Kayıtlar

nasıl etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Nasıl Yaşarsanız Öyle Ölürsünüz Nasıl Ölürseniz Öyle Dirilirsiniz!

  Nasıl Yaşarsanız Öyle Ölürsünüz Nasıl Ölürseniz Öyle Dirilirsiniz!   Ölümü nasıl karşılamalıyız? “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur” hadisinin anlamı. Hayat, âdeta bir bardağı dolduran damlalar gibidir. Son nefes de, bardağı taşıran son damladır. Bardaktaki suyun berraklığı, damlaların berraklığına bağlıdır. Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna tertemiz çıkabilmek için, o damlaların günah ve mâsiyet çamuruyla kirletilmemesi elzemdir. Son nefesteki mânevî hâlimizin en büyük habercisi, şu anki nefeslerimizi nasıl kullandığımızdır. Öyleyse bu fânî âleme güzel vedâ edebilmek için, alıp verdiğimiz her nefesin, son nefese hazırlık mâhiyeti taşıması zarurîdir. Zira: “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” buyrulmuştur. (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr, V, 663) Yani dünya hayatında yaşadığımız ibadet, muâmelât ve ahlâk ile alıp verdiğimiz bütün nefeslerin mânevî keyfiyeti, son nefesimizin bir nevî pusulası hükmündedir. Aynı zamanda
  "Enflasyon Nasıl Düşer?" Sorusuna Muhammed Yusuf Kandehlevi'nin Cevabı   "Enflasyon nasıl düşer?" sorusuna Muhammed Yusuf Kandehlevi'nin cevabı… 1960’larda Hindistan’da büyük bir ekonomik kriz yaşanır. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hiç görülmemiş bir şekilde artar. Eşyalardaki pahalılık artık halkın dayanamayacağı bir duruma gelir.. Halk, büyük âlim Hayatüssahabe isimli kitabın müellifi Muhammed Yusuf Kandehlevî’nin yanına gelip bu durumu şikâyet ederek pahalılıktan ve fiyat artışından yakınır. Ondan bu duruma karşı ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Kandehlevî onlara şu önemli nasihati yapar ve derki: “İnsanlar ve eşyalar Allah Teâlâ katında iki elin iki terazisinin kefesi gibidir. Eğer Allah Teâlâ katında insanın değeri artarsa eşyanın değeri düşer ve fiyatlar ucuzlar ama eğer Allah Teâlâ katında insanın değeri düşerse eşyanın değeri artar ve fiyatlar yükselip pahalılık olur. Siz Allah Teâlâ katındaki değerinizi yükseltmeye bakın ki bö

İnsanlar Kabirden Nasıl Kalkacak?

  İnsanlar Kabirden Nasıl Kalkacak?   Hazret-i Muaz Radiyallahü Anh, “Hepiniz bölük bölük gelirsiniz” mealindeki âyetin tefsirini sorunca, Peygamber efendimiz   Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Kıyamette ümmetimden 12 sınıf aşağıda bildirildiği şekilde haşr olacaktır: 01- Zekât vermeyen, kabrinden karnı yılan ve akreplerle dolu olarak, 02- Namazda gevşeklik gösteren, domuz suretinde, 03- Alışverişte yalan söyleyip aldatan, ağzından kan gelerek, 04- Komşularına eza eden, el ve ayakları kesik olarak, 05- Allah’ü Teâlâ’dan korkmayıp, gizlice günah işleyen, leşten daha pis kokar hâlde, 06- Yalan söyleyen, yalancı şahitlik yapan, dili kesik olarak, 07- Haklı bir şahitliği yapmayan dilsiz olarak, 08- Zina eden, avret yerinden irin akarak, 09- Haksız yere yetim malı yiyen, karnı ateşle dolu olarak, 10- Alkollü içki içen, yüzleri kızarmış, gözleri yerinden fırlamış, dişleri öküz boynuzu gibi sivrilmiş, dudağı karnına, karnı da uyluğuna sarkmış

Seven Mertebesinden, Sevilen Mertebesine Nasıl Geçilir?

  Seven Mertebesinden, Sevilen Mertebesine Nasıl Geçilir?   Seven, ancak Allah’ın gayri şeylerden kalbini temizlediği zaman sevgili olabilir, mahbûb mertebesine ulaşabilir. Henüz muhib-seven mertebesinde bulunan kişinin tevhidi, tevekkülü, imanı, kat’î ve sarsılmaz inancı ve marifetullahı tamamlandığı zaman o mahbûb, yani Allah tarafından sevilen kul mertebesine erişir. İşte o anda onun üzerinden bütün sıkıntılar, meşakkatler ve bedbahtlıklar gider, rahata kavuşur. Bu hususu bir misalle açıklayalım: Mesela öyle bir kişi farzedelim ki, kendisinden uzak diyarlarda bulunan ulu bir hakana sevgi- muhabbet beslemiş olsun. Nihayet bir gün, bu şiddetli sevginin neticesinde ona ulaşmak maksadıyla yollara düşsün. Gece-gündüz demeden, açlık-susuzluk dinlemeden, yolculuğun bütün meşakkat ve sıkıntılarına katlanarak yol alsın. Sonunda hakanın ülkesine varsın. Sarayına yaklaşsın. Bu arada kendisinin halini hakana arzetsinler. O da hemen has hizmetçilerini göndererek misafirini karşılatsın.

Benden İzinsiz, Benim Evime Nasıl Girersin?

  Bişr-i Hafî Rahmetullahi Aleyh anlatır: “- Bir gün evime girince bir zât ile karşılaştım. Benden izinsiz, benim evime nasıl girersin, sen kimsin?” deyince: “- Ben kardeşin Hızırım!” dedi. Ben ona: “- Bana duâ et!” deyince, “- Allahım! İbâdette bulunmasını buna kolaylaştır!” diye dua etti. Biraz daha dua et dedim. “- Allah’ım! İbadetinin gizli kalmasını buna nasip eyle!” dedi.

Bu Yüksek Makamlara Nasıl Kavuştunuz?

               Bâyezîd-i Bistâmî’ye; “Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular. Cevâbında şöyle anlattı: “- Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistâm’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Giderken âniden karşımda çok heybetli bir makam gördüm. On sekiz bin âlem onun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalâde bir hâl kapladı. O halde iken; “- Yâ Rabbî! Bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergâh acabâ niçin böyle boş?” dedim. Hemen: “Bu dergâhın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin lâyık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabûl etmeyişimizdendir.” diyen bir ses duydum. Bir an, herkesin bu huzûra kavuşması için şefâatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat, bu şefâat makâmının Sultân-ül-Enbiyâ Muhammed Mustafâ efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefâat makâmına karşı edebe riâyetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim. Bir ses duydum ki; “- Ey Bâyezîd

Osmanlı Devleti Nasıl Yıktırıldı? -1-

  Bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihî mektubunu yolladı. “-Buldum! Buldum... Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum. Onları durdurmanın yolunu buldum!” diyor. Şöyle yazıyordu: “- Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekâlarını ölçüyor, ileri zekâlıları ayırarak, medreselerde okutup, İslâm terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından da seçtiklerine, saraydaki “ENDERUN” denilen yüksekokulda, o zamanın en ileri bilgilerini veriyorlar. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları, böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekâlı şahsiyetlerdir. Sokullular, Köprülüler, böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hristiyanlığı kurtarmak için biricik çare, Enderun mekteplerini ve medreseleri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır”. Bu mektuptan sonra, İngiltere’de (Müstemlekeler nezareti) kuruldu. Burada yetiştirilen casuslar ve Hristiyan misyonerleri ve masonlar, yalan propaganda ve yaldızlı vadelerle

Kudüs Haçlılar'ın elindeyken, nasıl gülerim?

Resim
Selâhaddin Eyyûbi Rahmetullahi Aleyh: "Kudüs Haçlılar'ın elindeyken, kendine gülmeyi âdeta haram etmişti! "Allah aşkına, Rasûlullah'ın Miraç'ta tüm peygamberlere imam olarak namaz kıldırdığı mescid, Haçlılar'ın elindeyken ben nasıl gülerim?" Diyordu… Bugün Kudüs ve Nice esir İslâm illeri kan ağlıyor… Bizlere bu çağda ve her çağda fetihler yapan kahramanlar lâzım… Selâhaddin Eyyûbi Rahmetullahi Aleyh ve diğer şehit ve gazilerimizin ruhları şâd, mekânları “Firdevs-i Âlâ” olsun… Âllahümme âmîn!

Hazret-i Ebû Bekir'in Babası Nasıl Müslüman Oldu?

Hazret-i Ebû Bekir Radiyallahü Anh’ın şu hâli, benzeri bulunmayan bir muhabbet ve incelik eseridir... Ebû Bekir Radiyallahü Anh, Mekke Fethi’nde, gözleri görmeyen ihtiyar babasını müslüman olmak üzere Allah Rasûlü’nün huzûruna getirmişti. Rasûl-i Ekrem Sallâllahu Aleyhi Vesellem Efendimiz onları görünce:   “– Yâ Ebâ Bekir! İhtiyar babanı niye buraya kadar getirip ona zahmet verdin? Biz onun yanına gidebilirdik.” dedi.   Hazret-i Ebû Bekir Radiyallahü Anh ise:   “– Allâh’ın ona sevap vermesini istediğim için onu huzurunuza getirdim.” dedi.   Ebû Bekir Efendimiz'in Ansızın Ağlaması   Hazret-i Ebû Bekir’in babası Ebû Kuhâfe Radiyallahü Anh, bey’at etmek üzere elini Fahr-i Kâinât Efendimiz’in mübârek eline uzatınca, Peygamber âşığı Ebû Bekir Radiyallahü Anh kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Ebû Bekir’e hayretle, niçin ağladığını sordu. Ebû Bekir Radiyallahü Anh gözyaşları içinde şöyle dedi:   “– Yâ Rasûlâlla

İhracat Nasıl Artar? Döviz, Faiz ve Enflasyon Nasıl Düşer?

İhracat Nasıl Artar? Döviz, Faiz ve Enflasyon Nasıl Düşer?           Öncelikle Eğitim sistemimiz gözden geçirilmeli; doğru, dürüst ve çalışkan; vatanına ve milletine asla ihanet etmeyen kul hakkı yemeyen insanlar yetiştirmeliyiz. Kaliteli insan yetiştirmeden; verimli ve kaliteli üretim yapmadan, ihracat artmaz! Döviz, faiz ve enflasyon düşmez, ülke kalkınmaz! Ben aldığım yerli ürünlerden bazılarını evde kendim tamir ediyorum. Bir örnek vereyim: Geçen bir “Gece Lambası” aldım. Dışının mika koruması düştü. Kendim silikonla yapıştırarak tamir ettim. Bunun gibi daha onlarca örnek verebilirim. Çöpler bir kullanımda atılan şemsiyeler ve diğer kalitesiz ürünlerle dolu… Bir şemsiye bir hafta dayanmıyor. Yazıktır, bir haftalığına şemsiye üretilmez.             Bazı firmalar, ürettiği çürük malları kalite kontrolü yapmadan nasıl piyasaya veriyor? O’nun ucuzu batsın! Hatta birinci kalite kontrolünde gözden kaçmıştır diye; ikinci kalite kontrolü yapmalıdır. Kardeşim adam gibi mal

Bu Nasıl Müslümanlık?

Bu Nasıl Müslümanlık?   Hristiyanlık ’ta annesinden yeni doğan bebek Kilise’de vaftiz ediliyor. İnsanların nikâhı kilisede papaz tarafından yapılıyor. Milletvekilleri parlamentoda İncil üzerine yemin ediyor. Devlet başkanı İncil üzerine yemin ediyor. Kimse kimseye gerici demiyor. Lâiklik elden gidiyor demiyor. Laiklik beni dinsiz, Allahsız yetiştirecekse; yerin dibine batsın,   Cehennem’in dibine gitsin! Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı resmi törende dua ediyor. Küçük çocuklar Rabbini, dinini, kitabını bilsin diye anaokulu açıyor. Vay sen gericisin! Çağ dışısın! Diye İslâmiyet’e savaş açılıyor. Allah’ü Teâlâ’nın biz aciz insanları hem dünyada hem ahirette mutlu etmek için gönderdiği Hak Din İslâm’dır. İslâmiyet’e saldıran kafasını kayaya çarpar, kafası parçalanır, geberir gider. Ebu Cehil'in torunları kıyamete kadar İslâmiyet'e ve tüm kutsalımıza saldıracaklar... Bu açık ve nettir. Biz Müslümanlar uyanmazsak, daha çok saldırırlar. Eğer uyumaya devam edersek; Ra

Dua Ederken Nasıl Bir Sıralama Takip Etmemiz Lazım

  Dua Ederken Nasıl Bir Sıralama Takip Etmemiz Lazım   إِذَا تَمَنَّى أَحَدُكُم فَلْيُكثِر، فَإِنَّمَا يَسأَلُ رَبَّهُ عَزَّ وَجَلَّ Hazret-i Âişe Radıyallahü Anha anlatıyor. Resulullah sallallahü aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Sizden biriniz Allah’tan ne dilerse, çok istesin. Çünkü o ancak Aziz ve Celil olan Rabbinden istiyor. (Onun hazinesi tükenmez).” (İbni Hibban, hadis no:2403)

Namazın hesabını veren kurtulur." Manasında Bir Hadis Var Mıdır, Nasıl Anlamalıyız?

  "Namazın hesabını veren kurtulur." Manasında Bir Hadis Var Mıdır, Nasıl Anlamalıyız? Cevap: Değerli kardeşimiz,   Konuyla ilgili bir Hadis-i Şerif’in meali şöyledir:   "Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i: 'Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız?' der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Mevâkît 188; bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbni Mâce, İkâmet 202)   Hesap gününde insanın, ilk önce namazdan sorguya çekilmesi, namazın ibadetler arasındaki önemini göstermektedir. Esasen günde beş defa insanın, Mevlânın huzuruna çıkmasına vesile olan bir ibadetle hiçbir şeyin mukayese edilemeyeceği açıktır.   Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm)'in nitelemesiyle

İnsanlığa Hizmet Nasıl Olur?

  İnsanlığa Hizmet Nasıl Olur?   Sual: Kimi kumarhane açıyor. Bunu bir hizmet olarak gösteriyor. Hatta dini yıkıcı faaliyetlerine "insanlığa hizmet" diyorlar. İnsanlığa hizmet nasıl olur? Cevap Herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazife olduğunu ve bunun için çalıştığını söyler. Kendi keyfi, zevki için ve para kazanmak için olan çalışmalarını, didinmelerini, bu hizmet maskesi ile örtenler pek çoktur. İnsanlara hizmet, onları dünyada ve ahirette, huzura kavuşturmak demektir. Bunun da tek yolu, tek başarıcısı, insanları yaratan, yetiştiren, merhameti ve ihsanı sonsuz bol olan Allahü Teâlâ’nın gösterdiği saadet yolu, yani İslamiyet’tir. O halde, insanlığa hizmet, İslam’a hizmet ile olur. İslam’a hizmet, insanlığa hizmettir. İnsanlığa düşman olanlar, İslamiyet’i yok etmeye çalışmıştır. Saldırmalarının en tesirlisi, Müslümanlar’ı aldatmak, içerden yıkmak olmuştur. Onları bölmüşler, birbirine düşman etmişler, dinsizlerin pençesine düşmelerine sebep olmuşlardı