Kayıtlar

Çabuk Yetiş Ellere

Çabuk Yetiş Ellere Yürü artık koş artık, çabuk yetiş ellere, Uyanmazsan yok olur, karışırsın sellere... Ufalanır, toz olur savrulursun yellere, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil! Yol çıkmaza girerse, dağlardan aşmalısın, Herkes yavaş giderken, sen hızlı koşmalısın, Eller yerde koşarken, sen gökte uçmalısın Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   İlim, amel ve ihlâs; değişmez halin olsun, Ehlisünnet âlimler, rehberin kolun olsun, Güzel ahlâk ve bilim, doğruluk yolun olsun. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Saniyeler çok mühim, sakın vakit kaybetme, Odaklan hedefine, sakın gevşeklik etme! Artık cihada başla, nefsin peşinden gitme, Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Yarın olur deme hiç, belki yarın hiç gelmez. Bir gün devlet çökerse, bu millet asla gülmez. Din ve namus giderse, bir daha geri dönmez. Yürü yiğidim yürü, eğlenecek gün değil!   Bugün tövbe günüdür, acele tövbeni yap, Bugün hizmet günüdür, en güzel hiz

Selahaddin Eyyubi’nin 10 Liderlik Sırrı

Resim
Selahaddin Eyyubi’nin 10 Liderlik Sırrı Selahattin Eyyübi’yi eşsiz bir komutan haline getiren düsturlar nelerdi? Kalbinin pusulası nereye işaret eder, zihninin çarkları nasıl çalışır, meşrebi zamane insanına neler söylerdi? Derin Tarih Dergisi Mart sayısında, Muharrem Kesik imzalı dosya ile Eyyübiler’in kurucusu Selahaddin Eyyubi’nin şiar edindiği prensipleri açıklıyor. İşte yaşadığı dönemde Selahaddin Eyyubi'yi eşsiz bir kumandan ve devlet adamı kılan liderlik sırları: 1- Ya ilim öğren ya cihad et Selahaddin Eyyubî’nin şahsiyeti üzerinde Zengîler Devleti’nin ünlü hükümdarı Nureddin Mahmud Zengî’nin (1146-74) büyük etkisi olmuştur. Selahaddin, ölümüne kadar Mısır’ı Nureddin’in naibi sıfatıyla idare etmiş, iç ve dış düşmanlara karşı korumuş ve bu bölge için gerekli idarî, askerî, kültürel ve iktisadî reformları yaparak ülkeyi içte ve dışta itibarlı hale getirmiştir. Yemen, Hicaz, Libya ve Kuzey Sudan’ı kontrolü altında tutan Selahaddin, 3. Haçlı Seferi sırasında

İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı Tanımayan Bir Adamdan Üstündür.

Resim
İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı Tanımayan Bir Adamdan Üstündür. Bir gün Rus Başkumandanı esirleri teftişe gelir. Teftiş esnasında, Bediüzzaman kumandana selâm vermez ve yerinden kalkmaz. Kumandan kızar, belki tanımamıştır diyerek tekrar önünden geçtiği zaman yine yerinden kalkmayınca, kumandan tercüman vasıtasıyla der: – Beni herhalde tanımadılar? Bediüzzaman: – Tanıyorum, Nikola Nikolaviç’tir. Kumandan: – Şu halde Rus ordusuna, dolayısıyla Rus Çarına hakaret ediyorlar. Bediüzzaman: – Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem, der. Bunun üzerine Bediüzzaman divan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler. Fakat Bediüzzaman: – Bunların idam kararı, benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir, deyip kemal-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez. Nihayet idamına ka

Eve Girdiğinde, Çıktığında Yapılacak Dualar

Evine Girdiğinde, Çıktığında Yapılacak Dua 1             Mümin kardeşim en az bu dualardan birer tane öğrenmelisin! Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) evinden çıktığı zaman şu duayı okurdu: بِسْمِ ﷲِ، تَوَكَّلْتُ عَلَى ﷲِ، اللّٰهُمَّ إنِّي أعُوذُ بِكَ أنْ أَضِلَّ، اوْ أُضِلَّ، أوْ أَزِلَّ، أوْ أُزَلَّ، أوْ أَظْلِمَ أوْ أُظْلَمَ، أوْ أَجْهَلَ أوْ يُجْهَلَ عَلَيَّ Okunuşu: Bismillahi, tevekkeltü alâllahi, Allahümme innî eûzü bike en edille, ev udille, ev ezile, ev uzille, ev ezllimu, ev uzlimu, ev echele, ev yuchele aleyye: Anlamı: “Allah’ın adıyla Allah’a tevekkül ettim. Allah’ım! Sapıklığa düşmekten veya düşürülmekten, ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cehâlete düşmekten veya câhil görülmekten Sana sığınırım!”  (Tirmizî, 3423; Ebu Davûd, 5094; İbn Mâce, 3884; Nesâî, VIII-285; İ. Ahmed VI-306) Evine Girdiğinde, Çıktığında Yapılacak Dua 2 Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim evinden çıktığında şu duayı okur

Gece Gündüz Zikretmekten Daha Faydalı Zikir

Gece Gündüz Zikretmekten Daha Faydalı Zikir İbni Abbas Radiyallah’ü Anh’tan rivayet edildiğine göre; bir kere İsrâfil Aleyhisselâm Muhammed Sallallâhü Aleyhi Veselleme gelerek şöyle dedi: “Ya Muhammed Sallallâhü Aleyhi vesellem, her kim bu duayı bir kere söylerse Allah’ü Teâlâ ona beş haslet yazar. Bu kişi çok zikredenlerden yazılır. Bu tesbih ve zikirler kendisi için gece gündüz sürekli zikrinden efdal olur. Ayrıca kendisi için Cennet’te büyük bir ağaç olur. Kuru ağacın yaprakları döküldüğü gibi günahları kendisinden dökülür. O kişiye Rahmetiyle tecelli eder. Allah’ü Teâlâ her kime nazar etmişse artık ona azap etmez.” سُبْحَانَ اللَّهِ، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ، وَلَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَاللَّهُ أَكْبَرُ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ، عَدَدَ مَا عَلِمَ اللَّهُ تَعَالَى، وَزِنَةَ مَا عَلِمَ اللَّهُ تَعَالَى، وَمِلْءَ مَا عَلِمَ اللَّهُ تَعَالَى Okunuşu: Sübhanallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâh. Adede

Ben Bir Yağmur Olsaydım

Ben Bir Yağmur Olsaydım Ben bir yağmur olsaydım: Karalara, çöllere, denizlere değil; Kötü, zalim, kindar insanların; Sinelerine, beyinlerine yağar, Yıkayıverirdim tertemiz... Ben bir güneş olsaydım: Yüksek tepelere değil; Kendini büyük gören, küçük insanların; Gözlerine saçardım ışıklarımı... Sivri kayalıklara, buzullara değil; Kötülük dolu ruhlara açardım. Uzaydaki karanlıklara değil; Cahil kafalara, doğardım “nur” gibi... Ben bir çiçek olsaydım: Bahçelerde, parklarda değil; Sevgisiz, hoşgörüsüz, insanların Kalplerinde açardım. Saksılarda kırlarda değil, Kötülük saçan, zulüm kusan zalimlerin; Tüm hücrelerine “güzel kokular” saçardım... Ve böylece: Her gün acıların yaşandığı; Sel gibi gözyaşlarının döküldüğü; Sadece; inandığı gibi yaşamak isteyen, insanların; Geleceklerine, bir nebze olsun; "nurlar"  saçardım... Sonra;  “Yeter, artık!”   diyerek: Gariplerin, fakirlerin, dışlandığı; Zalimlerin, “Yaşama hakkı

Güle Sevdalı, Gül Yiğit’e Elveda

Güle Sevdalı, Gül Yiğit’e Elveda (Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na yazılmıştır. Allah’ü Teâlâ rahmet eylesin!) Ey gülü çok seven, gül yüzlü yiğit, Şehitler yoluna güller döşedi. Gül sevdalısı olduğun, gül sözlerinden belli, Efendimiz gül kokardı, gül gibiydi, gül tenli... “Ruh bir anlıktır, nerede çıkacağı bilinmez!” derdin, Son nefesini karlı dağlar başında verdin. “Dünya çok kısa, fırıldak yapılmaz!” dedin, Dünyayı, parayı, değil; Allah’ı sevdin. Teslim olduğun dağlar, kayalıklar beyazdı, Durmadan kar yağıyordu gökler bembeyazdı, Nur saçarken kâinat, senin tenin üşüyordu, Fakat kalbin aşk ile yanıp, tutuşuyordu. “Ölümüm, düğün günüm!” demiş bir büyüğümüz, Bizim de şehadet olsun ölümümüz… Senin düğününde ne yazık ki ağlıyoruz. Ayrılığın çok acı karalar bağlıyoruz, Ey sonsuzlukların sahibi Yüce Mevlâ’mız: Emanetini aldın, merhamet et, O’na gani gani Rahmet et, Cenneti âlâna kabul et, Ruyetullah’ına davet et… Amin, amin, Velh

MÜJDE YİĞİDİM

Müjde Yiğidim Hak yolu rehber edip, batıla tapmadıysan; Sünnetleri yaparak, bidate sapmadıysan; Şeytan, nefse uymayıp; günahlar yapmadıysan; Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin! Zamanlara sığmayıp, tüm çağları aştıysan; Engelleri atlayıp, uzaylardan uçtuysan; Aşkullah’a dalarak, hizmetlere koştuysan; Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin! Haramlardan kaçarak tüm farzları tuttuysan, Kötülüğü terk edip, iyilikler yaptıysan, Günahlara acilen, nasuh tövbe yaptıysan, Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin. Her nefes Allah deyip, Rabb’ini zikrettiysen, Her anı fırsat bilip, eserler ürettiysen, Gafletten uzaklaşıp, hizmetlere gittiysen, Müjde yiğidim müjde, en güzel cennet senin. Hak için düşman olup, hak namına sevdiysen, Darda kalan mümine, yardımlar sağladıysan, Boşa geçen ömrüne, dövünüp üzüldüysen, Müjde yiğidim müjde en güzel cennet senin! Kâfir-zalim zulmünü, cihadla önlediysen, Mazlumların yaşını, hep severek

Gerçek Allah Sevgisi

Gerçek Allah Sevgisi Sevginin çok güçlüsüne aşk denir. Seven sevdiği için her şeyini feda eder. Ona tam kul olur. Bir dediğini iki etmez. Hatta malını, canını, her şeyini; yeri geldiğinde canını bile seve seve verebilir. Sevdiği uğruna yaptığı her şeyi de sürekli sorgular. Acaba yaptığım şeyleri tam hakkıyla yapabildim mi? Yoksa hatalı mı yaptım diye… İşlediği amelleri, ibadetleri, eksik ve kusurlu bulur, daha mükemmelini yapmak için deli gibi çırpınır, durur… Caferi Tayyar Hazretleri bir kolunu sonra diğer kolunu daha sonra canını severek feda etmedi mi? İbretli Kıssaları Dikkatle Dinleyelim! Hz. Cafer (Radiyallah’ü Anh), “Ya Allah’ü Teâlâ yolunda büyük bir zafer kazanıp Allah’ü Teâlâ’nın dinine yardım ederim veya Allah’ü Teâlâ yolunda şehit düşerim!” Diyerek ikinci komutan olarak 629 yılında üç bin askerle katıldığı “Mûte Harbi” nde sayı ve teçhizat bakımından kendilerinden çok üstün olan Rum imparatorluğunun ordusuyla harb ederken 41 yaşında şehid oldu. Mübarek bed

Filistinli Kızın Başını Ayağıyla Ezdi!

Resim
Filistinli Kızın Başını Ayağıyla Ezdi! Haberinin Videosu: http://www.haber7.com/ortadogu/haber/1780772-filistinli-kizin-basini-ayagiyla-ezdi 13 yaşındaki Filistinli kız çocuğunun bir Yahudi yerleşimci tarafından başının ezildiği görüntüler ortaya çıktı.   İsrail'in remle kentinde yaşayan bir Yahudi yerleşimcinin 13 yaşındaki Filistinli bir kız çocuğunun kafasını ayağıyla ezdiği görüntüler ortaya çıktı. İsrail askerini bıçaklama girişiminde bulunduğu iddia edilen Filistinli kız çocuğunun başına ayakkabısı ile bastı. Yediot Aharonot'un haberine göre bir mağazadaki İsrailli güvenlik görevlisini bıçaklamaya teşebbüsünde bulunduğu iddia edilen iki Filistinli kız çocuğunun İsrail polisi tarafından tutuklandığını belirtildi. İddiaya göre iki Filistinli kız okul çantasında bıçak taşıyordu. Güvenlik görevlisinin çantaları kontrol etmesi üzerine ortaya çıkan bıçak ile saldırmaya kalkıştığı iddia edilen kızlardan biri yere yatırıldı ve oradakiler tarafından kafası ez

Milletimize Oynanan Dış Oyunlar

Milletimize Oynanan Dış Oyunlar Milletimizi millet yapan değerler her gün yıkıma uğruyor. Sorumluluk sahipleri kara kara düşünüyor. Tuzu kuru azınlık bir kesim ise kapitalizmin, acımasızca yaptıkları sömürünün getirisinden sarhoş ne yaptıklarını bilmiyor. Ancak üzücü felâketler kapıyı çalınca “Of, of…” çekmeye başlıyor. Felâketin nereden geldiğini düşünmek bile istemiyor. Sadece dünyevi sebepleri sorguluyor. Nerede hata yaptım deyip özeleştiri yapmıyor. Toplumu çatırdatan bu acıların en büyük sebebi; “Çocukların ebeveynlerin sevgilerinden mahrum olarak manevi ve milli eğitimden yoksun olarak yetişmesi” diyebiliriz. Tanzimat’la başlayan “Batılılaşma” hareketleri, Müslümanların manevi değerlerine gereği gibi sahip çıkmayışları bizi bu hale getirdi. Batasıca batı kendi düştüğü dünyevileşme çukuruna bizi de çekiyor. Bazen düşüp bazen kalkıyoruz. Bazen yarı yerimiz pisliğe batıyor yarı yerimizi kurtarıyoruz. Şu haberlere bakar mısınız? Kesikbaş cinayetleri, bir annenin bebeği

Böyle İmam Olur Mu Demeyin

Böyle İmam Olur Mu Demeyin             Halil İbrahim Hoca ilâhiyatı bitirince şirin bir Anadolu köyüne atandı. Nüfusu 500 civarında az göç veren şirin mi şirin bir köydü. İlköğretim okulunda çevre köylerden taşınanlarla birlikte 130 civarında öğrenci vardı. Köyün camisi çok eskiydi. Yağmur yağınca eski halılar ıslanıyor cemaatin çoğu namazı dışarıda kılmak zorunda kalıyordu. Sabahleyin 80 yaşlarında Hacı Sami, 59 yaşında Kara Yakup, 67 yaşında Ali Galip Amca’dan ibaret 3 cemaat vardı. Cuma sabahları 5- 10 kişiye çıkıyordu. Genç imam tatlı sohbetleri ve güler yüzü ile herkese kendini sevdirdi.             Cuma vaazlarına bir hafta önce hazırlanıyor, çok eser okuyor, en ateşli konuşmaları hazırlıyordu. Diğer vakit namazlarında da bir ayet, bir hadis-i şerif açıklamaya çalışıyordu.  Mümkün olduğu kadar güncel konuları; neden geri kaldık, nasıl kalkınırız, çalışkanlık, eğitim, bilim ve teknoloji… Konularını işliyor halkın imanını güçlendirecek konulara ağırlık veriyordu. Daha son