Ebû Talhâ Radiyallahü Anh’ın Müslüman Oluşu
Ebû Talhâ Radiyallahü Anh’ın
Müslüman Oluşu
Hz. Talha Medîne'nin asîl ve zengin ailelerinden birine
mensuptu. Her gece evlerinde, eğlence ve içki toplantıları vardı. Zenginliği
sâyesinde, bütün dünya nîmetlerini tatmak istiyordu...
Daha kötüsü; birçok asil arkadaşları gibi, Puta tapmaktaydı...
Etrafında sayısız kadın ve kız dolaşıyordu. Fakat o, sadece
biriyle evlenmek istedi. Haber yolladı.
Evlenme teklifinde bulundu.
Ümmü Süleym adlı bu hanımın, kocası, yeni ölmüştü. Şu cevabı
verdi:
- Yetîm oğlum büyüyünceye kadar, evlenmeyi düşünmüyorum.
Ümmü Süleym fakir olduğu halde, küçük oğlunu, üvey baba eline
bırakmak istemiyordu.
Ebû Talhâ, çâresiz bekliyecekti!
Evlenmem mümkün değil…
Epeyce zaman sonra, bizzat kendisi gitti. Nezâketle evlenme
teklifini tekrarladı:
- Oğlun artık büyüdü, Ey Ümmü Süleym! Kararını vermelisin, dedi.
O'nun niyetinin iyi olduğunu anlayan zeki kadın, başka bir
şeyden endişeliydi. Açık açık söylemeyi uygun buldu:
- Yâ Ebû Talhâ! Ne yazık ki, seninle evlenmem mümkün değil.
Neccar Oğulları Kabîlesinin bu en yiğit, en zengin ve en
yakışıklı delikanlısı; hayretle sordu:
- Niçin?
- Çünkü sen, müşriksin. Putlara tapıyorsun.
Ebû Talhâ'nın hayreti arttı:
- Putlarımız sana, bir zarar mı verdiler? Diye sordu. Ümmü
Süleym Radiyallahü Anha, gayet sâkin:
- Onlar kimseye; ne zarar verebilir, ne de fayda! Dedi ve devam
etti:
- Çünkü sen de biliyorsun ki; tahta putlarınızı, aşağı
mahalledeki marangoz köleleriniz yapmaktadır! Taş ve toprak putlarınızı da,
yukarı mahalledeki köleleriniz yaparlar.
Ebû Talhâ gözlerini açmış, evlenmek istediği kadını dinliyordu.
O, sözlerini şöyle tamamladı:
- Taptığınız putları, ateşe atsan yanar! Kayaya çarpsan dağılır,
toz olurlar! Senin gibi asîl bir efendinin işe yaramaz oyuncaklara secde
etmesi, yakışır mı?
Biraz düşüneyim...
Zekî Medîneli, ne diyeceğini şaşırdı, sâdece sordu:
- Peki, sen, nelere inanıyorsun? Nasıl düşünüyorsun?
Kadın, cevap verdi:
- Seni, beni, yeri, göğü yaratan ve yaşatan ve öldüren Allah;
birdir ve büyüktür. Muhammed aleyhisselâm, O'nun kulu ve elçisidir. İşte, benim
inandığım budur.
Zengin delikanlının aklı karıştı:
- Biraz düşünmek istiyorum! Diyebildi.
Tek başına kaldığı zaman, gerçekten uzun uzun düşündü. Sonra
tekrar, Ümmü Süleym Radiyallahü Anha'nın yanına vardı.
- Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu
ve resûlüh. diyerek, Kelime-i Şahâdet getirdi. Müslümanlık şerefine erişti.
Ebû Talhâ kelime-i şehâdet getirip Müslüman olunca, O mü'mine
hanım da:
- Ey Ebû Talhâ Radiyallahü Anh! Şimdi seninle, hiçbir karşılık
istemeden; evlenmeyi kabul ediyorum, dedi.
Hz. Talha Medîne'nin asîl ve zengin ailelerinden birine
mensuptu. Her gece evlerinde, eğlence ve içki toplantıları vardı. Zenginliği
sâyesinde, bütün dünya nîmetlerini tatmak istiyordu...
Daha kötüsü; birçok asil arkadaşları gibi, Puta tapmaktaydı...
Etrafında sayısız kadın ve kız dolaşıyordu. Fakat o, sadece
biriyle evlenmek istedi. Haber yolladı.
Evlenme teklifinde bulundu.
Ümmü Süleym adlı bu hanımın, kocası, yeni ölmüştü. Şu cevabı
verdi:
- Yetîm oğlum büyüyünceye kadar, evlenmeyi düşünmüyorum.
Ümmü Süleym fakir olduğu halde, küçük oğlunu, üvey baba eline
bırakmak istemiyordu.
Ebû Talhâ, çâresiz bekliyecekti!
Evlenmem mümkün değil…
Epeyce zaman sonra, bizzat kendisi gitti. Nezâketle evlenme
teklifini tekrarladı:
- Oğlun artık büyüdü, Ey Ümmü Süleym! Kararını vermelisin, dedi.
O'nun niyetinin iyi olduğunu anlayan zeki kadın, başka bir
şeyden endişeliydi. Açık açık söylemeyi uygun buldu:
- Yâ Ebû Talhâ! Ne yazık ki, seninle evlenmem mümkün değil.
Neccar Oğulları Kabîlesinin bu en yiğit, en zengin ve en
yakışıklı delikanlısı; hayretle sordu:
- Niçin?
- Çünkü sen, müşriksin. Putlara tapıyorsun.
Ebû Talhâ'nın hayreti arttı:
- Putlarımız sana, bir zarar mı verdiler? Diye sordu. Ümmü
Süleym Radiyallahü Anha, gayet sâkin:
- Onlar kimseye; ne zarar verebilir, ne de fayda! Dedi ve devam
etti:
- Çünkü sen de biliyorsun ki; tahta putlarınızı, aşağı
mahalledeki marangoz köleleriniz yapmaktadır! Taş ve toprak putlarınızı da,
yukarı mahalledeki köleleriniz yaparlar.
Ebû Talhâ gözlerini açmış, evlenmek istediği kadını dinliyordu.
O, sözlerini şöyle tamamladı:
- Taptığınız putları, ateşe atsan yanar! Kayaya çarpsan dağılır,
toz olurlar! Senin gibi asîl bir efendinin işe yaramaz oyuncaklara secde
etmesi, yakışır mı?
Biraz düşüneyim...
Zekî Medîneli, ne diyeceğini şaşırdı, sâdece sordu:
- Peki, sen, nelere inanıyorsun? Nasıl düşünüyorsun?
Kadın, cevap verdi:
- Seni, beni, yeri, göğü yaratan ve yaşatan ve öldüren Allah;
birdir ve büyüktür. Muhammed aleyhisselâm, O'nun kulu ve elçisidir. İşte, benim
inandığım budur.
Zengin delikanlının aklı karıştı:
- Biraz düşünmek istiyorum! Diyebildi.
Tek başına kaldığı zaman, gerçekten uzun uzun düşündü. Sonra
tekrar, Ümmü Süleym Radiyallahü Anha'nın yanına vardı.
- Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu
ve resûlüh. diyerek, Kelime-i Şahâdet getirdi. Müslümanlık şerefine erişti.
Ebû Talhâ kelime-i şehâdet getirip Müslüman olunca, O mü'mine
hanım da:
- Ey Ebû Talhâ Radiyallahü Anh! Şimdi seninle, hiçbir karşılık
istemeden; evlenmeyi kabul ediyorum, dedi.
Yorumlar
Yorum Gönder