Bunları “Kul Hakkı” Saymıyoruz!
Bunları “Kul Hakkı” Saymıyoruz!
Herkes şu gerçeği biliyordur
eminim: Allah-u Teâlâ, hesap günü kul
hakkına karışmıyor. Kendisine ait hakları ise, dilediği kulları
için affeder, dilediğine ise ceza verir.
Cenab-ı Hakk’ın biz “Kulları üzerindeki hakkı”
nedir diye netten araştırırken şu hadisi buldum:
“
... ‘Ey Muaz! Allah’ü Teâlâ’nın kulları üzerindeki ve kulların da Allah
üzerindeki hakkı nedir, biliyor musun?‘ Dedim ki: ‘Allah ve Rasûlü daha iyi
bilir.‘ Buyurdular ki:‘Allah’ü Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkı: Yalnız O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır.’... “ (Buhari ve Müslim)
Yani, namaz, oruç, hac gibi ibadetlerimizi tamamlayamadan ölürsek, bu hakkını sevip razı olduğu kulları için affedebilir. Allah’ü Teâlâ beni sevsin diye ibadet edip günahlardan kaçıyorum.
Bol bol kaza namazı kılıyorum, fakat tamamlayamadan ölürsem, inşallah affolunurum.
İnsanların birbirleriyle ilgili her türlü münasebetten doğan haklar, kul hakkıdır. Sadece maddi değil, manevi de kul hakkı vardır ve aslında fark etmeden çok kul hakkına giriyoruz.
Kul hakkı yemek büyük günahtır. Kul Hakkı: insanlar arası münasebetlerden doğan haklardır. İslâm’a göre haklar ikiye ayrılır.
Birincisi Allah diğerleri kul haklarıdır.
Allah hakkı genellikle ahireti ilgilendiren ve sadece Allah’ü Teâlâ’ya karşı hesap verilen onun affetmesiyle sona eren haklardır.
Hindistan Evliyasından
Ferideddin-i Genc-i Şeker hazretleri"rahmetullahi aleyh", bir gün mahallenin gençleriyle sohbet ederken;
Sordular:
- Efendim, kul hakkı sadece
maddi şeylerde mi olur?
- Hayır, maddi olmayan kul hakları da vardır,
buyurdu.
Misal istediler.
- Mesela “Gıybet” kul
hakkına girer, buyurdu. Ayrıca, “Su-i zan”, “kalb kırmak”, hatta “Mümine sert
bakmak” bile kul hakkıdır.
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem
bizleri kul hakkı konusunda şöyle uyarıyor:
“Kim bir kul hakkı yemişse (ölmeden önce) derhal o kardeşi ile helalleşsin. Çünkü (kıyamet günü)dirhem de geçmez, dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen)kişinin sevapları alınır, o adama yüklenir. Eğer
sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir.” (Buhari,
Rikak, 48 )
"Kibri, hıyaneti ve kul
borcu olmayan mü'min, Cennete girer." [Nesâî]
Bizler kul hakkını hep maddi
şeyler sanıyoruz. Yani hırsızlık yaptı, pişman oldu, geri verdi, helalleşti. Evet,
tamam çok güzel, o maddi kul hakkından kurtuldu...
Peki, ama ya farkında olmadan
girdiğimiz manevi kul hakları?
Radyoda bir âlimden şunu
dinlemiştim: İnsan bir
grup ya da cemaat hakkında gıybet yaparsa, o topluluktaki herkesle tek tek
helalleşmesi gerekir ki, kul hakkından kurtulsun.
Devam ediyor; ille de, o dedikoduyu yapacaksa, bari tümünü
katmasın, bir kısım, bazısı, desin.
Mesela, ‘Bu Araplar pis
millet’, demesin; ‘Bazı Araplar temizliğe pek dikkat etmiyorlar’, desinler.
Her günahın
affı var, kul hakkı müstesna…
Şimdi yazıyı uzatmamak için,
başlıkta belirttiğim kul hakkı sayılmaz sandığımız kul haklarından bazılarını
paylaşmak istiyorum. Eminim sizlerin de aklına daha nice manevi kul hakları
gelecektir:
- Trafikte çiğnenen kurallar...
Hatalı sollama... Kırmızıda geçmek...
- Öğrenci sınavda kopya çeker,
hak etmediği notu alır, kopya çekmeyen arkadaşından fazla not alarak onun hakkına
girer.
- İşyerinde patronuna yağcılık
yaparak veya arkadaşına çelme takarak hak etmeden terfi eder.
- Bir işi daha hızlı yaptırmak
için biri rüşvet alır, öbürü rüşvet verir.
- Babasına kardeşinden daha iyiymiş
gibi görünerek mirasta daha yüksek pay alır, kardeşinin hakkına girer.
- Otobüs beklerken sıraya
girer, otobüs gelince herkesin önüne geçer.
- Namaz, oruç borcu Allah'adır,
fakat zekât borcu toplumsaldır. Zekât vermeyince fakir komşusunun hakkına
giriyor.
Bunun gibi yüzlercesi...
Kuru kuruya Allah’ım seni
seviyorum demek yetmez. Tevbe gerek, dua gerek, namaz gerek, aşk gerek…
Yine radyoda bir âlimden şu
dinlediklerim ile yazıyı bitiriyorum:
Ölmeden kul haklarını ödeyip
helalleşin. Mahşer günü Allah’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmayın. Şayet tövbe
etmiş ve hakkına girdiğiniz şahsı arayıp bulamazsanız veya ölmüşse,
yakınlarıyla helalleşin.
Ve yine de helalleşmek
niyetiyle bol bol sadaka verin. Ve o kişiye çok dua edin...
Eğer biz güzel ahlak ve
ibadetlerimizle Allah’ı razı edip kendimizi Allah’a sevdirmişsek, namaz, oruç
gibi borçlarımız varsa affedebilir...
“Artık kim zerre ağırlığınca bir
hayır işlemişse, onun mükâfatını alacaktır. Kim de zerre ağırlığınca bir
kötülük yapmışsa, onun cezasını görecektir. ”
(Zilzal suresi 7,8. ayet) (Alıntı:
Celalin Penceresinden)
Yorumlar
Yorum Gönder