Kayıtlar

Benim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Acep Bu Benim Canım!

Acep Bu Benim Canım! Acep bu benim canım, azad olur mu Ya Rab? Yoksa yedi Tamu’da yanıp kalır mı Ya Rab? Acep bu benim halim, yer altında ahvalim. Varıp yatacak yerim akrep dolar mı Ya Rab? Allah olacak kazi, bizden olur mu razı? Görüp Habibi bizi, şefi olur mu Ya Rab? Can hulkuma gelince, Azrail’i görünce, Ya canımı alınca, kolay olur mu Ya Rab? Yunus kabre varınca, Münkür Nekir gelince, Bana sual sorunca, dilim döner mi Ya Rab? Yunus Emre

Benim On Yılda Geldiğim Yere, Sen İki Ayda Gelmeye Çalıştın

Benim On Yılda Geldiğim Yere, Sen İki Ayda Gelmeye Çalıştın Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse, kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: -   Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? -   On yılda... Demiş kavak. -   On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. -   Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak. -   Doğru! Demiş ağaç. “Doğru! ” Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak, önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış… Sormuş endişeyle kavak ağacına: -   Neler oluyor bana, ey kavak ağacı? -   Ölüyorsun... Demiş, kavak. Kabak ağlayarak: -   Niçin? Diyerek devam ettirmiş sorusunu… Kavak ağacı: -   Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için...

Benim İçin Bu Gün Ne Yaptın?

Benim İçin Bu Gün Ne Yaptın? Allah Celle Celâlühü Hz. Musa Aleyhisselâm’a bir gün sorar: “Ya Musa benim için bu gün ne yaptın?” “Yarabbim Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, ismini çok zikrettim!” Allah Celle Celâlühü tekrar sordu: “Namaz kılmak senin için burhandır, oruç seni cehennemden koruyan kalkandır, zekât mahşer günü herkes sıcaktan yanarken sana gölge yapacaktır, zikir de o gün karanlıkta sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?” Hz. Musa Musa Aleyhisselâm: “Ya rabbim Senin için olan amel hangisidir? Senin için ne yapılır?” Allah Celle Celâlühü de buyurdu ki: “Sevdiğim kulumu benim için sevdin mi, düşmanımı da düşman bildin mi?” Diye buyurdu. Hz. Musa Aleyhisselâm da Allah’ü Teâlâ'nın sevdiği amelin  “O'nun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek ” olduğunu anladı. Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem  “Allah’ü Teâlâ için birbirini seven, hayatını böyle geçiren ve bu hal üzere ve

Benim Ağaç Senede İki Defa Meyve Verdi

Benim Ağaç Senede İki Defa Meyve Verdi Bir gün geziye çıkmıştı Nûşirevân. Yanında da veziri vardı. Gezerken bakmış ki, yolda çok yaşlı bir dede meyve ağacı dikiyor. Selâm verip der ki adama: - Amca, hayırdır, sen bu yaşa gelmişsin, bu ağacın meyvesini yiyemezsin. Bu ağaç kim bilir kaç sene sonra meyve verecek? Niye bu zahmeti çekiyorsun? - Padişahım, bizden öncekiler dikti biz yedik. Biz de dikelim ki, bizden sonrakiler yesin. Padişah "Zih" der. "Zih" Farsça aferin demek. Sâsânî ananesine göre Padişah "Zih" dediğinde, o kimseye 100 altın verilir, yani bir kese altın. Bunun için ihtiyara 100 altın verilir. Bunun üzerine ihtiyar dede der ki: - Gördünüz mü padişahım, meyveleri şimdiden yemeye başladık. Padişah, bir daha "Zih" der. İhtiyara 100 altın daha verilir. - Allah Allah, her ağaç senede bir defa meyve verir, benimki ise senede iki defa meyve verdi hükümdarım. Nûşirevân, tekrar "Zih" der 100 altın daha ver

Affet İsyanım Benim

Affet İsyanım Benim Affet isyânım benim, Hâlim yaman Allah’ım, Ref'et nisyânım benim, Meded aman Allah’ım... Defterim doldu siyâh, Amelim tekmil günâh, Sensin kuluna penâh, Meded aman Allah’ım... Affına güvenirim, Kapında dilenirim, Kovsan, yine gelirim, Meded aman Allah’ım... Ben bir yüzü karayım, Sana nasıl varayım, Ya kime yalvarayım, Meded aman Allah’ım... Ömrümü ettim heder, Mücrimim halim beter, Bana KULUM de yeter, Meded aman Allah’ım... Ümmet et Habîbine, Gönüller tabîbine, Rahmeyle garîbine, Meded aman Allah’ım... Lâ Taknatû buyurdun, Rahmetinle doyurdun, Kullarına duyurdun, Meded aman Allah’ım... Aşkî'yi âzâd eyle, Cemâlinle şâd eyle, “Kulum” diye yâd eyle, Meded aman Allah’ım... Ziynetü'l Kulûb, Sayfa 413

İslam Benim Dinim

İslam Benim Dinim Fransa da Peçe'li bir bacımız süper markette alışverişini bitirdikten sonra ücretini ödemek için sırada bekler... Birkaç dakika sonra sıranın kendisine gelmesiyle kasiyere doğru ilerler... Kasadaki bayan tesettürsüz bir Müslümandır... Bu bayan çarşaflı peçeli bayanın eşyalarını birer birer kasadan geçirmeye başlar, bir müddet sonra müşterisine kendini beğenmiş bir üslupla, "Bizim bu ülkede birçok problemimiz var ve senin peçen de bunlardan biri... Biz gurbetçiler ticaret için buradayız, dinimizi veya tarihimizi göstermek için değil... Eğer dinini yaşamak ve çarşafını giymek ve peçeni takmak istiyorsan, Arap ülkene geri dön, orada ne yapmak istiyorsan onu yap... Peçeli kardeşimiz elindeki poşetleri yere koyarak yüzündeki örtüyü kaldırdı... Kasiyer bayan tamamen şok halindeydi, kadın Sarışın ve mavi gözlüydü ve şunları söyledi. "Ben bir Fraksızım, Arap değilim, hele bir göçmen hiç değilim... " “Bu benim ülkem

Affet İsyanım Benim

Affet İsyanım Benim Affet isyânım benim, Hâlim yâmân Allâh’ım! Ref et isyânım benim, Medet âmân Allâh’ım! Hâlim yâmân Sultânım! Defterim dolu siyâh, Amelim tekmil günâh! Sensin kulunâ penâh, Medet âmân Allâh’ım! Hâlim yâmân Sultânım! Ümmet habibine, Gönüller tabibine! Rehmeyle gâribine Medet âmân Allâh’ım! Hâlim yâmân Sultânım! Aşki’yi âzâd eyle, Cemâlinle şâd eyle! Kulum diye yâd eyle! Medet âmân Allâh’ım! Hâlim yâmân Sultânım!

Ya Musa Benim İçin Bu Gün Ne Yaptın

Ya Musa Benim İçin Bu Gün Ne Yaptın? Allah Celle Celâlüh Hz. Musa Aleyhisselâm’a bir gün sorar: Ya Musa benim için bu gün ne yaptın? Yarabbi Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, ismini çok zikrettim. Allah Celle Celâlüh tekrar sordu: Namaz kılmak senin için burhandır, oruç seni cehennemden koruyan kalkandır, zekât mahşer günü herkes sıcaktan yanarken sana gölge yapacaktır, zikirde o gün karanlıkta sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın? Hz. Musa: Yarabbi Senin için olan amel hangisidir? Senin için ne yapılır? Allah Celle Celâlüh de buyurdu ki: Sevdiğim kulumu benim için sevdin mi, düşmanımı da düşman bildin mi? Diye buyurdu. Hz. Musa Aleyhisselâm da Allah’ü Teâlâ’nın sevdiği amelin O'nun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem “Allah için birbirini seven, hayatını böyle geçiren, ve bu hal üzere vefat edenlerin, hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde, Arşın gölgesinden gölgeleneceklerini”

Benim Gözlerim Göreceğini Gördü...

Benim Gözlerim Göreceğini Gördü...               O gün Boğaz tabyaları arasında en çok iş gören ve en çok hasara uğrayan Rumeli Mecidiyesi Bataryası oldu. Sabahtan beri muharebenin en şiddetli anlarında dahi iki sahil arasında gidip gelmekten çekinmemiş olan Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, tabyanın feci durumunu haber aldığı zaman yine motora atlayıp Çimenlik İskelesi’nden karşı sahile hareket etti. Cephaneliği berhava olan tabyanın durumu hazindi. İstihkâm yıkıntıları arasında dolaşmakta olduğu sırada bir ağacın altına uzanmış olan bir askerin hali dikkatini çekti ve yanına gidip               “Ne var evlat?” diye sordu.               Asker hemen yerinden fırlayıp esas duruş vaziyeti aldı. Çünkü sesi tanımıştı. Ama gözleri başka tarafa bakıyordu.               “Gözlerine bir şey mi oldu oğlum?”               O zaman asker tok sesiyle;               “Üzülmeyin efendim!” diye cevap verdi.                “Benim gözlerim göreceğini gördü” (Evet düşman gemilerine tam

Çoğaldı Cürmüm

ÇOĞALDI CÜRMÜM Çoğaldı cürm-ü isyânım benim pek yâ Rasûlâllah Kati müşkil huzûr-i Hak ka gelmek yâ Rasûlâllah!. Erişmezse bana lûtfun efendim rûz-i mahşerde Mekânım nâr-ı dûzeh ola bî-şek yâ Rasûlâllah!. Bırakma bendeni ol gün açılır çün Livâ-ül-hamd. Beni de ol livânın tahtına çek yâ Rasûlâllah!. Ümîdim var, yine mağfûr ü mesrûr olurum ol gün Girince destime pây-i mübârek yâ Rasûlâllah!. Bihâkkı Hazret-i Zehrâ bihakkı Hazret-i Sıbteyn Sana geldi kulun Ulvi, dahîlek yâ Rasûlâllah!. Ali Ulvi KURUCU

Benim İçin Ne Yaptın?

Benim İçin Ne Yaptın? ALLAH-ü Teâlâ, Hz. Musa Aleyhisselam’a sordu: - Ya Musa, Ben’im rızam için ne yaptın? - Ya Rabbi... Sen'in için Namaz kıldım, Oruç tuttum, Zekât verdim, Zikrettim... - Ya Musa, kıldığın Namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur… Verdiğin Zekâtlar, Kıyamette, sana Gölgelik olur… Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır… “Benim için ne... Yaptın?” - Ya RABBİ, Sen’in için ne yapmak gerekirdi? - Sırf Ben’im için “Dostlarımı Sevip, Düşmanlarıma Düşmanlık ettin mi?” Musa Aleyhisselam, ALLAH-Ü TEÂLÂ'yı Sevmenin, Onun için olan en kıymetli Amelin, “HUBB-İ FİLLAH” ve “BUĞZ-İ FİLLAH” olduğunu anladı... HUBB-İ FİLLAH, sevdiğini ALLAH için sevmek; BUĞZ-İ FİLLAH ise sevmediğini ALLAH için sevmemek, ALLAH için buğz etmek demektir. Zira ALLAH için Sevilecek ve ALLAH için buğz edilecek kimseler vardır.

Benim İçin Bir Servetti

Benim İçin Bir Servetti Bir Hak dostunun hanımı oldukça sert, geçimsiz ve sevimsizdi. Kocasına her gün dili ve haliyle sanki cehennem azabı çektiriyordu. Bu zat ise onun her haline sabrediyor, nefsini sabra alıştırıyor, bu ateşin içinde her gün pişiyordu. Güzel ahlâkı elde etmek için bunu bir fırsat görüyordu. Bunun için onu boşamayı hiç düşünmüyordu. Bu zatı tanıyan dostları onun durumuna çok üzülüyordu. Kadına hiçbir nasihat fayda vermiyordu. Öyle oldu ki bu zata acıyan bazıları kadının ölümü için dua etmeye başladılar. Bir gün kadının eceli geldi, öldü. Kocasının dostları o günü bayram ilân ettiler. Kadını bir an evvel toprağa verdikten sonra sevinerek kocasının yanına geldiler, ona, "Efendim, biz size taziyeye değil, tebrik etmeye geldik; gözünüz aydın olsun, kurtuldunuz!" dediler. Allah dostu sakin ve düşünceliydi. Yüzünde bir sevinç izi yoktu. Aksine değerli bir şeyini kaybetmiş gibi üzüntülüydü. Bunun sebebini şöyle açıkladı: "Bugün gerçekten çok üzgünüm. B

Benim Müslüman Olmayanlardan Farkım Ne? (Yaşanmış Hikâye)

Benim Müslüman Olmayanlardan Farkım Ne?  (Yaşanmış Hikâye)   Bir öğretmen başından geçen ibretlik hikâyeyi anlatıyor… Çocuklardan not tutmaları için bir defter getirmelerini istedim. Sınıfın tek Musevi öğrencisi hariç iki gün içinde hepsi istediğimi yerine getirdiler. Her ders aynı talebe, Yahudi kızına tekrarladımsa da hali vakti yerinde olan bu kız deftersiz gelmekte devam ediyordu... Aradan bir hafta geçtikten sonra dediğimi yapmadığı takdirde kendisini sınıfa almayacağımı söyleyince de ağlamaya başladı. Ailesinin çok geniş imkânı olduğunu bildiğim için bu direnmenin sebebini sordum... Kızdan aldığım cevap bize Siyonist prensibinin genç bir Yahudi kızında ifade bulmasından ibaretti… Kız ağlayarak; “- Ne yapayım öğretmenim... Yako on gündür dükkânını açmadı… Her halde hasta olmalı!" dedi... Yako'dan başkasından alış veriş etmeyi prensibine ihanet addedecek kadar bir taassupla Yahudiliğine gösterdiği bu sadakatin kaçta kaçı acaba Türk gençlerinde bulunmaktadır.

Kimin Yanındayız?

Kimin Yanındayız? “–Ey Rabbim! Ben bu günahları işlemedim. Hem benim mevkiim, makamım, durumum böyle günahları işlemeye müsait değildi.” İlâhî cevap çok mânidar:  “–Ey kulum, senin dediğin doğrudur. Sen bu günahları işlemedin. Ama senin yanında oldukların, tarafında oldukların bu günahları işlediler. Sen de o günahları işleyenleri sevdin ve râzı oldun. Dolayısıyla sen de onlara ortak olmuş oldun.’’ Bu tefekkürle idrake yansıyan hususlar gösteriyor ki; aklımızı ve duygularımızı iyi kullanıp, nerede, hangi safta ve kimin yanında olduğumuzun farkında olmalıyız. Hak dostlarından İmâm-ı Şiblî Hazretleri de ne güzel söylemiş:  “–Allah Teâlâ bize mahşerde soracak: «Ey kulum! Dünyada Ben seninleydim, ya sen kiminleydin?»’’ Evet kiminleyiz? Allah ile beraberliğin şuurunda mıyız? Bu şuurla O’nun dostlarıyla birlikte bir kul olabiliyor muyuz? Âyet-i kerîmedeki; “Ey îman edenler! Allah’tan korkun da sâdıklarla beraber olun.” (et-Tevbe, 119) fermanına riâyet edebiliyor muyuz?

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye

Gerçekten Yaşanmış Olan Korkunç Bir Hikâye Şimdi dinleyeceğiniz olay yüzde yüz gerçektir. Ben doğduktan 2 gün sonra annem ve babam benim de içinde bulunduğum bir araba ile kaza yapmışlar. Allah’ü Teâlâ’nın hikmeti benim burnum bile kanamazken annem ile babam maalesef hakkın rahmetine kavuşmuşlar. Beni dedem ve nenem büyüttü. Onlar benim her şeyimdi, Annem ve babam olsalar ancak öyle severdim. Ama Çok kötü bir şey oldu. Dedem şeker hastası oldu ve git gide çok kötü oluyordu. O zamanlar durumumuzda iyi değildi. Maddi olarak şehirde bir tane devlet hastanesi vardı ve onlarda doğru düzgün ilgilenmiyordu bile. Gözlerimin önünde ölüme gidiyordu adeta dedem. Ve maalesef büyük Marmara depreminden 2 saat önce 17 ağustos 1999’da kaybettik dedemi. Adeta dünya başıma yıkılmıştı. Aynı günün sabahı köye defnettiler. Abartısız 1 hafta her gece köydeki akrabamızın evinden kaçarak dedemin mezarına gidiyordum ve onun toprağına sarılıp yatıyordum. Her gün de dayım sabah ezanına karşı bazen daha e

Babam ve Ben

Babam ve Ben 4 yaş: Babam her şeyi bilir. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor olabilir. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor. (Çocukluğunu anımsayamayacak kadar yaşlı.) 14 yaş: Babama kulak asma, o artık çağ dışı kaldı. 21 yaş: Babam mı? Aman Tanrım! O hiçbir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki! 35 yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak. 40 yaş: Acaba babam bu konunun nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini ne kadar çok isterdim. Onun ne kadar akıllı olduğunu hiç takdir etmemişim. Ondan çok şey öğren