Kayıtlar

Selâm Götürün

Selâm Götürün O mübarek illere, Bizden selâm götürün! Hakk’ı anan dillere, Bizden selâm götürün! Kutlu Hicaz çölüne, Hakk’ın solmaz gülüne, Hacıların seline, Bizden selâm götürün! Girenler dost bağına, Düşmez küfrün ağına, Mübarek Nur Dağı’na, Bizden selâm götürün! Yalvarın Rabbimize! Dualar edin bize! Muazzam Kâbe’mize, Bizden selâm götürün! Girersiniz ihrama, El sürmeyin harama! Sahabeyi kirama, Bizden selâm götürün! İmren güzel huyuna! Benî Haşim soyuna, İçip zemzem suyuna! Bizden selâm götürün! Mekke ile Medine, İki eşsiz hazine, Çihar yâr-i güzine, Bizden selâm götürün! Güneşte yanan başa, Gözlerden akan yaşa, Öpülen kara taşa, Bizden selâm götürün! Gösterilen vefaya, Merve ile Safa’ya, Muhammed Mustafa’ya, Bizden selâm götürün! Tekbir alan ihvana, Kestikleri kurbana, Bütün ehl-i imana, Bizden selâm götürün! Yetişir Cemal gayrı, Çok sözün yoktur hayrı, Hüccaca ayrı ayrı,

Haydi Hizmete

Haydi Hizmete Kavuşmak isteyen büyük himmete, Hakka inananlar haydi hizmete. Kolay bulunmayan böyle nimete, Bismillah diyerek haydi hizmete. Ter dökelim Ehlisünnet yoluna, Canımız fedadır Hakkın uğruna, Sünni kitapları basıp bağrına, Emri maruf için haydi hizmete. Öğren düşmanların bütün fendini, Tuzağına düşme koru kendini, İlimle yıkmalı küfrün bendini, İlmi yaymak için haydi hizmete. Hani deryaların kaptanı bizdik, Bütün düşmanları sıraya dizdik, Gururlu kralları nasıl da ezdik, Ecdadın torunları haydi hizmete. Hep Hak için hakka koşmalı mümin, Hizmet aşkı ile coşmalı mümin, Bütün engelleri aşmalı mümin, Şanlı zafer için haydi hizmete. (Alıntı)

Dünya Ve Âhiret Saadeti İçin...

Dünya Ve Âhiret Saadeti İçin... M. Said Arvas Huzurla yaşayabilmemiz için yerde ve gökte bulunan bütün varlıklar bize hizmet ediyor; üstelik ücret de talep etmiyorlar!.. Rabbimize ne kadar şükretsek azdır... Biz daha dünyaya gelmeden, dünya hayatında rahat ve huzur içinde hayat sürebilmemiz için ne lazımsa hepsini yarattı ve bize ihsan eyledi. Bunların hiçbirini biz talep etmedik, böyle bir şeyi düşünmedik, düşünebilseydik bile yapmaya gücümüz yetmezdi. Tamamı bizi yaratan Rabbimizin lütfu ve ihsanıdır... Rızkımızı daha biz dünyaya gelmeden önce annemizin göğsünde hazırlamıştır. Sadi-i Şirazi rahmetullah-ı aleyh buyuruyor ki: "İnsanlar, rızıklarından niçin endişe ederler o dünyaya gelir gelmez rızkını hazır bulur." Yemeden, içmeden yaşamak mümkün olmaz. Havamızı, suyumuzu, gıdamızı akıl ve hayal edemeyeceğimiz kadar güzellikte kim yaratıyor ve bizlere ihsan ediyor!.. Güneş elmaya da, bibere de aynen yansıyor, ikisi de kırmızıdır. Birisini tatlandırıyor,

Dünyanın Bekâsı Yok Halkın Da Vefâsı Yok!

Dünyanın Bekâsı Yok Halkın Da Vefâsı Yok! M. Said Arvas "Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yoktur. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur..." İnsanoğlu zayıf yaratılmıştır. Dünyaya geldiğinden beri içine düştüğü sıkıntılardan, maruz kaldığı belalardan kendisini koruyacak bir güç, bir sığınak aramıştır. Bir yerden medet ummaya kendisini mecbur hissetmiştir. Ezelden beri onu titreten, korkutan "Ölüm muamması"nı ve buna karşı içine düştüğü ümitsizlik karanlığından kurtulmak için çare aramış durmuştur. Bunun içindir ki; tarihte hiçbir kavim ve kabile yoktur ki, bir ma'budu olmasın!.. En ilkel topluluklarda bile, tapındıkları "tanrı"ları vardı. Kimi ağaçtan, kimi taştan kendi elleri ile yaptıkları ve şekil verdikleri putlara tapıyor ve onlardan medet umuyorlardı. Hâlbuki, kendileri de çok iyi biliyorlardı ki; duymayan anlamayan, iyiliği veya kötülüğü dokunma ihtimali olmayan bu cansız varlıklardan hiçbir hayır gelmez

Tevâzudan daha iyi bir şey görmedim...

Tevâzudan daha iyi bir şey görmedim... Vehbi Tülek Feth-i Mûsulî hazretleri, Hazreti Ali'yi rüyâda görür ve ondan nasîhat ister!.. Feth-i Mûsulî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Musul’da doğdu 835 (H. 220) senesinde orada vefât etti. Bişr-i Hafî'nin arkadaşıdır. Bişr-i Hâfî hazretleri gibi gibi yüksek dereceler sâhibiydi. Bir gün Feth-i Mûsulî'ye, "sıdk nedir?" diye sorulunca, içinde demir bulunan bir ocağa elini sokup, kızgın bir demir parçasını çıkarıp elinde tuttu ve; "İşte sıdk budur" dedi. Şöyle anlatır: "Bir gün Emir-ül-müminîn Hazreti Ali'yi rüyâmda görüp, bana nasîhat et, dedim. Tevâzudan daha iyi bir şey görmedim. Yalnız Allahü teâlâdan sevap umarak, zenginin yoksula gösterdiği tevâzudan daha güzel ne olabilir, dedi. Biraz daha nasîhat edin, dedim. Buyurdu ki: Ondan daha güzel olanı, Allahü teâlâya gâyet fazla güven duyan fakirin, zengine karşı kibirli ve gururlu davranmasıdır." Hacca giderken yolda henüz

Ben O Zâtı Sırf Allah Rızâsı İçin Severim...

Ben O Zâtı Sırf Allah Rızâsı İçin Severim... Vehbi Tülek "Sen o zâtı nasıl seviyorsan, Allahü teâlâ da seni öylece seviyor." Muhammed ibn-i Gaylân hazretleri hadis âlimidir. 347'de (m. 958) doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden hadis rivayet etti. Kendisinden de Hatîb el-Bağdâdî, gibi meşhur âlimler ilim tahsil etti. 440 (m. 1049)’de Bağdat'ta vefat etti. “Gaylâniyyaât” isimli kitabında naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları: Birisi Resûlullah Efendimize “sallallahü aleyhi ve sellem” geldi ve “Babam size selâm söyledi” dedi. Resûlullah buyurdu ki: “Aleyke ve alâ ebîkesselâm.” Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: “Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak cenâzesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah diyerek cevap vermek.” “Tanıdığınız ve tanımadığınız Müslümanlara selâm veriniz.” “Birbirinize selâm veriniz. Birbirinize yiyecek ikram ediniz, akrabanızın haklarını gözeti

Müslümanın Ölümü Sonsuz Hayattır!

Müslümanın Ölümü Sonsuz Hayattır! Vehbi Tülek Ölmek, yok olmak değildir, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Ebû Bekr Havlânî hazretleri Mâliki mezhebi­ fıkıh âlimidir. Tunus’ta Kayrevan'da doğdu. Mısır’a giderek zamanın meşhur fıkıh âlimlerinlerinden ilim tahsil etti. Memleketine dönüp çok talebe yetiştirdi. 432 (m. 1041)’de Kayrevan'da vefat etti. Buyurdu ki: Ölmek, yok olmak değildir, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Rûhun, bedenden ayrılmasıdır. Bir evden, bir eve göç etmektir. Ömer bin Abdül’azîz “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki: (Sizler, ancak ebediyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lâkin bir evden, bir eve göç edersiniz!) Mevt (ölüm) mümine hediyedir, nimettir. Günâhı olanlara musîbettir. Fakîrlere rahat, zenginlere azaptır. Müminin rûhunun bedenden ayrılması, esîrin hapisten kurtulması gibidir. Mümin öldükten sonra, bu dünyâya geri gelmek istemez. Yalnız şehitler, dünyâya geri gelip, bir daha şehit olmak ister... Dünyânın iyiliği

600.000 Nasihat Değerinde 6 Nasihat

600.000 Nasihat Değerinde 6 Nasihat Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazreti Ali Radiyallahü Anh’a hitaben: “- Ya Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin; yahut altı yüz bin altın mı? Veyahut altı yüzbin nasihat mı istersin?” şeklinde buyurdular. Hazreti Ali kerremellahü vecheh dedi ki: “- Altı yüz bin nasihat isterim.” Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “- Şu altı nasihate uyarsan, altı yüz bin nasihatte uymuş̧ olursun: 1- Herkes nafilelerle meşgul olurken, sen farzları îfâ et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri, sünnetleri müstehapları îfâ et. 2- Herkes dünya ile meşgul olurken, sen Allah’u Teâlâ’yı hatırla. Yani din ile meşgul ol. Dine uygun yaşa, dine uygun kazan, dine uygun harca. 3- Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara, kendi ayıplarınla meşgul ol. 4- Herkes dünyayı imar ederken, sen dinini imar et, ziynetledir. Herkes halka yaklaşmak için vasıta ararken, halkın rızasını gözetir

Müthiş Bir Evlilik Nasihati

Müthiş Bir Evlilik Nasihati Aralıksız çalan kapının zili, Mübeccel hanımı eski ahşap merdivenlerden hızla aşağı indirmek için zorluyordu. Fakat yaşlanmıştı artık. Dizlerinin ağrısı artmış, ona ağır hareket etmesini söylüyor gibiydi. — Geldim, geldim… — Kim o! — Benim anneciğim, kızın Neriman. — Neriman! Mübeccel Hanım 2 yıl önce gelin etmişti kızını, iyi bir insandı damadı bir de torunu vardı. Ne güzel şeydi torun sevgisi. — Hayırdır kızım ne bu acele peş peşe basıyorsun şu zile. Gel gel, bakalım içeri, ver bakayım şu kucağındaki yavrucağı. —Bıktım artık anne bıktım, dayanamıyorum. Dönmeyeceğim o eve bir daha. —Sakin ol bakalım! Geç içeriye. Kapıda konuşulmaz böyle şeyler. Ben bir çay atayım ocağa, hem konuşur hem de bir şeyler yer içeriz. —Tamam, anne ben çocuğu yatırayım. Mübeccel Hanım, ocağa çay koyarken düşünüyordu; ne oldu acaba? Damat bir şey mi yaptı, deli kız kim bilir neye sinirlendi yine. —Anlat bakalım kızım hayırdır inşallah. Nedir seni böyle

Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin!

Resim
Başınıza Gelen Her Sıkıntıda Yılmayın ve Yeniden Silkelenin! Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek kuyuya düştüğünü fark edince, daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, dışarı çıkar ve koşarak uzaklaşır! Kıssadan Hisse: Hayat üzerinize hep toprak ve pislik atacaktır. Yükselmenin sırrı; bu topr

Devşirmeler: Aman Batı Ne Der

Devşirmeler: Aman Batı Ne Der Osmanlı Batı'ya çok sayıda öğrenci gönderdi. "Gidin orada Fen ilimlerini tahsil edin. Eksiğimiz varsa tamamlayın. Ülkenize hizmet edin" diye. Düşünce güzeldi. İlim Çin'de olsa alınması gerekiyordu. Ancak gidenlerin neredeyse tamamı tuzağa düştü. “Alkol, kadın- eğlence” üçgeninde balolarla tanıştı, dans etmeyi öğrendi. Localarla kucaklaştı Mason oldu. Fen ilimleri öğrenmesi istenerek gönderilen gençlerin neredeyse tamamı özellikle edebiyatçı, ülkesinin düşmanı ve BATI yanlısı olarak geri döndü. Edebiyatçıydılar, iyi hatiplerdi, iyi laf yapıyorlardı. Söylemleri, şiirleri, makaleleri ile kitleleri harekete geçiriyorlardı. Sultan Abdülaziz'in de Sultan Abdülhamid Han'ın da bu iyi niyet girişimi, o gençlerin zayıflığı sonucu BATICI ittihatçı kafalara büründürülmesiyle sonuçlandı. Edebiyatçı, Mason, Batı yanlısı, reformist, ırkçı, İngilizci, Almancı, Fransız hayranı ne kadar devşirilmiş tip varsa Osmanlı kadrolarına sızd

Lâhut Âlemi

Lâhut Âlemi      "Ulûhiyet, ilâhî âlem, yüce âlem." İlâh kelimesinden, vav ve te harflerinin ilavesiyle oluşan bir kelimedir. Sofilere göre varlık tecellisinin ilk mertebesi olan "ehadiyet âlemi"ne denir. Bu mertebede Allah'ın bütün isimleri ve sıfatları zatında mevcuttur. Mutlak gayb âlemi de denen bu bilinmeyen, görünmeyen âlemde Allah Teâlâ, isim ve sıfatları mertebesine inmemiştir (Sinan Paşa, Tazarrûnâme, Nşr. A. Mertol Tulum, İstanbul 1971, 314 (93 no'lu dipnot), 351(344 no'lu dipnot). Tasavvufta genel olarak bilinmeyen mânevi âleme lâhût âlemi; insanlarla ilgili madde âlemine de nâsût âlemi denir. Vahdet-i vücûd (varlık birliği) tezini savunan Muhyiddin İbnul-Arabî ve takipçilerine göre kâinat, Allah'ın isim ve sıfatlarının bir tezâhürüdür ve beş mertebede meydana gelmiştir. Toptan on sekiz, parça parça on sekiz bin olan âlem, bu beş mertebe içerisindedir. Bu mertebelere hazarât-ı hamse (beş hazret, beş mertebe) denir: 1) Gayb-i

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!             Her sabah ezan okuyormuş, sahibi demiş ki: "- Tekrar tekrar ezan okuma yoksa tüylerini yollarım!" demiş. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendisine demiş ki: "- Zaruretler harami helal kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçmeliyim, nasıl olsa benden başka horozlar var her halükarda onlar ezan okur." Horoz ezan okumayı bırakmıştır artık. Bir hafta sonra sahibi tekrar gelir ve der ki; "- Eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yollarım!" Horoz bu tehdit üzerine horozluktan da vazgeçer ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlar... Horoz tam bir ay gıdaklamaya başladıktan sonra sahibi tekrar gelir ve bu kez şöyle der; "- Şimdi de tavuklar gibi yumurtlamazsan eğer yarın seni keserim!" Der. Bunun üzerine horoz ağlamaya başlar ve der ki; "- Keşke ezan okurken ölseydim!" İşte günümüz Müslümanların da hali bu… Zalim ve zorbaların gayri

Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor

Resim
Gönenli Mehmed Efendi Hatıralarında Anlatıyor Hacca gitme yasağının kaldırılmasından sonra hacca giden ve Kudüs’e uğrayan Gönenli Mehmed Efendi hatıralarında anlatıyor: Kudüs ve Mescid-İ Aksâ'da yağmur! “Bakın, size bir yağmur hikâyesi anlatayım, şimdi hatırıma getirildi. Bendeniz karayoluyla ilk hacca giden KAFİLELERDE bulundum. Biliyorsunuz, uzun bir süre HACCA gitmek yasaktı, sonra -ALLAH razı olsun- Menderes zamanında kanunlar müsaade etti. İşte karayoluyla gidiyorduk Biliyor musunuz, bu MİLLET Kâbe’ye, hacca hatta HACIYA bile âşıktır. Urfa’dan geçiyorduk, otobüsün önüne insanlar yattı. Evet, evet, yanlış duymadınız, böyle yere yattılar. Yola yattılar yola... ‘Yahu bunlar ne yapıyor?’ dedik, mecbur kapıyı açtık. ‘Kardeşim, ne istiyorsunuz?’ diye sordu şoför. ‘VALLAHİ, bu HACCA gidenler bizde MİSAFİR olmazsa yerden kalkmayacağız’ dediler. Aman yâ RABBÎ! Biz de vize işlemleri olduğunu, geç kalırsak kapıda çok zorluk çekeceğimizi onlarla konuştuk, bir şekilde