Kayıtlar

Yoğurdun Faydaları

Yoğurdun Faydaları Yoğurt dünyada en fazla tüketilen süt ürünlerinin başında gelmektedir. Eski çağlardan beri hastalıkları tedavi amaçlı olarak kullanılmış ve sağlıklı yaşamın iksiri olarak birçok yerde tanımlanmıştır. Fabrikalarda üretilen yoğurtlar ile ev yapımı yoğurtlar kıyaslandığında endüstriyel yoğurtlar bir takım işlemlerden geçtiği için bazı vitamin ve mineraller yönünden değerler kaybetmektedirler, bu yüzden ev yapımı yoğurtlar sağlık açısından daha faydalıdır diyebiliriz. Yoğurdu bu kadar önemli kılan şüphesiz içerdiği besin maddeleri ve farklı elementlerdir, özellikle kemik ve iskelet sağlığına iyi gelen besinlerce zengindir. Ayrıca C, B 12 vitamini ve vücut sağlığı için çok önemli olan omega-4 ve omega-4 yağlarını içerir. Bunun yanında kemik sağlığına iyi gelen potasyum, sodyum, kalsiyum, demir ve manganez içermektedir. Yoğurt kilo vermek ve soğuk algınlıklarını gidermek için önemli bir şifa kaynağıdır. Yoğurt organik ise kısa sürede faydalarını hissetmek mümkün.

Tavanı Çöken Cennet Köşkü

Tavanı Çöken Cennet Köşkü Durmaz, dinlenmez, daima ibadet ve dua ederlerdi. Ne var ki, pek de yoksul insanlardı. Hemen her Allah’ın günü yarı aç, yarı tok yaşıyorlardı. Bu hal, seneler boyunca hep aynıydı. Bir gün kadın dayanamadı artık ve kocasına dedi ki: “Ne olur efendi, bir kere de dünyalık istemek için birlikte dua edelim, yalvaralım Hazret-i Allah’ımıza!” Hanımının teklifini uygun bulan adamcağız: “Pekiyi!” dedi. “Bu gece namaz kılar, tesbih çeker, dua ederiz.” Ve öyle yaptılar. Allah’ü Teâlâ’dan biraz da dünyalık isteğinde bulundular. Duaları kabul edilmiş olacak ki, hemen ertesi sabah görevli bir melek kapılarını çalmıştı. Erkek merakla koştu açtı kapıyı. Gayet güzel bir delikanlıydı gelen. Elinde bir torba vardı. “Dünyadaki sevabınızın karşılığıdır bu, Hazret-i Allah’ın hediyesi” dedi ve hemen uzaklaştı Adam şaşkın şaşkın hanımının yanına döndü, ona da anlattı olanları, torbayı da gösterdi. “Açsana efendi, açsana!” Ne var içinde bir görelim. Torbanın

Cennete İlk Önce Girecek Kadın

Cennete İlk Önce Girecek Kadın Hazreti Fatımatüzzehra Radiyallahü Anha Hazretleri bir gün babası Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: “- Babacığım Cennet’e ilk önce kadınlardan kim girecek?” Diye sordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Falan mahallede bir kadın var. O kadın ilk cennete girecek kadındır!”, buyurdular. Hazreti Fatıma Radiyallahü Anha çok merak etmişti: “- Benden de mi evvel girecek babacığım?” Diye sordu. Hazreti Peygamberimiz: “- Senden de evvel girecek. İstersen git de bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin!”, buyurdular. Hazreti Fatıma'nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. Bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. İçerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu: “- Kim o?” Hazreti Fatıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın: “- Canım sana feda ey Allah Resulünün kızı sizinle çok görüşmek arzu ederdim. Fakat dışarı çıkamadığım için ziyaretinize gelemedim. Kocamdan

Peygamberlik Ağacından Koparılan Gül

Peygamberlik Ağacından Koparılan Gül -Bir gün Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Hz. Ali Radiyallahü Anh’a sorar; - Ya Ali Allah’ü Teâlâ’yı seviyor musun? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, beni seviyor musun? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, eşini seviyor musun? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, çocuklarını? - Evet, Ya Rasulullah! - Peki, bunların hepsini bir kalbe nasıl sığdırıyorsun? Hz. Ali Radiyallahü Anh beklemediği bu soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti. Bunu düşünmem gerek diyerek oradan ayrılmıştı. Hz. Ali Radiyallahü Anh düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma Radiyallahü Anha düşünceli olduğunu fark ederek sorar;  “Nedir bu halin ya Ali?“ der. "Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz, bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmani kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım” der. Hz. Ali Radiyallahü Anh, efendimizle geçen konuşmayı bir bir Hz. Fatıma Radiyallahü Anha’ya anlatır. Hz. Fa

Saliha Bir Hanım İstiyorum!

Saliha Bir Hanım İstiyorum! Yaş 25 evlilik zamanı geldi geçti derken annem açtı yuva kurma konusunu.  “Saliha bir kız olsun gerisi gelir!”  diye düşünüyordum. Yakın bir akrabamızdan haber geldi. Komşuları çok dindarmış, kızlarının ailesinden daha da dine bağlı olduğunu duyunca sevindim. Gittik bir görelim görüşelim dedim. İlk ailesiyle konuştum... Hatta ben konuşmadım sürekli onlar konuştu. Şaşırdım kaldım... Bir şey diyemedim... Kına gecesinde en iyi müzisyenler olacakmış... Düğünde keza aynı... Ev dayalı döşeli olacakmış, hem de hepsi en pahalısından... Araba olacakmış son model hem de… Çünkü komşunun damadı sıfır araba almış geçenlerde... “Anne haydi kalkalım!” diyecektim utandım... Kızla görüştürmek istediler... İslâmiyet’e uygun olarak görüştük... On beş bilezik... En güzel gelinlik (10 bin TL)... En büyük düğün salonu... Ne diyeceğimi bilemedim... Ben Saliha bir eş istiyordum sadece... İstekleri bir türlü bitmiyordu... O anda yan taraftaki aynaya göz ucuyla baktım kendi

Erkek Evlat İsteyen Cahil Baba

Erkek Evlat İsteyen Cahil Baba Köyde yaşayan çiftin yedi tane kız çocuğu vardı. Çok istemelerine rağmen erkek çocukları olmamıştı. Sekizinci çocuğa hamile kalan kadın bu sefer ki erkek olsun diye dua ediyordu. Kocası bu konuda çok baskı yapıyordu kadına. Yedi kız babası olması köyde alay konusu olan adam köy ahalisinin dilinden kurtulmak için erkek çocuğa sahip olmak istiyordu. Bu nedenle eşine söylemedik laf bırakmıyordu. Sanki çocuğu erkek ya da kız olarak yaratmak kadının elindeymiş gibi davranmaya başlamıştı. Çocuğun doğmasına çok az bir zaman kalmıştı. Adam kahveye gitmek için evden çıkarken karısına “Eğer buda kız olursa gözüme görünme. Pılını pırtını topla git bu evden. Ama erkek olursa hemen haber yolla!” diye seslindi. Zavallı kadın kocasının bu baskısından bıkmış ve dua etmekten başka çaresi yoktu. Hamileliği süresince “Ne olur Allah’ım bu sefer ki erkek olsun!” diye dua ediyordu. Adam evden ayrıldıktan kısa bir süre sonra kadının doğum sancısı başlamıştı. Kö

Karısının Kalbini Kıran Adama İbretlik Ders

Karısının Kalbini Kıran Adama İbretlik Ders Adam hanımına pek hoş davranmaz, kalbini kırar. Sonra hanımından sofrayı kurmasını ister. Kadıncağız hiç sesini çıkarmadan kurar sofrayı ve buyur eder kocasını. Adam sabırsızca sofraya oturur, iştah kabartacak bir zevkle yemeye başlar. Yemek tuzsuz olmuştur. Birkaç lokma yedikten sonra hanımından tuz ister. Hanımı; “Sen yemeğe devam et ben getiririm!” der ve içeri gider. Adam ikide bir; “Tuz nerde kaldı hanım?” diye sorar. Kadın her seferinde “Tamam getiriyorum!” diye cevap verir. Fakat tuz bir türlü sofraya gelmez. Adam tuzu isteye isteye karnını doyurur. Sonra aklı başına gelir. Az önce hatununun kalbini kırdığı için özür diler. Hanım mutfağa gider, ve elinde tuzla geri döner. Adam merak eder ve sorar ; “Bu ne şimdi karnım doyduktan sonra tuzu ben ne yapayım!” der. Karısı da ona; “Senin kalbimi kırdıktan sonra dilediğin özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir, ihtiyaç kalmaz!” der. Hani derler ya

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.

Sana “ADAM” demeleri hiç doğru değil.” Köyde ilkokul öğrencisi… Derse çok az denecek kadar geç kalmıştı. İçeri girdiğinde öğretmen ceza olsun diye ezberlemelerini söylediği şiiri okuması için tahtaya ilk olarak onu çıkardı; hem de öfkeli bir tonla: – Oku bakayım Şirazlı Sa’dî’nin Âdemoğulları adlı şiirini, diyerek… Titrek sesle okumaya başladı öğrenci: “Âdemoğulları birbirlerinin uzvudurlar, Ki yaratılışta hepsi aynı cevherdendirler… Eğer zamane uzuvlardan birini ağrıtırsa, Diğer uzuvlarda da rahatlık kalmaz artık.” Devamı aklına gelmedi bir türlü. Sustu kaldı öylece… – Geri kalan iki mısrayı da okusana! – Özür dilerim öğretmenim, hatırlayamıyorum. – Ne demek hatırlamıyorum? Bu kadar kolay bir şiiri dünden beri nasıl ezberlemezsin? – Annem rahatsızdı, öğretmenim! Felçlidir ve evin bir köşesinde öyle yatıyor. Tedavi masrafları yüksek olduğu için babam günde birkaç işe gidiyor ve gece geç saatlerde eve geliyor. Bu sebeple de ben ev işlerine yetişmek, ann

Kıskanç Adam

Kıskanç Adam Yazar: Serdar Öztürk Adam eşini çok seviyor, bir o kadar da kıskanıyordu. Öyle ki iş yerinde yemek verildiği halde, her öğlen o uzun yola rağmen evine gidiyor, eşiyle birlikte yemek yiyordu. Kadın, eşinin sadece yemek yemek için geldiğini düşünüyordu. Bilmediği bir şey vardı. Eşi de kendisini kontrol ediyordu. Bu bilinmeyenle uzun süre birlikte yediler. Ta ki adam gelip de eşini evde bulamayana kadar. Kapıyı açıp seslendi eşine ses yok… Odaları gezdi bir bir… Yok… yok… yok… Telefona sarıldı hemen. Kapalıydı kadının telefonu. İrkildi birden. “Korktuğum başıma geldi kesin aldatıyor beni” diye düşündü. Tanıdığı herkesi aradı. Hiç kimse görmemişti kadını. Saatler geçiyor kadından ses çıkmıyordu. Akşam oldu adam evin içinde ümitsiz ve karışmış düşüncelerle dönüp duruyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte adam kararını vermişti boşanacaktı. Avukat arkadaşına giderek dava açtırdı. Eve dönünce eşine ait ne varsa attı resimleri yırttı, elbiselerini yaktı, takıl