Dünya Elinde Olsun; Ama Kalbine Asla Girmesin!


Dünya Elinde Olsun; Ama Kalbine Asla Girmesin!

"Allah'a ulaşma gayesinde olmayan bir insan için dünya, en güzel yerdir. Ancak eğer Allah'a ulaşma çabası içerisinde isen..."

“Dünya elinde olsun; ama kalbine asla girmesin!”

Şeyh Abdunnasır Cibri, Beyrut'taki "Kulliyyetu-d Da'wa" Müessesesinin dekanlığı görevini yürütüyor... Yaklaşık 1000 öğrencisi bulunan Külliyye'de, şer'i ilimler başta olmak üzere, çeşitli bölümlerde dersler veriliyor...

Aynı zamanda Suriye'deki Ebu Nur Üniversitesi'nin kurucusu olan Nakşibendî şeyhi Ahmed Kuftaro'nun da öğrencisi olan Şeyh Cibri, bir dönem Fethi Yeken'in başında bulunduğu İslami Amel Cephesi'nde görev yapmış; fakat sonraki süreçte birtakım fikri ayrılıklardan ötürü, Cephe'den ayrılarak, şu an başkanlığını yürüttüğü Ümmet Hareketi'ni kurmuş...
Dünya Bülteni'nden İsmail Duman'ın Cibri ile yaptığı söyleşiden ilgili kısım:

- Hocam, müsaadenizle tasavvufa bakış açınızı sorarak başlayalım söyleşimize. Sufi gelenekten geldiğiniz bilmekle birlikte, aynı zamanda siyasi bir hareketin de başkanlığını yürütüyorsunuz. Bu ikisini nasıl mezcediyorsunuz hayatınızda?

Şeyh Abdunnasır Cibri: Tasavvuf bilinci inşa edilmeden ümmetin ayağa kalkması mümkün değildir. Tasavvufu, bir hareket olarak ya da bir bidat olarak görmeyelim. Tasavvuf, Allah ile kuvvetli bir bağdır. Tıpkı Allah Rasulü'nün Hira'ya çekilmesi gibi... Tasavvuf, insanın kendi nefsinden önce Allah'ın rızasını önemsemesidir. Tabii, bu benim bakış açım... Ben felsefi anlamda bir tasavvuftan bahsetmiyorum; bizim böyle bir anlayışla alakamız yok...  Biz ilmi anlamda ve dünyaya bağlanmamak, nefsi temizlemek gibi ameli boyutta tasavvufu destekliyoruz. Bu noktada, İmam Gazali'nin, Abdulkadir Geylani'nin anladığı tarzda nefis tezkiyesinin ya da eğitim anlamında çabayı içeren tasavvufun geri dönmesi amacıyla gayret etmeyi önemli görüyoruz.

Kısacası; tasavvuf derken, Allah'a yakınlaşmayı ve dünyadan uzaklaşmayı anlatan tasavvufu kastediyoruz... Yoksa dünya ile tamamen irtibatı kesmekten bahsetmiyoruz.

Biz Allah'a ulaşmak istiyoruz. Bu ulaşma yalnızca Allah'ın bize gösterdiği yol ile mümkündür. İslam'ı Allah'a ulaşma amacıyla istiyoruz. İslam bir hedef değildir; bilakis İslam, yoldur. Hedef ise Allah'ın rızasına ulaşmaktır.

Tabi ki Allah'a ulaşma gayesinde olmayan bir insan için dünya, en güzel yerdir. Ancak eğer Allah'a ulaşma çabası içerisinde isen onun çizdiği yolu takip etmen gerekir. Yolun ne olduğu hususuna gelince; âlimler ilk sıraya şeriatı, ikinci sıraya da hakikati yerleştirmişlerdir. Ancak bunların hepsinden önce ibadetlerinde derinleşmelisin:

"Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku."

"Elbiseni tertemiz tut, maddî manevî kirlerden arın, pis ve murdar olan her şeyden kaçın."

Dünya elinde olsun; ama kalbine asla girmesin. Bunu başardıktan sonra her şey kolay olacaktır. Dünyaya sahip olabiliriz; ama önemli olan dünyanın bize sahip olmamasıdır. Bizim tam olarak, buna ihtiyacımız var.
(Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)