Ya da pek çok
ilaveleriyle bunların hepsi mi? Bunun yaşı başı olmaz deyip kolları sıvayalım,
hangi yaşta ve durumda olursak olalım bu dünyadan yok olmadan malzemeleri dolu
dolu olmanın ve kullanmanın onuruyla model olma yolunda içimiz ferahlasın. Bu
öğrenme ve doğru yaşama atağına “Birileri bu yaştan sonra ne der” diye bir soru
mu geçti zihninizden, hemen cevabını verelim, “Maşallah, Sübhanallah” der ya da
“Ne önemi var, ne derse desin” deyip geçin. “Elalem ne der” diye doğru
bildiğini yapmaktan çekinen herkes, dolu dizgin koşan pişmanlık atından hiçbir
zaman inemez. Ve o atın bizi nerelere götüreceğini de Allah’tan (c.c) başkası
bilemez. Efendim, bilelim ki; DAHA İYİ OLMAMANIN MAZERETİ YOK. Ve hiç kimse,
sizin için neyin daha önemli olduğunu sizin kadar bilemez.
O zaman hem çocuğumuza hem de kendimize yeni bir alet
çantası düzmenin tam zamanı. Gördüklerimizi, göreceklerimizi seçelim, ne
okuyacağımızı seçelim, kimlerle oturup kalkacağımızı seçelim, zamanı nerede
nasıl geçiriyoruz farkında olalım. Son bir anı bile doğru yaşamak çok önemli.
İnsanı yoldan çıkaranda yola getirende bazen atılacak tek bir adımdır ya da
kullanılan tek bir cümledir. Çok şükür ki henüz nefes alıp veriyoruz. Ömrümüzün
bitmesi için “Tamam” emri henüz gelmedi. Daha nefesimiz üzerimizde çok şükür.
Düzeltmek niyetiyle ahirete intikal etmek bile bir avantajdır. Çünkü Rabbimiz
buyuruyor ki; “Ameller niyetlere göredir.” O zaman acele edelim çünkü, AZRAİL RANDEVU
ALMADAN GELİYOR.
*Kem: (f) Az, noksan, eksik, kötü, fena, ayarı bozuk.
Kemalât: (o) Faziletler, olgunluklar, insanın bilgi ve
güzel ahlakça tam ve olgun olması.
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder