Kayıtlar

Allah'ü Teâlâ’nın Emaneti

Allah'ü Teâlâ’nın Emaneti Hz. Ümm-i Süleym Radıyallahü Anha, gayet temiz ahlak sahibi bir hatun idi. Çocuğu vefat ettiği zaman, sabır ve metanetle bizzat kendisi yıkadı ve kendisi kefenledi ve bir tarafa bırakıp, komşularına dönerek: “- Babasına haber vermeyin!” Hz. Ebu Talha Radıyallahü Anh orada bulunmamaktaydı. Akşam eve döndüğünde, çocuğu sordu, hanımı: “- Gördüğünden şimdi çok iyidir!”, der. Sonra yemek yediler, oturdular, birlikte oldular. Bir müddet sonra Hz.Ümm-i Süleym Radıyallahü Anha, beyine gayet metanetle şöyle der: “- Ey, Ebu Talha, ödünç alınmış bir şeyi geri vermek icap eder mi etmez mi?” “- Söylediğin bu söz nasıl bir söz, elbette ki ödünç alınan şey geri verilmeli.” “- O halde, Hak Teâlâ da sana emanetten vermiş bulunduğu çocuğu aldı.” Ebu Talha Radıyallahü Anh bu sözü duyunca: “- Biz Allah’ü Teâlâ için halk edilmiş bulunuyoruz ve hep onun tarafına döneceğiz!”, der ve şükreder. Sabah olunca gidip Resulullah'a Sallal

Güzel Ahlâk İle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler

Güzel Ahlâk İle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler 01-     “İyilik güzel ahlâktan ibarettir. Günah ise kalbini tırmalayıp durduğu halde insanların bilmesini istemediğin şeydir.” (Müslim, Birr 14, 15) 02-   Kıyamet gününde mü’min kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder” (Tirmizî, Birr 61) 03-   “Mü’minlerin iman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” (Tirmizî, Radâ’ 11) 04-   “Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye, cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye, cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebû Dâvûd, Edeb 7) 05-   “İyi huylu olanlarınız, içinizde en çok sevdiğim ve kıyamet günü bana en yakın mesafede bulunacak kimselerdir. 'Güzel sohbet ediyor.' dedirmek için

Firavun ve Ordusunun Sonu

Firavun, ve, Ordu, Son, Firavun ve Ordusunun Sonu وَجَاوَزْنَا بِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْياً وَعَدْواًۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُۙ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الَّـذ۪ٓي اٰمَنَتْ بِه۪ بَنُٓوا اِسْرَٓائ۪لَ وَاَنَا۬ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿٩٠﴾ آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿٩١﴾ فَالْيَوْمَ نُنَجّ۪يكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ اٰيَةًۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ عَنْ اٰيَاتِنَا لَغَافِلُونَ۟ ﴿٩٢﴾ وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مُبَوَّاَ صِدْقٍ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۚ فَمَا اخْتَلَفُوا حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٩٣﴾ ﴿90﴾   Derken İsrâiloğulları’nı denizin öteki yakasına geçirdik. Firavun ve ordusu da haksız yere onlara saldırmak üzere peşlerine düşmüştü. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: "Elhak inandım ki, İsrâiloğulları’nın iman

İmansız Gitmenin Sebepleri!

İmansız Gitmenin Sebepleri! “Miftâh-ül-cenne”de buyuruluyor ki: İmansız ölmekten korkmamak âhirete imansız gitme sebebidir. " Muhammed bin Kutbüddîn İznîkî hazretleri Osmanlı âlimlerdendir. Kutbüddîn-i İznîkî’nin oğludur. Molla Fenârî’den, din ilimlerini ve zamanının fen bilgilerini okudu. 885 (m. 1480)’de Edirne’de vefât etti. “Miftâh-ül-cenne” kitabı meşhurdur. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri: “(Miftâh-ül-cenne) ilmihâlinin yazarı sâlih bir zât imiş. Okuyanlara faydalı olur” buyurdu. “Miftâh-ül-cenne” adındaki kitabında buyuruyor ki: Ve dahî imansız gitmenin sebepleri, kırk kadar olup, şunlardır: 1- Bid’at sahibi olmak. Yani itikâdı bozuk olmak. 2- Zaîf (Şüpheli olan) îmân. 3- Dokuz azâsını doğru yoldan çıkarmak. 4- Büyük günah işlemeye devam etmek. 5- Nimet-i İslam’a şükrünü kesmek. 6- Âhirete imansız gitmekten korkmamak. 7- Haksız yere zulmetmek. 8- Sünnet üzere okunan ezân-ı Muhammedîyi dinlememek. 9- Anaya babaya âsî olmak. 10- Doğru olsa

Erenlerin Sohbeti

Erenlerin Sohbeti Erenlerin sohbeti, ele giresi değil. Sohbete kavuşanlar, mahrum kalası değil. Gezmek gerek her yeri, bulmak için, bir eri, Sarraf tanır cevheri, herkes bilesi değil. Bir pınarın yanına, kapalı testi kona, Kırk yıl orada dura, kendi dolası değil. Sohbetle parlar iman, talip kazanır irfan. İnsanı arif yapan, fesi, hırkası değil. Önce doğru iman et, haramdan el etek çek, Ruha gıdadır sohbet, badem helvası değil! Yunus Emre

Bir Köpeğin Beyazidi Bistami Hazretlerine Verdiği Ders

Bir Köpeğin Beyazidi Bistami Hazretlerine Verdiği Ders Bayezid-i Bestami Kuddise Sirruh Bir gün, talebeleri ile birlikte, gayet dar bir sokaktan geçiyorlardı. karşıdan bir köpeğin gelmekte olduğunu gördü ve geri çekilip köpeğe yol verdi. Talebelerinden birinin hatırına şöyle geldi: "İnsanoğlu hayvanlardan şereflidir. Hem bizim şeyhimiz, ariflerin sultanıdır. Hem de etrafındakiler onun, her biri çok kıymetli sadık talebeleridir. Bütün bunlara rağmen, şeyhimiz bu köpeğe yol vermesinin hikmeti acaba nedir?" Bunun üzerine Bayezid-i Bestami Kuddise Sirruh Buyurdu ki; "Şu köpek, hak lisanı ile bana dedi ki; ‘Rabbimiz Sana ariflerin sultanı olmak hilatini ve bana da köpeklik postunu giydirdiler. Bunun tersi de olabilirdi. Yani sen köpek ben insan olabilirdim!’ , dedi. Bunun üzerine ben de o köpeğe yol verdim."

Dünyanın Güzelliğine Aldanmamalı, 189. Mektûb

  Dünyanın Güzelliğine Aldanmamalı, 189. Mektûb Bu mektup, Şerafettin Hüseyni Bedahşîye yazılmıştır. Dünyanın güzelliğine aldanmamalı, İslâmiyyet’den ayrılmamalıdır: Âlemlerin rabbi olan Allah’ü Teâlâ’ya hamd olsun! Peygamberlerin en üstünü olan Muhammed Aleyhisselâma ve temiz Âline ve Esbabının hepsine bizden selâmlar olsun! Akıllı ve kıymetli oğlum Şerafettin Hüseynin şerefli mektubu geldi. Bizi sevindirdi. Sayısız bağlılıklar arasında, bu fakirleri “rahmetullahi aleyhim ecma’în” hatırlamanız ne büyük nimettir. Bu hâliniz, kalbîdeki sevginin alâmetidir. Bu sevgi de, ifade ve istifadeye sebeptir. Bildirdiğiniz rüyalar doğrudur ve güzeldirler. Kalplerin bağlılığını göstermektedir. Yavrum! Dünyanın tadına ve güzelliğine sakın aldanma! Onun yalancı gösterişlerine kapılma! Çünkü hepsi geçici ve kıymetsizdir. Bugün, böyle olduğuna belki inanmazsınız. Fakat yarın ölünce, doğru olduğu anlaşılacaktır. O zaman inanmanın faydası olmayacaktır. Fârisî beyit tercemesi: “İncil

Teyemmüm Abdesti Nasıl Alınır?

Resim
Teyemmüm Abdesti Nasıl Alınır?   Teyemmüm Ne Demektir? Teyemmüm demek, su yerine toprakla temizlenmek demektir. Gusül abdesti veya namaz abdestinin alınması gereken durumlarda bunun için uygun su yoksa veya zorunluluk nedeniyle kullanılamaması hâlinde Abdest veya Gusül abdesti yerine “Teyemmüm” abdesti alınır. Abdest ile Teyemmüm eşdeğerdedir. Önce su araştırılır. Eğer su bulunması mümkün değilse veya su ile abdest almak sağlık için zararlı ise teyemmüm alınır. Teyemmüm ile İlgili Ayet-i Kerime’ler Nelerdir? “Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nisâ Suresi, 43. Ayet) “E

Osman Yüksel Serdengeçti'den Nükteli Sözler

Resim
Osman Yüksel Serdengeçti'den Nükteli Sözler 1) Serdengeçti bir sohbet esnasında yaptığı nüktelerle, latifelerle, vezinli konuşmalarla hepimizi kahkahalarla güldürüyordu; Sekiz defa mahpus, bir defa mebus oldum. Diyordu. 2) Anıtkabir yapımında gençler çalışırken Osman Yüksel'e sorarlar, Sen genç değil misin Niye Anıtkabir'de çalışmıyorsun Serdengeçti, fikirlerinden dolayı kendisini hapishanelerde süründüren ve sevmediğini her zaman açıkça söylediği İsmet İnönü'yü kastederek cevap verir, Vallahi hapishanelerden bana zaman kalmıyor. İnşallah ikinci anıtkabirde canla başla çalışırım. 3) Serdengeçti dergisinin ilk sayısı çıkınca Osman Yüksel'in kapısını aşındıranların sayısı artar. Aralarında çok şık olan adamlar da vardır. Böyle tiplerden hoşlanmayan Serdengeçti, kendisine yok dedirtir. Bir gün evde yalnızdır, kapıyı açan da kendisidir. Gelen kişi sorar, - Osman Bey evdeler mi? - Yoklar efendim. - Siz kimsiniz - Ben onun hizmetçisiyim.