Kayıtlar

Receb Ayının Fazîleti

Receb Ayının Fazîleti Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm Şa‘bân hilâlini gördüğünde: Allâhü Teâlâ’ya, Receb ve Şa‘bân ayını bereketli kılması ve Ramazân’a ulaştırması için duâ ederdi. Hadîs-i şerîfte “İnsanların en hayırlısı ömrü uzun, ameli güzel olandır” buyurulmuştur. Selef-i sâlihîn: Ashâb-ı Kirâm ve Tâbiîn efendilerimiz Ramazân orucu tutmak yahut hacdan dönmek gibi sâlih bir amel işledikten sonra ruhlarını teslim etmeyi dilerler ve “Kim bu hal ile ölürse günahları bağışlanır” derlerdi. Sâlihlerden bir zât Receb ayından önce hastalandı. “Ben Allâhü Teâlâ’ya vefâtımı Receb ayına kadar te’hîr etmesi için dua ettim. Zîrâ Allâhü Teâlâ’nın bu ayda cehennemden âzâd ettiği kulları olduğunu işittim” dedi. Cenâb-ı Hak onun duâsını kabûl etti ve Receb ayında vefât eyledi. Muhakkak Receb ayı hayır ve bereket aylarının anahtarıdır. Ebûbekir Verrâk (rh.) dedi ki: Receb ayı zirâatin ekileceği, Şa‘bân ayı sulanacağı, Ramazân-ı şerîf ise ziraatin hasad edileceği aydır. Rec

Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Sevgisi

Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Sevgisi Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizi, ruhen ve itikaden sevmek lazımdır. Allah Celle Celâlühü’ye gerçek kul olmak isteyenler, onun muhabbetinde yarışmakta, en yüce makamı onun sevgisinde bulmakta, bu aşkla ölmeyi, şehâdet mertebesinden üstün bilmektedirler. Bu sevgi, mümin için ruhun gıdası, kalbin nuru ve hayatının gayesi ve bütün saadetin anahtarıdır. Bu hayâtî gıdadan mahrum olanlar, mânen ölüdürler. Kalplerinde bu muhabbet nuru yanmayanlar, mânen karanlıkta batmışlardır. Onun sevgisi, imana kuvvet, basirete nur, amellere ihlas, yüce hal ve makamlara basamaktır. Onun sevgisi dünyada velilik, kabirde dirilik ve mahşerde gölgelik verir. Onun sevgisi ile cennet yolu açılır. Bu iksirden mahrum olanlar, bu dünyada ebter ve ahirette de rezildirler. Allahu Teala O Sallallahü Aleyhi Vesellem’i sevmeyi yüce kitabında emretmiştir: “Ey Resûlüm de ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, karılarınız, soylarınız

Talihsiz Boksör

Talihsiz Boksör Yokluk içinde yaşayan, açlıktan neredeyse ölüm derecesine gelmiş, talihsiz, zavallı bir boksör vardı. Yumruklarıyla para kazanamadığından gamını doyurmak için sırtıyla çamur taşımaya başlamıştı. Bu durum, çok ağırına gidiyordu. Kimi zaman coşar, düşkünleri öldüren felekle savaşır; kimi zamansa ümitsizliğe düşer, hayata küserdi. Halkın tatlı tatlı geçindiğini gördükçe, boğazına acı sular tıkanır, zehirlenir; çoğu kez perişan haline ağlayıp şöyle inlerdi; “Şu dünyada benden daha beteri var mı acaba? Kimileri bal şerbeti içiyor, kimileri tavuk, kuzu eti yiyor. Oysa ben ekmeğime sürecek yağ bile bulamıyorum. Şu talihe bak; kedi, kürk giysin; ben, çıplak kalayım; olacak iş mi! Çamur işiyle uğraşırken, ayağım büyük bir hazineye batsa, ne olurdu! Feleğin cilvesiyle hazineme kavuşsam, ben de gün görsem, hayattan zevk alsam, üstümdeki sıkıntıları bitirip eğlenceye dalsam, fena mı olurdu!” Neyse duydum ki, boksör bir gün yine toprak kazıyormuş. Kazarken toprakta ne görse

Eskiden!!!...

Eskiden!!!... – Eskiden Bayanlar yediden yetmişe hayâ timsali olarak yetişirdi; usta çırak misali, nine anneye, anne de kızına lisanı haliyle hayânın tüm inceliklerini öğretirdi. Edebiyat yapmasını bilmezdi belki ama! Davranışları, gerekeni çok güzel anlatırdı. Büyük küçüğün örneği, küçükte büyüğün aynasıydı. Büyük küçükte bir kusur görse önce kendi nefsini sorgulardı, acaba nerede yanlış yaptım diye. Küçük büyüğüne bakar onun oturup kalması, yeme içmesi, saygı sevgisinden gereken dersleri alırdı. Kendi hayatına ona göre çeki düzen verirdi. Örnekleri TV, internet, magazin, paparazzi değildi. Üç kuşak beraber sokağa çıktıklarında birbirlerinin parçaları oldukları hemen anlaşılırdı. Nine çarşaflı, anne yarı açık, kız çıplak değildi. Zira terbiyelerini direk Kur’an ve sünnet ten veya Kur’an ve sünnet ten almış atalarından almışlardı. – Eskiden Tesettür gerçekten tesettür, tesettürlü de tesettürlüydü. Tesettür bayanın cazibesini örtmek ve onu nâmahrem nazarlardan korumak içindi. B

Hesap Edemedikleri Allah, Peygamber Sevgimiz Var

Resim
Hesap Edemedikleri Allah, Peygamber Sevgimiz Var Kerim BAYDAK Tarih boyunca İslam dünyası ve Müslümanlar üzerinde çeşitli oyunlar oynanmıştır. Kimi zaman başarılı olmuş gibi görünseler de, ilerleyen zamanlarda Allah Teâlâ’ya ve Peygamber Efendimize olan o derin sevgi sayesinde hep hüsrana uğramışlardır. İslam dünyasının dışında olanlar, Müslümanlara hezimete uğratmak, onları dininden soğutmak ve inançlarını dikta ettirmek için, çeşitli misyoner faaliyetlerine girişmişlerdir. Kimi zaman dindar olan sözde Müslümanlar yetiştirip, Müslümanların arasına yerleştirmişler, kimi zaman da halkı Müslüman olan birçok İslam ülkesinde kendilerine yakın, direktiflerini uygulayan, yandaş, duygudaş yönetimler işbaşına getirerek halkı ve dolayısıyla Müslümanları sindirmeye çalışmışlardır. Cenab-ı Allah’ın takdiriyle, her zaman planları işlememiş, tuzakları boyunlarına dolanmış, kendi çirkeflikleri içerisinde boğazına kadar batmışlardır. Hakiki bir Müslümanın hiçbir zaman kandırılamayaca

Eskiden Öyleydi, Şimdi Böyle…

Eskiden Öyleydi, Şimdi Böyle… ESKİDEN; Çocuk doğunca:  Bir aile veya din büyüğü tarafından sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur; dinimize, milli örfümüze aile büyüklerimizin ismine uygun isim konur, dua edilir; tatlılar yenirdi. ŞİMDİ; Çocuk doğunca:  TV dizilerinden seçilen veya çevreden kulağımıza değişik gelen, asortik isimler daha çok anne-baba veya komşular tarafından konuyor. ESKİDEN; Çocuğun Eğitime Başlaması:  Çocuk 4 yıl‚ 4ay‚ 4 gün yaşına basınca;  “Bed-i Besmele Cemiyeti”  düzenlenir; hoca çocuğa adını sorar; sonra  “Euzü besmele”  çektirir,  “Kelime-i Şehadet”  söyletir, diğer arkadaşları da yüksek sesle  “Âmin!”  dermiş. Daha sonra güzel elbiselerle‚ hediyelerle çocuğun gönlü hoş edilir ve  “Evlâdım ben söyleyeceğim, sen tekrar et!”  denerek “Errahman”  dedirtilir,  “Errahim”  dedirtilip  “Rabbiyesir Duası”  kelime kelime   tekrar ettirilip  “elif, be, te, se…  Şeklinde Arap harflerini tekrar ettirerek, dualar edilerek, tekbirler getirilirmiş. Gelenlere d

Kıyâfet Konusunda Kâfirlere Benzemek

Kıyâfet Konusunda Kâfirlere Benzemek M. Şevket Eygi Kıyafet konusunda kafirlere ve İslam düşmanlarına büsbütün benzememek için namazları mutlaka başımızda güzel bir islamî serpuş bulunduğu halde kılmalıyız. Cep telefonuna bin lira verebilen bir Müslüman, güzel bir namaz takkesine seve seve elli lira verebilmelidir. Ehl-i Sünnet Müslümanlığında erkeklerin namazı başları takkeli olarak kılmaları edeb ve sünnettir, terk-i câiz olamaz. Cebinde cep telefonu akrebine yer varsa, namaz takkesine de elbette yer olmalıdır. Her Müslüman hicrî takvimi bilmelidir. Vakti, zamanı hicrî-kamerî takvimle hesaplayan Müslümanlar daha fazla yaşar. Telfik-i mezahib, dört fıkıh mezhebinin hükümlerini, kolaylıklarını cem’ etmek haramdır. Farmason, taqiyye ve kitman yaparak Müslümanları aldatan CemaleddinAfganî, Ehl-i Sünnet Müslümanlarına imam, din hocası, rehber, lider olamaz. Sultan Abdülhamid Han hazretleri Hâtemü’l-Hülefadır. Âhir zamanda Mehdi’nin zuhur, Hz. İsa

Picasso çok İyi Bir Ressamdı Ama…

Picasso çok İyi Bir Ressamdı Ama… “Picasso üstün zekâlı bir insandır. Çok büyük bir ressamdır. Ancak iyi bir müzisyen ya da matematikçi değildir. Ona deselerdi ki, şu problemi çöz, yapamazdı. Müzikte müthiş bir kabiliyete sahip olan Mozart da resimden anlamazdı. Demek ki bir insan her konuda başarılı olamıyor. Önemli olan onun üstün olduğu yanı keşfetmek ve o alanda başarılı olmasına yardımcı olmaktır.”

Peygamberimiz Aleyhisselâm Hangi İsimleri Yasakladı?

Peygamberimiz Aleyhisselâm Hangi İsimleri Yasakladı? Ebu Vehb el-Cüşemî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Peygamberlerin isimleriyle isimlenin. Allah'ın çok sevdiği isimler Abdullah, Abdurrâhman'dır. En sâdık olanları da Hâris ve Hemmâm isimleridir. En çirkinleri de Harb ve Mürre isimleridir." Ebu Dâvud, Edeb 69, (4950). Öyle ise Müslümanların çocuklarına sünnete uygun isimler vermesi gerekmektedir.             Günümüzde televizyonda, medyada, internette popüler olan, kulağa hoş gelen ya da “sırf hava olsun” diye isimler veriliyor. Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhisselâm yaşadığı dönemde bazı kimselerin isimlerini değiştirmiş, bazı isimleri de koymayı yasaklamıştır. İşte bu isimlerin listesi ve yasaklanma nedenleri… Peygamberimiz hanımlarından ikisinin ilk isimlerini değiştirmiştir. Biri Cüveyriye, diğeri Zeynep binti Cahş annemizdir. Her ikisinin ilk isimleri “Berre” idi. Ayrıca üvey kızının

Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’ın Dîni Öğrenmek İçin Sergilediği Cesaret

Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’ın Dîni Öğrenmek İçin Sergilediği Cesaret Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh, Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’e hiç kimsenin sormaya cesâret edemediği şeyleri sormak huşusunda son derece cesur davranır, hiç çekinmezdi. Bir gün Fahr-i Kâinât Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’e: “Yâ Rasulullah! Nübüvvetle alâkalı ilk gördüğünüz alâmet nedir?” diye sordu. İki cihânın saâdet rehberi olan Allah Resûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Ey Ebû Hüreyre! Mâdem sordun, söyleyeyim. Ben on yaşlarındayken birgün sahrâda idim. Başımın üstünden gelen bir sesle irkildim. Bir adam diğerine sordu: “Bu, O mudur?” Öteki cevap verdi: “Evet, bu O’dur.” O zamâna kadar hiç kimsede görmediğim yüzler, kimsede bulmadığım rûhlar ve hiç kimsede görmediğim elbiselerle karşıma çıktılar. Yürüyerek bana doğru gelen o iki adamdan her biri, bir kolumdan tuttu, fakat dokunduklarını Hiç hissetmedim. Biri arkadaşına: “Haydi O’nu yere yatır!” dedi. Beraber

Eşini Kazanmayı Bil, Yoksa…

Eşini Kazanmayı Bil, Yoksa… Şimdilerde iki genç insan birbirlerini sevip evleniyorlar. Bir zaman sonra çocukları da oluyor, ne güzel. Fakat iki taraftan da kaynaklanan bazı nedenlerden dolayı, bir zaman sonra birbirlerinde aradıklarını bulamamaya başlıyor; haramı güzel ve lezzetli gösteren şeytanın oyununa geliyorlar. Birbirlerine söyledikleri güzel aşk sözcükleri, yerini hakaretlere bırakınca maalesef herkes bu duygularını, başka yerlerde başka kişilerle gidermenin peşine düşüyor. Birliktelikleri işkenceye dönüşüyor, birbirini seven iki insanın. Öyle bir raddeye geliyorlar ki bir zaman devam eden zoraki birliktelikten sonra, evlilik hayatları hüsranla sonuçlanıyor… Toplum olarak, ne oldu böyle bize? Böyle değildik biz! Bir kadın, kendi erkeğinden başka erkeği bilmezken, aileler çok daha mutlu ve uzun ilişkiler sürdürebiliyordu. Şimdilerde ise şeytan, insanlara haramı cazip gösterip mutluluğu ve tatmini dışarıda aramaları konusunda telkin veriyor. Bir erkek, hanımından esirg