Kayıtlar

Devrim: İlk Ve Tek Türk Otomobili

Devrim: İlk Ve Tek Türk Otomobili Yeryüzündeki hiçbir otomobil onun kadar yanlış tanıtılmadı, onun kadar aşağılanmadı. 40 yıla yakın bir süre boyunca 27 Mayıs darbesinin simgesi gibi görüldü ve gösterildi. Kimileri "modeli çalıntı" dedi, kimileri ise "Türk mühendislerinin yetersizliğinin simgesi" olduğunu ileri sürdü. Ancak gerçek o kadar farklıydı ki.. İşte "Devrim", bundan tam tamına 42 yıl önce, hayal kurması şiddetle yasaklanmış olan böyle bir toplumda doğdu. Türkiye’nin ilk gerçek yerli otomobil prototipiydi o. Koç topluluğunun resmi tarihe göre "ilk" sayılan "Anadol’undan daha önce doğmuştu. Ancak, dedik ya, bu sıkıştırılmış toplum için haddi fazlasıyla aşan bir çabanın, cüretkâr bir hayal gücünün ürünüydü "Devrim". Nitekim, anında cezalandırıldı. Bir daha da yıllar boyunca kimseler adını bile anmayacaktı. Anmamak söyle dursun, üretilmiş olan üç tane gıcır gıcır "Devrim"den ikisinin karanlık güçler tarafından

Üç Heykeldeki Müthiş Ayrıntı

Üç Heykeldeki Müthiş Ayrıntı İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği; birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan n

Deniz Yıldızı

Deniz Yıldızı Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır: - Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun? Genç adam yanıtlar; - Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar; - Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki? Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. - Onun için fark etti ama... yellowlight.gif

Vatanım

Vatanım Ey şanlı vatanım sen düşme sakın, Yurduma düşman girmesin akın akın, Bir zincir getirip vatanı boynuma takın, Ölürsem bir gün canımı vatana satın… Göz dikilmiş vatanıma her bir yandan, Vermemek için gerekirse geçerim candan! Onurlu bayrağız bir kere boyandı kandan, Bir kere de olmayalım namus ile anadan… Azeri, türkü, kürdü, verelim biz el ele, Ne canlar feda oldu bu ele! Evvelce kandan göl idi benzerdi sele, Korkarım birleşmezse Müslim, dönecek küle… (Alıntı)

Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm’a Kısa Bir Salâvat

Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm’a Kısa Bir Salâvat اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ، عَدَدَا مَا فِي عِلْمِ اللهِ صَلَاةً دَائِمَةً بِدَوَامِ مُلْكِ اللهِ Okunuşu: Allahümme salli alâ seyyidina muhammedin adede mâ fi ilmillahi selaten dâimeten bidevâmi mülkillâh. Anlamı: Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e senin ilminde bulunanlar sayısınca ve mülkün devam ettiği sürece salât ve selam eyle!

Bir Şehir İstiyorum

Bir Şehir İstiyorum Bir şehir istiyorum… Gökyüzü masmavi, Yeryüzü yemyeşil, İnsanları mutlu Bir şehir istiyorum Güler yüzlü, yardımsever, Ana kucağı gibi Sımsıcak Bir şehir istiyorum Camilerle dolsun Ezan-ı Muhammedî’yi Bilal okusun. Bir şehir istiyorum Seccadeler yollara serilsin, hayat dursun. Zulüm, işkence sözcükleri yok olsun. Bir şehir istiyorum Allah aşkıyla yanan Müslümanlarla coşsun. Şükür nidâları yeryüzünü doldursun. Bir şehir istiyorum Barış, Huzur sözcükleri etrafta uçuşsun. Yüzlerdeki tebessüm, gözlerdeki mutluluk, daim olsun. Çocuklar etrafta koşuşsun, Annelerin içi rahat olsun. Muhabbet koyu, çaylar demli, çekirdekler hazır olsun. Teknoloji uzakta, aileler birlik olsun. (Alıntı)

Bir Memleket İsterim

Bir Memleket İsterim Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun. Cahit Sıtkı Tarancı

İlk 12 Ayda Baba İlgisi Çok Önemli!

İlk 12 Ayda Baba İlgisi Çok Önemli! Babaların, daha ilk 12 ayında bebeklerine gösterdikleri ilgi ve sevgi, çocuğun ileri yaşlardaki davranışlarını doğrudan etkiliyor. Sonuçları Journal of Child Psychology and Psychiatry’de yayımlanan araştırmaya göre babalar, bebeklerine ilk 12 ayında sevgi ve ilgi gösterirse bu çocuklarda ileride daha nadiren davranış bozukluğu görülüyor. Baba sevgisi Baba ilgisinin olumlu etkisi, erkek çocuklarında daha da fazla oluyor. İngiliz bilim adamları, 192 ailenin katıldığı araştırmada, baba-bebek ilişkisini analiz etti. Bebekler bir yaşına geldiğinde, davranış gelişimleri ve durumu değerlendirildi. Yoğun ilgi gösteren babaların çocuklarında daha az davranış sorunu görülürken, bebekle fazla ilgilenmeyen, daha çok kendisiyle meşgul olan babaların çocuklarında ise davranış sorunlarının arttığı görüldü. Bilim adamları, ilgisiz babaların çocukların davranış bozukluğundan sorumlu olduklarına dair ellerinde bir veri bulunmadığını, ancak baba tarafında

Fatih’in 10 Unutulmaz Sözü

Resim
Fatih’in 10 Unutulmaz Sözü Ya İstanbul beni alacak ya ben İstanbul'u: Kuşatmanın en bunalımlı anlarından birinde söylenmiş olan bu söz, Venedik'ten gelen üç geminin Osmanlı donanmasını yararak Haliç'ten içeriye gıda ve asker yardımı getirmesi üzerine söylenmiştir. Bu noktada genç Sultan, orduya ve komutanlarına çöken moral bozukluğu atmosferini dağıtmak için bir yandan Şeyh Akşemseddin'e fethin müyesser olması için dua ricasında bulunurken öbür yandan askeri tedbirler alıyor, karadan gemileri yürüterek Bizans'ın moralini çökertiyordu. İşte tam bu aşamada söylenmiş olan bu söz, aynı zamanda İstanbul alınamazsa kendisinin iktidarının, itibarının ve Osmanlı'nın cihan devleti misyonunun da biteceğini ima ediyordu. Âhirûn: Sultan Mehmed "Fâtih" olduktan sonra İstanbul'un fethine tek bir kelimeyle tarih düşürmüştü. Âhirûn kelimesi sonrakiler, ahir zamandakiler gibi anlamlara geliyordu. Belki de büyük Sultan İstanbul'un fethinin ahir za

Hayatın Topları

Hayatın Topları Hayatı, bir oyun kabul edin... Hani, hokkabazların beş topu, iki elleri ile havaya atarak oynadıkları oyun... Bu topları; “İş, aile, sağlık, dostlar ve sevgi” diye adlandırın ve beşini birden havada tutmaya çalışın… Kısa zamanda, “İş” topunun, lâstik olduğunu göreceksiniz. Yere düştüğünde yine sıçrayacaktır. Ama... Öteki dört top; “Aile, sağlık, dostlar ve sevgi” , kristalden yapılmıştır. Bunlardan birini düşürürseniz, çizilebilir, aşınabilir, çentiklenebilir, çatlayabilir, kırılabilir hatta, tuzla buz olabilir... Bunlardan biri düşerse, bir daha asla eskisi gibi olmaz. Bunu iyi bilin ve... Hayatınızın dengesini asla bozmamaya çalışın... . (Alıntı)

Hayatın Altın Kuralları

Hayatın Altın Kuralları *Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez. *Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol. * Geldiğin zaman boşluk dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol. * Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma. * “Seni seviyorum” derken inanarak söyle. * “Özür dilerim” derken karşındakinin gözünün içine bak. * İlk görüşte aşka inan. * Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal. * Asla başkalarının hayalleriyle dalga geçme. * Derinden ve inançla sev. * Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam yaşayamazsın. * Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş. * İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp onlar hakkında karar verme. * İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. * İnsanlara beklediklerinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol. * Yavaş konuş, ama hızlı düşün. * Eğer biri sana cevap vermek istemediğin bir soru sorarsa gülümse ve “neden bilmek istiyorsun

Bu Ülkenin Sade Vatandaşları

Bu Ülkenin Sade Vatandaşları  Hamburg’da bir parka, elindeki filesi içerisinde, evine sebze ve meyve götürmekte olan bir insanın heykeli dikilmiş. “Sade Vatandaş” olarak nitelendirilen bu heykelin kaidesine de söyle yazılmış:   “Hiçbir insanı öldürmeyen, yaşamı boyunca kahramanlık yapmayan, hiçbir çatışmaya imzasını atmayan, yaşamı boyunca diğer insanların esenliğini dileyen ve onlar için çalışan, sade bir aile reisi olarak yaşadı.” Vatanımızı, bağımsızlığımızı, namusumuzu, hakkı ve adaleti korumak için toprağın altında yatan kahramanlarımızı elbette unutmayalım! Fakat bu ülkenin sade vatandaşlarını da unutmayalım! Onları da mütevazı kahramanlar olarak takdir edelim. Kimler mi onlar? Kırk yıl dağdan odun taşıyıp, tek bir eğri odun getirmeyen ve “Dağda hiç eğri odun yok mu Yunus?” diye soran Tabduk Emre’ye, “senin dergâhına, tek bir eğri odun bile giremez!” cevabını veren Türkmen kocası Yunus örneği, işini doğru yapan herkes! Babalar vardır, “Tevekkül” der, her sabah erkenden

Sırat-ı Müstakim Ne Demektir?

Sırat-ı Müstakim Ne Demektir? İstikamet için, “Her türlü aşırılıktan uzak olan orta yol”, “dosdoğru yol”, “pürüzsüz yol”, “adalet” gibi tarifler getirilmiş. Bu yolu Kur’an-ı Kerim, “Göklerde ve yerde olan her şeyin kendisine ait olduğu Allah’ın yolu” (Şura, 42/53) ve “Peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yolu” olarak izah eder. (Nisa, 4/69) Mümin, namazlarının bütün rekâtlarında Fatiha Sûresi'ni okur ve Allah’tan sırat-ı müstakime hidayet talebinde bulunur. Biz Rabbimizden sırat-ı müstakime hidayetimizi dilemekle, bu dünyada ömrümüzü istikamet çizgisinde geçirmeyi, yâni kıldan ince, kılıçtan keskin olan sırat köprüsünü bu dünyada geçmeyi istemiş oluyoruz. Gerçekten de bu dünyada bütün işlerimizi, sözlerimizi, hallerimizi istikamet çizgisinde tutabilmemiz oldukça zor. Ama bu ince ve keskin yolu aşırılıklara sapmadan tamamlamadıkça da ahirette sıratı geçmemiz mümkün değil. Sırat, cehennem üzerinde kurulmuş. Bizim bütün işlerimizin de önü cennet, altı c

Bunları “Kul Hakkı” Saymıyoruz!

Bunları “Kul Hakkı” Saymıyoruz! Herkes şu gerçeği biliyordur eminim: Allah-u Teâlâ, hesap günü kul hakkına karışmıyor. Kendisine ait hakları ise, dilediği kulları için affeder, dilediğine ise ceza verir. Cenab-ı Hakk’ın biz “ Kulları üzerindeki hakkı” nedir diye netten araştırırken şu hadisi buldum: “ ... ‘Ey Muaz! Allah’ü Teâlâ’nın kulları üzerindeki ve kulların da Allah üzerindeki hakkı nedir, biliyor musun?‘ Dedim ki: ‘Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.‘  Buyurdular ki: ‘Allah’ü Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkı: Yalnız O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır.’... “   (Buhari ve Müslim) Yani, namaz, oruç, hac gibi ibadetlerimizi tamamlayamadan ölürsek, bu hakkını sevip razı olduğu kulları için affedebilir. Allah’ü Teâlâ beni sevsin diye ibadet edip günahlardan kaçıyorum. Bol bol kaza namazı kılıyorum, fakat tamamlayamadan ölürsem, inşallah affolunurum. İnsanların birbirleriyle ilgili her türlü münasebetten doğan haklar, kul hakkıdır. Sadece maddi
Cehennemin İsimleri     Cehennemin isimleri. Ahirette günahkârların ve Kâfirlerin gireceği Cehennem çok şiddetli ve dayanılamayacak azapların olduğu bir azap yeridir. Yüce Mevla’mız Kuran ı Kerim ve yüce Peygamberi Fahri Kâinat Efendimiz aracılığı ile bu azabı bize bildirmiştir ve sakınmamızı emretmiştir. İşte bu azap yeri olan Cehennemin ciddiyeti birçok isim ile alınarak Kuran’da zikredilmiştir. Şimdi bu isimlerin birer ayet ile zikrederek açıklamaya çalışalım. Kuran ı kerimde cehennem yedi isim ile anılmıştır: Cehennem ismi genel olarak derin ve büyük bir hesap kuyusu anlamına gelmektedir. Şimdi bu isimleri sıralayalım. 1. Nâr: Bu isim gözleri kamaştıran şiddetli bir ışık içeren ateş manasına gelmektedir: Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar Nar’ın (Cehennem ateşinin) yakıtıdırlar. (Ali İmran 3.10) 2. Cahîm: Son derece şiddetli ve büyük, alevleri kat kat yükselen kızgın ateş. Lügat manası olarak da derin bir kuy