Devşirmeler: Aman Batı Ne Der
Devşirmeler:
Aman Batı Ne Der
Osmanlı Batı'ya çok sayıda öğrenci gönderdi. "Gidin
orada Fen ilimlerini tahsil edin. Eksiğimiz varsa tamamlayın. Ülkenize hizmet
edin" diye.
Düşünce güzeldi. İlim Çin'de olsa alınması gerekiyordu. Ancak
gidenlerin neredeyse tamamı tuzağa düştü. “Alkol, kadın- eğlence”
üçgeninde balolarla tanıştı, dans etmeyi öğrendi. Localarla kucaklaştı Mason
oldu. Fen ilimleri öğrenmesi istenerek gönderilen gençlerin neredeyse tamamı
özellikle edebiyatçı, ülkesinin düşmanı ve BATI yanlısı olarak geri döndü.
Edebiyatçıydılar, iyi hatiplerdi, iyi laf yapıyorlardı.
Söylemleri, şiirleri, makaleleri ile kitleleri harekete geçiriyorlardı. Sultan
Abdülaziz'in de Sultan Abdülhamid Han'ın da bu iyi niyet girişimi, o gençlerin
zayıflığı sonucu BATICI ittihatçı kafalara büründürülmesiyle sonuçlandı.
Edebiyatçı, Mason, Batı yanlısı, reformist, ırkçı, İngilizci,
Almancı, Fransız hayranı ne kadar devşirilmiş tip varsa Osmanlı kadrolarına
sızdı. Darbelerle yönetimi ele geçirdi, ülkeyi talimatlarla savaşlara soktu.
O kadronun yanlış politikalarla kısa zamanda Balkanlar'ın elden
gitmesine, sonrasında koca imparatorluğun parçalanmasına yol açtı.
Doktor Talha Cafer Şeker yıllardır Londra'da İngiliz arşivlerine
girdi. Çok ilginç arşiv belgelerine ulaştı. Bu çalışmayı "Hilafetten
Cumhuriyete Ortadoğu'da kırmızı Harita; Şirketler ve Devletler" adlı
kitapta topladı. Mesela İngiliz diplomat ve istihbaratçı Wilfrid Blunt 1882'de
yazdığı raporları gündeme getiriyordu o kitapta.
Wilfrid Blunt o istihbarat raporlarında Batı'ya eğitime gelen
gençlerimiz için "Avrupa'da İslamın temsilcisi olarak görülen Osmanlı
Türkleri bir gün o dini terk ettiklerinde bu tarihin acı bir intikamı
olacaktır" diyor, devşirme projesini anlatıyordu.
İstihbaratçı Wilfrid Blunt bununla yetinmiyor, tüm Osmanlı
coğrafyasında BATI'ya çalışacak din adamlarının bile peşinde koşuyordu.
1881 yılında Kahire'nin Müslüman ulemasını araştırıp,
İstanbul'dan inançlar anlamında farklı düşünen birilerini ararken 30'lu
yaşlarda genç bir ilim adamıyla tanıştı.
Ezher'deki evine misafir olduğu bu kişinin ismi Muhammed Abduh
idi. Abduh daha sonradan Mısır müftüsü olarak reformist kişiliği ile meşhur
olacaktı. Mısırlı genç tam olarak Arap dünyasında yürüteceği gizli hedefleri
için Wilfrid Blunt'un aradığı kişilikti.
İngiliz istihbaratçıya göre tanıştığı Abduh, Osmanlı hanedanının
son iki asırdır İslam dünyasına hiçbir fayda vermediğini düşünüyor, dini
reformların gerekliliğini savunuyordu. Ortak görüşler sayesinde Blunt ile Abduh
arasında yakın bir ilişki böylece başladı. Bundan sonra Blunt Arap dünyasında
yeni hilafet hareketi için yeni görüşmeler yapmaya devam ederken eşi Anne
İsabella Noel de Arabistan çöllerinde devşirme toplamaya başladı. O Abduh da
tıpkı Batı'ya Fen öğrenmeye gönderilen gençler gibi localarda yükseliyordu.
Beyrut Mason locası Başkanı "Mısır'da Cemalettin Efgani'den
sonra Mason locası Başkanı olan İmam Abduh Masonluk ruhunu yayarak çok hizmet
etti" diyordu.
Mısır sömürge valisi Lord Cromer de "Elbette İslami
reformist hareketin geleceği şeyh Muhammed Abduh'un çizdiği yolda ümit vaad
ediyor. Ve o yolun yolcuları Avrupa'nın her türlü yardım ve teşviklerine
layıktır" diyerek övgüler yağdırıyordu.
Blunt ailesinin elde ettiği bilgiler ve çalışmalar, devşirmeler
1881'de A Pilgrimage to Nejd, The Cradle of the Arab Race adıyla İngiliz
arşivlerinde dosyalaştırıldı. Ve tabii Osmanlı'nın parçalanmasında kullanıldı.
Tüm bunları neden hatırlatıyoruz? Bugün Ayasofya'nın tekrar camiye
döndürülmesindeki büyük anlamı ancak bu bilgilerin ışığında kavrayabiliriz.
Bugün Türkiye'de bazılarının içten içe Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han'ın
vasiyetindeki gerçek kimliğine dönmesine üzülmesindeki temel sebep bellidir.
Çünkü Batı'ya ilim öğrenmeye gönderilip localarda devşirilme tuzağına düşen ittihatçı
kafaların torunları aramızda az değildir. O yüzden bu kutlu kararı
itibarsızlaştırmak için her mecrada ellerinden geleni yapmaktalar.
Bugün "Müslümanız" diyen Arap ülkelerinde bile
Ayasofya'nın cami olmasına tepki gösterenler karşısında şaşkına dönüyoruz.
Halbuki bu da normal.
Arap
dünyasında da aynı şekilde benzer çıkışların olması, Mısır'dan bile Batı
yanlısı darbecilerden Ayasofya'nın aslına dönmesine karşı çıkılması hep bu
devşirme operasyonunun uzantılarıdır.
O yüzden
Ayasofya "Devşirmelerin, Aman Batı ne der" goygoycusu
hayranların, ittihatçı kafaların ve onların peşinden koştuğu Batı'nın yüzüne
vurulan bir "Bağımsızlık" tokadıdır.
Osmanlı'nın son döneminde İngilizci, Fransızcı, Almancılar
vardı. O dönemin güçlü ülkeleri onlardı. Bugün Amerikancı devşirmelerin
fazlalığı da normaldir. İttihatçı devşirme kafalar güç kimdeyse ona koşar. Yeni
Türkiye onlara rağmen Milli ve Yerli hedeflerine koşarak ulaşacaktır. Artık
bundan dönüş yoktur.
Ayasofya onun için dünyaya muazzam bir mesaj ve MİLAT'tır.
Bekir Hazar
Takvim Gazetesi
Yorumlar
Yorum Gönder