Kayıtlar

etme etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ey Âdemoğlu! Ben Hastalandım Beni Ziyaret Etmedin!

  Ey Âdemoğlu! Ben Hastalandım Beni Ziyaret Etmedin!   Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur:   “- Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”.   Âdemoğlu: “- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim?” Der. Allah Teâlâ:   “- Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun?”   “- Ey Âdemoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur. Âdemoğlu: “- Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim?” Der. Allah Teâlâ: “- Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin?” “- Ey Âdemoğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur. Âdemoğlu: “- Ey Rabbim! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim? Der. Allah Teâlâ: “- Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona i

Nefsini Terk Etmeden Rabbini Arzularsın

  Nefsini Terk Etmeden Rabbini Arzularsın   Nefsini terk etmeden rabbini arzularsın Hayvanı sen geçmeden, insanı arzularsın   (Men arefe nefsehu, fekad arefe rabbah) Kendini sen bilmeden, Sübhanı arzularsın   Sen bu evin kapısın henüz bulup açmadan   Maşuka kavuşacak, zamanı arzularsın   Dışarı üfürmekle yıkılır mı bu ocak Gönlün Hakka vermeden, ihsanı arzularsın   Dağlar gibi kuşatmış tembellik kardeş seni Günahını bilmeden gufranı arzularsın   Konuk için evin yok, hiç hazırlığında yok Issız dağın başında, mihmanı arzularsın   Bostanı bağı gezdim, meyvesin bulamadım Sen söğüt ağacından rummanı arzularsın   Gece sayıklar gibi anlaşılmaz söz ile Sendemi ey niyazi, irfanı arzularsın   Camı temizlemeden, aynayı arzularsın Zunnarını kesmeden, imanı arzularsın   Küçük çocuklar gibi binersin ağaç ata Tecrüben yok, topun yok, meydanı arzulasın   Karıncalar gibi sen ufak ufak yürürsün Meleklerden ileri seyranı arzularsın  

Fırsatı Ganimet Bilip Vakti Zayi Etmeyin

  Fırsatı Ganimet Bilip Vakti Zayi Etmeyin   1. Cilt 133. Mektup: Fırsatı Ganimet Bilip Vakti Zayi Etmemenin Beyanı Hakkındadır.   بسم الله الرحمن الرحيم   133. Mektup Yine Molla Muhammed Sıddık’adır.   Fırsatı ganimet bilmenin ve Vakti zayi’ etmemenin (boşa geçirmemenin) beyanı hakkındadır.   Gönderdiğiniz Mektubunuz geldi. Fırsatı ganimet bilmek ve vakti zayi etmemek lazımdır. Rusüm ve Adeterden bir şey hasıl olmaz (elde edilmez) ve Mazeret ve bahaneler hüsrandan (zarar ve ziyandan) başka bir şey ziyadeleştirmez (yani pişmanlığı ziyadeleştirir.   Muhbiri Sadık Sallallahü Aleyhi Vesellem هلك المسوفون   Sevfeciler (1) helak oldu. Buyurdu. (Salatın etemmi ve selamın ekmeli Rasulullah efendimiz üzerine olsun)   Muhakkak mevcut olan ömür sermayesini Vehmi (hayali) işlere Sarf etmek mevhumu, mevcut için hıfz etmek (korumak) Cidden kerihtir. (çirkindir) Çünkü vakit sermayesini daha mühim işlerde sarf etmek lazımdır.   Unutmak, Geçici malayani, boş süsleri-ziy

Duanın Gücü (Dua Her Şeydir)

Resim
  Duanın Gücü (Dua Her Şeydir) Eski zamanlarda köyde yaşayan geçimini çitfçilik yaparak temin eden bir karı koca varmış. Adam akşam vakti, yemekten sonra pencerenin önüne oturmuş kahvesini içerken hanımına: “- Yarın yağmur yağarsa evdeyim. Yok eğer yağmazsa tarlaya gidip çift süreceğim!” demiş. Hanımı: “- İnşaallah söyle bey, inşaallah!”. Adam: “- Ne inşaallahı hanım, bunun inşaallahı maşaallahı mı var! Zira ortada iki seçenek var, bir üçüncüsü yok ki… Dedim ya, yağarsa evdeyim, yağmazsa tarladayım!”, der. Hasılı hanımı: “- Sen yine de inşaallah de, bakalım sabah ola hayr ola!” diye, ne kadar ısrar etse de, adam inad eder. “İnşaallah!” demez.   Neyse, Sabah olur, hava açık ve gayet güzeldir. Bizim ki hazırlanır ve yola çıkar. Derken olan olur. Şöyle ki: O gece bir suç işlenmiş ve her yerde faili aranıyormuş. Tam o sırada bizimkinin etrafı sarılır ve hiç bir yere gidemezsin derler. Zira çizilen robot resim onunkinin tıpatıp aynısı. Her ne kadar: “- Ben masum

Rabbine İsyan Etme! Her Olanda Hayır Vardır!

Resim
Rabbine İsyan Etme! Her Olanda Hayır Vardır! Serçe Allah’ü Teâlâ'ya küsmüştü. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. Melekler merakla Allah’ü Teâlâ'ya serçe'yi soruyorlardı ve her defasında Allah’ü Teâlâ, meleklere: “- O gelecek” diye cevap veriyordu. “- Çünkü onun sesini duyabilecek ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan tek benim” diyordu. Bir zaman sonra serçe, kalbi hüzün, gözü yaşla dolu bir halde bir ağacın dalına kondu. Hiçbir şey söylemiyordu öyle sessiz sessiz bekliyordu. Allah’ü Teâlâ, serçe'ye seslendi; "- Söyle bana! Canını sıkan ve kalbini hüzne boğan derdin nedir?" Melekler serçe ne söyleyecek diye ona bakıyordu. Serçe mahzun biraz da sitemli sesle; “- Küçük bir yuvam vardı. Yorulduğumda dinlendiğim üşüdüğümde sığındığım. Kimseyi rahatsız etmiyordum ve kocaman dünya’da ufacık bir yerdi kimsenin yerini dar etmiyordu. Sen onu da bana çok gördün neydi

Hayat Acele Etmeye Gelmez!

Hayat Acele Etmeye Gelmez! Yıllar önce çok uzaklarda yaşayan bir adam varmış. Durumu pekiyi olmayan bu adam evini geçindirip eşine bakmak için evinden çok uzağa çalışmaya gitmiş. Yıllarca zor şartlarda çalışıp ailesine para göndermiş ve aynı zamanda da 3000 akçe biriktirmiş. Artık yeteri kadar para biriktirdiğini ve eve dönme vaktinin geldiğine karar verdikten sonra dönüş yoluna düşmüş. Dönüş yolunda yolu büyük bir şehire düşmüş. Şehrin içinden geçerken bir köşe başında bekleyen bir adam: “Bir nasihat 1000 akçe!” diye bağırıyormuş. Adamın bu işe aklı ermemiş. Ben yıllarca çalışıp bu kadar para biriktirdim bu adam bir nasihat için 1000 akçe istiyor acaba vereceği nasihat ne diye düşünürken adamın yanına gitmiş. Uzunca düşündükten sonra 1000 akçeyi adama vermiş ve nasihati dinlemek için Kulaklarını iyice açmış. Adam kulağına eğilmiş ve: “Kaderde Ne Varsa O Çıkar!” demiş. Bunu duyduktan sonra düşünceli düşünceli yola devam ederken başka bir köşede bir adamın sesin

Dua Etmenin Adabı

Dua Etmenin Adabı 1- Abdest alıp, diz üstüne, kıbleye karşı oturup, elleri göğüs hizâsında ileri uzatıp, avuçları semaya karşı açıp, Peygamberlere ve Evliyâya tevessül ederek, Onların hatırları ve hurmetleri için istemeli, sonunda “Âmîn” demelidir. Herşeyden önce, af ve mağfiret ve âfiyet için duâ etmelidir. Bunların hepsini ihtivâ eden çok kıymetli duâ, “Allahümme rabbenâ âti-nâ fiddünyâ haseneten ve fil-âhıreti haseneten ve kı-nâ azâbennâr”dır. Kendisi, hanımı ve evladı için zararlı duâ yapmamalı. Hacetlere, dileklere kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını din büyüklerinin ruhlarına göndermeli, silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin ruhlarına hediye etmeli, bunların hürmeti için diyerek duâ etmelidir!  2- Önce günahlara tevbe etmeli, istiğfar okumalı, sadaka vermeli, hamd ve salevat okumalı, duâyı üçten fazla söylemeli! İbni Mes’ud hazretleri, “ Resûlullah duâ ettiği zaman üç defa tekrarlardı.” buyurmuştur. Kabul olmadı diyerek ümit kesmemeli, kabul olana kadar uz

Beddua Etmemelidir

Beddua Etmemelidir Uhud gazâsında Rasûlullahın mübarek yüzü yaralanıp, mübarek dişi kırılınca, Eshâb-ı kirâm çok üzüldüler: - Dua et, Allah’ü Teâlâ, cezalarını versin, dediler. Peygamber efendimiz: - La'net etmek için gönderilmedim. Hayır, dua etmek için, her mahlûka merhamet etmek için gönderildim, buyurdu. Sonra da şöyle dua etti: - Yâ Rabbî! Bunlara hidayet ver. Tanımıyorlar, bilmiyorlar, buyurdu. Kimseye beddua etmemelidir. Hele kişi kendisine, ailesine ve çocuklarına hiç beddua etmemelidir. Olur ki, duaların icabet, kabul olma zamanına rastlar da, bedduası kabul olur. O zaman pişman olur ama pişmanlık fayda vermez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Kendinize, evlâdınıza, kötü dua etmeyiniz. Allah’ın kaderine razı olunuz. Nimetlerini artırması için dua ediniz.” “Ananın, babanın çocuğuna olan ve mazlumun, zalime olan bedduaları, ret olunmaz.” Peygamber efendimiz, "Babanın çocuğuna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir" buyurdu. Yani babanın

Gıybet Etmenin Kefareti

Gıybet Etmenin Kefareti Gıybet etmenin kefareti, gıybet ettiği kimse için istiğfar etmek ve onunla helalleşmektir.  Oturduğu yerden kalkmadan, şu duayı üç defa okur:  اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَلِمَنْ اِغْتَبْتُهُ وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرِّاحِمِينَ Okunuşu: Allahümmağfir li ve limen ığtebtühü ve livalideyye ve lil-mü’minine yevme yekumül-hisabü birahmetike ya erhamer rahımin. Anlamı: Allah’ım hesap gününde beni ve hakkında gıybet ettiğim kimseyi, anne ve babamı ve bütün müminleri affeyle, ey merhametlilerin en merhametlisi. (Buhari, 7/158) Ayrıca: اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَلِمَنْ اِغْتَبْتُهُ Okunuşu: Allahümmagfir lî ve limen iğtebtü,  Anlamı: Yarabbi beni ve gıybetini yaptığımı affet, demektir. İnsandan bir günah sadır olunca, hadiste belirtildiği gibi temiz bir abdest alıp iki rek’at namaz kılmalı ve sonra şöyle istiğfar etmelidir: اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَل

Camide Cemaate Devam Etmenin Fazileti

Camide Cemaate Devam Etmenin Fazileti Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Cemaatle kılınan namaz, yalnız başına kılman namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” “Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını ibâdetle geçirmiş, sabah namazını cemâatle kılan ise, gecenin tamamını ibâdetle geçirmiş gibi sevâb alır.” “Cemâatle namaz kılan, günün tamamını ibâdetle geçirmiş sayılır.” “Kırk gün iftitah tekbirini kaçırmamak şartıyle beş vakit namazı cemaatle kılan kimseye Allahü teâlâ, biri nifaktan, diğeri de Cehennemden azat olmak üzere iki kurtuluş fermanı yazar.” Peygamber aleyhisselâm, bazen ba'zı kimselerin cemâate gelmediklerini görünce, buyurdu ki: “Münafıklara en zor gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemâatle kılmaktır. Eğer cemaatin faziletini bilselerdi, sürünerek de olsa “camiye” gelirlerdi.” “Camiye devam edenin imanlı olduğuna şahitlik ediniz!” Buyuruldu ki: “Bir kimse beş vakit namazını cemâatle kılarsa, Allahü teâlâ, ona beş şeyi ihsan eder:

Din Kardeşine Yardım Etmenin Sevâbı

Din Kardeşine Yardım Etmenin Sevâbı Müʼminler, bir Allâhʼa inanan, aynı Peygamberʼin ümmeti olan, aynı kıbleye yönelen, câmilerde omuz omuza saf tutan, birbirlerini kendisine emânet ve zimmetli gören din kardeşleridir. Îman kardeşliği; aynı anne-babanın evlâdı olmak demek olan kan bağı kardeşliğinden daha üstündür. Çünkü nesep bağı ve biyolojik yakınlık, kalbî yakınlık yoksa bir fayda vermez. Nitekim Nuh -aleyhisselâm-ʼın dördüncü oğlu Kenanʼın biyolojik yakınlığı ve nesep bağı, ona hiçbir fayda vermedi. Tûfanʼda diğer kâfirlerle birlikte o da helâk oldu. Cenâb-ı Hakʼtan Nuh -aleyhisselâm-ʼa şu îkaz geldi: “…Ey Nuh! O aslâ senin âilenden değildir…” (Hûd, 46) Ebû Dücâne -radıyallâhu anh- hasta iken ziyâretine giden birisi, onun sîmâsının nûr gibi parladığını gördü ve ona: “–Sîmân neden böyle parlıyor?” diye sordu. O da şu cevâbı verdi: “–Benim iki amelim var: 1- Beni ilgilendirmeyen hususlarda susarım. 2- Gönlüm mü’minlere karşı sû-i zandan uzak kalır. Her mü’min

Etme- Bulma Dünyası

Etme- Bulma Dünyası Halife Harun Reşid’e o zamanın krallarından biri bir gülfidanı hediye etmişti. Harun Reşid o gülfidanına itibar göstererek bahçıvana verdi. “Buna iyi bak! Yetiştiği zamanda ilk çiçeğini bana getir.” dedi. Bahçıvan gülfidanını bahçeye dikti. Gül çok güzel olmuştu. Aradan bir zaman geçti ve gül ilk çiçeğini verdi. Bahçıvan gülü koparıp Harun Reşid’e götürecekti. Makasla gülün yanına giderken baktı ki bir bülbül gülün dalına konmuş, ötmekte. Kıyamadı bülbülü kovalamaya, gidinceye kadar bekleyeyim diye düşündü. Fakat bülbül öttükten sonra gitmeyip, gülü darmadağın etti. Bahçıvan buna çok üzüldü. Harun Reşid’e nasıl cevap vereceğini düşünerek saraya vardı. Durumu izah etti. Halife kızmadı. “Bu dünyaya etme- bulma dünyasıdır demişler. Güle kalmayan dünya bülbüle de kalmaz.” dedi. Aradan bir hayli zaman geçti. Bahçıvan bir gün bahçenin dip taraflarından bir kuş feryadının gelmekte olduğunu işitince bakmaya gitti. Gördü ki bülbülü bir yılan yutmakta. Du

Papa ve Moiz

Papa ve Moiz Yüzyıllar önce Papa bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmeleri gerektiğine karar verir. Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir. Bunun üzerine Papa, Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir. Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz'i seçerler. Ancak Moiz'in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle müzakerede konuşmak yerine sadece işaret dilinin kullanılmasını teklif ederler. Papa kabul eder. Müzakere günü geldiğinde, iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar ve karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır. Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir. Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir. Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca; Moiz de bir elma çıkartır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkar

Kimseye Zulmetme, Kimseyi Aldatma

Kimseye Zulmetme, Kimseyi Aldatma Tâbiîn’in büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri şöyle buyurdu: Ey kardeşim, sana; Allah korkusu, doğru söyleyen bir dil, hâlis bir niyyet, içinde kin ve hîle bulunmayan sâlih ameller lâzımdır. Her ne kadar sen onu göremesen de Allah’ü Teâlâ seni muhakkak görür; nerede olursan ol o, seninle beraberdir. Senin her yaptığından haberdardır. Allâh’ı aldatmaya kalkışma. Kim Allâh’ı aldatmaya kalkışırsa Allah da onun hîlesini başına geçirir de, hiç farkında olmadan îmânını kaybeder. Hiçbir müslümana hîle yapma. Âyet-i kerîmede “Hâlbuki fenâ düzen, ancak sâhibinin başına geçer.” (Fâtır Sûresi, âyet 43) buyrulmuştur. Hiçbir mü’mine haksızlık yapma. Çünkü Allâhü Teâlâ “Ey insanlar muhakkak zulmünüz kendi aleyhinizedir.” (Yûnus Sûresi, âyet 23) buyurmuştur. Mü’minlerden hiçkimseyi aldatma. Yoksa kalbinde nifak olur. Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu bizlere bildirilmiştir: “Kim bir mü’mini a