Kayıtlar

Cehennemin Yedi Kapısı Ve Bu Kapılardan Girmeye Sebep Olan Yedi Uzuv

  Cehennemin Yedi Kapısı Ve Bu Kapılardan Girmeye Sebep Olan Yedi Uzuv   Nefsin en çok etkili olduğu ve kolaylıkla kötülüğe kaydırabildiği uzuvlar yedi tanedir. Bunlar: Göz, kulak, dil, mide, ferç, el ve ayaktır. Günahların çoğu bu yedi uzuvla işlendiği için, cehennemin yedi kapısı bu yedi uzva göre bölünmüştür. O halde, bu uzuv kapılarından cehenneme gitmemek için onları haramlardan korumak ve her birini kendi vazifesinde kullanmak lazımdır. Gözün Vazifesi: Yaratanı daha iyi tanımak ve O’nu daha yakın hissetmek için her biri diğerinden daha acayip olan yaratıkları müşahede etmek, uymak ve yapmak için hayır işlerine bakmak, ilim ve marifet kazanmak için Kur’an, hadis ve dini kitapları mütalaa edip okumaktır. Dilin Vazifesi: Zikretmek, doğruları söylemek, irşat görevi yapmak, gerekli uyarılarda bulunmak, hayrı yaymak ve dargınları barıştırmaktır. Müminin konuşması zikretmek, bakması ibret almak, susması tefekkür etmek içindir. Midenin Vazifesi: Nimetin tadını duyunca, nimet

Kardeşane Nasihatler

  Kardeşane Nasihatler   1- Mübah işlerinizi Besmele-i Şerif ile yapın. 2- Çocuğunuz konuşmaya başladığı zaman Kelime-i Tevhid ile iyi sözler belletin. 3- Çocuğunuza manasız isim değil, geçmişine layık manalı isim koyun. 4- Evladınızı sadece dünya bilgileriyle değil, ahiret bilgileriyle de techiz edin. 5- Evladınızı yaşadığınız zamana göre değil, yaşayacağı zamana göre yetiştirin. 6- Evladınıza ne iş yaparsa yapsın demeyin, Rabbimizin razı olduğu bir işte çalıştırın. 7- Sünnet ve düğün merasimlerinizi içkiyle (ve haram olan şeylerle) değil, pilav, zerde döküp (Kur’ân-ı Kerîm, sohbet, salavat ve) Mevlid ile yapın. 8- Sol elle hiçbir şey yemeyin, içmeyin, vermeyin ve almayın. Bütün bu işleri kesinlikle sağ elle yapın. 9- Saatinizi sol kolunuza bağlamayın, sağ kolunuza bağlayın. 10- Elbise ve çamaşırlarınızı giymeye sağ tarafınızdan başlayın, çıkarırken de sol tarafınızdan başlayın. 11- Kıbleye karşı çorap, çamaşır vb. giymeyin. Sağa veya sola dönerek giyiniz. 12-

Annem Çok Sevmelerin Kadınıydı...

  Annem Çok Sevmelerin Kadınıydı...   Annem çok sevmelerin kadınıydı... Daldaki kirazları, Yazmasındaki oyaları, Fistanındaki çiçekleri, Asmadaki üzümleri, Evin kedisini, Sokağın delisini... Babamın gömleğini... Beni, bizi, mahalleyi... Bildiğim her şeyi severdi... Bana da sevmeyi öğretti... Öyle az buz değil “çok sev” derdi…   Annem gibiyim artık... Az sevme bilmiyorum ben... Çok sevdiğimdendir Bu kadar incinmem... Ah annecim... Senin sütün ak, yüreğin pak... Ama inan şimdilerde; Senin bildiğin gibi değil hayat!   Didem Madak

Dervişe Sormuşlar

  Dervişe Sormuşlar   Sormuşlar dervişe; Hayat nicedir? Demiş ki; “Hayat bilmecedir… Attığın her adım bir hece… Çözene gündüz, çözemeyene gecedir…”   Dervişe sormuşlar: “En zor olan nedir?” “Sözdür” demiş. “Anlatması da zor, anlaması da…”   Dervişe sormuşlar; “İnsanın başına gelecek en güzel nasip nedir?” Derviş demiş ki; “Herkesin bir şeyler anlatmak istediği şu yalan dünyada, seni dinlemek isteyen birine rastlamaktır…”   Dervişe sordular “Nasıl olalım?” Derviş dedi ki; “Musibet karşısında; Metanetli Cehalet karşısında; Marifetli Husumet karşısında; Mağfiretli Kötülük karşısında; Hayır sahibi Kabalık karşısında; Letafetli ol ki Yaradan seni sabrından ötürü sevsin…”   Dervişe sormuşlar; “Evlilikte 50 yılı nasıl devirdiniz” diye; Cevaplamış derviş: “O deli olduğu zaman ben veli oldum, ben deli olduğum zaman o veli oldu…”   Dervişe sormuşlar; “Nasıl insan oluruz?” diye… Derviş “Üç adım atmakla” diye cevap vermiş; “Önce sana kötü

Büyük bir arife sormuşlar: “Neden bu kadar sakinsiniz?”

Büyük Bir Arife Sormuşlar: “Neden Bu Kadar Sakinsiniz?”   Büyük bir arife sormuşlar: “– Neden bu kadar sakinsiniz?” Ârîf demiş ki: “– Uzun zaman okuduklarım ve tecrübelerimin neticesinde, hayatımı beş esas üzerine kurdum!”: 1– Benim rızkımı kimsenin, yiyemeyeceğini anladım. Ve  “SAKİNLEŞTİM!”. 2– Allah’ü Teâlâ’nın beni daima, gördüğünü anladım. Ve  “HAYÂ ETTİM”. 3– Benim işimi kimsenin, yapamayacağını anladım. Ve  “ÇALIŞMAYA KOYULDUM!”. 4– Anladım ki hayatımın sonu,  “ÖLÜM” dür: Ve  “ÖLÜME HAZIRLANDIM!”. 5– Anladım ki iyilik ve kötülük her ikisi de  “KALICI” dır. Dolayısıyla  “İYİLİKLERİMİ ÇOĞALTTIM!”;   ve  “KÖTÜLÜKLERİ  mi  AZALTTIM!”. “İşte sakinliğimi bunlara borçluyum!”   (Rabbim bu esaslara bizleri de uymayı nasip etsin!)

Bazen Yalınayak Yürü!

  Bazen Yalınayak Yürü!   Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem bize bazen yalınayak yürümemizi emretti (Ebu Davud, Sünen; 4160) Sağlıklı yaşamak istiyorsanız, çıplak ayakla toprağa basın! Topraklama bilinen “En kuvvetli antioksidandır.” 9 tane en etkili faydası şunlardır:   1- Kırmızı kan hücrelerinin zeta potansiyelini azaltır. Toprağa yalın ayak basılması halinde zeta potansiyeli nötr hale gelir. Özellikle doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda zeta potansiyeli çoğalır. Bu potansiyelin çoğalması demek ilerleyen zamanda kalp krizi riskinizin artması demektir. Toprağa yalın ayak basmak yani kanın iç akışını anlamlı derecede azaltır, kan incelir. 2- Adet öncesi sendromunu önler. Toprak üzerinde yalın ayak yürümek, kortizol yani ”stres hormonu” nu azaltmaya yardımcı olur. Bundan dolayı adet öncesi ağrılarınızın daha hafif geçmesine yardımcı olur. 3- Kırmızı kan hücrelerinin akış hızı ortalama olarak %280 artar. Bu sayede dokulara daha fazla oksijen taşınabilir. Bu sayede k

Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor

Resim
  Siz Müslümanlara Şaşarım. Üzüm Helâl, İçki Haram. Hâlbuki İkisi de Aynı Şeylerden Yapılıyor              Hz. Ali Radiyallahü Anh bir Hristiyan’a misafir oldu. Adam üzüm getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Haramdır.” Hristiyan dedi ki: “- Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki ikisi de aynı şeylerden yapılıyor.” Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Eşin var mı?” Dedi: “- Var.” “- Kızın var mı?” Dedi:             “- O da var.” “- İkisi de gelsin buraya.” Eşi ve Kızı gelince: Hz. Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: “- Bu Kız bu Anneden’dir, Ama görüyorsun ki Allah’ü Teâlâ annesini sana helâl, kızını ise haram kılmıştır.” Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Hz. Ali Radiyallahü Anh’ın elinden öpüp Müslümanlığı kabul etti!

İnsanın İbâdete Olan İhtiyacı

  İnsanın İbâdete Olan İhtiyacı   İnsan yaşayabilmesi için birçok nimetlerden yararlanmak zorundadır. Allâh’ın nimetlerinden faydalanmadan hayatiyetini sürdüren hiçbir varlık yoktur. Bu sebeple her nimete bir teşekkür gerekir. Nimete teşekkür etmemek nankörlüktür. İbâdetlerin şâhı olan ve Peygamberimizin Aleyhisselâm “Gözümün nûru” 1 dediği namaz, kulun Allah karşısındaki “esas duruşu” demek olup insanın çok yönlü ifâde imkân ve vâsıtalarını bir bütün hâlinde ve sistematik olarak işleme koyan bir fihrist mesabesindedir. Güzel bir usûl ve uygun sözlü formüllerle Allâh’ın büyüklüğünü ve yüceliğini belirten; kulun zayıflığını ve güçsüzlüğünü, Allâh’a olan bağımlılığını, şükrân ve minnettârlığını simgeleyen bir ibâdettir.2   Bütün bunlar, namaz merkezli ibâdetin lüzum ve önemini ortaya koymaktadır. Namaz kılanın, diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Böylece bütün ömür sermâyesini âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü tek bir cihete saklar.3   “Âkil i

Sakız Satıcısı

Sakız Satıcısı   Ahmet, sekiz yaşında bir çocuktur. İnce bir gömlek, yırtık bir pantolon ve bir ayakkabı giyer.   أحمد طفل بالثامنة من عمرة. يرتدي قميصا خفيفا وبنطالا ممزقا وحذاء   Elinde de bir kutu sakız var. Trafik lambalarında şoförlere sakız satar.   بيده علبة علك. يبيعه للسائقين عند أضواء المرور   Mevsim kıştı ve yağmur yağdı. Ahmet şemsiyenin altında yağmurdan korunmak için dükkânın önüne koştu.   في فصل الشتاء عندما كان المطر يهطل لم يكن لدى أحمد شمسية ليحتمي بها. فركض نحو الدكان المقابل   Yağmur kesilince arabalardan birine yöneldi.   المطر جعل إحدى السيارات تنحرف   Ayağı kayıp yere düştü. Sakızları saçıldı. Arabalar sakızları ezdi.   فزلت قدم أحمد وسقط على الارض. وسقطت قطع العلكة فداستها السيارات   Ahmet sakızları toplamaya çalıştı; ama yapamadı. Ağlayarak onlara baktı ve: "Bugün anneme kim bir ekmek alacak?" dedi.   حاول أحمد أن يجمع القطع. لكنه فشل. فبكى وقال: "هذا اليوم لن تحصل أمي على أي خبز" هناك الكثير من أحمد في حياتنا

El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama

  El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama   Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor: Dilenmek haramdır, zaruret olmadan dilenmek olmaz. Dilenmek, sersefil, fakra düşmüş veya rüsvay edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış insanlar dışında, kimseye caiz değildir. Dilenci, at üzerinde gelse bile hakkı vardır. Eğer düşkün ve yoksullar yalan söylemeselerdi onları reddeden felah bulmazdı. Dilenmek üç şeyden dolayı haramdır. Fakirliği açığa vurmak, Allah'tan şikâyet etmek anlamına gelir. Birisinden birşey isteyen hizmetçi efendisinden şikâyetçi etmiş gibi olur. Ancak zaruretten dolayı ve yakınılmadan istemek haram değildir. Kendini aşağı göstermiş olur. Oysa Allah'ın huzurundan başka yerde kendini aşağı göstermiş olması yakışık olmaz. Bundan kurtulmanın çaresi elden geldiğince, dostlarından, akrabalarından ve açık gönüllü kimselerden istemektir. Zira onlar hakaret gözü ile bakmazlar. Yine bu durumda da zaruret olmadan istememek gerekir. Dilekte bulunduğu

Evlatlarımıza İlim ve Edep Öğretmeliyiz...

  Evlatlarımıza İlim ve Edep Öğretmeliyiz... Hasan Yavaş Dinimiz, baştanbaşa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenâb-ı Hakk'ın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır.                Babanın, evlâdına karşı en mühim görevi, ona ilim ve edep öğretmek, güzel terbiye etmektir. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Çocuğu güzel terbiye, evlâdın babasındaki haklarındandır.) [Beyheki] Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor. Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenâb-ı Hakk'ın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hazret-i Ömer, “Edep, ilimden önce gelir” buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayâsından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu. Dinimizde hayânın yeri çok mühimdir. Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayâsızlık da imanın zayıf olduğu