Eskiden Öyleydi, Şimdi Böyle…

Eskiden Öyleydi, Şimdi Böyle…

ESKİDEN; Çocuk doğunca: Bir aile veya din büyüğü tarafından sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur; dinimize, milli örfümüze aile büyüklerimizin ismine uygun isim konur, dua edilir; tatlılar yenirdi.
ŞİMDİ; Çocuk doğunca: TV dizilerinden seçilen veya çevreden kulağımıza değişik gelen, asortik isimler daha çok anne-baba veya komşular tarafından konuyor.
ESKİDEN; Çocuğun Eğitime Başlaması: Çocuk 4 yıl‚ 4ay‚ 4 gün yaşına basınca; “Bed-i Besmele Cemiyeti” düzenlenir; hoca çocuğa adını sorar; sonra “Euzü besmele” çektirir, “Kelime-i Şehadet” söyletir, diğer arkadaşları da yüksek sesle “Âmin!” dermiş. Daha sonra güzel elbiselerle‚ hediyelerle çocuğun gönlü hoş edilir ve “Evlâdım ben söyleyeceğim, sen tekrar et!” denerek“Errahman” dedirtilir, “Errahim” dedirtilip “Rabbiyesir Duası” kelime kelime tekrar ettirilip “elif, be, te, se… Şeklinde Arap harflerini tekrar ettirerek, dualar edilerek, tekbirler getirilirmiş. Gelenlere de ikramda bulunarak besmele cemiyeti oluşturulur, ilk dini eğitimi verilirmiş.

ŞİMDİ; Çocuğun Eğitime Başlaması: Anne baba çalışıyor. Evde de aile büyükleri yok. Çocuk kreşe veya ehliyetsiz bakıcıya bırakılıyor. Orada batı eğitim sistemine; dans, bale, Frenk usulü partilere terk ediliyor.
ESKİDEN; okullar tatil olduğunda: Evin hanımı; “Bey, evlâdımızı Kur’an Kurslarına verelim. Kur’an-ı Kerim okumayı, farzları, haramları, namaz kılmayı öğrensin. Kul haklarını tanısın. “Ebed-i seadet” yolunu bulsun. Ailesine, milletine ve vatanına hayırlı bir evlât olsun!” Evin beyi; “Haklısın hanım dinini, diyanetini de öğretelim. Ona güzel dini kitaplar alalım, maneviyatı sağlam olsun! Arkamızdan bir Fatiha okuyanımız bulunsun!” Denirdi…
ŞİMDİ; okullar tatil olduğunda: Evin hanımı; Bey, kızımız ya manken ya sanatçı; oğlan da futbolcu veya sanatçı olmak istiyor…” Evin beyi; Haklısın hanım; zaten başka mesleklerde para kalmadı. Oğlanı futbol okuluna kızı da bale kursuna yazdıralım. Üniversite eğitimlerinin yanında konservatuvar eğitimi de şart. Hele kız manken veya sanatçı olursa; bir de meşhur olursa gelsin şöhret… Gelsin paralar… Hem kendi geleceğini; hem de bizim geleceğimiz garanti altına alınmış demektir… Olur, hanım olur! İkisi de şimdiden moda şarkıları ne güzel söylüyor!” Diyorlar…

ESKİDEN; çocuk büyütürken: Evlâdım sakın kimseye uyma! Kimseyle kavga etme! Kimsenin kul hakkını alma! Kapımıza kimseyi, getirme. Denirdi…
ŞİMDİ; çocuk büyütürken: Evlâdım sakın kimseye dövülme. Gözünü dört aç, işini becer. Biz seni destekleriz. Diyorlar…

ESKİDEN; kötü alışkanlıklardan korumak için: Eğer içki, sigara, içtiğini, kumar oynadığını, hırsızlık yaptığını, kötü kişilerle arkadaşlık yaptığını duyarsak gerisini sen düşün! Baban da ben de hakkımızı helâl etmeyiz. Hem dünyanı hem ahiretini yakarsın. Denirdi…
ŞİMDİ; kötü alışkanlıklardan korumak için: Oğlum sigaraya alışma bırakması zor olur. İçkiyi paran olursa içersin! Kumar oynarsan ütülme! Eğlence yerlerinde dikkatli ol. Kavga çıkarsa, kaç. Zengin arkadaş çevresi edinmeye bak! Diyorlar…

ESKİDEN; düğünlerde: Erkekle kız bir defa görüştürülür, görücü usulü istenir; gerdeğe kadar görüşmezlerdi. Gelin kırmızı duvaklı, elleri eldivenli olurdu. Hanımlar kapalı mekânlarda tef çalar, namahrem olmadan eğlence ve kına gecesi yaparlardı.
Erkekler davul zurna eşliğinde simsim oynar, güreş tutar, cirit oynar, güreşte kazananlara ödüller verilirdi. Damat’a ilahiler eşliğinde elbise giydirilir, hediye verilirdi. Kayınpeder en iyi odasını çiftlere verir; beraber otururlar ileride fırsat olunca oğluna ev yapar veya tutardı.
ŞİMDİ düğünlerde: Çok önceden kız erkek birbirini buluyor… Uzun bir nikâhsız birliktelik dönemi oluyor. Bazen intiharlar, kavgalar, mahkemelik durumlar oluyor. Ya ayrılıyor ya evlenme kararı alıyorlar. Anne babanın aylar veya yıllar sonra haberi oluyor. Kadınlı erkekli içkili sazlı şarkılı türkülü, düğün yapılıyor. Mahrem-namahrem gözetilmeden isteyen isteyenle dans ediyor, içkiler yudumlanıyor... Silahlar patlatılıyor, ya ölen ya yaralananlar oluyor. Gelin kuaföre saç yaptırıyor, tül gelinlik giyiyor. Damat’ın babası ev tutup eşyayla donatıyor. Maddi durumu zayıfsa ömür boyu borç ödüyor. Böylelikle çekirdek aile başlıyor.

ESKİDEN; askere uğurlamalarda: Kur’an-ı Kerim, Mevlid-i Şerif okutulur, yemek verilir dualar edilir; “Haydi oğlum haydi git, ya gazi ol ya şehit!” denirdi.
ŞİMDİ; askere uğurlamalarda: Eğlenceler, konvoylar düzenleniyor, çürük raporları alınmaya çalışılıyor.

ESKİDEN; eşler birbirlerine Allah’ü Teâlâ’nın emaneti gözüyle bakarlardı.
ŞİMDİ; eşler dünya malı, güzellik ve geçici faydalar için bakıyorlar.

ESKİDEN; geniş aile vardı: Evdeki dede nine hayat mektebinden mezun olmuş birer öğretmendi. Torunları hayat tecrübeleriyle terbiyeli bir şekilde yetiştirirler onlara sevgiyi saygıyı; yemeyi, içmeyi, ahlâklı çevre edinmeyi, örf ve adetleri öğretirler, hayat boyu lâzım olacak güzel davranışları kazandırırlardı.
ŞİMDİ; çekirdek aile var: Düğünden aylar önce evlenecekler için ayrı ev tutuluyor; büyükler çok az ziyaret ediliyor. Yeni anne baba olan çiftler çocuk yetiştirmeyi, onlara neler öğreteceklerini bilmiyorlar. Zaten çoğunlukla anne de çalışıyor. Çocuk ya bakıcı veya kreşlerde amaçsız, bilgisiz, hedefsiz kişilerin elinde; batı kültürü ile yetişiyor. Sevgiyi, saygıyı, örfünü öğrenemiyor. Türkiye’nin en büyük sorunu budur. Çekirdek ailenin yetiştirdiği; “Sevgisiz, saygısız, hedefsiz, milli şuur verilmeyen gençler”

ESKİDEN; çocuğu arkadaş seçerken: Her zaman iyilerle arkadaş ol. Kimseyi hor görme! (Erkek ise) Sakın kimsenin kızına, hanımına yan bakma. Onlar da senin bacın, annendir. (Kız ise) Kimseye kötü gözle bakma. Erkeklerin içinde kahkaha atma! Giyimine dikkat et! Açık-saçık, cicili-bicili, dar-dıkız şeyler giyme! Bol ve sade giyin! Dışarıya çarşafsız veya pardösüsüz çıkma! Ağır taşı kimse kaldıramaz! Denirdi…
ŞİMDİ; çocuğu arkadaş seçerken: (Erkek ise) kız arkadaşın güzel ve zengin olsun. Bir ara getir tanışalım. (Kız ise) Erkek arkadaşın zengin olsun! Evli olmamasına dikkat et. Bir ara getir tanışalım! Diyorlar…

ESKİDEN; ailenin beyi işe giderken: “Evin beyine; “Bey alnının teriyle helâl kazan! Eve haram getirme! Biz; aç durarız, açık durarız ama Cehennem ateşine dayanamayız! Kazancımız helâl olsun! Kazanamazsan canın sağ olsun!” denir; dış kapıda dualarla uğurlanır, akşam güler yüzle tatlı dille kapıda karşılanırdı.
ŞİMDİ; ailenin beyi işe giderken: Bey çok kazanmaya bak! Sakın eve boş gelme! Parmağımıza çıkamayanlar bizi geçti! “Helâl haram ver Allah’ım, garip kulun yer Allah’ım!” diyor; uykulu gözlerle eşlerine yataktan, ayaklarının ucuyla, “bay-bay” yapıyorlar!

ESKİDEN: Bey neden üzgünsün? İşler ters mi gitti? Az mı kazandın, yoksa derdin mi var? Canın sağ olsun! Her şeyin çaresi var! Yeter ki Rabbim seni başımızdan eksik etmesin! Denirdi…
ŞİMDİ: Yine mi boş geldin? Demek bugün de iş bulamadın… Allah belânı versin, beceriksiz! Zaten senden ne beklenir? Falanca kadar olamadın! Âlemin doğrusu sen misin? İnsan bir şeyler yapar! Diyorlar…

ESKİDEN; eve misafir gelince: “Hoş geldin! Sefalar getirdin!” denilir başköşeye oturtulur, en güzel şekilde ağırlanırdı. Misafire Tanrı misafiri denir, misafirin on rızıkla geldiği birini yiyip eve dokuz rızık bırakacağına inanılırdı. Misafirden ve büyüklerden önce kimse yemeğe başlamazdı. Uğurlarken “Ayaklarına hacı sevapları yazılsın! Sen bizi sevindirdin; Allah’ü Teâlâ da seni sevindirsin!” diyerek uğurlanırdı.
ŞİMDİ; eve misafir gelince: Ancak zengin veya hatırlıysa; yağ çekmeler, güzel ağırlamalar, tekrar buyurun demeler… Fakirse; Çehre surat eğmeler, kapı çarpmalar… Sofra kurulur, kurulmaz çocuklar sofrayı karıştırıyor, atıştırıyorMisafiri geldiğine pişman ederek uğurluyorlar.
ESKİDEN: Sila-i rahim yapılır, bayramlarda eş dost ziyaret edilir, Cuma geceleri ecdat için; Yasin Tebareke, Amme okunur, kabir ziyaretleri yapılırdı.
ŞİMDİ: Dünyalık için eş dost ziyaret ediliyor veya telefonla aranıyor, bayramlarda tatil beldelerine gidiliyor.

ESKİDEN Tesettür: Hanımlar örtünmek, namahreme görünmemek ve Allah’ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak için tesettüre girerdi.
ŞİMDİ Tesettür: Hanımların çoğu özellikle genç kızlar daha güzel görünmek, hava atmak için tesettüre giriyor.

ESKİDEN; Sonuç: Bol para, Tv, internet, yoktu… Huzur ve bereket vardı. Boşanmalar, kavga gürültü yok denecek kadar azdı… Herkes yarına güvenle bakardı. Bir felâket gelirse; “Allah’tan gelene boynumuz kıldan incedir. Biz bu dünyaya zevk ve sefa için gelmedik; mal da emanet, can da emanet! Veren o, alan o! Rabbim sonumuzu hayreylesin!” Denirdi…
ŞİMDİ; Sonuç: Tv, internet, gazete ve dergiler var. Para çok, bereket ve huzur yok. Tüyler ürperten cinayetler, iç karartan haberler… Köşe dönmecilik, hortumculuk, alavere, dalavere, sapıklık… Hüzün, gözyaşı, boşanmalar… Kavga gürültü çok… Musibet gelirse; Allah kahretsin! Her şey bizi buluyor! Diyorlar…
Yaşar AKKAŞ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis