Bu Yüksek Makamlara Nasıl Kavuştunuz?
Bâyezîd-i Bistâmî’ye; “Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular. Cevâbında şöyle anlattı:
“- Bir
gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistâm’dan çıktım. Ay her tarafı
aydınlatıyordu. Giderken âniden karşımda çok heybetli bir makam gördüm. On
sekiz bin âlem onun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan
gitti. Beni fevkalâde bir hâl kapladı. O halde iken;
“- Yâ
Rabbî! Bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergâh acabâ niçin böyle boş?” dedim.
Hemen:
“Bu
dergâhın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin lâyık olmadığı
ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabûl etmeyişimizdendir.” diyen bir
ses duydum.
Bir an,
herkesin bu huzûra kavuşması için şefâatçi olayım diye kalbime geldi.
Fakat,
bu şefâat makâmının Sultân-ül-Enbiyâ Muhammed Mustafâ efendimize mahsus
olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefâat makâmına karşı edebe
riâyetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim.
Bir ses
duydum ki;
“- Ey
Bâyezîd, Sultân-ül-Enbiyâ’ya olan muhabbetin ve edebe riâyetin sebebiyle, biz
de senin edeb ve mertebeni yükseltiyoruz. Kıyâmete kadar, Sultân-ül-Ârifîn,
diye anılırsın buyuruyordu.”
Yorumlar
Yorum Gönder