Eşini Kazanmayı Bil, Yoksa…

Eşini Kazanmayı Bil, Yoksa…

Şimdilerde iki genç insan birbirlerini sevip evleniyorlar. Bir zaman sonra çocukları da oluyor, ne güzel. Fakat iki taraftan da kaynaklanan bazı nedenlerden dolayı, bir zaman sonra birbirlerinde aradıklarını bulamamaya başlıyor; haramı güzel ve lezzetli gösteren şeytanın oyununa geliyorlar.
Birbirlerine söyledikleri güzel aşk sözcükleri, yerini hakaretlere bırakınca maalesef herkes bu duygularını, başka yerlerde başka kişilerle gidermenin peşine düşüyor. Birliktelikleri işkenceye dönüşüyor, birbirini seven iki insanın. Öyle bir raddeye geliyorlar ki bir zaman devam eden zoraki birliktelikten sonra, evlilik hayatları hüsranla sonuçlanıyor…
Toplum olarak, ne oldu böyle bize? Böyle değildik biz! Bir kadın, kendi erkeğinden başka erkeği bilmezken, aileler çok daha mutlu ve uzun ilişkiler sürdürebiliyordu. Şimdilerde ise şeytan, insanlara haramı cazip gösterip mutluluğu ve tatmini dışarıda aramaları konusunda telkin veriyor.
Bir erkek, hanımından esirgediği güzel sözcükleri, yabancı kadınlara çok cömertçe sarf edebiliyor. Bunun sonucunda ise başkasından tatlı ve güzel sözcükler duyan hanım da iltifat duyduğu bu yabancı kimselere ilgi duyabiliyor. Aynı şekilde, bir bayan da eşini ihmal ettiği, güzel ve tatlı sözcüklerle gönlünü okşamadığı zaman, erkek de bunları yabancı bayanlardan duyunca pek tabi ki gönlü haramın cazibesine kapılabiliyor. Neticesinde yuvalar yıkılıyor, gönüller inciniyor, evlilikler bitme noktasına geliyor.
Tabi ki bu saydıklarımız, insanın harama meyletmesine bir sebep teşkil edemez. Ancak zemin hazırlanmış oluyor, şeytanın vesveseleri için. Eşinden göremediği ilgiyi yabancılardan gören insan, şeytanın oyunlarına açık hale geliyor bir manada. Madem her iki cins de ilgi ve alakaya muhtaçtır, neden bu ihtiyaç helal yoldan değil de haram yoldan karşılanmaya çalışılıyor, anlamak mümkün değil!
Bir kimsenin yabancılara gösterdiği nezaketi, kendi eşine göstermesi çok mu zor geliyor insanın nefsine? Beğenilme duygusunu, neden kendi eşiyle değil de yabancılardan duyacağı üç beş kelimeyle gidermenin peşindedir insan?
Oysa bütün bu ihtiyaçlar için Rabbimiz bize, en temiz bir şekilde zemin hazırlamış, fırsatlar vermiştir. Yeter ki insan haramı pis, helali ise temiz bilsin!
Hakikat; haram pis, çirkin ve sonu hüsrandır. Ancak onu şeytan insana cazip gösterir. Kimi insanlar da, “Ben bir iki kaçamak yaparım da kimsenin ruhu duymaz, haddi aşmam sadece hayatımı renklendirmek için macera arıyorum” derler. Fakat bilmezler ki niyet edip o yola girildikten sonra, sınırlar kişinin kontrolünden çıkar çoğu zaman!
Haram, evliliği bitiriyor.
Haram; pis, çirkin ve sonu hüsrandır!
Eşlerden birisinin haram yollara girdiği için yıkılan pek çok aile var günümüzde. Boşanmaların önemli bir kısmını, eşlerden birinin harama yönelmesi sonucu bozulan aile içi iletişim oluşturuyor.
İnternet ortamında insanlar çok rahat iletişim kurabiliyorlar birbirleriyle, başlangıçta çok masumane olarak. Zaman geçtikçe şeytan oyununu oynamaya başlıyor vakit kaybetmeden. Eşinde bulamadığı ilgiyi bulan insan, neye uğradığını bilemeden, kendini bir ahengin ve zevkin içinde buluyor. Haramın tatlılığını tadınca, helal onu tatmin etmemeye başlıyor…
Bu arada, ibadetlerle güçlendirilmeyen ruh da sözünü dinletemiyor insana. Nefsin zevklerinin peşinde aileler, insanlar, büyükler ve çocuklar perişan oluyorlar hoyratça.
Yazık değil mi, bir hayal uğruna, bir hiç uğruna, heba ediyorlar her şeylerini. Evlilikler yıkılıyor, hayatlar zindan ediliyor, geçici hevesler için, fani arzular uğruna…
Sanki ne olur, beyler eşlerine iltifat etseler, çok güzel olduklarını, giysilerinin çok yakıştığını, mükemmel göründüklerini, güzel sözcüklerle söyleseler olmaz mı? Eşinden böyle güzel sözler, iltifatlar duyan bir hanım, yabancıların iltifatlarına ihtiyaç duymayacağı gibi bunlardan hoşlanmaz da.
Başkasının kendisine iltifat etmesini bir aşağılama kabul edip tersleyecektir hatta. Aslında böyle şeylere meydan vermeyecektir hiç bir zaman.
Ve aynı zamanda, hanımlar da eşlerine iltifat etseler, ilgi gösterseler, yakışıklılığının yanında manevi güzelliğine de hayran olduklarını söyleseler olmaz mı? Sıkı bir dayanışma içinde hayatı göğüsleseler, birbirlerine her zaman hem arkadaş hem sırdaş, hem mükemmel birer eş olsalar, hiç ailevi sorunlar yaşanır mı?
Herkes elindekine kanaat etse (gerek eşine, gerek işine), başkalarına haset etmese, bu dünyaya imtihan için gönderildiğini düşünse, ahireti düşünse elbette ki rahat edecektir.
Lütfen beyler, hanımlar lütfen!
Beyler lütfen! Lütfen hanımlarınızın size Allah’ın bir emaneti olduğunu unutmayın. Onları kırmayın. Onlara güzel sözler söyleyin. İltifat edin. Onları çok sevdiğinizi, her zaman da Allah’ın izniyle seveceğinizi söyleyin. Beraberliğinizin -inşaallah- hem bu dünyada hem de ahirette ebediyyen devam edeceğini söyleyin onlara…
Yoksa eşinize bir başkası tarafından, bunlardan çok daha azı söylendiğinde kalbi ona kayacak, belki de birlikteliğiniz sona erecek…
“Seni seviyorum” sözünü sizden duysun her zaman, başkalarından duymasına müsaade etmeyin. İlgi ve alakanızı esirgemeyin onlardan, sevginizi, iltifatınızı esirgemeyin… Allah için yapın bunu ki dağılmasın yuvanız!
Lütfen hanımlar! Beylerinize Allah tarafından emanet edildiğinizi unutmayın. Hak edip hak etmediğini irdelemeden, Allah için sevin ve saygı duyun. Emin olun, dünyadaki bütün eşlerden daha iyisi sizin eşinizdir; çünkü sizindir!
Allah celle celaluhu, size onu layık görmüştür. Bu sevgi ve saygınızı ona söyleyin. Ona hayranlığınızı, gözünüzün ondan başkasını görmediğini hissettirin. Elinizi tutup gözlerinize baktığında, mutlu olduğunu siz de görün.
Yoksa eşiniz, sizde bulamadığı sevgiyi, şefkati, ilgiyi ve iltifatı başkalarında arayacak, bulduğu sahte sevgilerle kendini avutmaya çalışacak ve her ikinize de yazık olacaktır.
Gülistan Dergisi - Cahide KARATAŞ


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)