Kayıtlar

dil etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Resûlullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem Dilinden Tebliğ

Resûlullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem Dilinden Tebliğ Ebu Saîdu’l-Hudrî Radiyallahü Anh: Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’ın şöyle söylediğini işittim: “Sizden kim (dînimize uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı îmanın en zayıf mertebesidir.” (Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbnu Mâce) İbn Abbas Radiyallahü Anh Peygamberimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Küçüğümüze şefkat etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen, iyiliği emredip, kötülükten de nehyetmeyen bizden değildir.” (Ahmed, Tirmizi, İbn Hibban) Zerre bt. Ebu Leheb Radiyallahü Anh’den şöyle rivayet edilmiştir: (Bir gün) “Ya Resûlallah! İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordum. O da “Rab azze ve celleden en çok korkanı, en çok sıla-i rahim yapanı, iyiliği emredip, kötülükten de nehyedenidir.” buyurdu. (Ebuş-Şeyh, Beyhaki) Numan b. Beşir Radiyallahü Anhden Peygamber

Îmân Dil İle İkrâr Kalb İle Tasdîk Fiil İle İzhârdır

Îmân Dil İle İkrâr Kalb İle Tasdîk Fiil İle İzhârdır Muzaffer Efendi Hazretleri Sûre-i Bakara'daki   " وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ Vellezîne âmenû ve 'amilus sâlihâti ülâike ashâbul cenneh, hum fîhâ hâlidûn" âyet-i kerîmesini îzah ederken buyurdular ki : Dikkat ederseniz Kur`ân-ı Kerîm'de îmândan sonra hep amel zikredilmişdir. Bu âyet-i kerîmenin ma'nâsı "O mü'minler ki rabbimiz Allah dediler ve bu sözlerinde sâbit-i kadem oldular yani bu sözlerini işleriyle gösterdiler" demekdir. Çünkü "Rabbim Allah!" diyen birçok insan vardır ki yaptığı işler hep şeytânîdir. Nice insanlar vardır ki, sözüne bakarsan "Allah'a tâbiyim!" der, işine bakarsan Allah'a tâbi değildir. İşte bu ve emsâli âyet-i kerîmelerde hep:   " وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ " buyurulmasından maksad "O kimseler ki Allah'ı tevh

Dilin Büyük Tehlikesi

Dilin Büyük Tehlikesi Dilin tehlikesi büyüktür. Onun tehlikesinden kurtuluş ancak susmakla mümkündür. Bunun için İslâm susmayı övmüş ve Müslümanları susmaya teşvîk etmiştir. Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuşlardır : “Susan kurtulmuştur!” Susmak, hikmettir. Susan ise pek az! Abdullah b. SUfyan Radiyallahü Anh, babasından şöyle rivayet eder: “Ben Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e; Ey Allah’ın Resulü Sallallahü Aleyhi Vesellem! Bana İslâm’dan öyle bir-şey öğret ki bundan sonra artık hiç kimseden İslâm hakkında birşey sormaya muhtaç olmayayım!” diye sorduğumda Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem cevâb olarak buyurdular ki:   “Allah’a fmân ettim de, sonra dosdoğru ol!” Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’e sormaya devam ettim: “Hangi şeyden sakınayım yâ Resûlallâh Sallallahü Aleyhi Vesellem?” O da eliyle: “Mübarek dillerini işaret etti.” Sehl b. Sa’d es-Sa’df, Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle buyurdukları

Büyük Bir Velinin Dilinden Allah Dostları

Büyük Bir Velinin Dilinden Allah Dostları Kur’an ve sünnete ölümüne bağlıydılar. Allah kendilerinden razı olsun, onlar, bir gölgenin sahibini takip ettiği gibi Kur’an ve sünneti takip ederlerdi. Onlara göre gerçek sûfi, ilim üzere ihlâsla amel eden kimseydi. Bu tarifin dışında kalanlara hakiki manada sufi ya da Allah dostu demezlerdi. Onlar, bir adamın havada bağdaş kurup oturduğunu görseler buna hiç kıymet vermezlerdi. Onun edebine ve ameline bakarlardı. Ameli sünnete uyuyor ise yaklaşırlardı, yoksa uzaklaşırlardı. Onlar, ilim ve amellerine riya ve gösteriş karıştırmaktan son derece korkarlardı. Yahya b. Muaz rahmetullahi aleyhe, “Bir kimsenin ihlâsa ulaştığının alameti nedir?” diye sorduklarında: “Süt emen çocuk gibi, kendisini övene de sevene de hiç aldırış etmeyip, işine, ibadetine devam etmesidir.” demiştir. Büyük veli Fudayl b. İyaz kuddise sırruhunun şu sözü ne güzeldir: “İnsanlar görsün diye amel etmek riyadır. Yapman gereken bir ameli insanlardan çekinip te

Tatlı Bir Dilin de mi Yok?

Tatlı Bir Dilin de mi Yok? Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi...” (Âl-i İmrân, 159) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kıyâmet günü Allâh Teâlâ şöyle buyurur: Celâlim hakkı için, bana itaat maksadıyla birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün, onları gölgemde gölgelendireceğim, onları muhâfaza edeceğim.” (Müslim, Birr, 37) Şeyh Sâdî, Bostan adlı hikemî eserinde çok ibretli bir hikâye nakleder: “Tatlı dilli, güler yüzlü bir delikanlı bal satardı. Bu, öyle bir civanmert idi ki, gönüller onun tatlılığından yanar, erirdi. Boyu, beli saz ile bağlanmış şeker kamışına benzerdi. Müşterisinin sayısı belli değildi. Öyle bir yiğit idi ki, faraza bal satmayıp zehir satacak olsaydı, herkes zehri onun elinden, bal gibi içerdi. Suratsızın biri de, o yiğidin satışına özendi, kazancını kıskanıp bal satmak istedi. Bal tablası başında,

Annesinin Dilini Koparan Evlât

Annesinin Dilini Koparan Evlât Bir gün küçük bir çocuk komşusunun kümesinden çaldığı bir yumurtayı annesine getirir. Helâl, haram bilmeyen cahil annesi “Bu yumurtayı nereden aldın haramdır, Allah bizi Cehennemde yakar! Gel komşudan özür dileyelim de geri verelim!” demez. “Aferin oğlum!” Diyerek oğlunun başını okşar. Yumurtayı pişirerek ana oğul yerler. Hırsız çocuğun cesareti daha da artarak; ileriki günlerde hırsızlıklar artarak devam eder. Çocuk iyi bir şey yaptığını düşünerek tavuk, kuzu, koyun, keçi, inek derken tam bir eşkıya olur. Derken bir gün büyük bir cinayet işler ve mahkemeye çıkarılır. Yargılama sonucunda teröristin idam edilmesine karar verilir. Bunu duyan annesi ve büyük bir halk topluluğu idam sehpasının kurulacağı meydana koşarlar.  Kent meydanına idam sehpası kurulur. Terörist getirilir. Annesi hüngür hüngür ağlarken halk azılı teröristin idamını görmek için sabırsızlanmaktadır. İdam mahkûmundan son isteği sorulur. Mahkûm: “Annemi getirin, onun güze

Anasının Dilini Kopardı

Anasının Dilini Kopardı Vaktiyle evlâdını terbiye edemeyen bir ana, cezasını dilini kaybetmekle çeker. Hikâye şöyledir: Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Haram, helâl bilmeyen câhil ana, yumurtayı çocuğun elinden alır ve çocuğuna bir aferin çeker ve: -Benim akıllı oğlum, aferin diyerek çocuğunun başını okşar, çocuk, artık her gün veya gün aşırı komşuların yumurtalarını eve çekmeye başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle derken seneler çabucak geçer. Çocuk yaşına göre hırsızlığını da ilerletir. Yumurtadan tavuğa, tavuktan horoza, horozdan koyuna, koyundan kuzuya derken bir haramzâde olur çıkar. Eski zamanın çocuğu şimdi muhitinin bir numaralı ve azılı eşkıyalarından olur. Artık bu eşkıyayı kimse durduramaz bir hale gelir. Hırsızlıklar, eşkıyalıklar derken bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunun yakasına yapışıp idama mahkûm eder. Oğlunun idam haberini dinleyen ana, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını, başını yolar. Aman ha

Dile Benden, Ne Dilersen!

Dile Benden, Ne Dilersen! Birbirini seven iki genç evlenmişler. Yıllarca mutlu yaşamışlar. Bir gece efendisi hanımından su istemiş. Hanımı hemen fırlayıp suyu getirmiş. Bakmış ki beyi uyuyor. Uyandırmaya kıyamamış. Elindeki su maşrapası ile eşinin başında sabaha kadar beklemiş. Eşi sabaha karşı uyanıp da hanımını öylece başucunda bekler görünce çok duygulanmış. Öyle sevinmiş öyle sevinmiş ki… Dünyanın bütün altınlarını versen o kadar sevinmezmiş… Mutluluktan büyük bir şok yaşıyormuş. Bu memnuniyetin verdiği sevgiyle; “- Hanım dile benden ne dilersen! Ne istersen yapacağım!” Demiş. Hanımı da; “- Ne istersem isteyim, gerçekten yapar mısın?” Demiş. “- Evet, vallahi de billâhi de yaparım!” “- O zaman beni boşa!” Sevinci kursağında kalan adam, ikinci şoka uğramış. “- Gerçekten mi boşanmak istiyorsun?” “- Evet!” Demiş hanımı. Adam delirecek gibi olmuş. Renkten renge girip hüngür hüngür ağlamaya başlamış. “- Evet, sana söz verdim! Ama öyle bir şey istedin ki… Keşke

Yabancı Dil Bilmenin Faydası…

Yabancı Dil Bilmenin Faydası… Farenin burnuna nefis bir peynir kokusu gelmişti.  Araştırmak üzere deliğinden başını çıkarınca, bir kedi sesi işitti ve hemen deliğine sindi. Ertesi gün, yine fare delikten başını çıkarınca, kedi sesini duyup deliğine çekildi. 3. gün, fare iyice acıkmıştı. Kediyi nasıl aldatabilirim düşüncesiyle, delikten başını çıkardığında bu defa kedi sesi değil köpek havlaması işitti. Fare sevindi. Demek ev sahipleri kedi yerine köpek edinmişlerdi.  Kendinden emin ve rahat şekilde, peynirin kokusuna doğru giderken, odanın bir köşesinde gizlenen kedi, bir sıçrayışta fareyi yakaladı. Ve yanında kendisini merakla izleyen yavrusuna: — Gördün mü yavrum! Dedi. Yabancı dil bilmenin faydasını…

Dil Canavar Gibidir

Dil Canavar Gibidir Dil canavar gibidir Dil, insanın gönlünün, gönül ise ruhun, ruh da, insanın hakikatinin aynasıdır Dil, iki tarafı keskin bir bıçak gibidir İnsana zarar, dilinden gelir ve dil, insanı aziz ettiği gibi, zelil de eder Bunun için Peygamber efendimiz; (Ya hayr söyle, ya sükut et, sus) buyurmuşlardır Bir kimse Eyyub Sahtiyani hazretlerine; -Bana nasihatte bulunur musunuz deyince, cevap olarak; -Diline sahib ol, az konuşmaya dikkat et buyurmuştur Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık, Allahü teâlânın razı olmadığı bir şeyi söylememek için, oniki sene mübarek ağzına taş koymuş ve uygun bir şey söyleyeceği zaman, taşı çıkarırlarmış Resulullah efendimiz; (Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter Gadabını tutarsa, kıyamet günü, Allahü teâlâ azabını ondan çeker Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun duasını kabul eder) buyurmuşlardır Kalb temiz olursa, dilden güzel sözler çıkar Kişi, dilinin altında gizlidir, konuşunca belli olur Zünnun

Dilin Afetleri Gıybet Gıybetin Kefareti

Dilin Afetleri Gıybet Gıybetin Kefareti Gıybet'i yapana farz olan, pişman olmak, tevbe etmek ve yaptıklarından dolayı üzülmektir ki böyle yapmakla Allah'ın hakkını ödemiş olsun! Sonra gidip gıybetini yaptığı kimseye kendisini helâl ettirmelidir ki o da helâl ederse, ona yapmış olduğu zulmün cezasından kurtulur. Gıybetini yaptığı adamdan helâllik istediği zaman mahzun, üzgün ve yaptığından dolayı pişman olmalıdır. Çünkü riyâkâr bir kimse bazen gıybetini yaptığı kimseden, muttakî olduğunu göstermek için helâllik ister. Oysa içinde gıybetten dolayı pişmanlık diye birşey yoktur. Böylece ikinci bir günah işlemiş olur! Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Gıybetçiye, helâllik istemek değil Allah'tan günahının affını istemek kâfi gelir. Bunun yeterli olduğuna Enes bin Mâlik'ten rivayet edilen hadîsle istidlâl edilir: Enes Radiyallahü Anh Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: Gıybetini yapmış olduğun kimsenin gıybetinin kefareti, onun için istiğfar edip, af

Arapça Günlük Dilde Kullanılan Kalıp İfadeler

Arapça Günlük Dilde Kullanılan Kalıp İfadeler Memnuniyetle (bikulli surur) بكل سرور Kolay gelsin (yu'tikel afiyeh) يعطيك العافية Sana da kolay gelsin (allahu yua'fik) الله يعافيك İzin verir misiniz? (ismah li) اسمح لي Başın sağolsun (elbagyeh fii hayatek) البقية في حياتك Dostlar sağolsun (fi hayatek elbagyeh) في حياتك البقية İyi şanslar (haz sai'd) حظ سعيد Geçmiş olsun (sellametek)   سلامتك Geçmiş olsun diyene cevap (sellimetek) سلمتك İyi geceler (tusbihu ala hayr) تصبح علي خير Yazıklar olsun (ya khasarah) يا خسارة İzninizle (a'n iznek) عن اذنك Maalesef (maa'lesef) مع الاسف Acil şifalar dilerim (rabbuna yeşfik) ربنا يشفيك Yeter, tamam artık (khalas) خلاص Ayıp, tuuh, yazık