Kayıtlar

Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan

Uyan! Ey Gözlerim Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Azrail’in kastı canadır, inan. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Seherde uyanırlar cümle kuşlar, Dill-i dillerince tesbihe başlar, Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Semâvâtın kapıların açarlar, Müminlere rahmet suyun saçarlar, Seherde kalkana hülle biçerler. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Bu dünya fanidir sakın aldanma, Mağrur olup tac-ı tahta dayanma, Yedi iklim benim deyu güvenme. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Benim, Murad kulun, suçumu affet, Suçum bağışlayıp günahım ref’et, Rasul’ün sancağı dibinde haşret. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan! Sultan III. Murat Han Rahmetullahi Aleyh (Rivayete göre; Sultan III. Murat Han Rahmetullahi Aleyh Hazretleri bu şii

Ebû Talhâ Radiyallahü Anh’ın Müslüman Oluşu

Ebû Talhâ Radiyallahü Anh’ın Müslüman Oluşu Hz. Talha Medîne'nin asîl ve zengin ailelerinden birine mensuptu. Her gece evlerinde, eğlence ve içki toplantıları vardı. Zenginliği sâyesinde, bütün dünya nîmetlerini tatmak istiyordu... Daha kötüsü; birçok asil arkadaşları gibi, Puta tapmaktaydı... Etrafında sayısız kadın ve kız dolaşıyordu. Fakat o, sadece biriyle evlenmek istedi. Haber yolladı. Evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Süleym adlı bu hanımın, kocası, yeni ölmüştü. Şu cevabı verdi: - Yetîm oğlum büyüyünceye kadar, evlenmeyi düşünmüyorum. Ümmü Süleym fakir olduğu halde, küçük oğlunu, üvey baba eline bırakmak istemiyordu. Ebû Talhâ, çâresiz bekliyecekti! Evlenmem mümkün değil… Epeyce zaman sonra, bizzat kendisi gitti. Nezâketle evlenme teklifini tekrarladı: - Oğlun artık büyüdü, Ey Ümmü Süleym! Kararını vermelisin, dedi. O'nun niyetinin iyi olduğunu anlayan zeki kadın, başka bir şeyden endişeliydi. Açık açık söylemeyi uygun buldu: -

Münâcât

Münâcât Ey güzel Rabbim sen bizi böyle nâçâr eyleme! Cürm ile âlûde kılma hem günâhkâr eyleme! Burda ağlattın bizi, ukbâda âzâr eyleme! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Ol kadar çok ki günâhım, haddini fehm eylemem! Rahmetin deryâsı andan, çok büyüktür gam yemem! Yakma yâ Rabbi cehennem âteşinde mücrimem! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Cürmümüz afvet, Muhammed Mustafâ'nın aşkına! Hazret-i Kübrâ vü Zehrâ, Murtezâ'nın aşkına! Ol Hasen ile Hüseyn-i Kerbelâ'nın aşkına! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Ömrümü cürm ü hatâ-u cehl ile ettim tebâh! Senden olmazsa inâyet, ben kula yokdur felâh! Afvına şâyeste kıl, bu FÂHİR'i pek rû-siyâh! Lutfet Allahım bizi, mahrûm-i dîdâr eyleme! Nağme-i Aşk

32. Osmanlı Padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan 2. Abdülaziz

Resim
32. Osmanlı Padişahı ve 111. İslam halifesi Sultan 2. Abdülaziz İngiltere Kraliyet ailesi isteklerini kabul ettiremeyince; İngiliz kuklası Hüseyin Avni Pasa, pehlivanlardan üç kişiyi Fer’iyye Sarayı’nda mahsus bahçıvanlıkla vazifelendirdi. 4 Haziran 1876 sabah sularında odasına girdiler. Abdülaziz Han, bir müddet onlara karşı koydu; boğarak şehit ettiler. Cinayete intihar süsü vermek için O’nun bileklerinin damarlarını kesen zorbalar, hiçbir şey yokmuş gibi gizlice islerinin başına döndüler. Ruhu şad, mekânı Cennet olsun! Allah’ü Teâlâ gani gani Rahmet eylesin!

Bir Dakikanı Ayırır mısın?

Bir Dakikanı Ayırır mısın? Cerrahın telefonu çalar, arayan hastahane sekreteridir. “- Buyurun sizi dinliyorum.” “- Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin.” “- Geliyorum!” deyip hekim telaşla yola düştü. Hekimi hastahanede hastanın babası hışımla karşıladı: “- Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız?” Cerrah gülümsedi: “- Bana haber verilir verilmez acelece geldim. Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir.” Cerrah ameliyat odasına dâhil oldu. Ameliyat iki saat sürdü. Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti. Ardından yardımcı hekim çıktı. Babaya; “- Oğlunuz yaşayacak!” dedi. Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi: “- Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam! Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi!” Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu ce

Camide Cemaate Devam Etmenin Fazileti

Camide Cemaate Devam Etmenin Fazileti Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Cemaatle kılınan namaz, yalnız başına kılman namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” “Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını ibâdetle geçirmiş, sabah namazını cemâatle kılan ise, gecenin tamamını ibâdetle geçirmiş gibi sevâb alır.” “Cemâatle namaz kılan, günün tamamını ibâdetle geçirmiş sayılır.” “Kırk gün iftitah tekbirini kaçırmamak şartıyle beş vakit namazı cemaatle kılan kimseye Allahü teâlâ, biri nifaktan, diğeri de Cehennemden azat olmak üzere iki kurtuluş fermanı yazar.” Peygamber aleyhisselâm, bazen ba'zı kimselerin cemâate gelmediklerini görünce, buyurdu ki: “Münafıklara en zor gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemâatle kılmaktır. Eğer cemaatin faziletini bilselerdi, sürünerek de olsa “camiye” gelirlerdi.” “Camiye devam edenin imanlı olduğuna şahitlik ediniz!” Buyuruldu ki: “Bir kimse beş vakit namazını cemâatle kılarsa, Allahü teâlâ, ona beş şeyi ihsan eder:

Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps)

Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps) Pakman World Yaşadıklarım, düşüncelerim, dünyam / Thoughts, opinions, my world Barış Gönüllüleri Örgütü (Peace Corps) 1961 yılında kurulmuş, “ABD Barış Gönüllüleri Adlı Amerikan Teşekkülünden Faydalanma Hususunda Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Yapılan Anlaşmaya Ait Teati Olunan Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” uyarınca 1201 gönüllü 1962 – 1970 arasında Türkiye’de bulunmuşlardır. Bunların dörtte birinden fazlası Ankara’da görev yapmıştır. Merkezleri Ankara Cinnah Caddesindeki Amerikan Kültür Derneği binası içindeydi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine gönderilmeyeceği taahhüt edilmesine rağmen yaklaşık onda biri bu bölgelere gönderilmiş, geri kalanların çoğu da her hafta sonu ve tatil günlerini özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da geçirmişlerdir. Barış Gönüllülerinin bize geliş amacı ülkemizi yakından tanımak, Amerikalıları bize tanıtmak ve ülkemize kalkınma hususunda güya becer

Babalık Böyle Bir Şey!

Babalık Böyle Bir Şey! Delikanlı 16 yaşında iken babası ile tartışmış ve evi terk etmişti. Buna çok öfkelenen baba, evde onun adı bile anılmayacak diye yasak koymuştu. Anne her gece evi terk eden oğlunun yatağına oturup yastığını koklayarak uyuyordu. “- Oğlumu özledim, ne olur gidip arayalım, bulup getirelim!” dese de, baba geri adım atmıyordu. Aradan iki yıl geçmişti. Oğlunun doğum günü o yıl Babalar günü ile aynı güne denk gelmişti. Annenin ağlamaklı halini görünce dayanamadı baba “- Şu adrese git, oğlunu gör!” dedi. Ve ekledi, “- Adresi benim verdiğimi söyleme ama!” Birkaç şey daha söyledi ama anne duymuyordu bile, aklında bir tek adres kalmıştı. Anne sevinçten uçuyordu. Hemen hazırlandı yola koyuldu. Büyük bir şehrin karşı yakasındaydı babanın verdiği adres. Gittiği adres bir tamirhaneydi. Oğlunu tulum içinde gördü. Bir süre ıslak gözlerle dükkânın karşısından izledi ve oğluna doğru yaklaşmaya başladı. İki yıl boyunca kendisini arayıp sormayan ailesini unuta

Dünya Elinde Olsun; Ama Kalbine Asla Girmesin!

Dünya Elinde Olsun; Ama Kalbine Asla Girmesin! "Allah'a ulaşma gayesinde olmayan bir insan için dünya, en güzel yerdir. Ancak eğer Allah'a ulaşma çabası içerisinde isen..." “Dünya elinde olsun; ama kalbine asla girmesin!” Şeyh Abdunnasır Cibri, Beyrut'taki "Kulliyyetu-d Da'wa" Müessesesinin dekanlığı görevini yürütüyor... Yaklaşık 1000 öğrencisi bulunan Külliyye'de, şer'i ilimler başta olmak üzere, çeşitli bölümlerde dersler veriliyor... Aynı zamanda Suriye'deki Ebu Nur Üniversitesi'nin kurucusu olan Nakşibendî şeyhi Ahmed Kuftaro'nun da öğrencisi olan Şeyh Cibri, bir dönem Fethi Yeken'in başında bulunduğu İslami Amel Cephesi'nde görev yapmış; fakat sonraki süreçte birtakım fikri ayrılıklardan ötürü, Cephe'den ayrılarak, şu an başkanlığını yürüttüğü Ümmet Hareketi'ni kurmuş... Dünya Bülteni'nden İsmail Duman'ın Cibri ile yaptığı söyleşiden ilgili kısım: - Hocam, müsaadenizle tasavvuf

Güzel Ahlâk Hadis-i Şerifleri

Güzel Ahlâk Hadis-i Şerifleri Allah’ü Teâlâ yüce Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor ki:           “Ve şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerindesin.” Kalem Sûresi, 4. Ayeti Kerime             Yüce Rabbimiz yine buyuruyor ki: Allah’tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever. Al-i İmran Sûresi 134. Ayeti Kerime İslam’ın temeli güzel ahlaktır.             Güzel ahlâka: "Ahlâk-ı Hamîde", "Ahlâk-ı Muhammediye", "Ahlâk-ı Cemîle" ve "Mekârim-i Ahlâk" diye isimler verilmiş. İslâm âlimleri, güzel ahlâkı, "Güler yüzlü, kalp kırmaz, kimseyle münakaşa etmez, Müslümanlara kötü zanda bulunmaz, cömert, din hizmetinde bulunur" diye tarif ettiler.             Güzel ahlâka sahip kişi, “kendisiyle hoş geçinilen ve başkalarıyla hoş geçinen” insandır. 001-   “Din güzel ahlâktır.” İhya, 3/50. 002-   “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, İhyâ